24 Haziran seçimlerine dair dizinin bu yazısında MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin performanslarını değerlendirmeyi ve diziyi nihayetlendirmeyi düşünüyordum. Ancak geçen hafta yayınlanan ve CHP’den HDP’ye kayan oy miktarının cüzi olduğunu savunan yazıma birçok tepki geldi. O nedenle bu konuyu biraz daha detaylandırmak gerekiyor.
Yazıdaki teze karşı çıkan okurların ortaklaştıkları argüman birkaç cümlede özetlenebilir: “CHP’den HDP’ye doğru gözle görülür bir oy akışı vardır. HDP’nin aldığı % 11.70 puanlık oyda CHP’li seçmenin stratejik kaygılarla verdikleri oylar azımsanmamalıdır. CHP’den gelen oylar sayesinde HDP barajın üstüne çıkmıştır.”
Benim görebildiğim kadarıyla bu görüşün dayandırıldığı üç nokta var. Birincisi, yakın çevrelerinin oy davranışlarıdır. İkincisi, adı CHP ile özdeşleşen bazı ilçe ve illerdeki oy dalgalanmalarıdır. “Benim bildiğim CHP’liler barajı geçsin diye HDP’yi seçti”, “ Tanıdığım on CHP’liden beşi HDP’ye oy verdi” ve “Beşiktaş’a, Kadıköy’e, İzmir’e bakın, CHP’den HDP’ye nasıl oy aktığını göreceksiniz” gibi ifadeler bu bağlamda sıkça kullanılıyor. Üçüncüsü de, Demirtaş ile HDP oyları arasında oluşan farktır.
Üç dayanağın da sağlam olmadığı kanaatindeyim. Açıklamaya çalışayım.
“Bizim CHP’liler”
Bir. Seçmen davranışlarını analiz ederken — şüphesiz — aile mensuplarımızın, arkadaşlarımızın ve tanıdıklarımızın oy tercihlerine de bakabiliriz. Onlardan istifade edebilir ve birtakım çıkarımlarda bulunabiliriz. Ancak bu verilerden hareketle bütünü temsil eden yargılara varamayız.
Çünkü her birimizin tanıdığı CHP’lilerin sayısı CHP seçmeninin bütünü içinde çok az bir kısma tekabül eder. Oyunun rengini paylaşacak derecede bizimle irtibat kuran CHP’liler ise üçü beşi geçmez. Ve onlar da CHP seçmenin genel profilini yansıtmayabilir. HDP’nin barajı geçmesi “bizim CHP’liler” için bir öncelik oluşturabilir. Onlar partilerine hizmet ettiklerini düşünerek gidip gönül rahatlığıyla HDP’ye oy verebilirler. Fakat herhalde CHP’lilerin büyük bir kısmı için bunun geçerli olduğu söylenemez.
Çevremizdeki CHP’lilerin oy verme davranışlarını şekillendiren bazı nedenler vardır. Bunlar, CHP’lilerin çoğunluğunun değer atfettiği nedenlerle örtüşmeyebilir. Dolayısıyla CHP’den kayan oylar farklı mecralara akabilir. Bizim bildiklerimizden bazıları HDP’ye yönelebilir ama bilmediğimiz çoğunluğun bir kısmı da — meselâ — İYİ Parti’ye gidebilir.
Bu itibarla seçime dair kendi tecrübemizi çok fazla abartmamalıyız. O tecrübenin bütün seçim öyküsünün içinde çok ama çok sınırlı bir anlam ifade ettiğini bilmeliyiz. Genel eğilimin, bizim içine temenni katılmış bilgilerimizle kesinkes örtüşmek zorunda olmadığını da unutmamalıyız.
