Ana SayfaYazarlarİnsansız araçlar ve insanlı sorular...

İnsansız araçlar ve insanlı sorular…

 

Önce bildiklerimizi toparlayalım.

 

Oğul (Tale) Köyü, Hakkari Merkez’e bağlı, Hakkari’ye 25 kilometre uzaklıkta, Zap suyunun kenarında, o bölge için oldukça yeşil, içinde piknik alanları olan, ceviz ağaçlarıyla meşhur, hayvancılıkla da uğraşılan bir köy.

 

Hakkari’ye doğru göç veren köyde son referandumda 103 kayıtlı seçmen varmış. Köy HDP’li bir köy. Zap’ın kenarında olduğu için kırsal bölgeleri Zap’ın aktığı Irak’tan sınırı geçen PKK’lıların geçiş güzargahında.

 

Sadece son dört aylık bir haber taraması yapıldığında köyün kırsalında güvenlik güçleriyle PKK’lılar arasında çatışmalar olduğu anlaşılıyor. Örneğin, 7 Hazira’da Oğul Köyü kırsalında tespit edilen PKK’lılara, F-16larla hava harekatı olmuş ve bir PKKlı öldürülmüş. 20 Haziran’da yine Oğul yol ayrımında PKK’lılar askeri konvoya saldırmış ve 1 yüzbaşı şehit olmuş. Oğul Köyü kırsalında 27 Haziran’da PKK’lılarla çatışmada özel harekat polisi Muhammet Ali Mevlüt Dündar yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede şehit olmuş. Dündar, aynı zamanda bir 15 Temmuz gazisiydi.

 

Şehit polisi öldüren PKK’lılara yönelik takipte çok sayıda silah ve mühimmatın bulunduğu bir sığınak tespit edilmiş. 7 Temmuz’da Oğul kırsalındaki bir mezradaki Zap nehri üzerinde bulunan köprü, PKK’lıların geçişini engellemek için sökülmüş.

 

                                                                     ***

 

Yani bütün bu haberlerden köyün kırsalında PKK’ya yönelik, özellikle de bir yüzbaşı ve özel hareket polisinin şehit edilmesinden sonra operasyonların sürdüğünü anlıyoruz.

 

Fakat buna rağmen köy güvenlikli bölge ilan edilmemiş, köyde insanlar günlük hayatlarına da devam etmekteydi. Ayrıca Hakkari’den köye gidebilmek için karayolu üzerindeki Depin Polis Kontrol Noktası’ndan geçmek gerekiyordu.

 

Olayla ilgili ilk haberler, 31 Ağustos 2017 günü, yani arafe günü saat 16.30’dan sonra (Açıklamada saat yok, fakat çıkan haberlerin saati 16.45 olduğu için öyle olduğunu tahmin ediyoruz) İçişleri Bakanlığı sitesine konan açıklamaya dayanıyor.

 

“Hakkari/Merkez/Oğul Köyü kırsalında  yapılan operasyonda, Piro AMED kod adlı Abdullah SÖNMEZ ve beraberindeki Mordem (K), Zağros (K) ve Cemal (K) isimli (4) terörist etkisiz hale getirilmiştir. Piro AMED (K) Abdullah SÖNMEZ isimli örgüt mensubunun; 28 Haziran 2017 tarihinde Hakkari/Oğul köyü kırsal alanında Özel Harekat Polisi Muhammet Ali Mevlüt DÜNDAR'ın şehit edilmesi; 19 Haziran 2017 yılı Haziran ayında Hakkari/Çukurca yolu üzerinde askeri konvoya yönelik yapılan ve (2) askerin şehit edildiği eyleminin faili olduğu bilinmektedir.”

