Ana SayfaHaberler"Demirtaş siyasal liderlikten, ulusal önderliğe adım atmak istedi, Kandil bunu gördü, bu...

“Demirtaş siyasal liderlikten, ulusal önderliğe adım atmak istedi, Kandil bunu gördü, bu oyunu Karasu bozdu”

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu: "Meral Beştaş, CHP ile bir pazarlık kozuydu. Samimi bir aday değil", "Bu seçimden sonra Türkiye siyaseti yeniden dizayn edilecek. Birincisi CHP Genel Başkanı değişecek. İkincisi, DEM Parti tabanında yeni bir yol ayrımı oluşacak. Üçüncüsü de İYİ Parti dağılacak", "Zaten kayyum atanır mı atanmaz mı tartışması varken, siz bu adamları niye daha kazandıkları hafta getirip PKK’lılar için saygı duruşunda bulunduruyorsunuz? Bunu yaptıran anlayış PKK, kayyım atamak için zorluyor."

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, yerel seçim süreci ve sonrasından, Kürt sorunu, kayyum politikasına kadar siyaset gündemine ilişkin BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

“Selahattin Demirtaş siyasal liderlikten, ulusal önderliğe adım atmak istedi, Kandil bunu gördü, [Mustafa] Karasu açıklama yaptı ve bu oyunu Karasu bozdu”

Siz İstanbul’da “Başak Demirtaş aday olursa, İmamoğlu meselesi kapanmıştır, AK Parti açık ara alır” demiştiniz. Şimdi DEM Parti, Meral Danış Beştaş’ı aday gösterdi. Bu değişiklik seçim sonucuna nasıl yansır?

Bir kere Başak Demirtaş’ı aday göstermek demek, CHP ile DEM Parti’nin ittifakının bittiği anlamına gelirdi.

İstanbul’da en fazla oy alacak kişi niyetini beyan ediyor. Ama siz onun niyetine rağmen Meral Danış Beştaş’ı aday gösteriyorsunuz. Bu tabii Kandil’in, Selahattin Demirtaş’a tavrıdır.

Selahattin Demirtaş siyasal liderlikten, ulusal önderliğe adım atmak istedi, Kandil bunu gördü, [Mustafa] Karasu açıklama yaptı ve bu oyunu Karasu bozdu. Selahattin Demirtaş’ın tavrı ve söylemleri, mahkemedeki ifadeleri aslında manifesto niteliğindeydi, yeni bir makas değişikliği değil, yeni bir siyaset stratejisiydi.

Aslında tabanın da dile getirdiği ve DEM çizgisini eleştirdiği, yani Kürtlerin oyunu alp, Kürtler için hiçbir şey yapmayıp, marjinal Türk solu fantezilerine kurban ediyorsunuz Kürtlerin gücünü.

“Ama Kürtler için de yaptığınız pazarlıkların hiçbir faydası yok, zarardan başka. Aslında bu gücü, Kürtlerin faydasına bir pazarlığa dönüştürebilirsiniz. Ama dönüştürmediniz. Ve bu konuda da kredinizi artık tüketiyorsunuz. Bak senin mitingine gelmiyorum, senin için cam çerçeve kırmıyorum dağa da adam göndermiyorum ama oyumu veriyorum. Ama artık canım da sıkıyorsunuz Ya kendinizi düzeltin, ya biz yavaş yavaş başka bir arayışa gireriz…”

Yani DEM’e oy veren Kürtlerin tercümesini yapıyorum… Bunu Selahattin gördü. Aslında geçmişte tam tersin yapan, eleştirilen şeyin uygulayıcısıydı. Ama dışarıdaki bu tepkiyi, talebi ve sıkıntıyı gördü. Yani bunların karşılanmaması halinde yeni bir yol ayrımı ve DEM çizgisi kredisini tüketecek, bunu gördü.

Bir de kendisine dair olumlu pozisyonu gördü dışarıda, sokakta. Bu ikisini değerlendirerek, siyasal liderlikten ulusal önderliğe sıçrama, aynı zamanda Kürtlerin taleplerini karşılayacak bir yeni siyasi manifesto. Ama yine PKK içindeki o hakim kanat boşa düşürdü Selahattin’i. Haddini bildirdi ve Başak’ı geri çekti. “Yine CHP ile siz ittifakı devam ettirin.” Çünkü PKK içindeki hakim kanat İran ile birlikte hareket eden, İran’ın aparatı haline gelmiş, ama aynı zamanda ideolojik olarak da marjinal Türk solunun zihniyetini taşıyan kanattır PKK içindeki hakim kanat.

“Meral Beştaş, CHP ile bir pazarlık kozuydu. Samimi bir aday değil.”

