Tarsus, tarihi sürprizlerle bezeli bir şehir. “Ben Kilikya’dan Tarsuslu bir Yahudi’nin oğluyum” der, İsa’ya ilk inananlardan Saint Paul. İncil’deki sözlerine böyle başlar. Saint Paul’ün doğduğu mekana 200-300 metre uzaklıkta yapılan kazılarda bir Roma şehrinin kesitleri ortaya çıktı. Makam Cami’sinin altındaki kazılarda ise Danyal Peygambere ait olduğu sanılan bir mezara rastlandı.
Tarsus Amerikan Koleji’nin “Kariyer Günleri”ne katıldım sonra da şehri dolaştım. 31 Mart’ta seçilen, CHP’li başkan Dr. Haluk Bozdoğan’ı kutladım. Bu kez Tarsus Gazeteciler Cemiyeti yöneticileriyle, Emre Geçim (Başkan), Recep Hüdayi Ünal, Mehmet Doğrugiden, Timuçin Bağcı, Aygül Tunç ile sabah kahvaltısı yaptık.
Yerel gazeteciliğin yaşadığı sıkıntıları konuştuk. Basılı gazeteciliğin taşrada iyice zorlaştığı görülüyor. Buna rağmen üç günlük, dört de haftalık gazete basılmaya devam ediyor. Çok sayıda internet gazetesi etkisini artırarak yayılıyor.
Şehri ortadan bölecek hızlı tren
Gazeteci meslektaşlarımın ısrarla vurguladığı en kritik sorun, “hızlı tren” projesiydi. Şehrin tam ortasında kalan tren yolu üzerinden geçecek olan hızlı tren hattı, şehri ortadan ikiye bölecek. Projeye göre yüksek ses geçirmez duvarlarla örülecek olan engeller nedeniyle bir taraftan diğerine yalnızca bir alt, bir de üst geçit aracılığıyla geçilebilecek.
500 bin nüfuslu bir kenti ortadan bir geçitle bölmek, hayatı durdurmak anlamına geliyor. Tarsuslular bu anormal durumun giderilmesini sağlayacak değişiklikleri bekliyorlar. Tarsusluların bir talebi de Barbaros Lisesi’nin bahçesindeki kazılarda ortaya çıkan Roma dönemine ait kalıntılarla ilgili. Mozaiklerdeki erotik figürler ve bitişikteki hamamdan burasının bir genelev olduğu anlaşılmış.
Figürlerden, mekanın, o dönemin kültürünü yansıtan bir tesis olduğu, hem erkeklere hem de kadınlara hizmet verdiği saptanmış. Benzerinin sadece Pompei’de bulunduğu biliniyor. Mozaiklerin zarar görmemesi için üstleri yeniden kapatılmış. Nedensiz durdurulan kazının devam etmesi isteniyor…
Bir tarih ve kültür hazinesi olan Tarsus, tekstil sektörünün ve pamuğa dayalı sanayinin yaşadığı çöküşle bir durgunluk içine girdi. Emre Geçim’le sohbetim sırasında öğrendim ki, Çukurova’da çiftçiler bir kaç yıldır pamuk ekimine dönmüşler. Çırçır ve tekstil fabrikalarının bacaları yeniden tütecek demektir. Bu kentin değerini dünyaya ve Türkiye’ye tanıtacak, yeni planlara gerek olduğu ortada.