Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIİşgal öncesinde Ukrayna…

İşgal öncesinde Ukrayna…

2012’de gezdiğim Ukrayna, tarihinin en geniş topraklarına sahipti. Kırım, Donbass (Donetsk) ve Luhansk bölgeleri Ukrayna’nın parçasıydı. Yüzölçümü ve nüfusu Türkiye’den sadece birazcık daha küçük bir Ukrayna vardı o günlerde. Tüm yoksulluğuna rağmen yüzü ileriye dönük, dinamik, trendlere uyum sağlama gücü yüksek bir ülkeydi Ukrayna. Şu an “Keşke Ukrayna aynen o haliyle kalsaydı” diye düşünüyorum.

Ukrayna direniyor. Ukrayna yakılıp yıkılıyor. Üzüntüyle izliyorum.

Kiev, Lviv, Donetsk, Dnepropetrovsk, son olarak da Harkov… 2012-2016 döneminde bu şehirlere ve bazı küçük şehirlere gittim. Doğu Avrupa’nın gelmiş geçmiş en güzel havalimanlarından olan (ve 2014’te yok edilen) Donetsk havalimanını da kullandım. Daha sonra Rusya’nın Ukrayna sınırına en yakın metropolü olan Rostov’a giderek aradaki farkı görme şansım da oldu. Kırım dışında Ukrayna’nın hemen hemen tüm önemli yerlerini gezdim. Ülkenin batı tarafını doğu tarafından daha fazla sevdiğimi hatırlıyorum. Ukrayna’nın doğu tarafı doğal kaynak ve endüstri yönünden batıya oranla daha zengindir. Ancak sokakta bunu böyle hissetmezsiniz. Batı Ukrayna, kültürel gelişmişliği ve mimarisi sayesinde insana daha zengin gibi gelir.

O dönemde Gürcistan, Bulgaristan, Sırbistan, Romanya gibi ülkeleri de geziyor ve kafamda karşılaştırmalar yapıyordum. Ukrayna’nın sıkıcı bulduğum ve özellikle Doğu Avrupa’nın orta kısımlarına oranla kuru bulduğum yanları vardı. Ancak Ukrayna bütün bunlara rağmen geniş imkanları ve değişik renkleriyle kendine özgü bir ülkeydi o günlerde.

Eski Ukrayna

2012 yılının sonlarına doğru yani bundan yaklaşık 10 yıl önce Odessa’ya ilk kez gittiğimde, “Doğu Bloku kökenli” dünyaya ciddi anlamda ilk kez adım atmış oldum. Gerçi 2010’da Polonya’da kısa bir süre bulunmuştum ama Doğu Bloku olgusunu Ukrayna’da gerçek anlamıyla tanımaya başladım. O zamanlar Ukrayna Devleti, tarihinin en geniş topraklarına sahipti. Kırım, Donbass (Donetsk) ve Luhansk bölgeleri Ukrayna’nın parçasıydı. Yüzölçümü ve nüfusu Türkiye’den sadece birazcık daha küçük bir Ukrayna vardı o günlerde. Tüm yoksulluğuna rağmen yüzü ileriye dönük, dinamik, trendlere uyum sağlama gücü yüksek bir ülkeydi Ukrayna. Şu an “Keşke Ukrayna aynen o haliyle kalsaydı” diye düşünüyorum.

Sarışınlar ve esmerler, yerleşik algılar ve gerçekler

Türkiye’de bazı köklü klişeler var. Tüm Güney Avrupalıların esmer, tüm Doğu Avrupalı ve Rusların sarışın ve renkli gözlü olduğunu düşünmek rahatımıza geliyor. Yunanlar, İspanyollar, İtalyanların “aynı bizim gibi” göründüğünü, Slavların ise bize hiç benzemediğini düşünürüz genelde.

Rusya’da ve birçok farklı Doğu Avrupa ülkesinde geçirdiğim zamanlar bende daha farklı bir izlenim oluşturdu. Bence Bulgaristan’da, Romanya’da, Sırbistan’da, dış görünüşü Türk’e benzeyen insanların oranı; muhtemelen Kuzey İtalya’dakinden ve Kuzey İspanya’dakinden kat kat daha fazla. Mesela Bulgaristan Türklerinin de epey bir kısmı esmer; yani “sarışın mavi gözlü Bulgaristan göçmeni” klişesi de gerçeği yüzde 100 yansıtmıyor. Ortalama Güney Avrupa insanı ise bence bizde düşünülen oranda esmer değil.

ABD’ye dair “yerleşik algı”mıza gelirsek… ABD’liler bizde büyük oranda “(Hain) Beyaz Adam” çağrışımı yapar. Obama’nın başkanlığı ve zenci rapçiler, bu klişeyi kırmaya yeterli olmamıştır. Dünyayı gezen Türklerin artışı da bu klişeleri ortadan kaldırmaya yeterli olacak gibi görünmüyor.