 

https://www.icisleri.gov.tr/bugun-31082017-hakkaride-4-karsta-5-olmak-uzere-toplam-9-terorist-etkisiz-hale-getirildi

 

Açıklamada PKK’lıların Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ile yapıldığı bilgisi yer almamış. Doğrudan öldürülen PKK’lıların isimlerinin açıklanması ise bir tespite işaret etmekteydi. Bu tespit ya da cenazelerden ya da istihbarattan yapılmış olmalıydı.

 

Aynı günün akşamı HDP’ye yakın hesaplar ve gazeteciler köyde sivillerin öldüğüyle ilgili haberler paylaşmaya başladılar.

 

Tartışmalar üzerine, 1 Eylül, yani Bayramın birinci günü bu kez Hakkari Valiliği açıklama yaptı:

 

“Hakkâri-Merkez İlçe Oğul Köyü Kanireş Çeşmesi bölgesinde tespit edilen (1) dinamik hedefe [(4) BTÖ mensubu], 31 Ağustos 2017 Perşembe günü saat 15.30 sıralarında, SİHA (BAYRAKTAR) ile (1) bomba atılmıştır.

 

Söz konusu atış neticesinde, (4) BTÖ mensubunun etkisiz hale getirildiği değerlendirilen bölgede, teröristlerle toplantı halinde bulundukları sonradan  anlaşılan İbrahim SAK ve Musa TARHAN isimli işbirlikçiler hafif şekilde, Mehmet TEMEL ve İsmail AYDIN isimli işbirlikçiler ise ağır şekilde olmak üzere toplam (4) işbirlikçinin yaralandığı, kendi imkânları ile Hakkâri Devlet Hastanesine giderek tedavi altına alındıkları tespit edilmiştir. Söz konusu yaralanan işbirlikçilerden Mehmet TEMEL, Hakkâri Devlet Hastanesinde tedavi altında iken vefat etmiştir.Konu ile ilgili adli tahkikat devam etmektedir.”

 

http://www.hakkari.gov.tr/basin-aciklamasi-2017285

 

Açıklamada, bombanın SİHA ile atıldığı, öğleden sonra 15.30’da atıldığı bilgileri yer alırken, bu kez öldürülen PKK’lıların isimleri yerine daha az kesin olan bir ifadeye yer verilmişti: “4 BTÖ mensubunun etkisiz hale getirildiği değerlendirilen”. Açıklamada “teröristlerle toplantı halinde bulundukları sonradan  anlaşılan işbirlikçiler” in ikisinin hafif ikisinin ağır yaralandığı, birinin hastanede “vefat ettiği” bilgisine de yer verilmişti.

 

Son olarak valilik 8 Eylül’de bir açıklama daha yaparak, hastaneden taburcu edilen “bölücü terör örgütü mensuplarıyla toplantı halindeyken yaralanan  İbrahim Sak ve Musa Tarhan’ ın “Terör örgütü üyeliğinden” tutuklandıklarını açıkladı.

 

http://www.hakkari.gov.tr/basin-aciklamasi-2017294

 

Buraya kadar resmi açıklamalara yer verdik. Şimdi CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP heyeti raporu, İHAK raporundan karşı iddiaları okuyalım.

 

Önce resmi açıklamalara göre “PKK’lılarla toplantı halinde oldukları için SİHA’nın bomba attığı işbirlikçi” bu dört kişi kim?

 

Tanrıkulu’nun tweetlerinden aktaralım:

 

“Ölen Mehmet Temel (37) Hâkkari Şehit Selâhattin İlk Öğretim Okulu ve Hâkkari Ağız Diş Hastanesi tesisat işlerini yapıyordu. 3 çocuğu vardı.”

 

“İsmail Aydın, 43 yaşında,5 çocuğu var, biri 4 gün önce doğdu. Köyüne arada ot biçmeye, onları toplamaya gidiyor. Şu an ağır yaralı.”

 

“İbrahim Sak (54), devlette Defterdarlık'tan, vergi şefliğinden emekli. 6 çocuklu.Kendi Köyüne her bayram tarlasına her zaman giden bir yurttaş.”

 

“Musa Tarhan, 54 yaşında,Hakkari'de bulduğu her işte çalışıyor. AK Parti Hâkkari önceki İl Başkan'ın akrabası.Şu an yaralı ve gözaltında.”

 

Bu dört isim Oğul Köyü’nden ama aileleriyle birlikte Hakkari merkezde yaşıyor ve çalışıyorlardı. Sabıkaları bulunmuyordu.

 

Arafe günü Hakkari’den Oğul Köyü’ne giderken yolda Depin polis kontrolünde kimlik kontrolünden geçmişlerdi. (İHAK raporu)

 

(Buraya hep birlikte mi tek tek mi geldiklerini bilmiyoruz.)

 

                                                                           ***

 

HDP raporunda yer alan yakınlarının ifadelerine bakalım.

 

Mehmet Temel’in annesi Sina Temel: “Bayram arifesinde köydeki evdeydim. Oğlum Mehmet Temel beni almaya gelecekti. Bir gün sonra Van T tipi Cezaevi’nde bir yıldır tutuklu olan eşim Mustafa Temel’in görüş günü ziyaretine gidecektik. Mehmet beni aradı, ben erken olduğunu söyledim, akşamüstü şehre gideriz dedim. O da Kanireş Çeşmesi’nde öğlen yemek yiyeceğini, sonra gelip beni alacağını söyledi. Namaz kılıyordum ki, bir bomba sesi duydum, aşağı indim.

 

Mehmet Temel’in eşi Naciye Temel: “Eşim Mehmet Temel saat 13:00 sıralarında evden çıktı, köye annesini almaya gidiyordu. Bayram günü Van’da tutuklu olan kayınpederimin görüşüne gideceklerdi.

 

(Tutuklu olan babanın PKK ile ilgili bir soruşturmadan tutuklu olduğu, daha önce bir kaç kez gözaltına alındığını not düşelim)

 

Musa Tarhan’ın oğlu Leşker Tarhan: “Ben ve babam seyyar kebapçılık yapıyoruz. Arife günü babam köye bayram için koyun almaya gitmişti. Biz Tale Kanireş’e bomba atıldığını duyduk, babamın da orada olduğunu bildiğim için hemen hastaneye gittim.

 

İsmail Aydın’ın kardeşi Suphi Aydın: Arife günü kurban almaya köye gitmişlerdi. Köylülerle beraber kurban alacaklardı, Kanireş’te piknik yapıyorlarmış. Koyunların otlamadan inmesini beklerken bomba atılmış.

 

Bilgileri toparlarsak, Oğul Köyü yakınlarında piknik alanı olarak kullanılan Kanireş Çeşmesi’ne saat 15.30’da SİHA’lardan bir bomba atılıyor. Resmi açıklamalara gore 4 PKK’lı ölüyor ve dört sivil de yaralanıyor. Olay yerine savcı gelmiyor. Köylüler, yaralananları kendilerinin hastaneye taşıdığını söylüyorlar. Yine HDP raporuna gore hastane önünde toplanan, yaralananların yakınlarına polis müdahalesi oluyor, Ölen Temel’in cenazesi için de araç ve imam verilmiyor.

 

Sorulara geçmeden Hakkari Valiliği’nin 9 Eylül 2017’de yaptığı bir açıklamayı daha hatırlayalım:

 

“İlimiz Merkez Buzul Dağları bölgesinde SİHA ile tespit edilen 4 bölücü terör örgütü mensubu, SİHA ile yapılan hava harekâtı neticesinde etkisiz hale getirilmiştir. Etkisiz hale getirilen bölücü terör örgütü mensuplarının daha önceden Hakkari Çukurca yolunda askeri konvoya roketli saldırı ve Piyade Yüzbaşı Murat ÜÇÖZ’ün Şehit edilmesi olaylarının failleri olduğu değerlendirilmektedir. Konu ile ilgili adli tahkikat devam etmektedir”

 

http://www.hakkari.gov.tr/basin-aciklamasi-2017295

 

Buzul Dağları bölgesi, Oğul Köyü’nün doğusunda yer alıyor.

