Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Mehmet Akif İnam ve beraberindeki heyet, 29 Kasım’da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani’yi Erbil’de ziyaret etti. Ziyaretten bir gün sonra Neçirvan Barzani, sürpriz bir şekilde Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitti.
Türkiye ile IKBY arasında referandum günlerine oranla — ve özellikle Kasım’daki deprem felâketinden sonra — daha sakin bir atmosfer var. Ankara’da kapalı kapılar ardında şu denklem dahi sorgulanıyor: Türkiye IKBY ile ilişkileri dondurma yaklaşımını olduğu gibi sürdürsün mü? Yoksa yeniden eski günlere mi dönsün?
Ancak psikolojik yakınlaşma, henüz ilişkileri tamir etme ve düzeltme arayışına dönüşmüş değil. Kafalarda hâlâ pek çok soru işareti var. Özellikle şu üç sorunun yanıtı aranıyor: Bir, taraflar referandum ile birlikte patlak veren krizden yeterince ders aldı mı? İki, dondurulan ilişkilerin mi, yoksa yeniden başlatılan ilişkilerin mi taraflara daha fazla katkısı olur? Üç, yeni ilişki hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eder mi — etmeli mi?
Referandumun ağır maliyeti
25 Eylül referandumun üzerinden iki buçuk ay geçti. Bu sürede yaşanan gelişmeler, Kürt tarafı için pek çok açıdan aydınlatıcı dersler içeriyor. Amerika veya genel olarak Batı, Kürtlere umdukları desteği vermedi. Türkiye ve İran sadece sınır kapılarını değil, hava sahalarını da IKBY’ye kapattı. Daha da önemlisi, Kürt tarafı referandum öncesinde sahip olduğu kaynak ve avantajların büyük kısmını kaybetti.
Kerkük petrol gelirlerinin IKBY için çok ciddi bir ekonomik katma değeri vardı. Bu gelirden olmak, zaten ciddi ekonomik zorluklar yaşayan IKBY’yi ekonomik ve siyasi açıdan daha çalkantılı ve sancılı günlere savurdu. Bu yüzden içerdeki görüş ayrılıkları fay hatlarına dönüştü. KDP ve YNK ayrışması yeniden 1990’lardaki kardeş kavgası yıllarını hatırlatan bir hal aldı. Bölge hükümeti memur maaşlarını dahi ödeyemez hale geldi. Bu trajik gelişmeler sosyal tahayyülde de büyük etkiler bıraktı. Kerkük’ün elden çıkmasıyla birlikte Kürt milliyetçiliğinde hayalcilik dönemi bitti, daha gerçekçi bir dönem başladı.
Şimdilik Barzani, yetkilerini yeğeni Neçirvan Barzani’ye devrederek kısa dönemde oluşacak siyasal kaosu önledi. Ancak politik güç dağılımının nasıl düzenleneceği, ekonomik pastanın ne şekilde dağıtılacağı, seçimlerin söz verildiği gibi sekiz ay sonra yapılıp yapılmayacağı gibi sıkıntılar orta ve uzun dönemde yeniden baş gösterebilir. KDP içinde Mesut Barzani’nin oğlu Mesrur Barzani ile Neçirvan Barzani arasında perde arkasında yürüyen güç mücadelesi daha da alevlenebilir. Ayrı bir parti kurma hazırlığı içinde olduğu söylenen eski başbakan Berham Salih ve İslâmî Birlik Partisi (Yekgirtu) genel sekreteri Salahaddin Bahaddin’in isimleri öne çıkabilir.
YNK neredeyse üçe bölünmüş durumda. Kubad Talabani dışında Talabani soyadını taşıyanlar, Irak merkezi hükümetine karşı belirli bir bütünlük içinde. Partinin Kosret Resul, Mele Bahtiyar gibi eski kadroları, Kerkük’ten geri çekilme kararı alan gruptaki YNK’lileri ihanetle suçluyor.
Parlamentoda temsil edilen partiler arasında daha şanslı olanlar, belki İslami kökenli Yekgirtu ile Komela grupları. Bunlar diğerleriyle kıyaslandığında daha bütünlüklü davranabiliyor. Ancak KDP ile YNK bir anlaşmaya varırsa, bu iki İslâmî parti ve diğer irili ufaklı partiler bir varlık gösteremez.
Barzani yeterince ders çıkardı mı?
Referandumun içerde ve dışarıda tetiklediği tüm bu olumsuz sonuçları IKBY’nin görmemesi mümkün değil. O yüzden IKBY, referandumun yarattığı olumsuz algılamaları sona erdirmek için referandum sonrasında komşu ve bölge ülkelerine sıcak mesajlar vermeye, Irak merkezi hükümeti ile de sorunları müzakerelerle çözmeye çalıştı. Bu kapsamda referandumu yok hükmünde gördüğünü dahi ilân etti.
