Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISilikon Vadisi’ne kış gelmiş, kuantum bilgisayarlar bahara giriyor!

Silikon Vadisi’ne kış gelmiş, kuantum bilgisayarlar bahara giriyor!

ABD gezimin son günlerinde Silikon Vadisi’nin zamanında rakibi şimdi taklidi 128 no’lu yolun etrafındaydım. Bu yol bir hilal gibi Boston şehrini otuz kilometre uzaktan saran bir otoban. Harvard ve MIT’te kuantum bilgisayarları üzerine çalışan akademisyenlerle görüşmelere devam ettim. Kuantum bilgisayarlar bazı problemleri günümüz bilgisayarlarından daha hızlı çözeceği için üzerinde önemle durulan bir teknoloji. Normal bilgisayarda 1 ve 0’lar transistörlerde gerçekleşirken ve buna bit denirken kuantum bilgisayarlarda atomları 0 veya 1 ve bazen ikisini de içerecek şekilde superpozisyona tetiklemek gerekiyor. Buna da qubit deniyor. Bu da normal bilgisayarlara göre daha üssel bir hesaplama imkânı veriyor.

Yeni yılın ilk haftası Las Vegas’taki Tüketici Elektroniği Fuarına katıldım, tek önemli gözlemim Kore’ydi. Fuar alanlarının başına verdikleri reklamlardan, büyük şirketlerinin varlığı ve her büyük üniversitesinin sadece kendi getirdiği onlarca startupa kadar Kore’nin teknoloji yükselişini gözlemledik. Örneğin, Koreli belediyeler bile su teknolojileri ve bu konuda yatırım yaptıkları şirketlerin ürünlerini sergilemek için yer almış. Fuara katılımın yüzde 58’ini 443 şirket, 32 kurum ile sağlamışlar artı 13 tane inovasyon ödülü aldılar.

Sonrasında geçtiğim Silikon Vadisi’ni ise faiz oranlarının yükselmesi, değerlemelerin düşmesi, işten çıkarmaların artması kışa sokmuş. Teknolojinin özellikle kişisel bilgiler ve yapay zekâ gibi konularda sert regülasyonlarıyla karşılaşması da şimdiden üşümeyi getirmiş. Vadinin ana konusu şu aralar üretken yapay zekâ, bunun kelime arasında geçtiği konuşmalar dikkat çekiyor. Vadi zaten başından beri inişli çıkışlı teknoloji dalgaları üzerinde yaşıyor. Pandemi, uzaktan çalışma, yetenek avlama ihtiyacı, vergisel şirket merkezlerinin taşınması ile coğrafi dağılışın başlaması da bize yeni yükselişte yeni bir vadi konseptini yaratacak gözüküyor.

Akabinde Şikago’da hızlandırıcı programlarına uğradım. Biden yönetiminin Çin ile girdikleri soğuk savaş ve çip endüstrisini ülke içine çekmek için yarattığı 280 milyar dolarlık teşvik paketi eyaletlerin iştahını kabartmış. Özellikle donanım endüstrisini yeniden şekillendirecek bu atılım için startuplar, hızlandırıcı programları, risk yatırımcıları ve büyük şirketler pozisyon almış durumda.

Gezimin son günlerinde Silikon Vadisi’nin zamanında rakibi şimdi taklidi 128 no’lu yolun etrafındaydım. Bu yol bir hilal gibi Boston şehrini otuz kilometre uzaktan saran bir otoban. Harvard ve MIT’te kuantum bilgisayarları üzerine çalışan akademisyenlerle görüşmelere devam ettim. Kuantum bilgisayarlar bazı problemleri günümüz bilgisayarlarından daha hızlı çözeceği için üzerinde önemle durulan bir teknoloji. Özellikle büyük sayıları çarpanlara ayırma yeteneğinin günümüz şifrelemesini kırabilmesi, ticarileşme sürecini bir ölüm kalım yarışına dönüştürmüş durumda. Bunun ötesinde yeni madde ve ilaç araştırmalarında, finansal çalışmalarda, yapay zekâda, dil işlemede, şifrelemede, optimizasyonda getireceklerinin de ilk aşamada çığır açması bekleniyor.

