2000’li yılların başı. Cumhuriyet’te çalışıyorum. İlhan Selçuk’un davetiyle bir grup yazar Kemal Alemdaroğlu’nu dinliyoruz. İkinci kez İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne adaylığını koymuştu.
Sıra sorulara gelmişti. Kanser hastalığına direnen Prof. Dr. Bülent Tanör’e baskı yapan ve sonunda üniversiteyi terk etmesine yol açan tutumunun gerekçesini sordum. Cevap ilginçti: “12 Eylül’de Diyarbakır’a sürüldü. 1969 yılında Trakya köylerinde İşçi-Köylü gazetesi satarken yakalandı.” Sevgili dostum, mücadele arkadaşım Yücel Sayman’ın ölümünü duyduğumda bu tartışmayı hatırladım.
Trakya köylerinde Bülent Tanör’le birlikte İşçi Köylü gazetesi dağıtırken gözaltına alınan ve askeri darbede üniversiteden uzaklaştırılan ikinci kişi ise Yücel Sayman’dı. Bülent’in en yakın arkadaşıydı. 1969’la başlayan 50 yılı aşan ortak bir tarihimiz var. Birlikte yaşadığımız ter döktüğümüz olağanüstü günlerden geçtik: “Kürt meselesi için Başbakanla görüşme”, “Ölüm oruçları” için cezaevinde arabuluculuk yaptık.
“Çözüm sürecinde” akiller safına katıldık.… “Başörtüsüne özgürlük” dedik. Ölüm oruçları günleri. Komşuyduk. Gece yarısı gelen telefonla, aynı arabayla kendimizi Bayrampaşa Cezaevi’nde bulurduk. Yücel, etkili ve samimi bir demokrattı. Yakın tarihimizin önemli olaylarında ve dönüşümlerinde kah aktör kah tanıktı. Elinde kalem, büyük bir koğuşta, tutukluların temsilcileriyle Adalet Bakanlığı arasında çözüm imkanı olabilecek, ölüm orucunu bitirebilecek protokolü kağıda geçiriyor. Birlikteyiz. Ortalık gergin. İpler kopacak duygusuna kapılarak, görüşmeyi terk etme noktasındayım.
Beni sakinleştiriyor. Çabalarımızı sürdürüyoruz. Maalesef çabalarımız sonuç vermiyor. Katliama dönüşen cezaevi operasyonu başlıyor. Yücel, doğru bildiğini yapmaktan geri durmayan, adaletin ve hukukun ilkelerini gerçek anlamıyla eyleme döken bir devrimciydi. Mahalle baskısına aldırmaz, birileri kızacakmış diye doğru bildiğinden şaşmazdı. Yaşamındaki en önemli ve etkili kişi eşi Hacer’di. Birlikte eğlenceli, hareketli bir hayatları vardı.
Sanat, kültür alanında hep vardılar. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde Assos çevresinde kirlilik oluşturacak kültür balıkçılığı için köylüler gösteriler yapıyorlardı. Hacer, “Gelin bizlere destek olun” demişti. Ve durumu şöyle özetlemişti: