Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISon konuşan Korgeneral!

Son konuşan Korgeneral!

Uzun yıllar sonra bugünlerde Türkiye’nin yeniden çok konuşan bir paşası oldu. Durup dururken Yunanistan’ı Atatürk sizi nasıl denize dökmüştü diye tehdit ediyor, çözüm süreci tartışmalarına Türkiyelik-Türklük tartışmasına kömür atarak dahil oluyor. Her ne kadar asker olmasa da rütbesi Korgeneral. Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Korgeneral Prof. Dr. Erhan Afyoncu. “Rektör ve tarihçi işte neden konuşmasın” diyenler herhalde Milli Savunma Üniversitesi’nin tam olarak ne olduğunun farkında değiller. Daha yeni teğmenlerin alternatif yemin töreni yaptığı askeri okullardan bu müfredat ve zihniyetle yetişecek subay kadrosunun Türkiye’ye gelecekteki maliyetini kimse düşünüyor mu acaba?

2010’lara kadar Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri askeri vesayetti. Dört kere darbe yaparak doğrudan iktidarları deviren askerler, aralarda ise sık sık bildiriler yayınlayarak , uyarılarda bulunarak, isimsiz açıklamalarla manşet olarak siyasete müdahale ederlerdi.

Harp okullarının mezuniyet törenleri askerlerin o sırada zorunlu olarak hazır bulunan siyasilerin gözünün içine bakarak siyasi mesajlar verdikleri kriz anlarıydı.

Paşalar fırsat buldukça içinde bolca şeriat, bölücülük, hainler, laiklik, Atatürk ve çağdaşlık geçen ezberlenmiş nutuklar atmayı çok severdi.

Nihayet bu çağdışı devir kapandı.

2010’lardaki sivilleşme adımları ama özellikle 15 Temmuz darbesinden sonra artık konuşan paşa kalmadı.

Hatta Genelkurmay Başkanı’nın adının bilinmediği liberal ütopya gerçek oldu. Bu Türkiye’yi otomatik olarak demokratikleştirmedi, o kısımda liberaller yanıldı.

Ama siyasete müdahale eden ve sürekli siyasi çıkışlar yapan paşaların “Eski Türkiye”sini özleyen Celal Şengör dışında herhalde kimse yoktur.

Uzun yıllar sonra bugünlerde Türkiye’nin yeniden çok konuşan bir paşası oldu.

Her ne kadar asker olmasa da rütbesi Korgeneral.

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Korgeneral Prof. Dr. Erhan Afyoncu.

“Rektör ve tarihçi işte neden konuşmasın” diyenler herhalde Milli Savunma Üniversitesi’nin tam olarak ne olduğunun farkında değiller.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden 15 gün sonra aralarında Harp Akademileri, Kara

Deniz, Hava Harp Okulu, Kuleli, Maltepe, Işıklar gibi ünlü liselerin de olduğu bütün askeri okullar kapatıldı.

Yerine Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı Milli Savunma Üniversitesi kuruldu.

Kara, Deniz ve Hava Harp Okulları ve lisans üstü bütün eğitimler Maslak’taki eski Harp Akademileri binalarındaki bu üniversiteye bağlı.

Türkiye’deki tüm askeri okulların başına da 2016 yılında bir sivil atandı: Tarihçi Prof. Dr. Erhan Afyoncu. Ekim 2016’da da Afyoncu’ya korgeneral rütbesi verildi.

Erhan Afyoncu Tarih Öğretmenliği mezunu bir tarihçi. Bütün akademik kariyeri Marmara Üniversitesi’nde geçmiş, Türkiye sınırlarının hiç dışına çıkmamış.

Türkiye onu Habertürk’ün ünlü tarih programı Tarihin Arka Odası ile tanıdı.

Tarih bilimine yaklaşımını ya da isyanını “Ben tarihçi adamım, tarihçi adam milliyetçi olur” özdeyişi yeterince anlatıyor.

Fikirlerini kamuoyuna ifade etmek konusunda istekli ve tecrübeli de bir isim. Afyoncu, uzun yıllar köşe yazarlığı da yaptı.

En uzun süreli olanı 2008’den 2014’e kadar Bugün gazetesindeki yazarlığıydı.

Bugün’den Nisan 2014’de gazete yönetimine teşekkür ederek bir veda yazısıyla ayrılmıştı.

O gazetelere abone olmanın bile FETÖ üyeliğine delil olarak kullanıldığı bir ortamda, 17-25’den epey sonra, iktidar paralel yapıyla mücadele ederken hala bu gazetede yazmış birinin Milli Savunma Üniversitesi rektörlüğü gibi bir pozisyona atanması için çok güçlü referansları olmalı.

Çünkü bugün MSÜ’ye kantinci olarak başvuran biri, iki yıl Bugün gazetesi abonesi olduğu tespit edilse güvenlik soruşturmasından geçmez.

Ama o güçlü referanslar acaba Türkiye’nin konuşan korgenerallerden epey çekmiş bir ülke olduğunu unuttular mı?

Çünkü uzun yıllar epey sessizce bu görevi yürüten Afyoncu, son birkaç aydır sürekli televizyonlarda ya da aktif olarak kullandığı Twitter hesabıyla tartışmaların içinde.

