Süleyman Demirel’le, Güniz Sokak’taki evinde Cumhurbaşkanlığı’nın ardından Hikmet Çetinkaya ile birlikte Cumhuriyet Gazetesi’nde ayrıntılı bir söyleşi yapmıştık. Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idamı, söyleşimizin dışında kalan bir konu olduğu için, ara verildiğinde sormuştum: “Neden Deniz Gezmişlerin idamı için uğraştınız? Şimdi üzüntü duyuyor musunuz?” Demirel’in cevabı şöyleydi: “Askerler çok zorluyorlardı. Daha fazla yüklenip Meclis’i feshetmelerine neden olmak istemiyordum.” Pişman olduğunu söylemedi. Üzülmüş gibi bir hali vardı.
Yaptıklarının savunması içinde de değildi. Sorumluluğu askere atıyordu. Asıl sorumlunun dönemin askerleri olduğu, doğru. İdam havasını onlar oluşturdu. Ancak Denizlerin idamı, sağ siyasetçiler açısından hesaplaşma gerektiren bir mesele olarak orada duruyor. Adnan Mendereslerin bir önceki askeri darbede idam edilmiş olmaları üzerine haklı şekilde tepki gösteren sağ siyasetçiler, bir başka siyaseten idamın destekçisi, oy vericisi olmuşlardı.
Aslında solcular açısından da benzer bir durum söz konusu. Sol da Adnan Menderes ve iki arkadaşının idamını göğüslerini gere gere eleştiremiyor. “Ama onların da yaptıklarını unutmamak gerekir” diyerek, darbecileri haklı gören gerekçeler ima etmekten geri durmuyor. Mendereslerin idamının üzerinden 60, Denizlerin idamının üzerinden 50 yıl geçti. Bunca zamana rağmen bu idamların acısını silip atmamız mümkün değil. Her ikisi de hukuksuz ve intikamcı kararlardı.
‘Karşı kamptansa boynu vurula’
Ancak toplumsal kutuplaşmanın önümüze koyduğu bir açmaz da varlığını hissettiriyor. “Eğer karşı kamptansa idamını bile destekleriz” diyen zihniyet, uçlarda egemenliğini sürdürüyor. Gönül isterdi ki Denizlerin idamının 50. yılında siyasetçiler ortak bir bildiri yayınlasa ve askeri darbenin, cuntacıların bu vahşetini birlikte kınayabilseler.
Tabii aynı şeyi Mendereslerin idamı için de solcuların yapması şart. Menderes ve arkadaşları 15-17 Eylül 1961’de İmralı Adası’nda idam edildiler, mezarlarının yeri bile belli değildi. CHP’nin de önümüzdeki eylül ayı içinde Mendereslerin idam edildiği günü hatırlaması ve bu karardaki rolleri nedeniyle özür dilemesi yerinde olur.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’si gerekenlerin başında bu siyasetçilerin aileleri geliyor. Aslında daha gerilere de gidebiliriz. Maliye Nazırı Cavid gibi İstiklal Mahkemeleri’nin idam ettiği isimleri de konuşabiliriz. 50 yıl önce Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idam dosyaları Meclis’e geldiğinde “Üçe üç” diye bağırıp Mendereslerin intikamını aldığını sanan Adalet Partisi milletvekilleri (ve sağcı siyasetçilerin çoğu) yol açtıkları derin yaraların hesabını vermedi.