Başak Demirtaş aday olsaydı da İstanbul’da Ekrem İmamoğlu kazansaydı…

Kazanamaz, kesinlikle kazanamaz. Olayın burayla ilgisi yok. Olay Kandil’le, Selahattin’in pozisyonuyla alakalıdır. Meral Beştaş, CHP ile bir pazarlık kozuydu. Samimi bir aday değil.

Ama tavşan aday olacak kadar da güçsüz bir aday değil, partinin etkin bir ismi…

Başak Demirtaş aday olsaydı geri çekilmezdi. Şimdi bilerek yine güçlü bir ismi sahaya sürüyor ama kendileri istediği zaman çekeceği bir isim sürüyor. Çekme de önemli değil, oy verme dese de vermezler.

Mesele şu; güçlü bir aday gösterip, pazarlığa razı ettiler neticede. Esenyurt Türkiye’nin en büyük ilçesidir, 50 tane ilden büyüktür. Esenyurt’u tıpış tıpış verdiler. Adayı geri çekti CHP yahu, bu olacak şey mi? Şimdi Ankara’da aday gösterdiler.

Baktığında aslında güçlü bir ittifak yok. Millet, DEM’in Ankara’dan aday gösterişinin CHP’ye zarar verdiğini zannediyor. Aslında tam tersi CHP’ye hizmet ediyor. Çünkü Ankara’daki Kürt seçmen, Mansur Yavaş’a tepkili, milliyetçi duruşuna ve söylemlerine tepkili. Dolayısıyla Ankara’da DEM aday göstermese, muhafazakar Kürtlerin AK Parti’ye oy verme ihtimali var.

Muhafazakar Kürtlerin AK Parti’ye oy verme ihtimalini ortadan kaldırmak için DEM aday gösterdi. Aslında DEM aday göstererek Ankara’da, CHP’ye hizmet etti.

Esenyurt, Mersin Akdeniz önemli. Burada güçlü bir ittifak oluştu, belediye meclis üyeliklerini de verdiler.

Ama Türkiye, İstanbul Esenyurt ve Mersin Akdeniz’den ibaret değil, Türkiye’de neredeyse her erde aday çıkarıyorlar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “bize kaybettirme stratejisi uyguluyorlar” diyor. Buna siz ne diyorsunuz?

Numara, bu kesinlikle numara. Bir kişi çıksın desin ki, AK Parti ile şu ittifakı yaptık. Şu anda AK Parti ile karşı karşıyadır DEM.

Ankara’da aday göstermesi ittifak anlamı taşır, Esenyurt gibi 50 vilayetten büyük yeri vermeleri, ittifak anlamını taşır. Şimdiye kadar kadar DEM, İstanbul’da belediye almadı. Ama şu anda aldı Esenyurt kararıyla, en büyük ilçeyi aldı.

Şimdi Akdeniz’i bu ittifakla yine DEM’e peşkeş çekecek. Güçlü bir ittitfak kuruldu. Antalya meselesi şahsi meseledir. Yani Antalya adayının Kürtlere tavrına karşı konmuş bir meseledir. O kadarını da yapsınlar yani. Bu ittifak olmadığı anlamına gelmez.

Meral Danış Beştaş’ın aday olması ile İstanbul seçim sonucuna nasıl yansır ?

AK Parti alır. Eğer Başak Demirtaş aday olsaydı, AK Parti çekişmesiz alırdı. Bu ittifaktan sonra bir çekişme yaşanacak ama AK Parti alacak. Bakın, İstanbul’da DEM’in ittifakı var. Beştaş’ın aday olmasına bakmayın. Seçim propaganda sürecinde İstanbul’da nasıl bir ittifak olduğunu herkes görecek.

“Bu seçimden sonra Türkiye siyaseti yeniden dizayn edilecek”

DEM Parti bütün illerde aday çıkardıktan sonra oyu düştüğünde bunu seçmenine açıklamakta zorlanmayacak mı?

Bakın bu seçimden sonra Türkiye siyaseti yeniden dizayn edilecek. Birincisi CHP Genel Başkanı değişecek. İkincisi, DEM Parti tabanında yeni bir yol ayrımı oluşacak. Üçüncüsü de İYİ Parti dağılacak.

Partinizde ne olacak?

AK Parti güçlü bir şekilde yerini koruyacak. AK Parti 1 puan düşse ne olacak, 2 puan artsa ne olur? Yani 1 puan düşse de artsa da AK Parti’ye bir şey olmuş olmuyor. Ama diğerleri darmadağın olacaklar.

Erdoğan karşısındaki blok dağılmış görünüyor. Bu şekilde seçime girildiği halde, İmamoğlu’nun kazanması tablosu, AKP ’ye zarar vermez mi?

Bizdeki blok da dağılmış. Yeniden Refah ayrılmış. AK Parti tabanından en fazla oy alabilecek yapı o. Ama şunu söyleyeyim, bu bir seçimdir, demokratik bir yarıştır. Vatandaşın nihayetinde yaptığı en doğru şeydir.

