20 maddelik Trump’ın “Gazze Barış Planı” ortaya çıktı.
Plana aşırı sağcı Yahudiler de tepkili, Filistin davasını başından beri savunan insanlar da…
Teslimiyetten, zilletten, Gazze’yi satmaktan bahsediliyor.
Bir grup da hazır bu kabul edilecekti, neden bu kadar beklendi de insanlar öldü diyor.
Sonuncusu en haksız eleştiri.
Çünkü bu plana kadar masada sadece esir takasını esas alan kısa vadeli ateşkes teklifleri vardı. Hatta İsrail bunlara bile yanaşmamaya başlamış, Katar’da ateşkesi müzakere ettiği Hamas heyetini vurmuştu. İsrail, karadan Gazze’yi işgal etmeye hazırlanıyordu. Trump’ın planı ise Gazzelileri gönderip, “deniz kıyısındaki bu değerli emlağı” bir safiye yerine çevirmekti.
Buralardan bu plana Gazzelilerin direnişi ve dünyayı kazanmalarıyla gelindi.
Yani bu iki yıl boşu boşuna geçmedi.
Eğer bu plan Gazze için bir hezimetse İsrail tarafından bir zafer havası olması gerekirdi.
Var mı? Yok.
Aksine.
Netanyahu, planı Trump’ın yanında onayladı ama sonra gidip İbranice bir video çekti ve İsraillilere planı “Gazze’den tamamen çekilmeyeceğiz, Filistin devletini kabul etmedik, Hamas’ı yok etme hedefimize ulaştık” diye anlattı.
Halbuki planda İsrail’in kademeli olarak Gazze’den çekileceği açıkça yazıyor. Hatta ABD ve Arap güçlerinin de içinde olduğu Uluslararası İstikrar Gücü’ne bırakarak çekilecek, bir daha da Gazze’yi işgal ya da ilhak etmeyecek.
Bu konuyla ilgili maddeler şöyle:
“ABD, Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) kurulacak. Bu güç, Gazze’deki Filistin polis güçlerini eğitip destekleyecek, ayrıca Ürdün ve Mısır ile istişare içinde çalışacak. ISF, İsrail ve Mısır’la da iş birliği yaparak sınır güvenliğini sağlayacak, silah girişini engelleyecek ve yeniden inşaya yönelik mal akışını güvence altına alacak. İsrail, Gazze’yi işgal etmeyecek veya ilhak etmeyecek. ISF bölgede kontrol ve istikrar sağladıkça, İsrail ordusu (IDF) belirlenen standartlar ve takvime göre kademeli olarak çekilecek.”
Planda Hamas’ın askeri olarak tasfiyesi var. Ama silahı bırakan Hamas, Gazze’de varolama devam edebilecek. Yani siyasi bir parti olan Hamas Gazze’de varolabilecek ama İzzettin Kassam Tugayları adlı silahlı kanadı tasfiye olacak. Hatta silahlı Hamas üyelerine af çıkacak. Sadece isteyen Hamaslıların Gazze’den çıkışına izin verilecek.
O maddeler de şöyle:
“Tüm esirler iade edildikten sonra barış içinde birlikte yaşamayı kabul eden ve silahlarını teslim eden Hamas üyelerine af sağlanacak. Gazze’den ayrılmak isteyen Hamas üyelerine ise güvenli geçiş imkânı tanınacak. Hamas ve diğer gruplar Gazze’nin yönetiminde hiçbir rol üstlenmeyecek. Tüneller ve silah üretim tesisleri dahil tüm askeri ve terör altyapısı yok edilecek ve yeniden inşa edilmeyecek. Bağımsız gözlemciler gözetiminde silahsızlanma süreci yürütülecek, uluslararası fonlu bir silah toplama ve topluma yeniden kazandırma programı uygulanacak.”
Ve Filistin devleti meselesi…
Plana göre “Gazze, geçici bir teknokratik, apolitik Filistin komitesi tarafından yönetilecek.” Bu komitenin üzerinde Trump’lı, Blairli gözlem heyeti olacak. Bu komite ne Hamaslı ne de FKÖ’lü olacak plana göre. Öyle Filistinli bulabilirlerse…
19’uncu maddede ise açıkça Filistin devleti perspektifinden bahsediliyor: “Gazze’nin yeniden inşası ilerlerken ve Filistin Yönetimi reform programını tamamladığında, Filistinlilerin uzun zamandır talep ettiği kendi kaderini tayin hakkı ve devlet kurma yönünde inandırıcı bir yol haritası oluşabilir”
Tam net olmasa da iki devletli çözüme şiddetli karşı olan Netanyahu’nun, içinde Filistin devleti geçen bir planı kabul etmesi onun için bir taviz.