En son artık sadece bir milliyetçi tarih profesörü değil, Türkiye’nin tüm askeri okulların başındaki korgeneral olduğunu unutarak durup dururken katıldığı televizyon yayınında Yunanistan’ı tehdit etti:

Bizim en kötü zamanımızda milli mücadelede Anadolu’yu işgale kalktınız. Atatürk sizi Ege’de denize döktü. Biz savaşmak istemiyoruz, düşman değiliz. Ama gerektiğinde savaşırız, bunu Kıbrıs’ta da gösterdik. Bizim 16 fırkateynimiz var, Yunanistan’da 16 fırkateyn. Biz 85 milyonuz, Yunanistan 11 milyon. Yunan halkına yazık; bu kadar silah aldığınızda kendi halkınızın katma değerini silaha harcıyorsunuz ve kazanamayacağınız bir savaşa hazırlanıyorsunuz. Biz savaş istemiyoruz, oturalım ve problemlerimizi konuşalım.”

Şu anda Yunanistan ile Türkiye arasında böyle açıklamalar ve hatırlatmalar yapmayı gerektiren bir kriz yok.

Hatta ilişkiler son yıllardaki en iyi zamanlarında.

Zaten böyle bir kriz olsa, bu tehditleri Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı zaten yapardı.

Peki neden Milli Savunma Üniversitesi rektörü yapıyor?

Çünkü yapabiliyor, mikrofonlar ona uzatılıyor.

Afyoncu, sadece dış değil, iç politik tartışmalara da müdahil.

Türkiye çözüm sürecini, Terörsüz Türkiye’yi konuşurken, Fenerbahçe’ye sponsor olan Chobani’nin sahibi Hamdi Ulukaya’nın konuşmasında Türkiyeli kavramını kullanmasıyla başlayan “ Türkiyelilik” tartışmasına Oğuz Han resmiyle sosyal medya hesabından müdahil oldu:

“Bu kelimeler tarihi temeli olmayan, tarihte kullanılmamış ifadelerdir. Türk’üm, Türk milliyetçisiyim veya Türkçüyüm denir. İspanyol İspanyalıyım, Fransız Fransalıyım diyor mu?”

Halbuki biraz Cumhuriyet tarihi okumuş herkes bilir ki Türkiyeli kavramı 19’un yüzyılın başlarından beri vardır. Tunalı Hilmi tarafından kullanıma sokulmuş, 1921’de Atatürk’ün de konuşmalarında kullandığı, hatta 24 anayasasının taslağında geçmiş, uzun yıllar Türkiye’de azınlıklar, 90’lardan sonra da Kürtler tarafından kullanılmış bir kavramdır.

Biraz yabancı dillere aşina olan biri de Fransız demenin zaten Fransalı demek olduğunu, İspanyolun bir etnik grubun adı olmadığının farkındadır.

Ayrıca Türkiyeli gibi etnisiteye değil, ülke adına atıf yapan Amerikalı, Suriyeli, Iraklı, Çinli, Cezayirli, Mısırlı, Arjantinli… gibi onlarca kullanım olduğunu bilir.

Ama ilk okul kitaplarından aşina olduğumuz bir Oğuz Han çizimi eşliğinde bu çıkışı yapan Afyoncu, galiba böyle ayrıntılarla ilgilenmiyor.

Zaten o günden beri de çözüm sürecinden rahatsız olan çevrelerin kahramanı.

Ama devlet terörsüz Türkiye ile Türk-Kürt-Arapların güçlerini birleştirmesinden bahsederken, bu konudaki hassasiyetleri yönetmeye çalışırken, olmadık bir Türk-Türkiyeli tartışmasına kömür atan kişi artık sadece bir tarih profesörü olmadığını unutmuş olmalı.

Artık o Milli Savunma Üniversitesi rektörü bir korgeneral.

Daha bir yıl önce Afyoncu’nun rektör olduğu MSÜ’ye bağlı Kara Harp Okulu’ndaki bir mezuniyet yemini yüzünden beş teğmen ordudan ihraç edilmişti.

Galiba teğmenlere yasak olan, korgenerale serbest.

O teğmenlerin sadece sosyal medya hesaplarına bakınca nasıl bir dünya içinde yetiştikleriyle ilgili bir fikir sahibi olmak mümkün.

Yunanistan’a ayar vermek, nüfus artışı uyarısı yapmak ve Türk değil Türkiyeli çıkışı yapmak yerine, askeri okullardan neden yine siyaseten öfkeli bir teğmen kuşağının yetiştiği, değişmeyen okul müfredatları gibi bir MSÜ rektörünün üzerine düşünmesi gereken çok daha ciddi meseleler var.

Afyoncu’nun çıkışları ve temsil ettiği ideolojik çerçeveye bakılırsa bunları dert etmiyor olabilir.

Ama bundan çok çekmiş iktidarın dert etmesi beklenir.

Çünkü bu formatta yetişmiş bir asker kuşağının gelecekte Türkiye’ye maliyetini düşünmesi gereken onlar.

Ama galiba ne de olsa elde sopa var, başını kaldırana vururuz diyorlar.

Ne de olsa sadakatin her şeye yettiği ve her türlü kusuru örttüğü bir zamandayız.

Zaten bir korgeneralin konuşmasından eskisi gibi pek de kimse rahatsız görünmüyor.

İktidar rahatsız değil, muhalefet korgeneralin hassasiyetlerini kendisine yakın görüyor, o yüzden rahatsız değil.

Anlaşılan tarihten kimse çok fazla ders çıkarmıyor.

Tarihçiler bile…

- Advertisment -