Siyasetin makul olabileceği bir dönemde yaşadığımızı düşünüyorum. Meclis'te çoğunluğu olan bir iktidar ve ağırlığını hissettirecek ölçüde bir muhalefet gücü var.
Evet, iç sorunlarımız olsun, bölgesel sorunlarımız olsun can yakıcı. Ekonominin durumu da giderek kritikleşiyor. 7 Haziran seçimlerinin ardından yeniden çatışma başladı. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kentlerde, hendekler kazıldı, barikatlar kuruldu, "özyönetim" ilan edildiği açıklandı. Çatışma birçok yönden tırmanıyor, bölgedeki anormallik her geçen gün artıyor.
Milyonlarca sığınmacı Türkiye topraklarında. Rusya ile olan gerginliğin bundan sonra nasıl devam edeceğini öngörmek zor. Son günlerde, Irak'ın Musul kenti yakınlarına konuşlanan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birliğin durumu, Bağdat yönetimiyle olan ilişkileri bozdu.
Gerginlik ve uzlaşma ikilemi
Tırmanan bu grafik; siyasette iç çatışmayı da körükleyebilir, ama bir iç uzlaşmayla da sonuçlanabilir. Artan kutuplaşma, siyasi parçalanmayı kışkırtabilir. Tersi de olabilir: Sorumlu siyasetçiler; bu kadar ağır koşullar altında, birlikte ortak hareket edebilecek noktaları bulabilecek imkanları deneyebilirler.
Başbakan Davutoğlu'nun parti liderlerine yaptığı çağrıya bu açıdan bir değer biçmekten yanayım. Açıklamayı 'Gelin meseleleri birlikte konuşalım ve birlikte çözüm üretelim' olarak okuyabiliriz. Muhalefet liderlerinden de olumsuz bir yaklaşım geleceğini sanmıyorum.