Ana SayfaYazarlarUstaların devri

Ustaların devri

Oğuzhan Özyakup… Fenerbahçe’nin maestrosu Oğuz’u ve Beşiktaş’ın-Ve Galatasaray’ın ve Trabzonspor’un ve Fenerbahçe’nin- haytası Sergen’i, Hagi’yi izlemiştik. Şimdi bir çaylak hepsinin tahtına göz dikti. Yıllardır  ‘ustasız’ kurulan kadroya su gibi sızdı.

 

Beşiktaş’ın ‘vitamisiz’ lakaplı oyuncusuna "dünyanın en iyi maestrosu kim?" diye sorduklarında duraksamasızın Zinedine Zidane demişti. Avrupa’da büyümüştü, Hollanda’da futbolla tanışmış Roben Van Persie ile Arsenal formasını paylaşmıştı. Arsene Wenger’in henüz 15 yaşındayken ‘gözbebeği’ydi. Milli takım konusundaki tercihini Türkiye’den yana kullanmış, Arsenal’de yedek kalmaktansa üst düzey bir Türkiye Süper Lig takımında forma giymek ona daha cazip gelmişti. Kendisini Beşiktaş’ta buldu. İlk adım olarak da son geldiği seviye olarak da söylüyorum bunu.

 

Samet Aybaba ‘çaylağın’ zayıflıklarını bildiğinden! son dakikalarda değerlendirdi onu! Sonrasında da Biliç aynı uygulamayı devam ettirdi. Zayıftı, çelimsizdi, ‘korakor mücadelelerde’ sürekli kaybediyordu, top tekniğini gösterecek alan futbolu için zemin henüz yoktu Türkiye’de. Maçların son anlarında süre aldı hep ve kendini gösteremedi açıkçası. Futbol bilgilerini ilk edindiği yerden-Hollanda’dan- daha değişikti Türkiye’deki futbol iklimi. Mutsuzlandı. Taa ki Şenol Güneş Beşiktaş’la anlaşana kadar.

 

Şenol Güneş iyi pas, seri hücum ve iyi gol vuruşları üzerine kuruyordu taktiğini. ‘’Vitaminsiz’ bunun için biçilmiş kaftandı. Orta alanda Veli, Tolgay, Atiba ve önlerinde Oğuzhan olacaktı. İki dinamo –Veli ve Tolgay-ardısıra sakatlanınca top kullanmanın yükü olduğu gibi Oğuzhan’ın üzerine kaldı. Üzerine kalanı iyi değerlendirdi genç oyuncu. Hollanda’da bileklerinin özelliğini geliştirmek için yaptığı ‘özel antrenmanlar’ işte şimdi işine yarayacaktı. Öyle de oldu. Birazcık abartıyla ‘Türkiye’deki futbol iklimini değiştiren adam!’ olmuştu. Şenol Güneş Hollanda’da Arsene Wenger’in gördüğü şeyi yakalamış ‘pas pas pas’ ilkesi üzerine kurduğu oyun taktiğnin başına olmasa bile en verimli yerine Oğuzhan’ı yazmıştı.

 

İstatistiklere göre akan oyunda en fazla asist yapan, en fazla kilit pas yapabilen ve rakip yarı sahada en çok dikine top kullanan futbolcu oldu. Golcüydü ve  iyi top kullanıyordu Beşiktaş o kadroda yer aldığı maçlarda başarı oranını /90’lara yakın bir seviyeye taşıdı ve gol ortalamasını 2.6’ya yükseltti. Oğuzhan ‘yaptıklarınızın sayı olarak değeri elbette ki önemli ama asıl önemli olan yaptığınız şeyin niteliği’ demişti bir röportajında. Yerden göğe kadar haklıydı.

 

Kasımpaşa’nın Donk’u onu Hollanda’da forma giydiği yıllardan ve ‘top toplayıcı’ çocuk olarak hatırlıyor ama şimdisi için söyledikleri Oğuzhan’ın yolunu nasıl çizdiğini gösteriyor; ‘Başka türlü bakıyordu!’ Oyunu başka türlü okuduğu gerçeğini teslim edelim. Top tekniği mükemmel, oyunu okuması birinci sınıf, golcü olarak mutlaka bir yerlere yazılmalı ama olağanüstü gösterişsiz.

 

İnsan, Oğuz’daki estetiği, Sergen’deki şaşırtıcılığı, Hagi’deki ustalığı son maestro Alex’teki önderliği arıyor onda. Ama dediğim gibi o kadar gösterişsiz ve o kadar olağan geliyor ki yaptıkları onu överken ne var ki canım iyi pas, doğru yere pas, iyi gol, zamanında müdahale derken bile sıradan bir şeyler söyler gibisiniz.

 

Benim gibi Breitner ve Sokrates hayranlığıyla büyümüş en son Oğuz, Sergen, Hagi ve son olarak Alex gibi ‘ustaları’ izlemiş kuşağa biraz yavan geliyor dersem abartmış olmam herhalde. Kaldı ki ona usta demek Galatasaray’ın Selçuk’una bakarak haksızlık gibi geliyor bana…

 

Şu anda lider değil, oyunu doğrudan domine etmiyor-bazen çıkardığı pasları mucizevi saymak mümkün ama bazen…

 

Top tekniği mükemmel iyi pas yapabilen ve gol atabilen bir çaylakla ama çok iyi kumaş bir çaylakla karşı karşıyayız. İstediği teklifler gelmezse-ki bunlardan biri Barcelona-bir yere gitmek istemediğini söylüyor. Uzun süre onu izleme zevkini tadacağız belli ki. Belki de giderek daha da büyür ve o top tekniğiyle bize ustaların ziyafetlerini sunar.

 

İsteriz ki bundan hem Beşiktaş hem de milli takım karlı çıksın…

 

Hayal bu ya yeni bir Zidane doğsun…

 

Olur mu?

 

Belki…

 

Ya da onlar gibi kimse olamaz…

 

Dur duraksız ve kırmızı ışıksız geçtiler hayatımızdan…

 

- Advertisment -