Ana SayfaGÜNÜN YAZILARI29 Ekim Cumhuriyet’in ilanına doğru: Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine aşırı uyar bir yazı...

29 Ekim Cumhuriyet’in ilanına doğru: Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine aşırı uyar bir yazı (I)

Cevaplara geçmeden önce “kuruluş ilkeleri” lafzından ne anlaşılır onu açıklayayım. Bir müessese (bu devlet de olabilir) kurulurken tek ve ilk seferde konulan ilkeler midir kuruluş ilkeleri? Yoksa bir süreç (bu süreç ne kadarlık bir süreyi kapsar?) içinde konulanlar mıdır ya da her ikisi de mümkün müdür?

Uzunca bir süredir Atatürkçüler ve ayrı bir zümre olarak Kemalciler “Bu yaptığınız, bu söylediğiniz Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine aykırı. Bu yüzden bu yaptığınız vatan hainliği!” sözünü tekrarlıyorlar. Bunun karşısında yer alanlarsa kuruluş ilkelerinin muhtevasını hiç araştırmadan bu ithamı kabulleniveriyorlar. Sonuçta kuruluş ilkeleri laiklik ve dünyevilik (seküliyer) etrafında şekillenmiş gibi bir ittifak doğuyor. Acaba öyle mi? Sadık kalınması hararetle savunulan Türkiye’nin kuruluş ilkeleri nedir, ne değildir?

Cevaplara geçmeden önce “kuruluş ilkeleri” lafzından ne anlaşılır onu açıklayayım.

Bir müessese (bu devlet de olabilir) kurulurken tek ve ilk seferde konulan ilkeler midir kuruluş ilkeleri? Yoksa bir süreç (bu süreç ne kadarlık bir süreyi kapsar?) içinde konulanlar mıdır ya da her ikisi de mümkün müdür?

Kuruluş, gerekli (olmazsa olmaz) kuruluş ilkelerinin hepsinin (ister tek ve ilk seferde toptan, isterse bir süreç içinde) vazedildiği zaman mı tamamlanmış olur?

Yoksa kuruluş ilkeleri tamamlandıktan sonra değiştirilirlerse bu değişiklikler de kuruluş ilkelerine dâhil edilebilirler mi? Dâhil edileceklerse bu değişiklikler ne zamana kadara yapılabilecektir?

Bir başka soru: yapılmak istenip de yapılamayanlar da bu ilkelere dâhil edilecek midir?

Bu sorular muvacehesinde Türkiye’ye bakarsak, bazıların iddiasınca (neye göre iddia ettikleri de belli değildir ya)[1] devletin kuruluşu dolayısıyla kuruluş ilkelerinin tamamlanışı 1933’tedir.

Bu seneyle kendimizi sınırlandırmadık diyelim, 1960’ta yapılan değişiklikleri kuruluş ilkelerinin vazedilme sürecine dâhil edebilecek miyiz? Hayırsa 1939’da yapılan veya 1945’te yapılanlarla mı kendimizi sınırlandıracağız?[2] Cevabımız yine hayırsa, sadece M. Kemal Paşa hayatta iken yapılanları mı kuruluş ilkelerine dâhil edeceğiz? Tüm ilkeleri güya o tek başına koyduğuna göre onları tek başına değiştirmesi de acaba kuruluş ilkelerine aykırı hareket etmesi anlamına gelecek midir? O halde M. Kemal Paşa’nın 57 yaş gibi erken bir yaşta öldüğünü hesaba katarsak 100 yıl yaşamış olsaydı -ki halkın tamamının sevgisini her zaman kazanmış ve muhafaza etmiş biri olarak büyük ihtimalle hep başta bulunacaktı!- devletin kuruluş yılı 1981’e ve kuruluş ilkelerinin oluşumu da 1981’e kadar mı sürecekti? Kuruluş süreci ve ilkeleri bu kadar uzun süreye yayılsaydı başkaları bu Türkler bir devleti ve onun kuruluş ilkelerini ne kadar da uzun sürede vazedebiliyormuş ve ne kadar da beceriksizlermiş demeyecekler miydi?

