Ekmeleddin İhsanoğlu ile ilgili ilk değerlendirmemi söyleyeyim: Muhalefetin kolay kolay uzlaşamayacağını düşünüyordum, yanıldım. İhsanoğlu; toplumda olumlu bir görüntüsü olan, kibar ve uzlaşmacı kişiliğiyle tanınan bir isim. Bu uzlaşmayı başarılı buluyorum. İki ayrı gelenek, iki ayrı siyasi tarih üzerine kurulu iki partinin böyle kritik bir dönemeçte uzlaşabilmiş olmasını, önemsemek gerekiyor.AncakBu “uzlaşmacı hamle”; seçimi kazanmak için yeterli olabilir mi? İşte bu noktada iş değişiyor. Birinci olarak ve öncelikle CHP tabanından ve sonra da MHP tabanından İhsanoğlu’na itirazlar gelecektir. İsim açıklanır açıklanmaz, CHP cephesinden aykırı sesler yükselmeye başladı bile. Benzer rahatsızlıkların, MHP cephesinden de gelmesi şaşırtıcı olmaz.Bu itirazların çok yüksek rakamlara ulaşabileceğini sanmıyorum. Çünkü, her iki partinin tabanı da sürekli kendilerini yenilgiye uğratan Tayyip Erdoğan karşısında tutunabilmek amacıyla ortak bir çaba içinde bulunmaktan mutlu olacaktır. Erdoğan karşıtlığının yarattığı ivmeyi küçümsememek gerekiyor.İki partinin tabanından gelebilecek küçük itirazlar, bu seçimde büyük sonuçlar doğurabilir. İki partinin kısa süre önce katıldıkları yerel seçimlerdeki oylarının toplamı, yüzde 43-44 civarında. Yani, AK Parti oylarına yaklaşan bir oy potansiyeli söz konusu.Küçük fireler AK Parti’ye oy veren kitlede (Tayyip Erdoğan’ın aday olmasına kesin gözüyle bakılıyor), fazla bir tereddüt oluşabileceğini, kayda değer bir oynama olabileceğini sanmıyorum. CHP ve MHP seçmeninde gerçekleşebilecek küçük oy kaymaları ise neticeyi tayin etmede etkili olabilir.Benzer bir örneği, 2010 Anayasa referandumunda yaşadık. İki büyük muhalefet partisi (CHP+MHP), referandumda “hayır” oyu kullanmaya karar verdiklerini açıkladılar. BDP, boykot kararı aldı.AK Parti, 2010 referandumdan bir yıl önceki 2009 yerel seçimlerinde, yüzde 38.4 oy almıştı. CHP+MHP toplamı ise yüzde 39.0 olmuştu.Ancak, 2010 referandumunda iki muhalefet partisinin çağrılarına rağmen, evet oyları yüzde 58’i buldu, hayır yüzde 42’de kaldı. Bu sonucun nedenlerinden biri; MHP tabanının (belki yüzde 3-4’lük) bir kesiminin, parti merkezinin çağrılarına uymayışıdır.AK Parti adayının, MHP tabanından, az da olsa bir oy kopartma şansı olabilir. Tabii şunu görmek de zor değil: CHP seçmeni, İhsanoğlu’nu fazla muhafazakâr bulsa bile, Erdoğan’a katiyen oy vermez. Onun yerine, muhtemelen, seçimlere katılmamayı tercih eder. Küçük bir kitle de BDP adayına yönelebilir.İki muhafazakâr adaySonuç olarak, Türkiye; cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, iki dindar adayın (BDP/HDP adayını henüz bilmiyoruz) yarışmasına tanık olacak. Sol seçmenin, seküler seçmenin; böyle bir tablo karşısındaki psikolojisi, nasıl şekillenebilir?CHP, kalan kısa süre içinde kendi seçmen kitlesini bir muhafazakâr adaya oy vermek konusunda ikna etmeye gayret edecektir. Tayyip Erdoğan karşıtlığı, büyük bir fire oluşmasına engel olsa da küçük bir fire bile sonucu tayin edebilir.Şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor: İlk kez, halkoylamasıyla cumhurbaşkanı seçeceğiz. İki aday, toplumun karşısına çıkacak. Gösterecekleri performans, sonucu etkileyebilecek.AK Parti adayının Erdoğan olacağından yola çıkarsak, bizi bekleyen kampanyayı az çok kestirebiliriz. İhsanoğlu’nun, seçim kampanyası deneyiminin olmamasına karşın, bir yöneticilik birikimi var. Bu ne kadar etkili olabilir, meydanlarda göreceğiz.Türkiye, belki de ilk kez, iki dindar adayın yarışmasına tanık olacak. Nereden nereye? Yedi sene önce, “Şeriatçı cumhurbaşkanı istemiyoruz” diyerek kendinden geçen, hatta darbe peşinden koşanların; bugün, İslami kültürden gelen bir adayla ortaya çıkmaları, biraz tuhaf.Eğer seçim ikinci tura kalırsa; belki de BDP/HDP kilit parti haline gelebilir. Tabii, bu başka bir analizin konusu.17-06-2014 / Radikal
Muhalefetin uzlaşması başarı ama yeter mi?
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik