ABD’nin Şayrat’ı füzelerle vurması, Suriye’de yeni bir durum yarattı. Eğer Trump yeni bir yola girme ve Esad’dan kurtulma kararı aldıysa, füze saldırılarının ötesine giden daha kapsamlı bir strateji geliştirmesi gerekecek. O zaman da bu stratejide kullanacağı, destek alacağı oyunculara ihtiyaç duyacak. Bu kapsamda Türkiye’ye rol vereceği aşikar. Bu rol, Türk hava sahasını ve NATO üslerini kullanmaktan, muhalifleri her açıdan örgütlendirip silahlandırmaya; Türkiye’nin de dahil olacağı bir Müslüman Ordusu oluşturmaktan, Suriye stratejisinin moral değerleri propagandasını Türkiye’ye vermeye kadar geniş bir ıskalada yer alabilir. Ancak bu rol, Türkiye’yi çok tehlikeli bir girdaba da sürükleyebilir. Bu girdapta yedi büyük risk Türkiye’yi bekliyor:
(1) Fırat Kalkanı’nda kazanılan yerler elden çıkabilir
Türkiye’nin Esad’ı devirmek için çok vurgulu bir şekilde ABD’nin yanında yer alması, Rusya’nın öfkesine yol açabilir. Rusya, doğrudan Türkiye’ye yanıt vermek yerine, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehlikeye düşürecek dolaylı hamlelere başvurabilir. Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonu ile girdiği topraklardan çıkmasını isteyebilir. Suriye hava sahasını yeniden Türkiye’ye kapatabilir.
(2) Kürtler Akdeniz’i görebilir
Rusya ve Esad rejimi, Türkiye’ye misilleme olarak Afrin ile diğer kantonların birleştirilmesini sağlayıp Suriye’nin kuzeyinde birleşik bir Kürt koridoru oluşturabilir. Daha da ötesi, kuzeyde kurulacak Kürt koridorunun Akdeniz’e ulaşarak stratejik üstünlük elde etmesi için Lazkiye’yi federasyona bağlı özerk bir merkez haline de getirebilirler.
(3) Suriye üçe bölünebilir; ABD ile ilişkiler yeniden bozulabilir
Esad sonrası Suriye muhtemelen şu şekilde olacak: (a) Şam, Humus, Hama, Halep ve sahil bölgesi Esad idaresine bırakılacak. (b) Kamışlı, Kobani, Haseki, Menbiç ve Afrin’de ise bir Kürt özerk idaresi oluşacak. (c) Geri kalan topraklar da Sünni mezhepli Suriyelilerin idaresine bırakılacak. Eğer Türkiye Kürtlerin elde edeceği kazanımlara itiraz ederse, Amerika ile ilişkiler Esad sonrasında da bozulmuş olacak.
(4) Yeni ve büyük bir mülteci akını başlayabilir
Esad’ın zayıflatılması veya tahttan indirilmesi süreci, muhalif örgütlere hayat öpücüğü verebilir. Güçlenen muhalif örgütler, yeniden çeşitli yerleşim yerlerini ele geçirmeye başlayabilir. Bu da daha fazla kan, gözyaşı, yıkım ve göç demek olur. Böylesi bir durum Türkiye’ye yönelik yeni bir mülteci dalgasını tetikleyebilir. Türkiye, bu yeni göç dalgası karşısında bu kez gerçekten de zorlanabilir.
(5) Türkiye, yine mızıkçılık yapan oyuncu muamelesi görebilir
ABD 2011 yılından itibaren muhaliflerin örgütlendirilip silahlandırılması için Türkiye’ye baskı yaptı. Esad dengelendikten sonra bu politikadan vazgeçildi. Ancak Türkiye’nin IŞİD, El Kaide ve El Nusra gibi tehlikeli örgütleri silahlandırdığı propagandası yapılarak işin sorumluluğu Türkiye’ye yıkıldı. İleride Türkiye bir kez daha muhalifler üzerinden “oyunda mızıkçılık yapan aktör” muamelesine tabi kalabilir.
(6) Türkiye, İran ile karşı karşıya gelebilir
Türkiye, Suriye’de çıkarlarının çatıştığı İran’la karşı karşıya gelebilir. Karşılıklı demeç gerginliği tansiyonu giderek artırabilir, iki ülke bir anda kendilerini sıcak çatışmaların içinde de bulabilir. Zaten uluslararası aktörlerin sahada teşvik edeceği temel sonuçlardan biri de bu olacak. Türkiye’nin Suriye stratejisi İran ile ekonomik ilişkileri de sabote edebilir. Türkiye, İran’a 3,6 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Toplam ticaret 9 milyar dolar. İran’da 200 civarında Türk şirketinin 2,1 milyar dolarlık yatırımı var. İran’la yıllık ticaret hacminin 30 milyar dolara çıkmaması için neden yok. Çünkü ABD’nin bu ülkeye uyguladığı ambargo da sona erdi. Bu ekonomik pastadan olmak, Türkiye için büyük bir kayıp oluşturur.
(7) Türkiye, Rusya’nın doğrudan hedefi de olabilir
Sadece füzelerle sınırlı bir saldırı konsepti ile Esad’ı koltuğundan etmek mümkün değil. Füze saldırıları dışında dört askeri seçenek daha var: Stratejik hava saldırıları; uçuşa yasak bölge; güvenli bölgeler; kara operasyonu. Birinci seçeneğin önünde, Rusya’nın Suriye’de kurduğu ve Suriye hava sahasının büyük kısmını denetim altına aldığı hava savunma sistemi engeli var. Uçuşa yasak bölgeler inşa etmek seçeneği de pek rasyonel görünmüyor. Çünkü Rusya bu seçeneğe de evet demeyecek. ABD güvenli bölgeler ilan edip, bu bölgelerin savunmasını üstlenebilir. Ancak güvenli bölge önerisi de Rojava dışında mümkün görünmüyor. Çünkü diğer bölgeler için bu öneri, Esad rejimi üzerinde caydırıcı bir etki yaratmayacağı gibi, pahalı ve uygulaması zor bir seçenek. Geriye kara operasyonu seçeneği kalıyor. Ne ABD ne diğer Batı ülkeleri, çocuklarını uzun süreli bir kara savaşına gönderecek gibi görünüyor. Türkiye’nin (Suudi Arabistan’la birlikte) Müslüman ülkelerin Suriye’ye kara birlikleri göndermesi önerisi var. Bu öneri gerçekleşir, askerler Suriye’ye girerse, Rusya’nın hedefi olabilir.
Türkiye Suriye bağlamında ulusal çıkarlarını ön plana alacağı; Esad sonrasının planlanmasına bağlı olarak oluşacak riskleri iyi yöneteceği; Batı ve NATO ittifakına dahil olurken bu katılımın ulusal güvenliğini tehdit edecek sonuçlara yol açmayacağı bir dış politika yönetimi ve yapılanmasını geliştirmelidir.