15 Nisan akşamı Twitter’da bir hesaptan paylaşılan ‘kadına şiddet’ videosu sosyal medyada infiale yol açtı. Görüntülerde, bir adam tekme ve yumruklarla darp ettiği kadına “Seni öldürsem ceza bile almam. Üç beş ay yatar çıkarım” diyordu. Videoya bir de sosyal medya üzerinden bir yardım çığlığı eşlik ediyordu: “Adana’da annem ile birlikte 2 yıldır şiddete ve tehdide maruz kalıyoruz. Hayatımızdan endişe ediyoruz, lütfen bize yardım edin.”
Şiddet dozu çok yüksek olduğu için yayımlamadığımız videoyu Serbestiyet’te şöyle anlatmıştık:
“Yumrukla yere serdiği, kalkınca tekrar yumruklayıp tekmelediği eşine şöyle bağırıyor videodaki erkek: ‘Oğlum, bak ben seni öldürsem de ceza yemem ha, haberin olsun. Benim yiyeceğim ceza üç ay beş ay ha. Ben her şeyi göze alıyorum. Beş sene de yatsam göze alıyorum ben. 10 sene de yatsam göze alıyorum ben.’
“Bir ara saldırıya ara verip demir kapıyı yumrukluyor ve kapının arkasından çocuklarına hitap ediyor:
“Çek ulan, çek… Çek… Çek… Yaklaştır. Daha yaklaştır. Tüh. Nankör. Nankörler. Benim ekmeğimi yediniz lan. Sabah öğle akşam benim ekmeğimi yediniz. Nankörler.”
İlk duruşma yarın
Olayın faili, ‘Zeki’ adıyla tanınan Zülküf Coşkun’un darp suçlamasıyla yargılanacağı davanın ilk duruşması yarın (18 Mayıs Salı) 12.00’de Adana Adliyesi’nde görülecek. Darp mağduru Galavizh Amirabad’ın avukatı Umut Tamer Topuz, sanık Zülküf Coşkun’un daha önce cinayetten hüküm giydiği için müvekkilinin hayatından endişe ettiklerini, ilk duruşmada bunun üzerinde duracaklarını söylüyor.
“Küçük kardeşime zarar vermişliği de var”
Sosyal medyada büyük yankı uyandıran görüntülerin hikâyesi ise şöyle:
14 Nisan akşamı Galavizh Amirabad, kızı A. F. ve oğluyla komşusunda iftardayken eşi Zülküf Coşkun sarhoş halde eve geliyor. Bundan sonrasını Amiarabad’ın kızı A. F. şöyle anlatıyor: “Komşuda olay çıkmaması için kendi evimize döndük. Görüntüleri komşunun kızı videoya aldı. Ben korkudan kendimi ve kardeşimi odaya kapattım çünkü alkollüyken küçük kardeşime zarar vermişliği vardı. Sonra polis geldi, ben dışarı çıktım. Polislerin yanında da olay çıkardı. Onu uzaklaştırdılar, sonra annemi de hemen hastaneye götürdüler. Gece boyunca yanında kaldılar. Yüreğir İlçe Emniyet Müdürlüğü Aile İçi Şiddet Büro Amirliği ekipleri olayla yakından ilgilendi. Beni de alıp evime kadar bıraktılar. Eve geçtikten bir gün sonra ailesi de bizi tehdit etmeye başladı. Kendisi de sürekli bizi, annem Türk vatandaşı olmadığı için çocuğu (iki yaşındaki kardeşini kastediyor) almakla tehdit ediyor, ‘Vatandaş olmadığın için sen burada herhangi bir hak iddia edemezsin, çocuğu da her türlü bana verirler. Ben olmasam bile çocuğu aileme verirler’ diyordu. O yüzden şimdiye kadar sesimizi çıkaramadık.”
Ailenin avukatı Umut Tamer Topuz da bunu doğruluyor:
“18 Nisan’da İçişleri Bakanımıza ailenin içinde bulunduğu zor koşulları ve mağduriyeti ilettik. Kolluk kuvvetlerimiz başta olmak üzere devletin ilgili kurumlarının tamamı konuyu ciddi bir hassasiyetle takip ediyor. Sürekli telefonla aileyi ya da beni arayıp bilgi alıyorlar.”
