Bir hazin hikâyedir Samsunspor’un hikâyesi. 1970’li yılların asansör takımı 1980’lerin sonuna doğru esip gürlemeye başlamıştı ligimizde. Kulübün Başkanı Hasbi Menteşoğlu kesenin ağzını açmış iyi futbolculardan oluşan bir takım yaratılmıştı. Birgün İstanbul’da gözüme bir yazı takıldı minibüsün birinde; "Arkayı Fenerliyelim!" Yanında kırmızı-beyaz bir atkı; Samsunspor… Fenerbahçe’ye karşı alınan 3’lük 4’lük galibiyetlere gönderme yapılıyordu. Her şey iyi gidiyordu. Taa ki o trafik kazası yaşanana kadar…
Tarihi sadece kendileriyle başlatıp kendileri için yaşayanlar hatırlamakta güçlük çekecektir ama biz unutmadık / unutmayacağız da…
1985/86 ve 1986/87’yi 3. , 1987/88’i de 4. geçmişler, ligin tepesindeki takımlara kafa tutmuşlardı. İki kez gol kralı çıkaran ekip -Tanju Çolak- kentin moralini ayağa kaldırmıştı. Dediğim gibi, taa ki o kaza yaşanana kadar.
Samsunspor, Malatyaspor deplasmanı için çıkıyor yola. Hemen arkalarında kardeş kulüp Çarşambaspor’un otobüsü var. İki otobüs yavaş seyrediyor ve otobüs camlarından şakalaşıyor futbolcular birbirleriyle… Samsun-Ankara karayolunda Havza yakınlarında hatalı sollama yapan bir kamyon tam karşıdan olanca hızıyla çarpıyor Samsunspor kafilesini taşıyan otobüse. Antrenör Nuri Asan, futbolcular Mete Adanır, Muzaffer Badalıoğlu ve otobüs şoförü Asım Özkan anında ölüyorlar…
Antrenör Nuri Asan; Samsun / Samsunspor aşığı bir insandı. Her dönemde Kırmızı-Beyaz bir kaşkol gibi asılı durdu kendi boynunda yalnızlığının…
Mete Adanır henüz gencecikken çıktığı gurbet yolculuğunda Samsun'a uğramıştı. Yetenekli, pırıl pırıl bir futbolcuydu. Kıbrıslıydı. O öldü ve gözü yaşlı bir nişanlı bıraktı arkasında…
O dönemin Yugoslavya’sından gelen Zoran Tomiç haftalarca bitkisel hayatta kaldı. Girdiği komadan çıkamayacağı düşünülünce, eşi tarafından doğduğu topraklara götürüldü… Orada öldü…
Şoför Asım Özkan; dünya iyisi bir adamdı Asım Özkan. Futbolcuların kardeşi gibiydi. Hani otobüsünde çizik olmasın isteyen şoförler vardır ya tam da öyleydi. En derin çiziği yine ne yapsa kurtulunamayacak bir pozisyonda yaşadı.
Kasım Çıkla, ekibe yeni katılmış gençlerdendi. Bir maç anında Muzaffer Badalıoğlu’nun yanına gelip kendisine nasıl moral verdiğini anlattı Kasım; "Aslanım hiç korkma yanındayım! dedi. Ben stoper oynayabileyim diye kendisi sağ beke geçmiş. Sonradan öğrendim. İnsandı Muzaffer Abi. Kaza anındaki çığlıkları kulaklarımda arkadaşlarımın. Yıllarca otobüse/taşıta binemedim." Sustu biraz sonra devam etti; "Hepsini rahmetle anıyorum!"