 

 

Yaralı olan sivillerin verdiği ifadelerle ilgili ulaştığım bilgiler ise gerçeğin daha ortada olduğunu söylüyor. İfadelere göre bu dört kişi, çeşme başı denen yerde piknik yapmak için buluşuyor, ki daha önce de orada piknik yaptıklarını gösteren fotoğraf çıktı. Burada PKK’lılarla karşılaşıyorlar. PKK’lılar “burada ne işiniz var” diyor. “Yemeğimizi yiyip hemen gideceğiz” diyorlar. PKK’lılar “Başka bir yer bulamadınız mı “diye çıkışıyor. SİHA’nın bombası da bu sırada geliyor. PKK’lılardan da iki teröristin burada öldüğü söyleniyor. Bu PKK’lıların cenazelerinin ne olduğu ise belirsiz. Hastaneye götürüldüğü de söyleniyor, götürülmediği de. Ama sivillerin burada PKK’lılarla karşılaştıklarını kendilerinin saklamadan anlatması önemli.

 

Ve şimdi sorular.

 

İçişleri Bakanlığı’nın olaydan en fazla 1 saat sonra yaptığı ilk açıklamasında adları verilen dört PKK’lının cenazesi nerede?

 

İçişleri Bakanlığı’nın teröristlerinin isimlerini vermesinden bir gün sonra Valilik açıklamasında neden “BTÖ mensubunun etkisiz hale getirildiği değerlendirilen” ifadesi kullanıldı? Bu cenazeler kaçırıldı mı saklanıyor mu?

 

Öldürüldüğü söylenen PKK’lıların isimleri nasıl tespit edildi? Bu isimler tespit edilirken, onların toplantı halinde olduğu söylenen ‘işbirlikçi’ siviller de tespit edilmiş miydi? Bu bilinerek mi atış yapıldı?

 

Neden bölgede operasyonlar sürerken, PKK’lılar, işbirlikçi olan sivillerle 15.30 gibi bir saatte toplandılar?

 

Bu toplantının istihbaratı varsa, Hakkari’den köye gelirken geçtikleri polis noktasındaki aramada neden durdurulmadılar? ‘İşbirlikçiler’ eğer silahsızlarsa onların SİHA’yla bomba atılması yerine gözaltına alınması mümkün olabilir miydi?

 

Valilik açıklamasında “Yaralanan işbirlikçilerden Mehmet Temel, Hakkâri Devlet Hastanesinde tedavi altında iken vefat etmiştir” ifadesi kullanıldı.

 

Eğer SİHA ile yukardan vurulacak kadar tehlikeli bir işbirlikçiyse neden bu ilk açıklamada, “ölmüştür” değil de “vefat etmiştir” denildi?

 

Yine valilik açıklamasına göre “teröristlerle toplantı halinde oldukları daha sonra anlaşıldı” Eğer SİHA ile tespit yapılıp, atış yapıldıysa neden sonra anlaşılsın?

 

Ve tabii bütün bu tartışmaları ve iddiaları bitirecek SİHA’nın boma atılmadan önce çektiği görüntüler var mı?

 

Son olarak Hakkari Valiliği’nin 9 Eylül’de SİHA’larla Oğul Köyü’nün doğusundaki dağlarda vurulduğunu söylediği ve yüzbaşının şehit eden teröristler oldukları açıklanan dört PKK’lının bu olayla bir ilgisi olabilir mi?

 

                                                                           ***

 

Ve sonra olarak bir kaç da tespit.

