Bu deyişteki verem de artık yok sıtma da, belki çok geri toplumlarda yaşıyorlardır. Ama bu cümlenin ifade ettiği hayat ikilemleri fazlasıyla mevcut.
Bugün de verem koalisyon olarak, sıtma da erken seçim olarak tam karşımızda duruyor.
Bir seçimin hemen ertesinde yeni bir seçimden söz etmek, hele 7 Haziran gibi tansiyonu yüksek bir seçimin yorgunluğu çıkmamışken kolay bir siyasi hamle değildir.
7 Haziran'ı bir yol kazası gibi görenin sıcağı sıcağına bir erken seçim istemesi doğaldır, bunu telaffuz etmek ise zordur.
Seçimden iki parti çok memnun çıktı. Oylarını artıran MHP çok memnun ve bu memnuniyetin verdiği enerjiye pazarlığa yukardan, çok yukardan girdi.
Oyları "patlayan" HDP de sonuçtan memnuniyetini yine bütün koalisyon ihtimallerine burun kıvırarak ifade ediyor.
Bizim memleketimizde koalisyon denince sadece 1991'deki Demirel'in DYP'si ile İnönü'nün SHP'sinin koalisyonuna "eh işte" tepkisi çıkar. Aslında DYP ile SHP de bu "eh işte" koalisyonunu kendi iç sorunlarında boğularak tüketmişlerdir.
MHP ile HDP'nin kesinlikle erken seçim istemeyeceğini şimdilik tahmin ediyoruz. Aslında az oy kaybıyla yerinde durabilmiş olan CHP'nin de ortada bir başbakanlık umudu varken erken seçim istememesi normaldir.
Ak Parti de gerçekte seçimin yenilenmesini içinden istemesine rağmen bunu verem iyice görünene kadar ortaya çıkarmayacaktır.
Dolayısıyla veremi görmemizin, çok yakınımızda hatta .azı ekonomi meseleleri ortaya çıkınca kalbimizde ve beynimizde hissetmemiz sadece bir zaman meselesidir.
İşte o zaman da sıtma, herkesin çekindiği erken seçim olarak ortaya çıkacaktır.
Üç seçimdir Ak Parti'ye tek başına yönetim yetkisi veren seçmen, oldukça uzun bir aradan sonra, 13 yıl sonra karşısında yeni bir sahne bulduğu için bazı gelişmeler karşısında önce şaşırmakta haklı olacaktır.
Veremle karşı karşıya gelince önce sıtmayı kabul etmek, sonra hızlı bir tedavi istemek halkın doğal ve meşru talebi olacaktır.
Bu dönemin siyasi başarısı da halkın veremi çabuk görmesini sağlamak, sıtmayı kabul edince de hemen tedaviyi sunabilmektir.