Kobani Davası’nın beraat alan sanıklarından Kürt siyasetçi Altan Tan, davada çıkan kararları ve dava sürecini Serbestiyet’e değerlendirdi.
“Partide eş başkanlık yapmışlar bir gece nezarette kalmadı”
Sizin de sanıklarından olduğunuz Kobani Davası’nda çıkan kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
En başından beri bu davanın asla hukuki bir dava olmadığını, siyasi bir dava olduğunu söylüyoruz. Hatta bir müddet sonra da bir siyasi intikam davasına dönüştü. Bu davada verilen kararları hukuken değerlendirmemiz mümkün değil. İnşallah en kısa zamanda, İstinaf’ta, Yargıtay’da bu yanlıştan dönülür ve bütün arkadaşlarımız serbest kalır.
Bütün arkadaşlar serbest kaldıktan sonra da doğru düzgün bir yüzleşme olmalı. Bu dava ve onun ötesinde Kürt siyasetinde, karanlık dehlizlerde neler oluyor? Neler bitiyor? Kim kimle neyin hesaplaşması içinde. Bunların da çok açık bir şekilde ortaya dökülmesi lazım.
Mesela partide eş başkanlık yapmış kişiler bu geçtiğimiz on yıl içinde bir tek gece nezarette bile kalmadı. Selahattin Bey 42 yıl ceza alırken, yine bu dönem zarfında partide eş genel başkanlık yapan birçok arkadaş, sorumluluğu olan birçok arkadaş bir gece bile nezarette kalmadı. Birçoğunun ismi bu dosyaya bile girmedi ve yine birçoğu da isimleri dosyada varken bu davada yargılama dışında tutuldu.
İşte bunları Kürt siyasetinin sakin bir şekilde değerlendirmesi lazım. Birbirine saymadan sövmeden.
Burayı biraz daha açar mısınız?
Çok açık söylüyorum. Yıllardır sivil mücadelenin, demokratik mücadelenin içinde olan, 50 senedir şiddete, teröre, silaha karşı olan Altan Tan, PKK örgüt üyeliği ile yargılandı. Defalarca gözaltına alındı, pasaportuna el konuldu. Adli kontrol ile haftada iki gün karakola imza verdirtildi.
Ama bu davadaki başka arkadaşlar gibi partide genel başkanlık yapan, eş genel başkanlık yapan, milletvekilliği yapan, en üst noktalara gelen bazı insanlar dışarıda tutuldu.
“PKK adına siyasi kayyumluk yapanların yurt dışına kaçmasına Ankara’daki derin yapılar izin verdi”
Parti yönetiminde yer alanlardan kimi kast ediyorsunuz?
Ben isimlere girmiyorum. Bu çok zeki ama alçak troller tek tek isimleri yazsınlar. Bir gece bile nezarette kalmadı birçok kişi.
Bir diğer faktör, PKK adına siyasi kayyumluk yapan birçok insan devletin bilgisi dahilinde yurt dışına kaçırıldı. Gitmelerine göz yumuldu. Bunların da isimleri tek tek biliniyor.
Kim bugün yurt dışında hangi yollarla kaçtı? Nasıl kaçtı? Ankara’daki derin yapılar bunlara nasıl yol verdi?
“Ortaya çıkmazlarsa adlarını da söylerim”
“PKK adına siyasi kayyumluk yapanlar” ve “Derin yapılar tarafından Avrupa’ya kaçmalarına izin verilenler…” Önemli iddialar. Kim bu kişiler?
Eğer ortaya çıkmazlarsa onları da söylerim. Günü gelirse söylerim.
“Derin çeteler, Türk-İslamcı faşistler ve PKK yandaşları şahsıma itibar suikastında birleşiyor”
Diğer yandan Demirtaş, Yüksekdağ gibi bazı sanıklara çok yüksek ceza verilirken bazı sanıklara düşük cezalar verilmesi, sizin de aranızda olduğunuz bazı sanıklara beraat verilmesi de kamuoyunda merak konusu oldu. Bununla ilgili değerlendirmeniz nasıl?