Mimar ve şair
Galavizh Ayaoubi Amirabad’ın hayat hikâyesi İran’da başlıyor. Asıl mesleği mimarlık. İran’da mimar olarak tarihi eserlerin restorasyonunda çalışmış. Lise ve üniversite düzeyinde on yıl öğretmenlik yapmış; kendi deyimiyle ‘Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yüzlerce genç kız’ yetiştirmiş. Aynı zamanda kadın ve çocuk haklarıyla ilgilenen bir aktivist; kadınların ve çocukların yaşadıkları haksızlıkları şiirle ifade ettiği bir kitabı da var. Porshe Mehre Resim ve Tasarım Yarışması’nda birincilik ödülünü İran Cumhurbaşkanı’nın elinden almış.
Anadili Farsça dışında İbranice, İngilizce, Arapça ve Kürtçeye hâkim olan Amirabad’ın karate dalında da iki gümüş, iki altın madalyası var. 32 yaşında olan Amirabad, genç ve güçlü bir kadın.
Kadın ve çocuk haklarıyla ilgili protesto gösterilerine ve eylemlere katıldığı için İran’da tutuklanan ve işkence gören Amirabad, şiir kitabı gerekçe gösterilerek idam cezasıyla yargılandığı sırada on altı yaşında olan kızı A. F. ile Türkiye’ye gelmiş. Geldikten kısa süre sonra da İran’da idam kararı onaylanmış.
Amirabad, Türkiye’ye geldikten sonra iki yıl kadar tercümanlık yapmış, evsizler ve Suriyeli mültecilere destek olmuş. İki yıl sonra ise Zülküf Coşkun ile tanışıp evlenmiş. Evlilik ilk zamanlar çok iyi gitmiş, ancak bir süre sonra Zülküf Coşkun eşine şiddet uygulamaya başlamış. Amirabad, o günleri Serbestiyet’e şöyle anlattı:
“Zeki, evlendikten sonra sosyal hayatımı engelledi; başkalarıyla çalışmamı istemedi. Buraya geldikten sonra kendi paramla şirket açmak istedim. Mimarlar Odası’ndan mühür alamadığım için şirketi onun adına açtık. Kendi ofisimde, kendi odamda bir gün oturamadım, izin vermiyordu. Ofiste kendim için hazırladığım odaya kendisi yerleşti. Kendi şirketimden kovuldum. Tabelamı, her şeyimi alıp evde ders vermeye başladım.”
“Bahçeye mezar kazıp…”
Zaman zaman evden uzaklaşan, eşinden aldığı paraları harcayıp bir süre sonra geri dönen Coşkun, elli bin dolar gibi bir parayı bitirdikten sonra şiddetin dozunu iyice artırmış. Bu sırada Türkiye vatandaşı olmak için başvuran Galavizh’in başvurusu ise bir türlü sonuçlanmamış. Galavizh o günleri şöyle anlatıyor:
“Geçen sene de bahçeye mezar kazıp ‘Seni parça parça edeceğim. Kimse seni sormaz, öldürsem bile kimsenin umurunda değilsin. Türkiye vatandaşı bile değilsin, ceza bile almam’ dedi. Kaç yıldır kimseyle konuşmadım. Bana hep buradaki insanları kötülerdi. Halbuki Türkiye halkı hiç bildiğim gibi değilmiş; güzel, merhametli insanlar. Oğlum için de burada kalmak istiyorum. Mesnevi, Sadi, Şirazi hikâyelerinin içinde büyüdüm. Gerçek aşkın peşinde oldum. İnsanlar menfaat için de evleniyormuş.”
Galavizh Amirabad’a “Çok güçlü bir kadınsınız, karate biliyorsunuz, neden karşı koymadığınızı anlayamıyorum?” diye sorduğumda kanser hastası olduğu için terapi aldığını, bünyesinin zayıfladığını söylüyor ve ekliyor: “O da boksördür. Birlikte antrenman yapardık. Gururunu hiç incitmek istememiştim. Hep açık oldum. Senin zayıf yerin neresi, diye sorardı. Kafama vurmazsan sonsuza kadar devam ederim, derdim. O günden sonra ne zaman antrenman yapsak hemen kafama vuruyordu.”
Konuşurken, İran’da yaşadığı zorluklardan çok, ders verdiği kız öğrencilerinin ne kadar başarılı mimarlar olarak yetiştiğini anlatmayı tercih ediyor. Şimdi Türkiye’de kızı ve oğluyla güven içinde yeni hayatına devam etmeyi hayal ediyor.
Amirabad’la telefon görüşmemiz umut veren bir cümleyle bitiyor: “Adana’daki güzel komşularımın ve avukatımın desteğiyle yakında bir ofis açarak şirketimi aktif hale getirmeyi düşünüyorum.”