Kemalistlerin içi dini inançtan boşaltılmış bir Türklük temelinde Cumhuriyet oluşturma gayreti ülkedeki her kesime akıl almaz acılar yaşattı. 1925’te yazılan Şark İslah Planı ile Güneydoğu’daki vilayet ve kazalarda, hükümet ve belediye dairelerinde, bütün diğer kurumlarda, okullarda, çarşı ve pazarlarda Türkçe dışında dil kullanımı yasaklanmıştı. Ana dili Arapça olanlar da bundan payını aldı tabii. Yasak sadece bölge için sınırlı olmayıp Türkiye’nin her yerini kapsıyordu üstelik. Şiddetle bastırılan isyanların, yıkımların ve eşitsizliklerin yanı sıra Müslüman olmaları hasebiyle kimliğin bir de inanç yönünden aldığı yaralar var.
Ak Parti hükümetinin çeşitli riskleri göze alarak PKK ile çatışmalı süreci sona erdirip nihai bir kader birliği iradesini ortaya koymak üzere harekete geçmesi son yüz yılımızın en kayda değer olaylarından biri. Bu çabaların Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevruz’undaki mektubunda, kardeşlik ve siyasi çözüm vurgusuyla karşılık bulması da çok değerliydi. Kimilerinin istihzayla yaklaştığı Akil İnsanlar’ın çabaları en asimilasyoncu, güvenlikçi, baskıcı kesimleri bile uzlaşmaya, anlamaya, dinlemeye ikna etmişti. Can kayıpları olanlar da dahil çeşitli toplumsal gruplar, çözüm sürecindeki taleplere geniş bir kredi açmıştı.
***
Kürtlerle tarihi barışımızı yapma yolundaki çabalar Ortadoğu’daki barış için de emsal teşkil edecek bir olgunlukta ilerlerken karşılıklı güven zedeleyici adımlar olmadı değil, fakat iki buçuk yıllık huzur ortamının tecrübesi mutluluk ve ümitvarlık katsayısını yukarılara çıkarmışken tekrar çatışmaya dönülmesi büyük vebaldir. Ortak geleceğini Türklerle birlikte gördüğünü her kamuoyu yoklamasında ve çatışma karşısındaki tutumuyla beyan eden Kürt halkının isteği hilafına silaha dönmek ne kadar adil ve rasyonel.