Kazanmak istemeyeceğiniz ödüllerin başında Darwin Ödülleri gelir. Sadece kazanmak için değil, adaylık için bile ölmüş olmak gerekiyor çünkü!
Darwinawards.com sitesindeki açıklamaya göre, “Darwin Ödülleri, en büyük fedakârlığı yapıp kendi hayatlarını vererek insanlığın gen havuzunu koruyan kişileri anmayı amaçlar. Ödül sahipleri inanılmaz ölçüde salakça bir şekilde ölerek genlerini gen havuzundan çekerler ve böylece türümüzün uzun vadede hayatta kalma şansını arttırırlar.”
Merhum ödüllüler ne kadar aptalca ölmüşlerse insanlığa o kadar büyük bir hizmet etmişlerdir!
Bir iki örnek vereyim.
Amerika’nın biraz kırsal bir bölgesinde dört arkadaş pazar günü bir barda bira içiyordur. Hava güzeldir, keyifleri yerindedir, içkiyi biraz fazla kaçırmak üzeredirler, durmaya da niyetleri yoktur. Barın arka kapısından çıkarlar, bahçede bir havuz vardır, açık havada içmeye devam ederler. Havuzda kıpır kıpır yüzen, küçücük, simsiyah bir tür semender vardır. Zararsız kurbağa yavruları sanırlar. Ama değildir!
Biri bakar, “Hanginiz yiyebilir şunları?” der. Diğerleri yüzlerini buruşturur, iğrenme sesleri çıkarır.
“Yiyenin biraları benden!” der adam.
Yersin yemezsin filan derken, aralarından biri içeri gidip büyük bir bardak alır, gelir bardağı havuza daldırır, bir semender yakalayıp ağzına atar, çiğneyip yutar. Ve 58 saniye sonra yere yıkılıp ölür.
Oraların semenderi çok ama çok zehirliymiş! Niye? Oraların semender yiyen bir kuşuna karşı kendisini korumak için. Kuş semenderin zehirine karşı bağışıklık geliştirdikçe semender daha zehirli hâle geliyor, geldikçe kuş daha bağışık oluyor, oldukça semender daha zehirli hâle…
Evrim sürecinin tipik bir örneği, doğada sıkça rastlanan bir durum. ‘Silahlanma yarışı’ deniyor. Yarışın geldiği noktada, bir santim boyunda bir semender koca bir insanı bir dakikadan kısa sürede öldürecek kadar zehirli hâle gelmiş. Ve bedava bira içmek isteyen salağa Darwin Ödülü kazandırmış!
İkinci örneği ödül kazananlar arasında mı okumuştum, yoksa haberlerde görüp kazanması gerektiğini mi düşünmüştüm, hatırlayamıyorum, ama mükemmel bir örnek.
İki kişi özel arabalarına binmiş, otoyolda gidiyorlar. İstanbul’dan bir Orta Anadolu şehrine doğru, hatırladığım kadarıyla. Sabahın körü olduğu için mi, otoyolun az kullanılan bir bölümüne vardıkları için mi, kim bilir, etrafta kendilerinden başka araç olmadığını fark ediyorlar.
Arabayı kenara çekiyorlar. Telefonlarını ellerine alıp otoyolda sağ şeridin ortasına çıkıyorlar. Yan yana yere yatıyor ve kahkahalar ata ata selfie çekmeye başlıyorlar. O kadar eğleniyorlar ki uzaktan hafifçe başlayıp giderek yaklaşan kamyon sesini duymuyorlar…
En zengin yüzde 1
Darwin Ödülü’ne ara verelim, bu hafta içinde okuduğum bir haber ve haberini aldığım bir rapora bakalım.
Haber İngiltere’nin Guardian gazetesinden. Başlık şöyle: “Dünya ‘geri döndürülemez’ iklim çöküşüne yakın” (https://www.theguardian.com/environment/2022/oct/27/world-close-to-irreversible-climate-breakdown-warn-major-studies). Bu iddia Greta Thunberg’in veya herhangi başka bir radikal iklim aktivistinin değil; Birleşmiş Milletler’in üç ayrı kurumunun ortak mesajı. Bu üç kurum ısı artışını hedeflenen 1,50C düzeyinde tutma yolunda olmadığımızı ve şu anda uygulanacağı taahhüt edilen önlemlerin hepsi uygulansa bile artışın 2,50C olacağını söylüyor. Bunun yaratacağı felaketlerin haddi hesabı yok.
Aynı günlerde Autonomy adlı bağımsız bir araştırma kurumunun (https://autonomy.work) bir raporu yayınlandı. Rapora göre, İngiltere’de toplumun en yüksek gelirli yüzde 1’inin her yıl havaya saldığı karbondioksit miktarı toplumun en yoksul yüzde 10’unun yirmi yılda saldığından daha fazlaymış.
Her yıl İngilizlerin yarısından daha azı uçağa binerken, bu en zengin yüzde 1 yurtdışına uçan yolcuların yüzde 20’sini oluşturuyormuş. Uçmak, büyük ve pahalı otomobiller kullanmak, birden fazla eve sahip olup bu evler arasında gidip gelmek, bol et ve ithal malı gıda yemek, daha çok kıyafet satın alıp daha fazla lüks ithal malı tüketmek… Bütün bunlar en zengin yüzde 1’in diğerlerimize kıyasla çook daha büyük bir karbon ayak izi olması anlamına geliyor. Ve hükümetlerin hiçbir önlem almamasını alkışlayan, vergilendirilmemeyi tercih eden de yine bu yüzde 1.
Kısacası, bu süper zenginler artık yaşayamayacakları bir dünyayı, bildiğimiz dünyanın sonunu hızla hazırlıyorlar. Ya sıcaktan ya soğuktan, ya yangından ya selden, ya susuzluktan ya gıdasızlıktan ölecekleri bir dünyaya doğru koşuyorlar.
Yani Darwin Ödülü için mükemmel adaylar bunlar! Kendi açgözlülükleri nedeniyle ölecek ve genlerini insanlığın gen havuzundan çekecekler.
Ne var ki, ölürken gezegenin ve geri kalanımızın ve tüm canlıların da ölümüne sebep olacaklar.
Acaba diyorum, o günü beklemeyip şu yüzde 1’i şimdiden halletsek daha iyi olmaz mı?