Hükümetin Taksim meydanını 1 Mayıs gösterilerine kapatmasından yana değilim. Ancak olmadı. Bu durumda ne yapılması gerekir? Protestolar, barışçı bir ortamda dile getirilir, sonra da gösteri için ayrılan alanda 1 Mayıs şanına uygun kutlanabilirdi. Peki biz ne yapıyoruz? "Sen Taksim'i vermezsen biz de İstanbul'u savaş alanına çeviririz" diyor ve de çeviriyoruz.
Her yılki 1 Mayıs senaryosu, muhtemelen bu yıl da aynı şekilde tekrarlanacak. Bu yazıyı okuduğunuzda, değişik yönlerden Taksim'e girmeye çalışan gruplarla polis arasında çatışmalar yaşanıyor olacak. Polis, göstericilere biber gazı sıkacak ve cop kullanacak. Bazı gruplar polisi taşlayacak. Çatışmalar sokak aralarında devam edecek. Yaralananlar olacak, gözaltına alınanların sayısı giderek artacak.
Göstericiler, hükümeti, valiyi, polisi suçlayacak, hükümet de göstericileri… Sonuç olarak, bir çatışma gününü daha geride bırakacağız.
Bu manzaranın kime ne kazandırdığını anlamakta zorlanıyorum.
Kapatmak yanlış da…
Hükümetin Taksim meydanını 1 Mayıs gösterilerine kapatmasından yana değilim. Bir istisna yapılabilir, sırf bu gün için meydan kutlamalara açılabilirdi. Bu konudaki görüşlerimi, değişik zamanlarda yazdım ve yetkililere de ilettim. Geçtiğimiz yıllarda bir kaç kez alan açıldı ve kutlamalar barışçı bir şekilde yapılabildi. Bir şey de olmadı.
Buraya kadar tamam. Sendikaların, sivil toplum örgütlerinin değişik yollarla bu konudaki taleplerini dile getirmeleri en doğal hakları. Basın toplantısı yapıp, taleplerini topluma duyurmayı sürdürebilirler.
Ancak çatışmaya hayır
Hükümet, bu alanı gösterilere ve 1 Mayıs kutlamalarına kapadığını açıkladı. Talepler sonuç vermedi. Bu durumda ne yapılması gerekir? Protestolar, barışçı bir ortamda dile getirilir, talepler ifade edilir, sonra da bu gösteri için ayrılan alanda 1 Mayıs'ın şanına uygun büyük bir kutlama yapılabilir.
1 Mayıs'ı yüzbinlerle kutlamak mümkündür. Emekçilerin, çalışanların, taleplerini, toplumla barışçı bir gösteriyle bu şekilde paylaşmaları mümkündür. Bunu sağlamak da en başta işçi örgütlerinin görevidir.
Biz ne yapıyoruz?
Peki biz ne yapıyoruz? "Sen Taksim meydanını vermezsen biz de İstanbul'u savaş alanına çeviririz" diyor ve de çeviriyoruz. Ya da çevirmek isteyenlere uygun bir ortam yaratıyoruz. İnsanlarımız zarar görüyor, çevre esnafı mağdur oluyor, şehrin merkezi gün boyu yaşanmaz hale geliyor. Öfke ve tepki, toplumdaki kutuplaşmayı artırıyor.
Bu çatışmacı ortamın, işçi sınıfına, emekçilere, çalışan yığınlara muhalefete, ya da hükümeti protesto etmek isteyenlere, ne gibi bir yararı oluyor, ülkemizin demokratikleşmesine ne fayda sağlıyor, hep birlikte bir kez daha düşünmeyi öneriyorum.
1 Mayıs, İstanbul'da çatışmacı ortam yüzünden uzunca bir zamandan beri emekçi bayramı gibi kutlanamıyor. İşçiler taleplerini dile getiremiyorlar.
Diyelim ki, bu tablonun asıl sorumlusu meydanı gösterilere açmayan hükümettir. Peki, ille de yasağa rağmen alana gireceğim diyenlerin, bu zorlamalar sonucunda, ortalığı karıştırmak isteyenlere fırsat hazırlayanların hiç mi sorumluluğu yok…
CHP Milletvekilinin iddiası
CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, 1 Mayıs’ta Taksim’de provokasyon yapılacağını iddia etti. Bununla da kalmadı bunu hükümetin tezgahlayacağını söyledi: “(…)1 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerine dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Oyları düşen hükümet, rakip gördüğü siyasi partileri terörle ilişkilendirmek için bu iki tarihte provokasyonlara hazırlanmaktadır. Gösterilere katılmak isteyenleri, halkımızı uyarıyorum. Bu oyuna gelmeyin. Bu oyunu seçim öncesi bozun. (…)Bu tarihlerde Türkiye’nin önüne uzun yıllardır uyandırılmış olan DHKP-C’nin tekrar çıkma ihtimali var. Bu nedenle yurttaşlarımızı uyarmak istiyorum.”
Madem hükümet, (CHP'li vekilin iddiasına göre), 1 Mayıs'ta çatışma çıkarmak ve provokasyon yapmak istiyor, o zaman CHP'liler ve de hükümete muhalif güçler neden "İlle de Taksim" diyorlar? Garip ve çelişmeli bir durum değil mi?
Tekrar ediyorum: 1 Mayıs'ı barışçı bir şekilde kutlamak yasağa rağmen mümkündür. HDP Kazlıçeşme'de yüzbinleri topladı, 1 Mayıs'ta da daha büyük bir kitlenin bir araya getirilmesi imkanı vardır.
Neden bu yol tercih edilmiyor?
Artık düşünmenin zamanıdır.