IKBY’nin bu dönemde ve gelecek günlerde en fazla yakınlaşmak istediği ülke, hiç kuşkusuz Türkiye. Çünkü Irak Kürtleri, Türkiye’nin desteği olmadan içerde ve dışarıda bir değer taşımayacaklarını yeterince gördü. Sanıldığının aksine, Türkiye’nin Barzani’ye ihtiyacından fazla Barzani’nin Türkiye’ye ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Ankara, bu realitenin yeterince idrak edildiğine ikna olmadıkça yeni bir sayfaya yanaşır mı?
Görebildiğim kadarıyla Ankara’da iki tez var. Birinci tez: Türkiyesiz bir irade gösteremeyeceklerini anladılar. Bu dersi karşı tarafa hissettiren bir yaklaşımla, yeni bir sayfa açalım. İkinci tez: Zor günler geçtiğinde yeniden o havalı, kibirli, gerçeklerden uzak hallerine geri dönerler. O yüzden ihtiyatlı gidelim.
Tasfiye değil işbirliği arzulanıyor
Referandumdan sonra Türkiye, Barzani’nin özellikle Türkiyesiz sınırlarının ne olduğunu görmesini istedi. Barzani’nin de buna ihtiyacı vardı. Çünkü fazla hayal alemine dalmıştı. Bu strateji kamuoyunda yanlış bir izlenime yol açtı. Türkiye, sanıldığının aksine, Barzani’yi tasfiye etmiyor; tersine, işbirliğine zorluyor.
Zorluyor, çünkü ortada aylık 10 milyar doları aşan bir ekonomik katma değer var. IKBY’nin satın alma gücünü koruyabilmesi için zenginlik üreten kaynaklara erişmesi gerekiyor. Dolayısıyla Türkiye, bırakın diğer faktörleri, her şeyden önce ekonomik sebeplerden dolayı Erbil’le iyi ilişkiler kurmayı arzuluyor.
Türkiye’nin Barzani’yi işbirliğine zorladığı bir diğer konu da PKK. Türkiye Cumhuriyeti devleti, PKK şiddetinin sona ermesinde Barzani’nin üzerine düşen rolü yeterince oynamadığını, bu konuda PKK’ye arzu edilen ölçüde baskı uygulamadığını düşünüyor. Ayrıca Irak coğrafyasında konuşlanmış bulunan PKK güçlerinin o coğrafyayı terk etmesi için IKBY’nin yeterince yaratıcı işbirliği seçeneklerine yoğunlaşmadığına inanıyor. Barzani’nin Türkiye’ye mecbur olduğu, varlık yokluk mücadelesi verdiği bir zaman periyodunda, Türkiye’nin Barzani ile bu konuları müzakere etmeyeceğini öne sürmek, realiteyi görmemek olur.
Diğer taraftan Ankara, gelecekte ortaya çıkacak bir olgunun hangi parametreleri nasıl değiştireceğini de yakından izlemek isteyecek. Nisan 2018’de Irak’ta seçim var. Türkiye, Amerika’nın ve İsrail’in Kürt kartına oynama iştah ve arzusunun Irak seçim sonuçlarına göre farklılaşacağı tahmini içinde. İbadi kazanırsa, IKBY’den Kerküksüz bağımsız devlet ilânı gelebilir. Ancak İbadi kazanmazsa, Amerika ve İsrail, Kürt kartı üzerinden İran ile Irak’ta çok kanlı bir vekâlet savaşını ateşleyebilir. Daha da önemlisi Kerkük’te PKK ile Haşdi Şabi arasında bir “rövanş karşılaşması”nı da teşvik edebilir. Dolayısıyla Barzani ve bölgesi konusunda Amerika ve Batılı güçlerin henüz son sözü söylemediğini unutmamak gerekir.
Türkiye’nin Barzani bölgesi ile sırf ilişki kurmak için ilişki kurmaya değil, referandum sonrası ortaya çıkan tüm parametreleri gören bir akla ve oyun planına ihtiyacı var. IKBY’nin yaşananlardan ders çıkararak Ankara ile yakın bir işbirliğine yönelmesi, Kürt ve Türk halkları için en doğru ve makul çizgi gibi görünüyor. İnanın, şu aralar Türkiye’nin seslendirdiği tezlerin Amerika ve İsrail’in Irak Kürdistanı için çıkardığı sesler arasında kaybolup gitmesi, Ankara’nın canını en çok sıkacak şey olacaktır.