Ana SayfaYazarlarToplumsal travmayı anlamazsak…

Toplumsal travmayı anlamazsak…

 

Toplumsal olarak en çok da `güven` kelimesinin yara aldığına şahit oluyoruz şimdilerde. Kim kime nasıl güvenecek? `Hayal kırıklığı` ve `pişmanlık` duyguları da yaralanan güvenin yol arkadaşları.

 

Dine tepeden bakan ve böbürlenenlerimiz; yerliliği bir noksanlık olarak görenlerimiz, sanki travma yaşamıyor… `Bak dediğimiz oldu, ne gelirse bu hocadan hacıdan gelir demedik mi?` nakaratları bu defa sessiz dolaşımda… `İste (!), her şey ortada` derlerken, bir iç boşalması yaşar gibiler, adeta rahatlayan bir haldeler… Zaten çoğunluğu 15 Temmuz'da tatildeydi ve denizle haşir nesirdi belki de. Dolayısıyla ne olup bittiğini algılamadıkları için, tiyatro demeye devam ediyorlar. Ancak hayal kırıklığı yaşadıkları açık… Çünkü neredeyse düşünme melekelerini tarumar etmişti iktidar / Erdoğan… Bu gitsin de, ne gelirse gelsin, kabulleriydi. Bu nedenle darbe en akıllıca, en radikal çözümdü onlarca. Ancak umutları yıkılınca, istekleri kursaklarında kalınca, travma/hayal kırıklığı yaşamadılar mı?… Yaşadılar elbette… Bir başka bahara kaldı onlara göre, değişim. Burada bir sürpriz yok ancak bu damara yakın gençlik için ciddi açmaz belirdi, geleceklerine, kararlarına dair… (Aslı olmayan) dinin aldığı yara, sisli bir gölge olarak düştü varoluşsal boyutumuza… Dine dair tereddütü olan gençler de başka anlatılara / ideolojilere sarılacaklar… Kim bilir ters etki yaparak olumlu sonuçlar da doğabilecek…

 

Cemaatçi olup ancak terör örgütü olduğunu 15 Temmuz'da gün gibi anlayan gariban haklin travması, atlatılacak gibi değil. Çünkü o, çocuğunun rızkını sözde ibadet için himmet olarak verdi ağabeylere (!) ablalara (!). Simdi hangisine yansın? Çocuğundan kestiği nafakaya mı? Ablaya, abiye dahi hiç kimseye güveni kalmadığına mı? Devletin neden haberi yoktu itirazına mı? Allah ile aldatıldığı için belki en hazin öfkesi Yüce Güce… Ne var ki derin bir dindarlığı oluşmadıysa, ki oluşmuş olamaz, Allah`a da güveni kalmadı. Var mıdır bundan daha ağır bir aldatılma. Travma dediğiniz, arkadan hançerlenme değil midir?

 

Örgütün okullarında okuyan gençleri düşünebiliyor musunuz? Hizmet neferi olarak oralardaydılar belki… İşin iç yüzünü tam olarak bilmiyorlardı, hatta hiç bilemiyorlardı. Bilinen bir şey varsa, umutları yıkıldı, ne yapacaklarını neye tutunacaklarını bilmiyorlar? Hayatın daha çok başındalar… Devlet üniversitelerine geçecekler belki düşük puanla daha iyi yerlere bile yerleşecekler, ancak okulundan çok okulun bahçesini oralarda arkadaşlarıyla çektirdiği fotoğrafları, hikayesini nasıl silelim bir günde belleğinden? Hoca olarak güvendikleri, örgüt elemanları, arkadaşları nereye savruldu henüz haberi yok…Yemek yapan aşçısı da mı terör elemanıydı acaba? Hayata henüz tutunmaya çalışan bu gençler, güvenlerini yitirmişken, nasıl bel bağlayacaklar yaşama? Dahası gittikleri okulda, istenmeyen bir gurup olarak birbirlerine sarılmaya devam edecekler (!). Bir de diplomalarına nereden mezun olduklarının yazılacağı çok açık değil, etiket, kara yazı devam edecek sanki… Üst düzeyde bulunan kadro, örgüt elemanları travma yaşamayacak mı? Tıpkı Hakan Şükür`ün dediği gibi, `ne idik, ne olduk` demeyecekler mi? Onların durumuna kocaman bir hayal kırıklığı diyelim; lakin kazdıkları kuyuya düştüler der geçeriz.

 

Gelelim halka, halkımıza…Neredeyse hemen her ailenin uzaktan veya yakından bir şekilde yolu düşürülmüştür cemaate… Kimisi yurt için, kimisi çıkar için kimisi torpil amacıyla vs. vs… İşyerindeki arkadaşlar birbirinin karalamasından yara almayacak mı? Pasifize edilmiş kadrolarda, üstü çizilenler çalışacaksa, kıskançlığın kol gezdiği ülkemizde bundan derin bir yara olur mu?

 

Öte yandan yeni gündem konusu, kimler FETÖ`cü dedikodusu çok zamanımızı almayacak mı? Üniversitelerimizin durumu zaten parlak değildi, karartmak için yeni bir komployla karşı karşıyayız. Fişlenenler, aklananlar, atılanlar cadı avından nasibini alanlar, istenmeyenler için  yeni bulunan etiketler… Buna birkaç yılımız gider. Sular durulacak da… Olmayan motivasyonlarla yeni buluşlara imza atacağız… Bundan daha iyi bir vuruş olabilir mi? Can evimizden yaralandık… Milli eğitim kurumları vs. temizlenecek… Çok haklı bir adım, temizlik kampanyası… Ancak hepsine bu etiketi nasıl vuracağız? Dahası nitelikli  ancak yolu  şu ya da bu sebeple cemaate uğramış –örgütle hiç ilgisi olmayan- iyi bir edebiyat öğretmenini  ihraç edip, yerine hayatında hiç kitap okumamış, esaslı kitap olarak KPSS testlerini almış gençleri öğretmen olarak atarsak, bu garabeti nasıl telafi ederiz?

 

En basitinden bir süre sonra evlatlıktan silinenleri, akrabalar arasında küslüklerin çoğalacağını duyacağız. Hatta bu güvensiz ve sisli havada kurtların fazlasıyla cirit atacağı muhakkak. Kurtlar hepimiz için tehlikeliyse, toplumsal bir travma değil de nedir yaşadıklarımız? Bu toplumsal muhayyileyi iyi okumazsak, bunca şehidimiz, kahramanımız ve gazimiz, hesap sormaz mı bize? Vicdanımız yara alınca, rotamızı şaşırmaz mıyız?

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik