Kürt meselesinin 40 yıldır bitmeyen ikilemi, her seferinde Kürt halkının ve Kürt aydınlarının bedel ödediği bir açmaza dönüşüyor. Avukat Orhan Doğan, Cizreli bir ailenin çocuğuydu. Zor koşullarda okudu. Ülkesinin yetişmiş insanlarından birisi olarak siyasete yöneldi. Orhan Doğan, Kürt meselesinin yasal zeminde çözülmesinden yanaydı. Sorunların konuşularak halledilebileceğine inanıyordu.
Sakin üslubu, olgun tutumu, karşı olanları bile ikna edecek bir iklim yaratıyordu. Silahı bir çözüm yöntemi olarak görmüyordu. Meşru zeminde mücadele taraftarıydı. Çok çaba sarf etti. Çözüme doğru çabası sürerken milletvekili seçildi.
Tarihe bir ayıp olarak geçecek şekilde Meclis bahçesinden zorla itilerek, başı bastırılarak polis arabasına bindirildi. 10 yıl hapis yattı. 2004 yılında cezaevinden çıktı. Yeniden çözümün peşinde koşmaya başladı. Van’da bir seçim mitinginde 52 yaşında 25 Haziran 2007’de kalp krizi geçirerek yaşama veda etti.
Gazeteci Ayşegül
5 çocuğundan birisi de Ayşegül Doğan. O da babasının çizdiği yoldan yürüdü ve gazeteci oldu. İMC TV’nin program koordinatörlüğünü yaptı. Bu televizyon KHK ile kapatıldı. Hakkında “DTK soruşturması” kapsamında dava açıldı. İddia, üye olması ve komisyonlarda çalışması şeklinde. Savunmasında, kendisinin böyle bir üyeliğinin söz konusu olmadığını, gazetecilik kimliği dışında, herhangi bir faaliyetinde de yer almadığını söyledi.
Kaldı ki, DTK, avukatların savunmada da belirttiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından davet edilen, Cumhurbaşkanı tarafından resmi törenle ağırlanan, görüşleri alınan bir kuruluş ve pozisyonda yer alan bir yapıydı. DTK bir platformdu. Ne yazık ki, Türkiye’de yargı öyle bir hal aldı ki hava değiştiği an kararlar da anında sertleşiyor. Ayşegül gazeteci olduğunu, örgütle işi olmadığını ifade etti.
Ancak “silahlı terör örgütüne üye olmak” gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapse mahkum edildi. Resmi basın kartına sahip olmaması, gazeteci olmadığına dair bir delil olarak kabul edildi. “Hak kazandığı” basın kartı İMC TV kapatıldığı için verilmedi. Buna rağmen gerekçeli kararda, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından tanınmış bir gazetecilik faaliyetinin bulunmaması (yasal basın kartının olmaması) nedeniyle üye olarak kabul edilmiş ve sanık lehine olan bilirkişi raporu kabul edilmemiş” deniliyor.
Bu davalar gözden uzak bir yerlerde birçok insanı mahkum ederek toplumsal baskı ortamı yaratıyor. Bölgede birçok belediye başkanının hapse atıldığı bir siyasi iklimden söz ediyoruz. Seçilenlerin yönettiği bir ülke iddiasıyla gelen bugünkü iktidarın bölgede bulduğu çözüm, yeni çözümsüzlükler üretiyor. Bu meseleyi sonunda toplum çözecek. Yaşanan onca haksızlığa, çaresizliğe mutlaka çözüm bulunacak. Kayyum atamalarının da biteceği bir noktaya gelineceğine inanıyorum. Orhan Doğan, kızı Ayşegül Doğan ve daha niceleri…
Kuşaktan kuşağa acıyı aktarmak yerine dostluğu, birliği, özgürlüğü aktaracağımız günlere geleceğimiz umuduyla…