Netanyahu’nun planla ilgili şerhlerini İngilizce değil, İbranice ifade etmesinin sebebi dünyayı kandırmaktan çok kendi kamuoyunu kandırmaya çalışmak olabilir.
Nitekim Batı Şeria’nın işgalini bile koalisyonun devamı için şart koşan kendisinden daha radikal koalisyon ortağı Maliye Bakanı, planı Oslo Barış Anlaşması’na benzetti:
“Eski Oslo dönemi sanrılarına geri dönmek – güvenliğimizi başkalarına devretmek, gerçek savaş alanı kazanımlarını cilalı diplomatik tiyatroyla takas etmek, Katar’ı merkezi bir arabulucu olarak yeniden güçlendirmek ve bir Filistin polisini eğitmek – trajik ve geriye doğru atılmış bir adımdır.”
Düşman oklarını takip edince, pek çok meselenin muğlak bırakıldığı planın o kadar da büyük bir felaket olamayabileceği görülüyor.
Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Katar ve Mısır dışişleri bakanları ortak bir bildiriyle plana destek verdi ve Erdoğan “Gazze’de akan kanın durması ve ateşkesin sağlanması için ABD Başkanı Sayın Trump’ın gösterdiği çabayı ve liderliği takdir ediyorum” dedi.
Anlaşılıyor ki Erdoğan’ın Beyaz Saray’da basın önünde Gazze sessizliği bu plana olan desteği yüzündendi.
Ama genelde plan, Filistin duyarlılığı yüksek kesimlerce; Hamas’ı silahsızlandırması, Blair’li geçici komitenin kolonyal dönemlere benzemesi, İsrail’in çekilme takviminin belirsizliği gibi konulardan eleştiriliyor.
Bunun Hamas’ın cihadına ihanet olduğuna kadar uzanıyor eleştiriler.
Türkiye’de muhalefet iktidarın Gazze’yi sattığı refleksiyle plana eleştirilerde bulundu.
İlginç bir şekilde CHP lideri Özgür Özel, plana destek verdi.
Planı eleştirenler haklı.
Normal ve adil bir dünyada bu soykırımın finali Tel Aviv’deki askeri ve siyasi hedeflerin bombalanması, BM Barış Gücü’nün Gazze’ye müdahalesi ve Netanyahu’nun divanda yargılanması olurdu.
Ama böyle bir dünya yok.
İsrail’i durdurabilecek tek ülke ABD. ABD’nin Trump gibi bir dengesiz adam var. Ve bu adam Nobel almak ve Arap ve Müslüman ülkelerini de tatmin etmek istiyor.
Ortaya çıkan İsrail’i durdurma seçeneği de bu plan olabildi.
Bunu İsrail için de Hamas için de zafer ya da yenilgi görmek mümkün değil.
Ama her barış anlaşması gibi isteyen öyle de sunabilir.
Tam da bu yüzden dışarıdan bakanların teslimiyet Gazze’ye ihanet olarak gördüğü anlaşmaya Hamas’tan ilk refleksler negatif olmadı.
Bugün Doha’da arabulucular Mısır ve Katar, Hamas’la planı görüşecek. Toplantıya Türkiye de davet edildi. MİT Başkanı İbrahim Kalın Doha’ya gitti.
İlk işaretler Hamas’ın anlaşmaya evet diyeceği yolunda.
İşte tam da bu Netanyahu’nun en çok korktuğu seçenek olabilir.
Çünkü Hamas hayır derse Trump’tan, “her istediği yapabilirsin” garantisi aldı Netanyahu ve anlaşmanın ardından en çok da bu garantiyi tekrarladı halkına.
Çünkü Hamas’ın hayır diyeceğini düşünüyor.
Ama ya Hamas evet derse?
İşte tam orada Netanyahu’nun Başbakan olarak kalması kolay gözükmüyor. Radikal partiler koalisyondan ayrılacaktır. Daha ılımlı partilerle koalisyon kurup yola devam edebilir ya da ülke seçime gider.
Peki, anlaşmaya nasıl bakmalı?