HDP’de aynı dönemlerde aynı görevlerde bulunan, aynı şeyleri yapan, aynı ilişkilerde bulunan bazı arkadaşlar beraat ederken, bazı arkadaşlar daha az cezalarla tahliye edilirken, Selahattin Demirtaş başta olmak üzere bazı arkadaşlar 25, 30, 40 yıl üzerinde cezalar aldı. Yani aynı ortamda, aynı görevlerde, aynı sorumluluklardan olan insanların böyle farklı farklı değerlendirilmesi de ayrıca masaya yatırılmalı.
Sizin beraat etmenizle ilgili yorumlar yapıldı, sosyal medyada sizin “siyasi” açıdan korunduğunuzu iddia eden mesajlar paylaşıldı.
Benim bütün ömrüm, hayatım gözler önümde. Hesabını veremeyeceğim hiçbir işim ve hareketim yok. Bugüne kadar söylediğim her şeyin arkasındayım. Ben ilk gençlik yıllarımdan beri Kürtlere, insani, İslami, vicdani bir çizgideyim. Görüşlerimi demokratik, legal, sivil yollarla savunan bir çizgideyim. Kürt’üm,fikren demokratım, inanç olarak Müslümanım. Bundan PKK çok rahatsız ve PKK yandaşı bazı çevreler ellerinden geldiği kadar beni karalamaya ve itibar suikastında bulunmaya çalışıyor.
Milletvekiliyken milletvekili maaşıma haciz gelmesine rağmen yanlış tezviratla ihalede rantla ilişkilendirmeye çalıştılar. Mal varlığımın yarısını kaybettim o dönem zarfında. Babadan kalan, aileden kalan,çalışarak elde ettiğimiz mal varlığının yarısını kaybettim.
Ben, silaha karşı çıktıkça, “Şiddetin dönemi bitti. Derin ilişkilere girmeyi, uluslararası güçlerin oyuncağı olmayın” dedikçe; PKK yandaşları, bana belden aşağı bir şekilde küfür etmeye başladı. Aynı şeyi maalesef Ankara’daki devletin içine çöreklenmiş derin çeteler de yaptı. Halen de yapıyorlar. Bunlar mahkeme tutanaklarına kadar girdi.
Bunun haricinde Türkiye’de kendini ümmetçi diye lanse eden ama özünde faşist, Türk-İslamcı çevreler de aynı karalamaları yapıyor. Yani her ne hikmetse Türkiye’deki derin çeteler, Türk-İslamcı faşistler ve bazı PKK yandaşları şahsımla ilgili itibar suikastında birleşiyor. Hele bunların bazıları var ki utanmaz, şerefsiz, arlanmaz insanlar.
Bütün mahkeme sürecinde ve son ifademde de belirttim. Açıklayın, koyun benim herhangi bir dediğimi. Buna rağmen alçaklıkta ısrar ediyorlar. Şunu söyleyeyim, onlara bir müjde vereyim. Bugüne kadarAllah’a çok şükür çizgimde devam ettim. Bundan sonra da vız gelir, tırız gider. Ellerinden geleni arkalarına koymasınlar. Ben demokratik, sivil, İslami, insani mücadelemde ısrarlıyım. Bunların hepsinin de hakkından gelecek kadar aklım, fikrim, zekam, birikimim ve cesaretim var.
Son dönemki normalleşme tartışmaları ve Kobani davasında verilen ağır cezalarla ilgili de değerlendirmeler yapıldı. Bunla ilgili bir şey söylemek ister misiniz?
“Normalleşme” açısından böyle bir şey olmamalıydı elbette.
Henüz bir belirti gözükmüyor ama ümit ediyoruz hükümet en azından 28 Şubat’ın sorumlularına gösterdiği olumlu yaklaşımı Kürt siyasetçilere de göstersin.