Alman sağının dünya algısı

Yıllar önce, sağcı ve ırkçı Almanca sitelerde çok fazla zaman geçiriyordum. Alman sağcıları, doğusuyla-batısıyla-güneyiyle-kuzeyiyle tüm Avrupalıları “beyaz” olarak düşünmeye eğilimliler. Buna karşılık Rusya ve ABD’nin halklarını (biraz da antipatiyle) “melez” olarak tanımlıyorlar. Bizim tüm Slavları ve Rusları “beyaz”, tüm Güney Avrupalıları “esmer” olarak varsayan aşırılığımızın tersi başka bir aşırılık bu belki.

Alman sağcısının gözünde bir İspanyol, bir Yunan; bir Rusya veya ABD vatandaşına oranla daha “beyaz”dır. Çünkü onlar ABD’ye bakınca önce Hispanikleri, Siyahları, Çinlileri; Rusya’ya bakınca da önce Orta Asya ve Sibirya kökenli (görece esmer, kısmen de çekik gözlü) Rusları görüyorlar. Ve beyaz olarak görmedikleri bu kitlelerden biraz da korkuyorlar.

Bu, faşizan olmakla birlikte gerçekçi tarafı da olan bir Avrupa merkezci bakış. Hem ABD’de hem Rusya’da, toplumun “açık tenli” denilebilecek kesimi belki yaklaşık %50 civarındadır. Kalan %50, birbirinden çok farklı gruplardan oluşuyor. O %50 içinde, ortalama Güney Avrupalıdan daha “doğulu” veya “güneyli” fenotip gösteren kesimler de önemli yer kaplıyor. Bu konularda yapılmış istatistiksel çalışmalar belki henüz yeterli olmasa da; Rusya’nın özellikle doğusuna doğru ilerlediğinizde, örneğin Yunanistan veya İspanya’ya oranla çok daha esmer, çok daha doğulu bir fenotipin ağır basmaya başladığı açık. Yani oralar haritada “kuzey” olsa da etnik olarak “güney” denilebilecek yerler.

Bazı Ukrayna gözlemlerim

Ukrayna’ya dönersek… Yaptığım yolculuklarda, Ukrayna’nın batısı ile doğusu arasındaki belirgin kültürel farklara rağmen insanların dış görünüşü, fenotipi açısından o kadar keskin bir bölgesel fark gözlemlemedim. Elbette Ukrayna’da da güney-kuzey farkları var; mesela Tatarlar, Ermeniler, Romanya kökenliler var. Ukrayna’nın şu anki Cumhurbaşkanı da bildiğiniz üzere Yahudi.

Ukrayna etnik çeşitliliği olan bir coğrafya olmasına karşın, Rusya’ya kıyasla daha küçük ve doğal olarak çok daha homojen. Ukrayna’da Asya fenotipi daha az görülüyor. Bir Lvivli, bir Odessalı ve bir Donetskliyi dış görünüşlerinden herhalde ayırt edemem. Ama St. Petersburglu ile Vladivostokluyu ayırt etmek daha mümkündür. Ukrayna, bir Avrupa ülkesi. Rusya ise Asya tarafı daha ağır basan bir Avrasya ülkesi. Rusların epey bir yüzdesi Moğol’a benziyor. Ki bunu Rostov gibi Ukrayna sınırına yakın şehirlerde de gözlemlemek mümkün.

Türkiye’deki plajlarda gördüğünüz Rusların büyük olasılıkla yarıdan fazlasının sarışın olması bu gerçeği değiştirmiyor. Zaten Rusları da Ukraynalıları da Türkiye’deki turistler üzerinden anlayamazsınız. Bir toplumu gerçek anlamda ancak kendi coğrayasında tanıyabilirsiniz bence.

Lviv ve Donetsk

Ukrayna’nın en batısındaki Lviv ile en doğusundaki Donetsk arasındaki kültürel, yapısal farklar ve şehircilik farkları doğal olarak benim de hemen dikkatimi ve ilgimi çekti. Donetsk bizdeki anlamıyla merkezi olmayan bir şehir. Donetsk’in merkezini AVM’ler oluşturur. Donetsk’in yapısı (gerçi kentin son halini bilmiyorum, Rus taraftarı ayrılıkçılar şehrin yapısını değiştirmiş olabilirler) bu bağlamda bazı ABD şehirlerine de benzetilebilir. Ukrayna’nın batısı ise daha çok Romanya’ya, Slovakya’ya, Polonya’ya benzer. Ben Lviv’i özellikle de Slovakya’nın ikinci büyük şehri olan Kosice’ye benzetmiştim.

Doğu Ukrayna batıya oranla daha az “Avrupalı” mıdır/mıydı? Evet, Donetsk ve Luhansk; Lviv ve Kiev kadar Avrupai değildir. Ancak bence her şeye rağmen Donetsk’in bile Lviv’le (ve Avrupa’yla) ortak paydası, Rus dünyası ile olandan fazlaydı. Tabii Donetsk Ukrayna’dan koptuktan sonra şehre tekrar gitmediğim için son durumu bilmiyorum. Belki Donetsk (ve Donbass bölgesi) eskiye oranla daha fazla Ruslaştırılmış olabilir.

Şimdilik bu kadar… Doğu Avrupa’ya, Ukrayna’ya ve Rusya’ya dair gözlemlerimi fırsat buldukça sizlerle paylaşmaya devam edeceğim…

- Advertisment -