Ana SayfaYazarlarTürk milli kimliğinin inşası-4

Türk milli kimliğinin inşası-4

 

Son yazımda İslam, Türklüğün ve Türk olmanın olmazsa olmazıdır diye vurgulamıştım. Bu bakış açısı 1911-16 arası dönemde Türk Yurdu yazarlarının istisnasız bütününde görülen bir yaklaşımdır. 

 

Yalnız burada bir noktanın altını çizmek gerekir: Türk Yurdu’nda belirdiği kadarıyla Türklük İslam’a göre Türk milliyetçiliğinin birincil/başat öğesidir. Her ne kadar İslam onun mütemmim cüzü sayılsa da Türklük, İslam’a göre bu aydın grubu için daha hayatidir.

 

Ancak bu hiçbir biçimde Türklük ve İslamiyet arasında bir gerilimin ortaya çıkmasına cevaz vermez. Türk Yurdu’nda mesai harcayan entelijansiya açısından Türklük ve İslam birbiriyle son derece uyumludur.

 

Dergi yazarları Türklüğü ve İslam’ı birbirini destekleyen fikri akımlar olarak değerlendirmekle beraber, Türklüğe daha gönülden bağlıdırlar. Başka bir ifadeyle, İslam ve genel olarak din, Türklüğe ve Türkçü fikriyata göre tali bir unsur.

 

Ancak, Türkçülüğün ve Türk milliyetçiliğinin bu dönemdeki aldığı biçimin İslam’dan azade olduğunu asla iddia edemeyiz. İslam, Türk olmanın en temel payandası ve Türkçü düşün biçiminin mütemmim cüzüdür. Tam da bu nedenle, Türklerin mukadderatı İslamiyet’in mukadderatına bağlı ve Türklük, İslamiyet olmadan tasavvur edilmemiştir.

 

Türk milliyetçiliğinin erken dönem Türkçü varyantında Türklük başat unsurdur. İşte, tam bu noktada ismi geçen aydınların modern ve seküler bir milliyetçi damardan beslendikleri olgusu ortaya çıkar.

 

1911-16 arası dönemde Türk Yurdu aydınları İslam’ın, Türk milli mefkûresinin teşkilini destekleyecek en önemli payanda olduğunun farkındaydılar. Zira Anadolu halkı kendisini Türklük gibi hem etnik, hem kavmi hem de ırki bir seküler kimlikle tanımlamıyordu.

 

Onlar her şeyden evvel Müslüman, ehl-i sünnettiler. Dolayısıyla temel gayeleri Türklüğün İslam’ı dışlamadığını, aksine bu iki fikriyatın birbirini tamamladığını göstermekti. Bu nedenle 1911-16 arası dönemde dergide Türklük ve İslamiyet’i birbirine telif etmeye çalışan ve İslam’ın Türk’ün dini olduğunu ısrarla vurgulayan birçok yazı kaleme alındı.

 

Aksi takdirde, evvel emirde kendini Müslüman olarak tanımlayan Anadolu halkına seküler bir kimliği kabul ettirmek bir hayli meşakkatli olurdu. Dergide Arap etkisi ciddi biçimde eleştiriye tabi tutulmuş; bu nokta bilhassa dil konusunda bariz bir biçimde ortaya çıkmıştır.

 

Türkçenin, Türklerin İslamiyet’e geçişiyle birlikte Arapça ve Farsça etkisiyle mahvolma derecesine geldiği dergide sürekli dile getirilmiştir.

 

 

- Advertisment -