West World

 

“Bu dünyada yanlış bir şeyler var, daha derinlerde olan bir şey.” Bu replik bir arkadaşın tavsiyesi üzerine izlemeye başladığım ‘West World’ adlı dizinin bir bölümünde geçiyor. Dizi, gelecekte insanın yerini alacak robotları üreten şirketlerin dünyaya hakim olmasını anlatıyor. Şirket, Vahşi Batı’nın egemen olduğu kovboylar dünyasına zengin insanları göndererek bir hikâyenin içine sokuyor. Duyguları olan robotların ev sahibi olduğu bir dünyada hikâyenin para karşılığı içine giren insanlar, bütün arzularını gerçekleştiriyor. Başta öldürme arzusu olmak üzere…

 

Diziyi izlerken hangisinin robot, hangisinin gerçek insan olduğunu karıştırıyorsunuz. Hikâyeyi üretenlerin algısına kapılıp gidiyorsunuz, şu anda olduğu gibi. Dünyada yaşananlar herkesin gözü önünde yaşanıyor, görüyor, okuyor, izliyoruz. Ama asıl meselede burada başlıyor sanırım. Gördüğümüz, izlediğimiz gerçek mi yoksa bir kurgu mu? O kadar çok algı bombardımanına maruz kalıyor ki insanlık, çoğu kez bize dayatılanları gerçek sanıp onun üzerinden fikir yürütüyoruz.

 

Dünyayı görünürde olan devletlerden çok, en ücra yere ulaşan dev şirketlerin yönettiği bilinen bir gerçek olduğu halde, insanlık savaşları devletler üzerinden yürüyor. Bir süre daha da böyle yürüyecek gibi görünüyor. İşte bu şirketlerin kurguladığı algılarda da arada sapmalar olabiliyor. O sapma anlarından biri son ABD Başkanlık seçimlerinde yaşandı. Yaratılan algının tam tersi bir gelişme yaşandı seçimlerde ve Trump kazandı. Trump, seçimlerde orta sınıf Amerikan halkının hoşuna gidecek her şeyi söyledi. Irkçılık, islamafobi ne ararsan vardı söylemlerinde. Bir şey daha vardı Trump’ta, insanlığa ne kadar karşı bir duruş sergilese de samimiydi söylemlerinde…

 

Diğer tarafta ise dünyaya yaptıkları kötülükleri algı bombardımanıyla örten, gerçekleri görünmez kılan ve bunda da başarılı olanlar vardı. Büyük medya ellerindeydi ve PIAR çalışmaları üzerinden yürüyordu her şey. Bütün kirliliklerini aklayacak ‘vicdanlı adamlar’ onların yanındaydı. Burada Hillary Clinton bir figürdü sadece. Kurgunun içinde ‘Trump gibi’ ırkçı, vahşi ve acımasızlara karşı insanlığın yanında yer alan bir başkan figürü…

 

Amerika’nın ilk siyahi başkanının olduğu sekiz yılda olup bitenlere bakarsak, gerçeğin hiç de öyle olmadığını görürüz. Obama, Irak’tan çekildi çünkü, savaşın yarattığı yıkımı onarma ve güvenlik işleri, enerji şirketleri arasında paylaşıldı. Artık daha fazla Amerikalı’nın ölmesine gerek yoktu. Iraklılar’ın  birbirlerini öldürmelerini  uzaktan izleyip, modern dünyanın ne kadar insancıl olduğunu söylemek daha konforluydu. ABD ve İngiltere’nin “Saddam’ın elinde kimyasal silah var” yalanını uydurup, ‘Büyük İnsanlık’ adına ‘diktatör’  diye nitelendirdikleri Saddam’ın heykelini devirdikleri günden beri iki milyona yakın Iraklı sivil hayatını kaybetti. Kaybetmeye de devam ediyor. 

 

Hakeza başka bir diktatöre Esat’a karşı başlatılan operasyon sonucu Suriye’de çıkan iç savaşta şimdiye kadar, 400 bine yakın insan öldü. Ta ki ne zaman Avrupa kapılarına dayandı o Suriyeliler, o zaman haberleri oldu bu büyük insanlığın. Kapılarını kapatıp, duvarlar örmenin çarelerini aramaya başladılar. Algı yaratmada o kadar iyiler ki, bu işin tam da göbeğinde olan bizleri bile kandırmayı başarıyorlar. Hele bir de sorgusuz sualsiz ‘Batı’ hayranıysanız peşinen alkış tutuyorsunuz avuçlar çatlayana dek. Hatırlarsınız, Danimarka’ya girişinde Suriyeli çocukla oynayan polisi ne çok sevmiştik.  ‘İşteeeee onların insanlığııı’ şeklinde bağırarak! Peki sonra ne oldu, Danimarka Suriyelilerin ziynet eşyaları dahil, her türlü birikimine el koyan yasayı geçirdi Meclis’ten.  Nerede o büyük insanlık!

 

Trump’ın seçilmesi kurguyu bize gerçek diye yutturanların, boyasını döktü, yaldızlarını söktü attı. Yoksa değişen bir şey yok büyük insanlık tarafında. Belki şu olabilir, şimdiye kadar bütün kötülükleri  ‘organik aydınlar’ sıfatıyla vicdanlarıyla örtmekten başka bir işlevi olmayan batılı entelektüellerin aklını başına getirir. İnsanlık vicdanlarını ortaya koyabilecekleri bir zemin bulurlar. Amerika’nın yerli halkını öldürüp yok etmekle birlikte bunları vahşi gösterme hünerine sahip bu ‘Beyaz Adamlar’, Vahşi Batı’yı Ortadoğu’ya taşımış durumdalar. Trump’ın başkan seçilmesi Amerika ile sınırlı kalmaz, Avrupa’ya da sıçrayacak. Zaten giderek artan ırkçı bir Avrupa ile karşı karşıyayız.

 

Bize gelince; elitlerimiz ‘bu memleket adam olmaz’dan, ‘Amerika adam olmaz’a geçiş yaptı. Amerika’da yaşamak auta çıkarken, Kanada hayalleri çoğaldı. Memleketinin insanlarına ‘bidon kafalı’, ‘göbeğini kaşıyan adam’ yakıştırmasını yaparak delirenler, şimdilerde Amerikan halkının tercihleriyle ilgili yakıştırmalar yapıyor. Aslında her şey kendi olağan akışı içinde ilerliyor. Ve Coni uyarır arkadaşını, “Ateş etme Mayk, arabada hamile kadın var.”        

- Advertisment -