Ana SayfaYazarlarVaat edilen sorumluluk, unutulan yükümlülük

Vaat edilen sorumluluk, unutulan yükümlülük

 

HDP Meclise dâvâsı olan bir âsi olarak girdi; ancak hızla sloganı olmayan bir kışkırtıcı, programı olmayan bir devrimciye dönüştü. Mecliste kendisini üreten ve dönüştüren bir özne değil, üretilen ve dönüştürülen bir nesne olarak konumlandırdı. Bu yüzden kendisine verilen oylar “organsız beden” olarak kaldı.

 

HDP savaşın check-and-balance (kontrol ve denetleme) mekanizması olabilirdi. PKK’nin öldürme ve yok etme kapasitesini kontrol eden ahlâkî bir mekanizma olarak davranabilirdi. Böylece çatışmaların şehirlere taşınması stratejisi, sivil kayıplarla sona eren eylem tarzları gerçekleşmeyebilirdi. PKK şiddetini ahlâken denetleyen bir HDP, hem Türkler hem de Kürtlerce dikkate alınırdı. Hattâ bu moral merkez olma hali PKK açısından da bir saygınlık doğururdu.

 

                                                                 *          *          *

 

HDP organsız bedene dönüşünce, çözüm sürecinin çökmemesi için daha yaratıcı formüller de geliştiremedi. Örneğin İmralı vurgusunu öne çıkartabilir, bunun için etkili siyasi kampanyalar düzenleyebilirdi. Ama yapmadı. Bunun yerine, kendini çatışmaların moral cephesi olarak konumlandırdı. Bu da ister istemez HDP’nin şiddeti durduran değil şiddeti teşvik eden bir örgüt olarak algılanmasına götürdü.

 

HDP kendisini kanıtlama ile devlete ve yerleşik düzenin aygıtlarına karşı verdiği savunma arasında da yaratıcı bir bağ kuramadı. Bu bağ, kopuş ve süreklilik paradoksu olabilirdi. PKK’den şiddet eleştirisi ile kopuş; PKK’nin siyasal amaçlarını demokratik zemine taşıma ile süreklilik… Böyle bir paradoks inşa edebilirdi. Bunun herkese faydası olurdu.

 

                                                               *          *          *

 

Dokunulmazlıklar kaldırıldı. Herhangi bir ülkede yaşansaydı yüz binlerce insan sokağa çıkardı. Yer yerinden oynardı. Gök kubbe aşağı inerdi. Bizde olmadı.

 

Geniş halk kitleleri “irademe dokunma” diyerek Meclisi abluka altına almadı. Vekilleri Diyarbakır’da, Van’da, Hakkari’de, Dersim’de, Şırnak’ta yüz binlerce kişi karşılamadı.

 

Çünkü halkın bilinçaltında şu hissiyat oluştu: HDP meclise sorumluluk (barış) için girdi ama yükümlülüğünü (çözüm) unuttu!

 

                                                               *          *          *

 

Şimdi geride koca bir kara delik etrafında dönüp dolaşan sorular kaldı: Politize olmuş Kürtler, siyasal varlıklarını radikal halk eylemleri yerine siyasal temsiliyet üzerinden kodluyor. Öyleyse, politize olmuş Kürt seçmenlerin elinden temsiliyet alınırsa ne olur? Geride ontolojik bir boşluk oluşmayacak mı? Bu boşluk çatışmaların yarattığı sosyal, kültürel yıkımla birleşmez mi? Birleşirse ortaya ne çıkar?

 

Şunu biliyoruz: Akıl dışılık uçurumu üzerinde gerilmiş bir ipin üzerinde yürüyeceğiz. Başarıp başarmamak konsantrasyonumuz ve yeteneğimize bağlı.

 

                                                               *          *          *

 

Hikâye güzel başlamış; muhafazakarlık ile devrimciliğin karşılaşması herkes gibi bende de heyecan yaratmıştı. Çünkü bu karşılaşmadan çözüm süreci doğmuştu. “Muhafazakârlık ve devrimcilik ancak birbirlerini yıkar” diyen Moeller van den Bruck haklı çıkarsa çok üzüleceğim.

- Advertisment -