 

Türkiye’de son bir yılda terörle mücadelede çok önemli başarılar sağlandı. Bugüne kadar girilmeyen kamplara girildi, PKK’nın dağda ve şehirlerdeki hareketliliği engellendi. Bu hakkı teslim edilmesi gereken bir başarıdır.

 

Bu yapılırken bütün dünyada terörle mücadelede kullanılan teknolojik imkanlardan kullanılması kayıp sayısını azalttı. Bu açıdan yerli teknoloji olarak SİHA’ların geliştirilmesi ve kullanılması ancak takdir edilebilir. Tartışmayı bir insan hakları ihlali tartışmasından çıkarıp, Cumhurbaşkanı’nın damadının şirketinin ürettiği yerli SİHA üzerinden yürütmenin kimseye bir faydası olmadığı gibi, büyük bir haksızlıkta.

 

Varsa bir hata varsa bunun suçu cihazlara ya da bunu üretmeyi başaran yerli bir firmaya çıkarılamaz. Bu bir ihlalin tespitini engelleyen, müzakereyi zorlaştıran, belden aşağı bir saldırı olur ancak.

 

Silahlı insansız hava araçlarıyla ilgili başta ABD olmak üzere pek çok ülkede yaşanan sivil kayıplar nedeniyle zaman zaman tartışmalar yaşanıyor. Örneğin ABD, Yemen’de El Kaide liderlerinden Evlaki’ye yönelik bu araçlarla yaptığı suikast sırasında ABD vatandaşı olan 9 yaşındaki oğlunu da öldürmüş, bu olay uzun süre ABD’de tartışılmıştı, yoğun bir şekilde eleştirilmişti.

 

Tabii HDP ve yakın çevrelerinin bu tarz insan hakları ihlali iddialarına kamuoyunun şüpheyle bakmasından daha doğal birşey de olmadığını da söylemeliyiz. Hem fikri ve siyasi bağlantıları itibarıyla hem de en son devlet tarafından kaçırıldı diye aylarca kampanya yapılan ama Kuzey Irak’ta çıkan Hurşit Külter ve benzeri pek çok olayda, bu çevreler yalancı çobanlıklarını defalarca ispatladılar, defalarca insan hakları ihlali argümanını PKK propagandası için kullanarak kirlettiler. Söyledikleri doğru olduğunda bile seslerinin duyulmamasından şikayet etmeye pek hakları yok.

 

Şehirlerin ortasında otobüs bekleyen insanların üzerine bile tonlarca yüklü araçlarla, “Doğa” kod adlı kadın teröristleri yollayabilen bu acımasız örgütün hayatımızdan çıkması hepinizin dileği.

 

Ama unutmamak gerekir ki devlet PKK’yı eski Genelkurmay Başkanı’nın tespitiyle daha önce 6 kez bitirmişti.

 

Örneğin 1995’te PKK’nın bittiği manşetleri dahi atılmıştı. Ama kısa bir süre sonra PKK’nın siyasi kanadı olan parti seçimlerde yine milyonlarca oy almayı başardı. PKK yeniden canlandı.

 

Çünkü PKK bitirilirken, onun üzerinden mağduriyet devşirip yeni militanlar bulacağı büyük hatalar yapılmıştı.

 

Bugün PKK’nın 7. Kez değil, tamamen bitirilmesinin yolu da mücadeleyi en az hatayla yapmak, hatalar olduğunda da gelen insan hakları ihlali itirazlarına kimden geldiğine bakmadan kulak kabartmak, mutlaka ikna edici açıklamalar yapmak ve “güvenlik güçlerinin moralini bozmamak” tezine sığınmadan gerekiyorsa soruşturmalarla devletin sicilini temiz tutmaktan geçiyor.

 

Ancak insanlı araçlar yardım ederse, o insansız araçlarla sonuç alınabilir.

 

Hakkari Oğul Köyü’nde olan olayla ilgili serinkanlılıkla konuşmayı başararak başlayabiliriz.

 

 

- Advertisment -