Ana SayfaYazarlarTürkiye dış politikada çuvallarsa mutlu mu olacaksınız?

Türkiye dış politikada çuvallarsa mutlu mu olacaksınız?

Necip Fazıl Kısakürek, Menderes liderliğindeki Demokrat Parti'ye karşı yürütülen acımasız muhalefeti şu sözlerle tanımlamıştı: "Bugün bizdeki muhalefet iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır…"(1956)

 

Rusya'nın Suriye politikasının ve Avrupa’yla ilişkilerinin değiştiğine ilişkin işaretler çoğalıyor. Putin, “Batı'yla bir çözüme ulaşma” temelinde yeni mesajlar veriyor. Merakla beklenen açıklamayı ise, Birleşmiş Milletler’deki konuşmasında yapacak gibi görünüyor.

 

Suriye göçmenlerinin büyük kitleler halinde Avrupa ülkelerinin kapısına dayanması, dünya politikasındaki birçok dengeyi değiştiriyor. Rusya-Ukrayna ilişkileri de, tablonun bir diğer boyutu. Özellikle Almanya’da, Rusya konusunda çok ciddi tartışmalar yaşanıyor.

 

IŞİD neyin ürünü?

 

Biraz geriye gidelim… Esad rejiminin elini serbest hissedince muhaliflere sert bir şekilde yüklendiği günlere… Kimyasal silah kullanmak dahil her yola başvuruldu. Sert ve acımasız saldırılar, Suriye muhalifleri içindeki dengeleri de altüst etti. Çatışmanın ve savaşın acımasızlığı, muhalefet içindeki barışçı, ılımlı güçlerin tasfiyesine, radikal güçlerin gelişmesine neden oldu. IŞİD ve El Nusra, Suriye muhalefetinin hakim unsurları haline geldiler. Bütün bunlar gerçekleşirken, Batı, tereddütlü ve etkisizdi…

 

Batı'nın ilgisizliği nedeniyle Türkiye zorlanıyordu. Batı'nın değişen siyaseti karşısında, Suriye konusunda yalnızlaşıyordu. Aslında, başlarda, batılı ülkeler ve özellikle ABD, Esad'ı devirmek isteyen Özgür Suriye Ordusu'na ve muhalefet cephesine destek vermişlerdi. Türkiye onlarla birlikte hareket etmişti.

 

Komşu ülkeler

 

Suriye krizinden en fazla etkilenen ülkelerin başında Türkiye geliyor. İki milyonu aşkın mülteciye ev sahipliği yapıyoruz.

 

Batı, Türkiye, Lübnan ve Ürdün'ü kapsayan bu göç dalgasını kendisinden uzakta olduğu için seyretmeyi tercih etti. Ta ki, sorun kendi sınırlarına gelinceye kadar.

 

Bugün gelinen nokta, “bu meseleye bir çözüm üretmek için dünyanın geçmişten daha duyarlı davranması” olarak tanımlanabilir. Bu soruna bir çözüm bulmak, doğal olarak, Türkiye'nin en çok istediği şey. Üzerindeki büyük yükün kalkmasının ötesinde sınırlarının güvenlik altına alınması ve akraba olan bölge halklarının rahatlaması ve taleplerinin bir çözüm kavuşması, Türkiye’nin acil ihtiyacı.

 

Dış siyaset dinamikleri

 

Türkiye, “Esad rejiminin gayrımeşruluğu” konusunda sert bir yol izledi. “Esad yönetiminin devrilmesi için mücadele eden muhalif güçlere destek verme politikası”, en başından beri tartışılıyor. Bundan sonra, daha sert yorumlar da olabilir.

 

Dış politika üzerine değişik görüşler öne sürülebilir, eleştiriler yapılabilir. Kuvvet dengeleri, uluslararası güçlerin hesapları nedeniyle, yeni siyasetler öne çıkabilir. Ortadoğu, dünyadaki büyük güçlerin önem verdikleri bir bölge. Kargaşalığın ne yöne evrileceği üzerine dünyanın değişik merkezlerinde hesaplar yapılıyor.

 

Türkiye’nin askeri ve ekonomik gücü, buradaki hesaplaşmada tayin edici boyutlarda olacak düzeyde sayılamaz. Ancak, Türkiye’nin de kendi öncelikleri ve hedefleri var: Suriye'deki iktidar sorununun çözülmesinden yana, Esad rejiminin zulmüne de karşı bir yerde duruyor.

 

Bazı çevrelerin şöyle yorumlarına tanık oluyoruz: "Bak hükümet açıkta kaldı…" "Türkiye, bir aktör olarak hiç bir etkiye sahip değil…" "Sonuçta kararı ABD ve Rusya verecek…"  Zamanında ‘Suriye'deki iç savaşı Tayyip Erdoğan çıkarmış’ gibi bir hava yaratmaya çalışanlar, şimdi böyle bir psikoloji içinde.

 

Ne olursa olsun, kim ne derse desin, Suriye meselesinde yeni bir ufuk gelişiyor. Bunu olumlu bir gelişme olarak gören Türkiye, Esad konusundaki tavrını yumuşatıyor.  Suriye'de Esad geçmişten daha güçlü olarak ayakta kalsa, “Türkiye dış politikası çuvalladı” diyerek sevinebilecek insanlara anlam vermek, biraz zor.

 

Umarız işler çözümde yolunda gelişir ve bölge barışa kavuşur. Bu trajedinin aşılma ihtimali bizi mutlu etmeli. 

- Advertisment -