Karmaşık denkleme basit cevap
İki. Sembol niteliğindeki il ve ilçelerdeki oy hareketlerinin de daha dikkatli ve daha serinkanlı ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Kısa yoldan gidip hemen hükme ulaşmak gibi yaygın bir tavrımız var. Örneğin konumuz bağlamında, “X ilçesinde CHP % 5 oy kaybetmiş, HDP ise % 5 oy artırmış; öyleyse CHP’den HDP’ye % 5’lik bir oy gitmiş” biçimindeki tezlere sıklıkla maruz kalıyoruz. Sanki seçime sadece bu iki parti girmiş ve biri eksilirken diğeri de otomatik olarak artmış gibi yorumlar yapılıyor.
Oysa denklem karmaşık; böyle basite indirgeyerek doğru cevabı bulmanın olanağı yok. Bir partinin oy oranını belirleyen çok sayıda faktör bulunur. CHP üzerinden gidelim. 1 Kasım ile karşılaştırıldığında CHP’nin oyu 24 Haziran’da toplamda % 2.67 oranında azaldı. Peki, CHP’den uzaklaşan bu oyların hepsinin HDP’ye gittiğinden emin miyiz? Acaba CHP seçmeninin yönelebileceği başka adresler yok mu? Misal, CHP’nin oy yitiminde İYİ Parti ne kadar etkin olmuştur? Yeni seçmenlerin sayısı nedir? İlk defa oy kullananların ne kadarı HDP’yi tercih etmiştir? Bunları CHP’li saymak doğru mudur?
Sorular çoğaltılabilir ama murad hâsıl olmuştur sanırım. Her seçim tahlilinin gerektirdiği birçok alt okumayı yapmadan, yalnızca CHP ve HDP oylarına bakarak aralarında mutlak bir korelasyonun olduğunu farz etmek bizi yanlışa sürükleyebilir.
HDP’nin “gerçek” oyu
Üç. HDP’nin “gerçek” oyunun Demirtaş’ın aldığı oy olduğu iddiası da çok su götürür. Bu iddia bir varsayım üzerine inşa ediliyor. Söz konusu varsayım, Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP seçmenlerinin tamamının Demirtaş’a oy verdiklerini ve başka bir adaya yüz çevirmediklerini içeriyor. Demirtaş % 8.40 oy aldığına göre HDP’nin gerçek oyunun da bu olduğu belirtiliyor.
Garip bir varsayım bu; zira bazen açık bazen de örtük olarak bu varsayımı dillendirenler, CHP’lilerin stratejik davrandığını/davranabileceğini kabul ediyor ama HDP’lilerin stratejik bir tercihte bulunduğuna/bulunabileceğine ihtimal vermiyorlar. Oysa, nasıl CHP’lilerin bir kısmının oyuna stratejik hesaplar yön verdiyse, HDP seçmeninin bir kısmı da sandıkta stratejik bir tavır gösterdi.
Rakamlar da bunu doğruluyor. 24 Haziran’da Demirtaş’ın ipi önde göğüslediği 10 ildeki sonuçlara bakıldığında, CHP ile İnce’nin oyları arasında İnce’nin lehine belirgin bir tablo ortaya çıkıyor.
İNCE CHP_
Ağrı % 5.02 % 2.91
Batman % 4.13 % 1.87
Diyarbakır % 6.7 % 2.50
Hakkari % 4.84 % 3.63
Iğdır % 17.84 % 2.84
Mardin % 5.37 % 3.31
Muş % 5.95 % 2.47
Siirt % 5.61 % 2.54
Şırnak % 4.91 % 2.72
Van % 4.53 % 2.63
İnce’ye oy veren HDP’liler
HDP’nin milletvekili çıkardığı metropollerde, HDP ve CHP ile Demirtaş ve İnce’nin aldıkları oylar incelendiğinde de dikkat çekici bir durumla karşılaşılıyor. Demirtaş partisinin gerisinden gelirken, İnce partisinin önünde kalıyor.