Kaptan Emin belinden sakatlandı ve yıllarca tedavi gördü. Şifa aramadığı sağlık kurumu kalmadı diyelim. Kaptan Emin, nam-ı diğer Kırkayak Emin bir kez daha yürüyemedi ayaklanıp… 20 Ocak 1989'da girdi hastaneye. Sonra değişik hastanelerde yeniden yürüyebileceği günlerin özlemiyle ameliyatlara yattı, ameliyatlardan kalktı… Kaptan Emin biraz sitemkâr: "Kaza olalı kaç yıl geçti, senden başka arayan soran olmuyor. Medya ne kadar duyarsız. Bu ülkede Profesyonel Futbolcular Derneği var, onlardan da bir ses çıkmıyor. O dönemin bir gazetesi Muzaffer için 'kasap öldü' gibi şeyler yazmıştı, hâlâ okumam o gazeteyi." Samsunspor, Emin'i yaşama bağlamak, moralini diri tutmak için takım içinde görevlendirdi. 2005/2006 sezonunda İdari Menajer oldu. 2013/14 sezonunda da kulübün başkanlığını yaptı. Şu anda kaptan tekerlekli sandalyede sürdürüyor yaşamını.
Kaleci Fatih Uraz kazadan çok büyük hasar almadan kurtuldu, iyileşti, önce Beşiktaş'ta kısa bir süre kalecilik yaptı, sonra da kaleci antrenörlüğü. Spor yazarı ve yorumcusu olarak adı geçti bir ara…
Yedek kaleci Şanver Göymen de kaza sonrası spor yaşamını sürdürdü. Altay ve Konya takımlarının kalesini korudu, Fatih Terim’in 1996 Avrupa Şampiyonası milli takım kadrosuna da dahil edildi. Sonra futbolu bıraktı…
Orta saha oyuncusu Yüksel Öğüten belinden sakatlandı, tedavisi sonrası memleketi Giresun'a döndü. şimdilerde Samsun'da ortopedik malzeme satıcılığı yapıyor…
Muzaffer Badalıoğlu genç ve ümit milli takım formalarını defalarca giymiş, bıçak gibi bir stoperdi… Zonguldakspor'dan transfer edilmişti. Kaza anında oracıkta ölüvermişti Muzaffer… Şükran Badaloğlu, Muzaffer'in eşiydi. Yeni evliydiler ve kızları Selen henüz üç yaşındaydı: "Futbol camiasında vefalı olanlar da var, olmayanlar da. O dönemlerde kimlerle görüşüyorsam yine o insanlar benim yanımdalar. Samsun halkının bana yaklaşımı burada, Samsun'da kalmama neden oldu. O dönemde duyarlı olanlar şimdi de duyarlılıklarını sürdürüyorlar. Örneğin o zamanki takımın başkan yardımcısı Hakkı Tomaç her 20 Ocak'ta arar sorar. Acı azaldı belki ama kimse kimseyi arayıp sormuyor…"
Sonradan Fenerbahçe formasını da giyecek olan Ercan Koloğlu ağır yara almadan kurtulmuştu; "Kaza anını çok net hatırlıyorum. Kamyon bir traktörü solladı, karşımıza çıktı ve frene bastığı anda üstümüze doğru kaydı. İlk çarpışmada Nuri Abi, Mete ve Asım Abi ölmüşler. Buzlu yolda kayan kamyon ikinci defa otobüsün arka tarafına kasasıyla vurdu. Ben ufak tefek yaralar aldım. Kaza sonrası yollara saçıldık ve kimse durup bize yardım etmedi. Dakikalar sonra arkamızdan gelen Çarşambasporlular bizi hastanelere yetiştirdiler. Caner, Kasım ve ben aynı koğuşta tedavi gördük. Bir polis elindeki listeye ölenlerin isimlerini yazıyordu. Duyduğumuzda yıkıldık. Düşünün, sabah birlikte kahvaltı yaptığımız, şakalaştığımız, birlikte ter akıttığımız arkadaşlarımız ölmüştü. Takımın yarısı yok olmuş gibiydi. İnanamadık… Çok kötüydü…" Ercan yaşamını Antalya’da sürdürüyor şimdilerde…
Hakkı Bayrak… Önce çiçekçi dükkânı açtı. Bir daha futbol oynamayacaktı ama… Olmadı, yeniden döndü sahalara. Bir dönem Samsunspor’da çalıştırıcılık da yaptı. Şimdilerde TÜFAD Samsun Bölge Başkanı.