Bu kuramsal ve hukuki soruları bir kenara bırakıp gerçekten de kuruluş ilkelerinden kasıt nedir sorusuna odaklandığımızda bunun geçerli yanıtı anayasası olan devletler için yapılan anayasa olacaktır.[3] Çün ki ister devlet olsun isterse herhangi bir müessese, onun kuruluş ilkeleri kuruluş sürecinin tamamlanmasının sona erişine kadar konan ilkelerdir. Bu bir dernekte tüzüğün kaymakamlıkta onaylatılması, anayasal bir devlette ise bu anayasanın kabul edildikten sonra ilan edilerek yürürlüğe girmesiyle tamamlanan bir süreçtir.

Bu itibarla Türkiye örneğinde kuruluş ilkeleri için bakılacak tek metin şudur:

20 Kânunusani 1337/20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye’nin omurgasını koruyup onda bazı değişiklikler yaparak kuruluş ilkelerini tek ve ilk seferde toptan vazeden 29 Teşrinievvel 1329/29 Ekim 1923 tarihli yani Cumhuriyet’in ilanı esnasında TBMM’de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihan Tadiline Dair Kanun’dur.[4]

Peki’ 20 Nisan 1340/20 Nisan 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da kuruluş ilkelerini gösteren bir metin değil midir? Hayır.

Çün ki 29 Ekim 1923’ten yaklaşık altı ay sonra yayımlanan 20 Nisan 1340/20 Nisan 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda ilk kez mebusların yemin metninde kuruluş ilkeleri veya “Cumhuriyet esasları” lafzıresmen ilk kez kullanılır.[5] Demek ki 1924’te artık temel ilkeler belirlenmiştir ve mebusların bu esaslara sadakatten ayrılmayacaklarına söz verdiklerini görürüz. 16. maddede yer alan yemin metni aynen şöyledir: “Vatan ve milletin saadet ve selametine ve milletin bilakayd u şart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmeyeceğime ve Cumhuriyet esaslarına sadakatten ayrılmayacağıma vallahi söz veriyorum[6] Aynı kanunun reisicumhurun yemin bahsini ele alan 38. Maddesi, 16. maddede geçen “Cumhuriyet esasları” lafzını açıklamaktadır. Burada “Reisicumhur… Cumhuriyetin kanunlarına ve hâkimiyet-i milliye esaslarına riayet…” demektedir. Kuruluştaki Cumhuriyet kanunları ve hâkimiyet-i milliye esasları nelerdir?

Cevaplamaya müteakip yazıda devam edelim.


[1] Ege Cansen, “Türk’e Atatürk’ü yermek”, Hürriyet. 12.11.2011 http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=19220705&tarih=2011-11-12

[2] Örneğin kadınlara siyasi hakların verilmesi Cumhuriyet kurulduktan on sene sonra olduğuna göre kadın hakları Cumhuriyet’in bir kuruluş ilkesi midir değil midir? Nitekim Ocak 1923’te İzmit basın toplantısında Halide Edib Hanım, M. Kemal Paşa’ya kadınların siyasi haklarıyla ilgili kanuna dair bir şeyler yapacak mısınız diye sorduğunda M. Kemal Paşa çare bulunacak diyor ama 1933’e kadar kadınlar oy kullanma hakkını elde edemiyor.

[3] Anayasası olmayan Britanya gibi devletler içinse ulusal ve uluslararası düzeydeki resmi belgeler ve teamüllerdir.

[4] Düstur, tertip 3, c. 5: 398.

[5] Düstur, tertip 3, c. 5: 1019-1032.

[6] Düstur, tertip 3, c. 5: 1019-1032. Bu madde 10 Nisan 1928 tarih 1222 numaralı değişikliğe uğramıştır tek değişiklik vallahi yerine yani Allah üzerine yemin yerine konan “namusum üzerine” ibaresidir. Resmi Gazete 14/4/1928-863; Düstur, tertip 3, c. 9.

- Advertisment -