alacakargaydı, ama
gagası, kartal gagası gibi
kıvrık ve güçlüydü,
ucunda da kurumuş kan
ve kana yapışmış
bir kaç beyaz tüy vardı.
gözleri, garip bir biçimde
insan gözlerine – hatta düpedüz
benim gözlerime benziyor
ve başka yem var mı diye
son bir kez – aman Allahım! –
benim diplerimi
iskandil ediyorlardı.
göğsünün ve sırtının yer yer
tüyleri dökülmüştü
ve ortaya çıkan yüzey
deri değil, değil, hayır,
dökme demirdi.
elimde olmadan ürperdim:
bu benim ruhum, öyle mi,
diye bağırarak uyanım,
bu tuhaf yaratık,
bu masal kuşu?
12 Aralık 2010
‘Yaşlılık Sanatı,
Yalnızlık Sanatı’ Kitabı