Vatandaş bir şeyi yaptığı zaman biz zarar görsek bile, vatandaşı değil, biz kendimizi sorgulayacağız. Yani İstanbul’u kaybetsek de kıyamet kopmuş olmaz. Ama biz oylarımızı İstanbul’da da artırırız, her yerde artırırız, Güney Doğu’da daha fazla artırırız. Biz oy artıracağız, aldığımız belediye sayısını artıracağız. Kendi [DEM Parti] oyları düşecek, belediyeleri düşecek.

Kayyum atama konusunda bir pazarlıktan bahsediliyor. Özgür Özel de böyle bir anlaşmadan söz etti…

Hiçbir pazarlık yok. Açık bir şekilde ittifak eden Özgür Özel, kalkıp AK Parti’ye kayyum atamamayla ilgili veya farklı şekilde açıklamalar “bunlar aslında görüşüyorlar…” Ayıp bir şey yahu.

“PKK devleti kayyım atamak için zorluyor”

Yeni dönemde kayyum politikası rafa kalkabilir mi?

Bakın ben kayyumları savunan biri değilim. Halkın iradesinin değerli olduğunu, tercihlerinin kıymetli olduğunu ve buna riayet edilmesi gerektiğini düşünen biriyim. Ama dünyada hiçbir devlet kendisiyle savaşmaya devam eden, askerini polisini şehit eden bir yapıya; devletin kaynaklarını kendiyle savaşanlara aktarmasına müsaade etmez.

Ayhan Bilgen’in hiçbir şeyi yoktu deniyor mesela…

Diyarbakır’da geçen seçimden sonra, bütün seçilmiş belediye başkanlarını, Diyarbakır Büyükşehir Belediye misafirhanesinde topladılar. Onlara konuşmalar yaptılar basına açık şekilde, sonra da Kürdistan şehitleri için, yani PKK’lılar için saygı duruşuna kaldırdılar. Bunu niye yaptı örgüt veya parti?

Siyaseti yapacaksa milletvekilleri il teşkilatları yapsın. Zaten kayyum atanır mı atanmaz mı tartışması varken, siz bu adamları niye daha kazandıkları hafta getirip PKK’lılar için saygı duruşunda bulunduruyorsunuz?

Bunu yaptıran anlayış PKK, kayyım atamak için zorluyor. PKK bağımsız bir devlet kurmak için savaştığını söylemiyor. Türkiye’ye daha fazla demokrasi gelsin diye savaşıyorum diyor. Peki silah niye var diyorsun, “bu ülke bana siyaset yapma fırsatı vermediği için silahı hak arama yöntemi olarak” kullandığını iddia ediyor. Yani silahına bir meşruiyet atfediyor. Bu meşruiyeti nereden alıyor, dokunulmazlıkların kaldırılması, milletvekillerinin içeri girmesi, kayyum atamaları.

Bu PKK’nın istediği ve zorladığı bir sonuçtur kendi meşruiyeti açısından.

Daha seçimler olmadı, propaganda sürecindeyiz. DEM’liler adaylarını belirledi. Bu partinin konuşacak hiçbir şeyi mi yok, bu millete hiçbir vaadi mi yok, sarıldılar yine Öcalan’a özgürlük yürüyüşlerine. Zamanı bu muydu? Bunu 3 ay önce niye yapmıyorsun, seçimden 1 ay sonra niye yapmıyorsun?

Şimdi belediye başkanı Öcalan’a özgürlük yürüyüşüne bilerek katılırsa, bu terörle iltisak gerekçesi oluşturmak değil midir? Suç işletiyorsun. Terörle iltisak gerekçesi oluşturuyorsun bu adamlara. Bunu yapan, bu örgütün kendisidir.

Geçmişte bir çözüm süreci de yaşandı ve bunlar olağandı o zaman. Kandil’e gidildi, Öcalan ile görüşüldü…

Her meseleyi kendi şartlarında değerlendireceksin. Benzer dünya örneklerinde, benzer sorunları yaşayan ülkeler barışçıl yöntemler denediler ve çatışmasızlık süreçlerini oluşturup çözdüler. Bizde de bu talep vardı. “Anaların gözyaşı dinsin her gün insanımız ölüyor, Türkiye büyük enerjisini kaybediyor.”

Toplumsal talep vardı. Bu talebi cesur bir lider risk alarak karşıladı. Şimdi herkesin unuttuğu bir şey vardı. Benzer dünya örneklerinde 1-2’si dışında silahlı örgüt siyasi kanadın emrindeydi. Siyasetçiler bu işi çözdüler. Türkiye’de siyasi kanat silahlı örgütün emrindedir. O nedenle çözemedik. Çünkü karar vericiler silahlı güçlerdi. Silahlı güçler de barışmak için değil savaşmak için kurgulanmışlardır.