Ercüment Coşkundere takımın gediklilerinden. Ama o maçta sakat olduğu için yer almayacaktı ve kafileye dahil edilmemişti: "Kazadan sonra bize kentte daha sıcak yaklaştılar. Seyirci biraz daha korudu ve arkamızda durdu. O dönemde Turgut Özal hükümetinin yaptığı yardımla Nuri Asan Tesisleri kuruldu ve iyi topçular alındı. Milinkoviç, Mesedoviç, Radaca, Fenerbahçeli Sedat ilk aklıma gelenler. Antrenörümüz de Mitroviç olmuştu. O takımla küme düştük, aynı takımla çıkmıştık… Ama acı hepimizin yüreğine bir başka biçimde oturdu." Ercüment futbolu bıraktıktan sonra antrenör oldu.
Malzemeci Halil Albayrak uzun zaman hastanede yattı. İyileşme süreci zorluklarla doluydu. Emekli şimdilerde. O dönemleri konuşup yad ettiğimiz zamanlardan kalma bir söz var kulağımda. "Ne dersin takım / kulüp / şehir toparlanır mı bundan sonra?" diye sormuştum. Halil bir an duraladı sustu önce, sonra şöyle dedi; "Bir daha öyle bir takım gelmez. Bitti o iş…"
Halil bitti o iş dedikten sonra -kaza sonrasında- Turgut Özal hükümeti 3 milyar nakdi yardımda bulundu kulübe. Takım 1. Lig’de kaldı ve maçlarda 3-0 hükmen yenik sayıldı. Yani çıkamadığı maçlardaki 3 golden 1988/89 sezonunda Fenerbahçe hanesine yazılan o 3 gol -103 gollü şampiyon takım- içimi acıtır hâlâ… Sonraki sene küme düştü Samsunspor. Sonra yine çıktı. 10 yıl kadar hatırı sayılır takımların arasında geçti adı. İddiam odur ki o dönemde yakalanan çıkış devam ettirilebilseydi Anadolu’dan çıkacak 3. şampiyon -Trabzon’dan sonra ve Bursaspor’dan önce- olurdu ve hiçbirimiz şaşırmazdık buna…
Ama Halil’in dediği çıktı. Kırmızı/Beyaz/Siyahlı takım PTT 1. Lig’de kafa takımlar arasında Süper Lig'i zorluyor şimdilerde…
Ben o takımı, o arkadaşları özlüyorum… Kentin Ankara tarafından girişine o anıyı yaşatmak adına garip bir "hatırlatma" panosu koymuşlardı, şu anda o da yıkılmış sanırım… Samsunspor o anı ve günü yaşatmak, unutturmamak için Kırmızı-Beyaz renklerinin yanına siyahı da ekledi…
2007’de bütün eski futbolcuları Samsun’da toplayarak bir belgesel yapmış adını da "Bir Sevdadır Samsunspor" koymuştum. 20 Ocak’lar mezarlık ziyaretleriyle devam ediyor. Oysa daha başka "hatırlama" biçimleri de var… 30 seneye yaklaştı ayrılığımızın tarihçesindeki gün sayısı. Bir anıt/heykel projesi dönenir durur aklımda hâlâ…
Antrenör: Nuri Asan -teknik direktör- (vefat etti)
Futbolcu: Muzaffer Badalıoğlu (vefat etti)
Futbolcu: Mete Adanır (vefat etti)
Futbolcu: Zoran Tomiç (vefat etti)
Otobüs şoförü: Asım Özkan (vefat etti)
Menajer: Yüksel Özan -idareci- (yaralandı; 2006 yılında vefat etti)
Futbolcu: Erol Dinler (yaralandı, malulen emekli, Kemer’de turizm sektöründe)
Futbolcu: Mustafa Sinecek (yaralandı, futbola devam etti/emekli oldu)
Futbolcu: Nasır Beadini (yaralandı, ancak birkaç sene sonra bir başka trafik kazasında hayatını kaybetti)