Yazar Muazzez İlmiye Çığ’ın 110 yaşında hayatını kaybetmesinin ardından Çığ’ınbaşkanlığını yaptığı HZİ Vakfı’nın 12 Eylül dönemindeki faaliyetleri gündeme geldi.
Çığ’ın psikiyatri profesörü olan ve 2014’te hayatını kaybeden kardeşi Turan İtil’in vakıf faaliyetleri kapsamında 1970’lerden başlayarak para karşılığı olarak insanları kobay olarak kullanarak ilaç deneyleri yaptığı ve 12 Eylül sonrasında da Milli Güvenlik Kurulu’nun izniyle siyasi tutuklular üzerinde benzer deneyler yaptığı ortaya çıkmıştı.
12 Eylül’ün hemen ardından henüz 18 yaşını henüz doldurmadan tutuklanan ülkücü Recep Küçükizsiz, 11 yıl hapis yattıktan sonra 1991 yılında tahliye oldu ve yeniden tutuklanma durumu ortaya çıkınca Almanya’ya gitti.
Turan İtil’i 30 yıl sonra televizyonda gördü
30 yıl sonra hakkındaki davalar zamanaşımından düştükten sonra 2011’de Türkiye’ye gelen Recep Küçükizsiz bir akşam televizyonda, 30 yıl önce Mamak Cezaevi’nde sivil olarak gördüğü ve kendilerine yaklaşık 400 sorudan oluşan bir test dağıtan kişiyi bilim insanı kimliğiyle konuşurken gördü.
Recep Küçükizsiz, 30 yıl önce gördüğü ve dağıttığı testten sonra cezaevindeki işkencenin boyut değiştirdiği kişinin psikiyatrist Turan İtil olduğunu televizyonda görmesi üzerine öğrenmesi üzerine 12 Eylül’ün yargılanmasına giden günlerde Kasım 2011’de suç duyurusunda bulundu ama 13 yıldır herhangi bir karşılık alamadı.
Recep Küçükizsiz, Turan İtil’le cezaevindeki karşılaşmalarını ve o günden sonra Mamak Cezaevi’nde işkencelerinin hedefinin ve tekniğinin değişimini ilk kez bir yayında Serbestiyet Youtube kanalında anlattı.
İZLEMEK İÇİN:
“’İnekle cinsel ilişkiye girdiniz mi’ diye sordular”
Röportajdan bazı bölümler şöyle:
“1982-1983 yılında daha sonra Turan İtil olduğunu öğrendiğim kişiyi Mamak Cezaevi’nde 15-20 kadar kişi halinde koğuşlardan alınıp bir odaya götürüldüğümüzde gördüm. Sivil giyimliydi. Hatta ilk başta acaba Avrupa’dan işkence iddialarıyla ilgili incelemeye gelmiş biri olabilir diye düşündüm.
“İtil, bize askerlerle birlikte 300-400 soruluk bir test kağıtları dağıttı. ‘Kağıtlara isim yazmanıza gerek yok’ dedi. İçinde ‘Annenizi hiç çıplak gördünüz mü?’, ‘İnekle, eşekle, köpekle cinsel ilişkiye girdiniz mi?’, ‘Babanız, dedeniz cinayet işledi mi?’, ‘Yolda yaralı birini görseniz yardım eder misiniz?’ gibi sorular vardı.
“İtil’in testlerinden sonra 80 santimetrekarelik hücreler yaptılar”
“Turan İtil’in dağıttığı testten sonra cezaevinde bir şey değişti. Mamak Cezaevi’ne götürülmemizden sonra bize bir grup işkencesi yapılıyordu. Hiç kimsenin birbirinden farkı yoktu. Birinin suçlu, birinin suçsuz olması; birinin sağcı, birinin solcu olması dayak yemeyi, işkence görmeyi değiştirmiyordu. Bir koğuşta birisi ‘suç’ işledi. Tüm koğuş dayak yiyordu. Neden dayak yediğimizi de bilmiyorduk. O grup psikolojisinde kimsenin birbirinden farkı yoktu.
“Turan İtil’in testlerinden sonra bu uygulamalar bireyselleşmeye başladı. Cezaevinin en alt katına 80 santimetrekarelik hücreler yaptılar. Disiplin suçu aldığını iddia ettikleri kişileri o hücrelere atmaya başladılar.Ayağımızı uzatacak yer bile yok. Bir lazımlık ile 15 gün o kafeste kaldım.
“Test yapıldıktan sonra hayat boyu etkisinden çıkamayacağımız şeyler yaşadık”
“Bu test yapıldıktan sonra hepimizde korkunç psikolojik travmalar yaratacak, kişilik bozuklukları oluşturacak hayat boyu etkisinden çıkamayacağımız şeyler yaşadık.
“Testten sonra fiziki şiddet odaklaştı. Hepimizi dövmek yerine içimizden birini seçerek ve ‘Beni almasınlar’ duygusunu yaratarak devam etti. Daha önce asker içeri girdiği anda hepimizin dayak yiyeceği belliydi. Ama gelip hepimizin gözlerine bakmaya başladılar ve ‘Beni seçmesinler’ psikolojisini getirdiler. İçerdeki birlik, dayanışma psikolojisini kırdılar. Artık herkes bireysel bir savunmaya geçti ve itirafçılar artmaya başladı. İtiraf edenler için ayrı koğuşlar oluşturmaya başladılar.
“Benim için Kenan Evren’e rahmet dilemek ile Muazzez İlmiye Çığ’a rahmet dilemek aynı şey”
“Benim için Kenan Evren’e rahmet dilemek ile Muazzez İlmiye Çığ ya da Turan İtil’erahmet dilemek aynı şeydir. Allah onlara gerektiği şekilde muamele etsin.
“Bizim iznimiz alınmadan bize yaptırılan psikolojik ve psikoanalitik testlerin neticeleriyle bildiriler sunan Turan İtil ve Ayhan Songar’a hakkımı helal etmiyorum. Bizim hayatımız boyunca yaşayacağımız kötülüklerin sebebi oldular. Bizim onların testine kadar gördüğümüz fiziki işkenceyi ruh sağlığımızı koruyarak devam ettirmemiz mümkündü. Fakat onlar kişilik bozuklukları oluşmasına neden oldu, karar verme mekanizmalarımızı bozdu, hepimizin psikolojisini bozdu içeride paramparça etti. Cezaevine düşenleri kişiliksizleştirme politikasıyla yok ettiler.
“Bizden sonra Diyarbakır Cezaevi’nde deuygulamışlar”
“12 Eylül sonrasında yüzbinlerce insan cezaevlerine dolduruldu. Belki bunun 100 bini de Mamak’ta yattı. Mamak Cezaevi, 1987’de kapatılana kadar bu uygulamalar kesintisiz devam etti. Model oluşturdular, bizden aldıklarını Diyarbakır Cezaevi’nde de uygulamışlar.
“Mamak’ta bizi öyle alıp cezaevinden götürüp deneylere sokma, ilaç verme gibi uygulamalar olmadı. Onları HZİ Vakfı’nın olduğu İstanbul’daki tutuklulara yapmışlar. Tabii bunları çok daha sonra, cezaevinden çıktıktan sonra duyduk bizler.”