CHP İzmir Belediye Başkan adayı Tunç Soyer’le belediye başkanlığını yaptığı Seferihisar'da görüştük. Görüşmede Ege temsilcimiz Banu Şen de bulundu. Soyer heyecanlıydı. İzmir için hayallerini, hedeflerini konuştuk.
İzmir’in rolü ne olabilir?
İzmir, batının en doğusu, doğunun en batısı. Türkiye’nin kalbi aslında. Doğunun damarlarından aldığını batıya pompalayan, batıdan aldığı değerleri, ürünleri doğuya pompalayan bir yürek. Türkiye’nin ilklerinin çoğu İzmir’de. İlk konsolostan ilk hastaneye, ilk orkestradan ilk futbol takımına çok sayıda ilki var İzmir’in. İlk kurşun burada sıkılmış, Kurtuluş Savaşı burada başlamış, burada bitmiş. Türkiye’yi İzmir’in değiştireceğine inandığım için adayım.
İzmir niye oy vermiyor AKP’ye?
İzmir’de yaşam kültürü bir sosyal gene dönüşmüş. İzmir’in solcu, sağcı, demokrat ayrımlarından daha öncelikli yaptığı ayrım yaşam kültürü. AKP’yi tehdit olarak görüyor. Bu kültürü zedeleyeceğini tahrip edeceğini, zarar vereceğini düşünüyor. Mardinli arkadaşım Mardin’e gittiği zaman ben İzmirliyim diyor. Ağrılı vatandaş 6 ay sonra kendini İzmirli hissetmeye başlıyor. İzmir sarıp sarmalıyor, içine alıyor. Yüzlerce yıldır dilini bilmediği Ermenisiyle Yahudisiyle Fransızıyla Levanteniyle komşu yaşamış, pastayı büyütmenin paylaşmadan geçtiğini öğrenmiş. Farklılığı zenginlik olarak kabul eden kültür hiçbir zaman bitmedi.
HDP ile ittifak?
Böyle bir ittifak yok. Böyle bir şey konuşmuşluğumuz yok. Bana destek olun demişliğim yok. Tabii ki diyebilirim. Ben herkesin belediye başkanı olmak istiyorum HDP’ye de, MHP’ye de, AKP’ye de giderim, gideceğim de.
Babanız Nurettin Soyer?
Merhum babamın yerel seçimlerde ne gibi bir rolü olabilir, niye olsun. Bunu Türkiye’de kutuplaştırma siyasetinin bir enstrümanı haline getirdiler.
Yerel yönetimler ve demokrasi ilişkisi?
Demokrasiden uzaklaşıldı. Yerel yönetimler demokrasinin yaşayabileceği tek yer haline geldi. İzmir’de katılımcı ve şeffaf yönetim modelini hayata geçirmeliyiz. Demokrasiyle yönetilen bir şehir, insanların hayatını kolaylaştıran, güzelleştiren sonuçlar doğuruyor. Demokrasiyi yerelde hayata geçirmek istiyorum. Kentin doğası en büyük zenginliğidir. Kökleri, gelenekleri, lezzetleri, yaşam tarzı çok iyi korunmalıdır ki, gelecek onun üzerine inşaa edilebilsin. İzmir'in doğası korunuyor. Hâlâ 20 bin flamingo yaşıyor 4.5 milyonluk bir metropol içinde. Gevrek, çiğdem vs. hala duruyor. Bunlar bir takım şirinlikler gibi algılanıyor. Bu o standartlaşan, aynılaşan kimliğini kaybeden kentler dünyasında bir kimlik taşıyor anlamına geliyor. Bütün Akdeniz çanağının, en görkemli kültür şehri olabilir. Cemal Süreya’nın “Ama İzmir..” şiirinde dediği gibi: “İzmir'de hayat beklenmez, kovalanmaz da (…) Körfez vapurlarının sakin gidişinde hırslarınız yok olur kovalamayı bırakırsınız, hatta martılara gevrek atacak kadar iyilikle dolarsınız.”
Kadınlar?
Ben onları, onlar beni seviyor. Seferihisar’da 7 kadınla, kadın kooperatifi kurarak başlamıştık. Ürettiğini satabiliyorsun. Onlar ürettikçe tezgah sayısı çoğaldı. Hayatları değişti. Kentin merkezinden kadınlar yürüyerek geçemezlerdi 10 sene önce. Erkekler kahvelerden ters ters bakardı. Şimdi kadınlar o kahvelerde oturuyorlar.
İLK YAPACAĞIM
Sanırım bir “Oh be” derim herhalde. 6 belediye başkanına (İskenderiye, Beyrut, Atina, Roma, Marsilya, Barcelona) kentler ağını kurmak için 1 Nisan sabahı mektup yazacağım. Bir kentler ağı kuruyoruz. Üniversiteler, STK’ler, kadınlar, gençler üzerinden edebiyat, sanat, bilişim teknolojileri, bilim, çevre… Sadece Akdeniz’i beraber temizleyelim demek bile bir şey aslında. Ortak çalışma zeminleri önereceğimiz bir mektup olacak.