Kürt siyasetinin üzerinden silahlı gücün vesayeti bütün gücüyle duruyor. Kürt siyaseti bu vesayetten kurtulmadığı sürece milletin menfaatine bir şey üretebilme şansı yok. Bunu 7 Haziran’da Selahattin Demirtaş başarabilirdi, bu fırsat geldi ama Demirtaş tercihini Kandil’den yana kullandı. O riski almadı.

Güneydoğu’da oyları artıracağız dediniz. Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?

Geçen seçim de oylarımızı artırdık. Türkiye’de rakamsal olarak oyunu en çok artıran Diyarbakır’dır geçen seçimde. Şimdi de iddia ediyorum Türkiye’de AK Parti olarak oylarını en fazla artıracak olan yine Diyarbakır olacak. Bunu sahada gözlemlere, adaylara, çalışmamıza hizmetimize dayanarak söylüyorum.

Kayyum hizmetinden mi bahsediyorsunuz?

Kayyumla sınırlı değil, biz merkezi hükümet olarak hizmet ediyoruz. Bir demokrasi açısından bakarsınız eleştirilecek yönleri vardır dersiniz ama hizmet olarak kıyaslarsanız, hiçbir belediyede iddia ediyorum, -DEM’in 100 belediyesi vardı- geçmişte DEM’in hizmeti ile kayyımların hizmetini kıyaslayın kayyımların hizmeti kadar hizmet yapmadılar.

Hizmetse kayyımlar daha fazla hizmet etti ama biz kayyımların hizmeti ile oy artırıyoruz demiyorum. Siyaset üretemiyor DEM şu anda. Sıkışmışlar, kendi içinde çatışma yaşıyorlar. Bir yol ayrımındalar, bir karar vermek zorundalar.

Bunun maliyeti var. Bunun sahada da sandıkta da sonucu var. Sahada bunun sonucu olumsuz olacak onlara. Kürdün oyunu al Kürt sorununu çözeceğim diye, Kürt sorununun müssebibi olan bir partiyle ittifak yap, öyle mi? Bizim zaviyemizden bakın, biz böyle değerlendiriyoruz. Bütün güneydoğu illerinde oylarımızda artış var.

Yeniden Refah Partisi’nin aday çıkarması nasıl etkiler seçim sonucunu?

Yeniden Refah Partisi oylarımızı bölmez. AK Parti’ye küsenler, eskiden AK Parti’den uzaklaşmıyorlardı. Ama şimdi Yeniden Refah’a giderek, yumuşak bir geçiş yaptıklarını zannediyorlar. “Ben aslında gitmedim, darıldım oradan aday oldum ama çok uzağa gitmedim. Aynı anlayışa sahibim ama gönül koyduğum için buradayım…” AK Parti’den uzaklaşmıyor o seçmen. Ama tabii siyaseten böyle bir şeyi kabul etme şansımız yok.

Yeniden Refah, sizde oy kayıplarına neden olabilir mi? Mesela Şanlıurfa’da?

Kısmen olabilir. Urfa’da da biraz oy geçişi olur.

İstanbul’da çok kritik, Yeniden Refah güçlü bir isim çıkardı, oyları bölmez mi?

Ciddi değil. Bahsettiğimiz rakamlar büyük değil. Ciddi oy neden alsın?

Anketlerde ne görünüyor?

1.5 puan önde görünüyor Murat Kurum. Daha İstanbul’a yüklenmedik. Bundan sonra artar, düşmez. Geçen seçimin (İstanbul’da) koşulları çok farklıydı. Birçok yanlış vardı. Bu defa İstanbul üzerinde daha temkinli çalışılıyor. İstanbul’da oyları artırırız. Muhalefetin dağılmışlığını neden görmüyorsunuz? Muhalefet dengesini kaybetmiş, lider sorunu yaşıyor. [İmamoğlu] cumhurbaşkanlığı istiyor, İBB Başkanlığı istiyor, her şeyi istiyor. İstikameti kaybetmiş bir hal var.

Seçimden sonra bir yeni anayasa gündemiz olur mu?

Anayasa bizim en büyük vaadimiz ve projemizdir. Biz Türkiye’de bu kadar hizmet yapıldı ama asıl insanların bu ülkede mutluluğunun birlik beraberliğini pekiştirecek olan sivil demokratik çoğulcu bir anayasa. Bunu Türkiye beceremedi. Belki 1921 anayasası en demokratik olanıydı. Şu ana kadar onun gibi anayasa yapamadık. Biz yeni, sivil demokratik bir anayasa ile bütün anayasalar geçmişten beri devleti merkeze aldı, şimdi devlete karşı insanı koruyan, yasakları değil, özgürlükleri tarif eden bir anayasayı neden yapamayalım. Bu dönemin en büyük vaadidir.

- Advertisment -