Planla Filistinlilerin kazanımlarını sıralayalım; İsrail’in kademeli olarak da olsa çekilmesi, İsrail’in bir daha Gazze’ye saldırmayacağını ya da işgal etmeyeceğini taahhüt etmesi, Gazze’nin Filistinli komite tarafından idare edilmesi, geçici idareden sonra Gazze’nin Filistin yönetimine devri, Gazze’ye Arap ve Müslüman ağırlıklı bir barış gücü yerleşmesi, yardımlar ve Gazze’nin imarının fonlanması ve Trump’ın ilk planının aksine Filistinlilerin hatta silahsızlanan Hamaslıların bile Gazze’de kalmaya devam etmesi ve İsrail’in hapishanelerinde Filistinli rehinelerin özgürlüğü ve Filistin devleti perspektifinin İsrail ve ABD’nin de taraf olduğu bir anlaşmaya girmesi.
İsrail’in elde edilen kazanımlar; Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazze’nin İsrail için tehdit olmaktan çıkarılması, rehinelerin tamamının serbest bırakılması, Gazze’nin Trumplı, Blairlı dost bir yönetimin denetimine devri…
Karşımızda ne 60 bin insanın öldüğü bir soykırımın hakettiği bir final var ne Trump’ın mide bulandırıcı emlak projelerinden biri var.
Esas soru şu;
Peki bu anlaşmanın alternatifi ne?
Anlaşmanın alternatifi şu anda olanların devam etmesi.
Ama aynen devam etmez. Çünkü, Hamas anlaşmaya Hayır dedikten sonra İsrail’in elini tutan olmayacak. Ölümler artarak sürer, uluslararası baskı anlaşmaya yanaşmayan aleyhine döner.
Anlaşmanın reddinin doğal sonucu İsrail’le savaşmak olabilir.
Peki Hamas şu anki kapasitesiyle bundan bir sonuç alabilir mi?
İsrail’le bir gerilla savaşı yapar, zarar verir ve kendisi de büyük zarar görmeye devam eder.
Peki, İsrail’le savaşmayı göze alacak bir devlet var mı ortada?
Çok açık ki yok. İsrail şu anda dünyada en nefret edilen ülke ama bu öfke bir savaş çıkartmaya, Tel Aviv’i bombalamaya da varmıyor. Varmayacak da.
O halde Filistinliler için en önemli öncelik dünyanın desteğini kaybetmemek.
Son iki yıldaki direnişleri ve mücadeleleriyle İsrail’i soykırımla yargılanan, yarışmalardan kovulan, dünyada en nefret edilen ülkeye dönüştürdüler. İsraillilerin dünyayı gezmeye bile çekiniyor.
Bu anlaşma Filistinliler için onyıllardır sabit olan masayı değiştirmek için büyük bir fırsat.
Çünkü masada Filistinliler ve İsrail yalnız oturuyordu.
Uzaktan verilen desteklere rağmen sahada çok güçlü İsrail ordusuna karşı, borulardan füze yapan Filistinliler vardı.
Ama bu anlaşmayla dünya ilk kez sahaya iniyor.
Kolonyalizm denerek kızılan şey aslında bir kazanç olabilir. Çünkü İsrail-Filistin arasında artık Trump, Blair, Batılı devletler ve en önemlisi Müslüman ve Arap ülkeler olacak.
Askeri güçle, garantör olarak, yaratacakları fonlarla nihayet elleri Gazze’ye ve Filistin meselesine değecek.
Şu ana kadar korkudan ağızlarını açamayan Arap ülkeleri Filistin’e asker gönderecek, para gönderecek ve yönetime katılacak. Yani ister istemez taraf olacak.
ABD ve Arap ve Müslüman ülkeler İsrail ile Filistinlilerin arasına girecekler. Tampon olacaklar. Üçüncü göz olarak meseleye dahil olacaklar. İsrail’in zayıf Filistinlilerle başbaşa hali bitecek.
İsrail artık karşısında sadece zayıf Filistinlileri değil, komşu Müslüman ve Arap ülkeleri de bulacak. Hem de fiziki olarak.
Unutmayalım, 1948 öncesi İngiliz kolonyalizmi bile Filistinliler için mevcut durumdan ileriydi.
80 yıl sonra geri gelen bu zamane kolonyalizmi, Filistin’de masayı değiştiren, denklemi alt üst eden bir müdahillik olabilir.
Tabii bunu iyi değerlendirmek şartıyla. Çünkü maddeler muğlak, gelişmeye ve geri dönüşlere açık.
O yüzden anlaşmaya hemen buyur kıvırmak gibi konforlu aktivizmler yerine bunun mevcut şartlardan ileri bir adım olabileceğini düşünmek ve Gazze’de Filistinlilerin yalnızlığının bitmesini fırsata çevirmek de mümkün.