Bahtsız bir görünüme veya komik bir isme sahip olanlarla dalga geçmeyi doğru bulmuyorum. Ne yapabilirler ki? Doğuştan gelen bahtsızlık ve komiklikler bunlar, çaresi yok.
Dolayısıyla, bu yazıda Avukat Tarcan Ülük ile dalga geçmeyeceğim.
Ülüğün adına hayatımda ilk kez bu hafta rast geldim. Daha önce adını hiç duymamış olduğum gibi başka hiçbir ülük de çıkmamıştı karşıma. Belki de memleketin tek ülüğü budur, bilemiyorum.
Geçen gün Serbestiyet sitesinde Mustafa Ali Aykol’un “‘Kar’dan ‘Veba Geceleri’ne; Türkiye bildiğiniz gibi…” yazısını okuyor, OdaTV ve Ahmet Hakan gibi büyük edebiyat eleştirmenlerinin Orhan Pamuk’un son romanı hakkındaki görüşlerini öğreniyordum. İşte, ülüğün adı bu yazıda geçiyordu.
Ülük “Atatürk’e hakaret var” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı da Veba Geceleri hakkında soruşturma başlatmış.
Cenova Mason Locası
Önemli bir avukat olmanın yanı sıra, siyasette de çarpıcı adımlar atmış ülük.
Aykol üşenmemiş, bu adımları belgelemiş:
“Ülük, 1989 yılında ANAP’lı olan, 2004’te DYP’nin il başkanı adayı olan, 2007’de MHP’den vekil adayı olan, 2009’da Ergenekon Partisi’ni kuran, 2011’de bağımsız vekil adayı olan, 2015’te MHP’den Aydın vekil aday adayı olan, 2018’de İyi Parti’den İzmir vekil adayı olan, 2018’de AK Parti’ye belediye başkan adayı olmak için başvuran ama reddedilen, 2019’da ise DP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olan bir profil.”
Anlaşılan tüm bu adaylıklara rağmen ülüklüğün ötesine geçilememiş, seçmen hiçbir yerde ikna edilememiş. Bu liste bir başarısızlık belgesi olarak yorumlanabilir, doğru. Ama siyaset sahnesinde başarının ölçüsü sadece seçilmek değildir. Yapılan müdahaleler ve katkılar da önem taşır.
Örneğin, 2019 yerel seçimlerinde DP’nin Belediye Başkanı adayıyken ülüğün CHP adayı Tunç Soyer hakkında şu söyledikleri kanımca önemlidir: “Sayın Soyer Cenova Mason Locası’nın bir üyesi misiniz? Mason locasına üye olduğunuza dair bazı fotoğrafları çıktı. Bunu ben değil OdaTV söylüyor, rahmetli Uğur Mumcu söylüyor. Atatürk’ün mason localarını kapattığı için zehirlenerek öldürüldüğü iddiaları var. Bunu yapan Cenova Mason locasıdır. İzmir’de sahte şiirler yazıp Atatürkçülük taslıyorlar.”
Ülüğün 2009 yılında Ergenekon Partisi’ni kurarken dile getirdikleri de göz ardı edilmemelidir:
“Türk’e ulus olma bilincini en güzel şekilde yükleyen Ergenekon isminin günümüzde terör örgütü, gayrimeşru ve gayri hukuki halk düşmanlarının birliği olarak kullanılması her Türk evladını yaralamaktadır. Bugün bu kutlu ismin çekinilen bir kavram, utanç duyulan bir imaja sahip hale getirilmesi tesadüfi değildir. Türk’e ait değerlerin bazı çevrelerce erozyona uğratılması ve bir psikolojik harbin aracı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.”
Heyhat, Ergenekon Partisi uzun süre yaşayamamış, ama Vatan gazetesinin 18 Ağustos 2005 tarihli bir haberi ülüğün millî bilincinin ne kadar köklü olduğunu gösteriyor:
“Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmek üzere İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe veren Avukat Tarcan Ülük, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmakla suçladığı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu. Başbakan’ın Diyarbakır ziyaretinde yaptığı konuşmada, ‘Kürt sorunu benim de sorunumdur. Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil hepsinin sorunudur’ dediğini hatırlatan Ülük, Erdoğan’ın bu söylemleriyle bölücü terör örgütü PKK’nın meşrulaşma ve siyasallaşma çabalarına örtülü vize verdiğini ileri sürdü.”
Atatürklü maskeler
İşin doğrusu, yukarıdaki satırları okutturarak vaktinizi aldım, ama bu tür ülükler o kadar da ilginç değil. Memleketimizde bunlardan bol bol var. Benim merak ettiğim, hukukla ilgili bir konu.
Ülük savcılıklara sık sık ipe sapa gelmez şikâyetlerde bulunuyor.
Örneğin geçen yıl, üzerinde Atatürk resmi olan maskeler ürettiği için İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i Türk Bayrağı Kanunu’na aykırı hareket ettiği gerekçesiyle Ankara Valiliği’ne şikâyet etmiş. “Üzerinde Türk bayrağı bulunan maskelerin kullanıldıktan sonra çöpe atılması hiç hoş olmadı” demiş.
Ankara Valiliği ne yapmış? Meseleyi İzmir Valiliği’ne bildirmiş. İzmir Valiliği ne yapmış? Başkan Soyer’e uyarı cezası verilmesini kararlaştırmış, Belediye’ye bir yazı gönderip Türk Bayrağı Tüzüğü’nde belirlenen içeriğe uyulmasını istemiş.
İki ayrı valilikte bir sürü memur ülüğün şikâyetiyle uğraşmış.
Keza, Veba Geceleri ile ilgili şikâyet üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmış. Konu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na aktarılmış. Oradan ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararı çıkmış. Ülük, takipsizlik kararına itiraz etmiş. İtirazı inceleyen nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği Pamuk’un yargılanması gerektiğine karar vermiş.
İki ayrı savcılıkta bir sürü memur ülüğün şikâyetiyle uğraşmış.
Merak ediyorum, savcılıkların bazı şikâyetçilere şu tepkiyi verme yetkisi yok mudur:
“İşimiz gücümüz var, bi git lan, deli!”