Altan Tan’ın Kobani Davası’nın karar duruşmasındaki savunması
Altan Tan’ın önceki günkü (16 Mayıs) Kobani Davası’nın karar duruşmasında yaptığı savunması şöyle:
Basında kısaca ‘Kobani Davası’ olarak bilinen yargılanmakta olduğumuz bu davanın hukuki değil, tamamen siyasi bir dava olduğu kanaatindeyim. İddia makamının şahsım ile ilgili öne sürdükleri kesinlikle asılsız ve temelsiz suçlamalardır. Bunun en büyük delili tüm Türkiye ve dünya siyasi kamuoyu benim; Kürt halkının yıllardır cebren ve hile ile gaspedilmiş insani, islami ve vicdani haklarını savunurken silaha, teröre şiddete karşı olduğumu; demokratik, legal mücadeleden başka bir yolu tanımadığımı ve hiçbir örgüte üye olmadığımı bilmesine rağmen savcının aslı astarı olmayan bir şekilde beni PKK üyesi olmakla suçlamasıdır. 6 Ekim 2014 günü HDP parti meclisi Ankara’da toplamdır. O tarihte ben hem parti meclisi, hem de MYK üyesi idim. Sabah saatlerinden saat 18:00’e kadar devam eden parti meclisi toplantısına katıldım. IŞİD’in Kobani’ye saldırmasının halkımız tarafından demokratik yollarla protesto edilmesi gerektiği benim ve tüm arkadaşlarımın ortak görüşüydü. Bu ortak görüşte şiddet ve terör asla yoktu. Tüm Türkiye’nin bildiği gibi Kobani’nin IŞİD’in eline geçmemesi için en büyük destek Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından verilmiş, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin tüm teçhizatlı ağır silahlarla Kobani’ye Türkiye toprakları üzerinden Hükümetin bilgisi ve izni dahilinde alenen geçmesine izin verilmiş. Kobanide yaralanan Kürtler Antep Urfa ve Diyarbakırdakihastanelerde tedavi edilmiştir. 6 Ekim saat 18:00’dan sonra uçakla Diyarbakır’a gittiğimden, MYK toplantısına katılamadım. İddia makamının parti genel başkanı, Selahattin Demirtaş ile parti meclisi ve MYK üyesi arkadaşları suçladığı konularla ilgili arkadaşlarımızı zan altında bırakacak ve suçlayacak aleyhte hiçbir şahitliğim, ifadem, bilgim ve duyumum yoktur. Gözaltındaki ve duruşmalardaki tüm ifade ve beyanlarım bu yöndedir. Aksi manada farklı tek bir cümlem yoktur. Çağrıların tamamı demokratik tepkiler içindir. Bu kadar açık ve seçik olan bir durumda iddia makamının yazılı basın ve sosyal medyada bazı PKK yandaşlarının yaptıkları gibi şahsımla ilgili itibar suikastında katkı sağlayacak, beni asılsızca töhmet altında bırakacak belirsiz, tutarsız, ve muğlak cümleler kurması ilginçtir. Bu üslubu şiddetle kınıyor ve hodri meydan diyorum. Bu beyanlarımın zıddına iddia makamı tek bir ifademi bulup getirsin. YOK! Tekrar ifade ederim ki; iddia makamının Selahattin Demirtaş ile parti meclisi ve MYK üyesi arkadaşları suçladığı konularla ilgili arkadaşlarımızı zan altında bırakacak suçlayacak aleyhlerinde hiçbir şahitliğim ifadem bilgim ve duyumum yoktur. Hiçbir örgütün üyesi değilim ve hiçbir örgütün emir ve talimatları doğrultusunda da hareket etmedim. Beni Kürt sorununun çözümü ile ilgili fikirlerim ve mücadelemden dolayı yargılayabilirsiniz, asılsız karalamalarla değil. Hiçbir suç işlemedim. Beraatimi talep ediyorum. Dosya kapsamında yer alan ve 5271 sayılı CMK uyarınca yasal ve hükme esas alınabilecek delillerin tamamı Altan TAN’ın isnad edilen suçu işlemediğini göstermektedir.