Normal bilgisayarda 1 ve 0’lar transistörlerde gerçekleşirken ve buna bit denirken kuantum bilgisayarlarda atomları 0 veya 1 ve bazen ikisini de içerecek şekilde superpozisyona tetiklemek gerekiyor. Buna da qubit deniyor. Bu da normal bilgisayarlara göre daha üssel bir hesaplama imkânı veriyor. Ayrıca bugün 3nm teknolojisi ile milimetre karede 314,73 milyon transistör ve bir transistör ise 3184 nano metre kare yer kaplıyor. Bu da silikon atomlarının 0.2 nano metre çapında kabul edersek yaklaşık bir transitör 100 bin atomdan oluşuyor. Moore yasasına göre her iki sene transistörün kapladığı alan yarıya düştüğüne göre 1nm’lere inince zaten günümüz bilgisayarlarında ilerlemenin durması bekleniyor.

Bu konuda ilk olarak Harvard’dan Prof. Lukin ve MIT’den Prof. Vuletic ile görüştüm. Nötr atomlar temelli qubit metodu araştırmalarını ticarileştirmek için startup kurmuşlar. Bugüne kadar kuantum bilgisayaralarda beş farklı metot önde gidiyor. Google ve IBM gibi büyük şirketlerin başını çektiği süper iletkenler ile yaratılan qubitler. Bunlar elektriksel devrelerle kolayca atomun manipülasyonundan dolayı öne çıkıyor. Nötr atomlar ile yaratılan qubitler ise elektrik alanlarına karşı daha az duyarlı ve qubitlerin sayısını artırmada avantajlı ama özelleşmiş optik laser pinyelerle manipülasyonu gerektiriyor. Fotonik, tuzaklanmış iyon ve Kuantum nokta ile oluşturulan qubitler ise diğer metotlar. Bugün IBM ve Google’ın elindeki yüzlerce qubit’ten oluşan bilgisayarların ticarileşmesi için binler ve milyonları bulan qubit’lere ulaşılması gerekiyor.

Yakın zamanda ise Çinli arama motoru Baidu ve Alibaba bu yarıştan çekildiklerini açıkladılar. Bu zamana kadar milyarlarca dolar harcayarak edindikleri kazanımlarını üniversitelere devrettiler. Bunun arkasında Çin devletinin kuantum bilgisayar geliştirmesini tek elden ve güçlü finansallarla kontrol etme isteği savı da var.

Kuantum bilgisayarların gerçekleşebilmesi içinde atom seviyesinde işlem gerekiyor onun içinde sıfır Kelvin’e yani eksi 273,15 dereceye kadar atomların soğutulması gerekiyor. Bu şekilde atomlar yavaşlıyor ve manipülasyona hazır hale geliyor. Bunu deneysel fizik çalışmalarıyla gerçekleştiren ve 2001 yılında bu konuda Nobel ödülü alan MIT’den Prof. Ketterle ile görüşerek gezimi tamamladım.

Prof. Ketterle kendini sadece temel bilimlere adamış bir bilim adamı. Fizik Nobel Ödülü’nü alan yirmi Amerikalıyla birlikte Başkan Bush’a hitap ettikleri bir mektubu hatırlattı. Mektupla, temel bilim araştırmalarını desteklemeyi ve öncelik vermeyi, bilimsel ilerleme ve yenilik için hayati önem taşıdığını vurgulamışlar. Silikon Vadisi örneğin ikinci dünya savaşı sonrasında Bell Laboratuvarının temel bilim çıktılarını savunma teşvikleri ve akabinde finansal sermaye ile ticarileştirerek yeşerdi.

Şu anda da temel bilimlerden ticarileşmeye doğru büyük bir döngünün tekrar içindeyiz. Şimdi, gözler kutsal üçlü olarak görülen Genel Yapay Zekâ, Kuantum Teknolojileri ve Nükleer Füzyon’daki gelişmelere bakıyor. Temiz ve ucuz enerjiyi kullanacak sınırsız işlemci gücü ve algoritmalarla insan beynini geride bırakabilen bir zekâya ulaşmak hedefleniyor! Bu çerçevede yeni dalga için üniversitelerin yarattığı temel bilimler, ülkenin teşvik paketi ve inovasyon programı, risk yatırım ekosistemi ile tekrar tetikleniyor ve odaklanıyor.

Bizde Kore ve Amerika’yı, kalkınmanın ilk iki harfi olarak örnek alıp kendi ulusal inovasyon programımızı yetkinlik ve vizyonumuza göre yaratmalıyız!

* Mustafa Ergen, İTÜ

- Advertisment -