Hendek siyaseti ülke gündemine girdi, yerel yöneticiler âdetâ isyan etti.
Bölge insanına hizmet götürünce, sadece siyasi engelleri değil, hendekleri de aşmak zorundalar.
7 Haziran seçimlerinde sonra PKK’nın Kürtlere dayattığı yeni paradigm, “hendek siyaseti’’ ile halkı yanına alıp bir iç savaş çıkarmak. Kürtleri serhildan’larla, berxwedan’larla ayaklandırmak.
Hendeklerden, halk kadar yerel yöneticiler de muzdarip. Yıllardır bölgedeki valiler, kaymakamlar ve diğer yöneticiler düğünlere, başsağlıklarına gider, cenazelere katılırlardı. Hastaları evlerinde ziyaret eder, bayramlarda yaşlı insanlarla evlerinde bayramlaşırlardı. Yeni açılan iş yerlerinin açılışını yaparlardı.
Ya şimdilerde? Yerel yöneticiler artık halkın arasında rahat gezemiyor, belki birçok sorunu yerinde görme imkânını bulamıyor. Çünkü artık sokaklar eskisi kadar güvenli değil. Her taraf hendek, bomba düzenekleri ve barikatlarlarla çevrilmiş; yaşam daha zor.
Bu durum yerel yöneticileri isyan ettiriyor. İllerine, ilçelerine daha çok hizmet etmek; halkın dertlerine çare bulmak, onların tek amacı.
Yüksekova kaymakamı İbrahim Çenet, Yüksekovalıların HDP’lere sitemini sosyal medyadan dile getirirken, belki de bölgedeki tüm yerel yöneticilerin sıkıntılarına tercüman olmuş.
“Son günlerde, sevgili Yüksekovalılar,” diyor Çenet, “yine bakıyorsunuz, felâket tellalları ve şiddetten beslenenler iş başında.”
“Halkın evinin önünü kazanlar, yollarına hendek açanlar, barikat kuranlar halkın bunlara karşı çıkmasına rağmen yine iyice azıttılar. Bu malum siyaset işgüzarları, yanımıza çağırdığımızda ‘efendim biz de bunlara karşıyız, ama elimizden bir şey gelmiyor’ diyen bu hevaller, dışarı çıktıklarında evinin önünü kazdırmayanları infaz ettirmekle tehdit ediyorlar. ‘Merak etmeyin, biz bunların da kimler olduğunu biliyoruz, hattâ içlerinde eski bir belediye başkanı da var, gereği zamanı geldiğinde yapılacaktır’ diyorlar.
“Şimdi bir bakıyorsunuz, bunlar okula giden çocukları hedef alıyor. Daha geçen gün, bir okulumuzun bahçesine ellerinde kazmalarla girenler, çocukları tehditle, şantajla evlerine geri gönderiyorlar. Bakın bu zihniyet Türk vatandaşı olan bu Kürt asıllı çocukları cehalete mahkûm etmek istiyor. İstiyorlar ki bu çocuklar okumasın; büyüdüklerinde ya kapıcı, ya kaloriferci, ya da inşaatlarda işçi olsunlar.
“Yüksekova’nın yerli insanları gerçekten bu yapılanları hiç benimsemiyor ve oldukça rahatsızlar. Düşünün bir kere, eli silahlı bu çeteler geceleri bazı sokaklarda geziyor ve halkı tehdit ediyorlar. Diyorlar ki evlerinizin kapılarını kilitlemeyin, biz istediğimiz zaman evinize gireriz. Düşünmüyorlar; o evde insanların karısı var, kızları var, bir mahremiyetleri var.
“Bu sokaklarda gezen çocuklar, PKK’nın buradaki kirli siyasetinin bir sonucu aslında. Önce bu çocuklar daha sekiz yaşında iken ellerine taş verdiler ve taş atan çocuklar diye de güzelleme yaptılar. Sanki düğün konvoyunda gelin ve damada şeker atan çocuklar gibi takdim ettiler. Bu çocuklar on beş yaşına geldiğinde ellerine molotof kokteyli verdiler; burada bulunan vesayet altındaki çevrelere bunları sanki meyve kokteyli imiş gibi gösterdiler. Şimdi bu çocuklar artık büyüdü ve ellerine silah verdiniz. Beyler; bu çocukları sizler bir canavara dönüştürdünüz ve artık sizleri de, anne babalarını da dinlemiyorlar; artık tüm halka büyük bir tehdit oldular.
“Bunlar istiyorlar ki biz bu şehirleri de bir Kobani yapalım; peki Kobani’de yaşayan 300 bin kişi evlerinden barklarından olunca nereye sığındı, Irak’taki Kürt şehirlerine mi, yoksa İran’a mı, yoksa Rusya’ya mı? Tabii ki Türkiye’ye sığındılar. Avrupa’da mesela İngiltere, ben önümüzdeki beş yıl içinde 6500 kişi alacağım derken, biz şimdiden 2.5 milyon insanı misafir ediyoruz.
“Son olarak, bugüne kadar sağduyusunu elinden bırakmayan Yüksekova’nın değerli insanlarını saygı ve sevgilerimle selamlıyorum; merak etmeyin, onların bir hesabı varsa Allahın da bir hesabı var, bizim de bir hesabımız var. İnşallah sizleri bu illetten kurtaracağız ve daha güzel günler yaşayacağız.
“Not: Dün yanıma yeni belediye başkanı vekilimiz ile DBP başkanı ve heyeti geldiler, nedense bir veya iki kişi değil de toplu halde bizi ziyaret ediyorlar. Düşünün bir kere; yalnız görüşürsek bize de şimdi ajan veya hain derler diye birbirlerinden korkuyorlar; yani kendilerine güveni yok bu arkadaşların, halkın nasıl temsilcisi olacaklar? Zaten durum da ortada, sadece ya seyrediyorlar ya da ateşe benzin taşıyorlar. Takdir sizlerin (kusura bakmayın, dost acı söylermiş).”
Yüksekova kaymakamının isyanı bu. İlçede yaşayarak, yaşamın ne kadar zor olduğunu en iyi anlayan kişi.
Ankara’da, İstanbul’da yaşayıp, bölge için ahkâm kesip, bir kez bölgeye gelmemiş, bölgede olup bitenleri medyadan takip eden, sorunlardan bihaber insanların değil. Sıkıntıları iliklerine kadar hisseden yöneticilerin isyanı bu.