Ana SayfaYazarlarCan Dündar meselesi

Can Dündar meselesi

 

Türkiye’de yakın geçmişte yaşanan siyasi depremler her şeyin göründüğünden çok farklı olabileceğini gösterdi. Değişik toplumsal grupları birbirinden ayıran siyasi kimliklerin son yıllarda hızla yer değiştirdiği, bir maske gibi yüzden yüze dolaştığı görüldü. Birbirine karşıt konumlanan kimlikler bir anda tek bir yüzde buluşabildi. Cemaatçi, ulusalcı, solcu, Kürtçü, Beyaz Türkçü vs. kimliklerin aynı bedenin farklı yüzleri olduğu ortaya çıktı.

Türkiye’de savcıların sadece “savcı”, hakimlerin sadece “hakim”, gazetecilerin sadece “gazeteci” olmadığı da artık sır değil. Medya her zaman siyasetin tam içinde oldu, gazeteciler ise siyasi komploların bir parçasıydı. Bir önceki gazeteci kuşağında cunta üyesi olmak gelenekti; yeni nesil gazeteciler ise cuntanın bizzat merkezinde yer almaya başladı. 28 Şubat postmodern bir darbeydi; darbenin merkezinde tanklı-tüfekli ordu değil, medya ve gazeteciler yer alıyordu. O tarihten beri medyanın siyasi sistemi belirlemedeki etkisi hayli arttı. 

Gazeteciliğin bu kadar kutsanması, “basın özgürlüğü”nün bu kadar tabu haline getirilmesi, gazetecilerin bu denli dokunulmaz kılınması medyanın meşru olmayan işlevini örtme ihtiyacından kaynaklanıyor. Değerler manzumesinin en tepesinde basın özgürlüğünün olması zaten yeterince kuşkulu değil mi? 

Dönüp geriye bakıldığında, şu ana kadar tartışmalı medya faaliyetlerinin kamu yararı veya kamu çıkarıyla yakından uzaktan ilgili olmadığı görülecektir. “Kamu”nun canına okuyan medya faaliyetleri nedense bu ülkede hep “kamu yararı” adına yapılıyor. “Devlet”in karşısına “kamu yararı”nı koyarak, aslında “beşinci kol” işlevi gören faaliyetlere meşruiyet üretiliyor. 

Can Dündar’ın hikayesi de bu bütünün bir parçası. “Gazeteci” kimliği, Dündar’ın çevirdiği dolapları ve karıştığı siyasi komploları gizlemeye yetmediği gibi darbeye kalkışan paralel yapının medyadaki suç ortağı olduğu gerçeğini de ortadan kaldırmıyor. Dündar’ın “kahraman” haline getirilmesinin, ödüllere boğulmasının amacı, medyanın, mevcut siyasal sistem içindeki “beşinci kol” işlevini gizlemek ve devamını sağlamaktır. Bu medya, siyasi suikastları karartan gazetecileri ödüllendirmesiyle meşhur. Suikastları karartanların ödül aldığı, aydınlatmaya çalışanların ise hapsi boyladığı bir ülkede Can Dündar, basın kahramanı olmuş çok mu?

- Advertisment -