DEMİRTAŞ HDP__
Adana % 9.29 % 15.32
Ankara % 2.06 % 6.40
Antalya % 4.10 % 7.35
İstanbul % 7.23 % 12.67
İzmir % 6.03 % 11.49
Kocaeli % 4.34 % 7.37
Mersin % 11.87 % 16.94
İNCE_ CHP__
Adana % 35.83 % 26.05
Ankara % 36.23 % 26.44
Antalya % 38.79 % 29.14
İstanbul % 36.39 % 26.44
İzmir % 54.01 % 41.30
Kocaeli % 28.06 % 20.07
Mersin % 37.44 % 26.76
HDP seçmeni Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı yarışında bir şansının olmadığını biliyordu. Bu nedenle HDP’lilerin bir bölümü — doğuda daha düşük batıda ise daha yüksek oranlarda olmak üzere — olası bir ikinci turda İnce’nin elini daha güçlü tutmak adına mührünü İnce’nin isminin altına vurdu.
Ezcümle, stratejik tavır salt CHP seçmenine özgü değil. Hattâ oransal olarak bakıldığında HDP seçmeninin CHP seçmeninden daha fazla bir stratejik akılla oyunu biçimlendirdiği söylenebilir.
Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin 24 Haziran’ı değerlendiren “Türkiye’nin Nabzı Temmuz 2018” başlıklı araştırmasındaki doneler de bunu teyit eder nitelikte. Metropoll’un araştırmasına göre; 24 Haziran’da oy verdikleri partilere göre dağılım yapıldığında, HDP’ye oy veren seçmenin % 75’i Demirtaş’a, % 21’i ise İnce’ye oy verdi. Bir başka ifadeyle her beş HDP seçmeninden biri — stratejik olarak — İnce’yi tercih etti.
HDP’nin oy kaynağı
HDP’ye verilen CHP oylarının ağırlıklı olduğuna dair itirazlarımı belirttikten sonra, yazının başlığını oluşturan soruya geçebilirim. Geçen yazıda hem Bekir Ağırdır’ın görüşlerine hem de Çilek Ağacı’nın verilerine değinmiştim. Metropoll’un yeni araştırması da meseleyi aydınlatacak türden; bu araştırmada da HDP’nin oy kaynağına dair de önemli bilgiler mevcut.
Araştırmaya göre, HDP’nin aldığı % 11.70 oyun % 9.1’i 1 Kasım seçimlerinde de HDP’ye oy verenlerden, 1.4’ü ise geçen seçimde oy kullanmamışlardan geliyor. Dolayısıyla HDP’nin “kendi” oyu olarak nitelendirilebilecek oy oranı % 10.5 olarak çıkıyor. Bir önceki seçimde HDP’yi tercih etmeyip bu seçimde HDP’ye oy verenlerin oranı ise % 1.2 Bunun % 0.5’ini AK Parti’den, % 0.7’sini de CHP’den kopan oylar oluşturuyor.
Daha da somutlamak gerekirse şunu söyleyebiliriz: Kabataslak bir hesapla, 24 Haziran’da HDP yaklaşık 5 milyon 900 bin oy aldı. Metropoll’un bulgularına göre; bunun 5 milyon 300 bini kendi seçmeninden, 250 bini AK Parti ve 350 bini de CHP seçmeninden geldi.
İki sonuç çıkartılabilir bundan. Biri, gerek 1 Kasım’ın gerek 24 Haziran’ın gösterdiği üzere HDP oy tabanını % 10’lara kadar genişletmiş olmasıdır. Her siyasi parti bu gerçeği kabul ederek siyaset yapmak durumundadır. Diğeri ise, partinin genç ve yeni seçmenler arasındaki popülaritesi de göz önünde bulundurulduğunda, HDP’nin Türkiye siyasetinde kalıcı bir aktör olma noktasında büyük bir olanağa sahip olmasıdır. Elbette, bu olanağın doğru kullanılıp kullanılamayacağını veya ne nispette kullanılabileceğini parti yönetimimin siyasi basiret ve mahareti tayin edecek.
(*) Bu yazı önce 25.07.2018 tarihinde Kürdistan 24’te yayınlanmıştır. Orijinali için bkz
http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/8503d24f-5564-4c95-8ea9-7e3be70a3143