Programın tamamını izlemek için:
Bu hafta üç konuyu ele alacağım. Üçü de ne yazık ki Ukrayna-Rusya harbi hakkında. İlki, Putin daha ortada gerilim yokken İsveç ve Finlandiya’nın ‘kulaklarını çekmiş’ ve “Sakın NATO’ya girmeyin” demişti. İsveç, tarihinde ilk kez harp eden bir ülkeye, Ukrayna’ya silah yolladı. Her iki ülke de hava sahasını kapattı. Ama Ukrayna savaşının devamının da etkisiyle belki de ilk kez kamuoyu yoklamaları İsveç ve Finlandiya halklarının az farkla da olsa NATO’ya girme talebini bize gösterdi. Her iki hükümet de, ‘Bizim güvenliğimiz yerinde, şimdilik gerek yok’ dedi ama harbin devam etmesi, bu halkların NATO’ya katılma arzusunu arttırabilir. Putin’in bu hareketinin hiç gereği yoktu, durup dururken bu iki ülkeyi kışkırtmış oldu. İsveç ve Finlandiya diyelim ki NATO’ya katıldılar, Rusya onlara da harp ilan edecek değil elbette…
Bucha’dan gelen katliam görüntüleri
İkinci konu, Ukrayna’dan hakikaten yürek yakan videolar, fotoğraflar, iddialar gördük. Rusya’nın harp suçu işlediğine dair iddialar çok yaygın biçimde dünya medyasında yer alıyor. Bir barış antlaşması imzalansa dahi bunun en çetin maddelerinden birisi herhalde bu olacaktır. Rusya bu sorumluluktan kaçamayacaktır. Aslında Rusya’nın bu hareketleri o kadar lüzumsuz ki… Rus edebiyatı, Rus sanatı dünyaya yayılmışken ve bunun daha da geniş kitlelere yayılma imkânı varken Rusya’nın böyle ithamlarla karşı karşıya kalması herhalde Putin’in çok büyük bir hatası olarak tarihe geçecek.
Hindistan ile Pakistan yakınlaşıyor mu?
Üçüncü ve son konu ise, herkesin merak ettiği soru: “BM Genel Kurulu oylamasında Hindistan ve Pakistan aynı şekilde çekimser kaldılar, acaba bu iki ülke birbirine yakınlaştılar mı?” Hayır. Yakınlaşmadılar. Çekimser kaldılar evet ama farklı sebeplerle. Hindistan, bağlantısızlığın önde gelen ülkesiydi ve hâlâ da buna devam ediyor. Evet, ABD ile daha yakın ilişkiler kuruldu ama bu Çin’e karşı bir hamleydi. Çünkü Çin’in Hindistan’a karşı bir planı var, hatırlayın ki 1962’de bu iki ülke harp etmişti. Çin’in genişlemesine, daha agresif bir tutum takınmasına karşı ABD ile işbirliği içerisindeler. Yoksa Hindistan bağlantısızlıktan vazgeçmiş değil. Üstelik Hindistan ile Rusya arasında büyük bir silah ticareti var. Bu yüzden Hindistan, gönlünden Ukrayna’yı desteklemek geçse dahi çekimser kalmak mecburiyetinde hissetti kendini.
Pakistan ise uzun bir süre ABD’ye yakın bir duruş sergiledi. Ama Pakistan’ın giderek İslami terörün arkasında olduğu, orada İslami terörün beslendiğine dair geniş izlenimler ortaya çıkınca Pakistan-ABD ilişkileri -özellikle Taliban konusunda- soğuk bir hal aldı. Pakistan bu durumda Çin ile yakınlaştı. Hindistan ve Pakistan’ın nükleer silahları var. Hintliler kendilerindeki nükleer silahların Çin’e karşı olduğunu söylüyor, Pakistan ise Hindistan’ın nükleer silahlarına karşı nükleer silah bulundurduğunu söylüyor. Yani iki ülkenin benzer oy kullanmaları birbirine yakınlaştıkları anlamına gelmiyor.
15 Ağustos 1947’de Pakistan ve Hindistan aynı gün bağımsız oldu. O tarihten bu yana kadar Hindistan demokratik-laik bir ülke olmaya devam etti, her ne kadar bazı hükümetler Hinduizm’i öne çıkartsa da. Pakistan ise darbeden darbeye gitti, demokrasisini kuramadı. Ne kadar yazık…