AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı sonrası konuştu: “Terör örgütünün kendini feshetmesi ve silah bırakmasını günler içinde bekliyoruz. İç cepheyi güçlendirme çabalarımızı sürdüreceğiz. Bunun gerçekleşmesiyle demokrasimiz üzerindeki siyasi tansiyon da kalkacaktır. Her olumlu adım bir diğer olumlu adımı otomatik olarak çağıracaktır. PKK’nın tüm şubeleri, illegal unsurlarıyla silah bırakması, kendisini feshetmesi dönüm noktası olacaktır. Önümüzdeki günlerde PKK’nın kendini feshetmesiyle ve silahlı unsurlarını bırakmasıyla yeni bir aşamaya geçmiş olacağız.”
Barış için kongrenin Kandil’de toplanması bekleniyordu. Barış sonrası Türkiye’nin nasıl bir yer olacağı son vazifesini yapmak için saf tutanların Levent’teki “kongre”sinde görüldü.
Sırrı Süreyya Önder gibi ‘biricik’leri tanımlamaya, onları öyle yapan şeyleri belirlemeye çalışmak ancak bir ölçüye kadar anlamlıdır, çünkü bir noktaya gelir duvara toslarsınız, karşınıza “benzer koşulların ürünü olan öbürleri neden öyle olmamış” sorusu çıkar, tıkanırsınız. ‘Biricik’lerin aynısından üretemeyiz fakat onlardan nasiplenebiliriz.
2023 sonunda tesadüfen fark ettiği pankreas kanserinin ağır tedavisinin ardından dinlenmesi, kendine ve vücuduna dönmesi gerekirken tam tersine, barış sürecinin ağır yükünü yüklendi. Göz göre göre “bedenini barışa yatırdı” Sırrı. Asaf Halet Çelebi’nin İbrahim şiirini okumaya sürem yetmeyince şöyle tamamlamıştı başkanlık kürsüsünden şiiri… “Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım/ güzeller bende kaldı/ İbrahim/ gönlümü put sanıp kıranlar kim” ve eklemişti “dalları yeşermeyenlere gelsin”. Şimdi, onun eksik kalan son şiirini tamamlama, yarım kalan barış çabasını yeşertme borcumuzu ödeme zamanı.
İnsan öldüğünde bile hayalleri, projeleri, süreçleri devam etmek ister gibidir. İnsanın fenası (gelip geçiciliği), insan kalbinin köksalmışlığı ile çatışır. İnsanın bekası, kalıcılığı iyiliği ölçüsündedir. Kendi dışına akmasa, bir anlama dönüşmese, insan bir hiçtir.
“Dünya ……. Günü” diye karşıma çıkan birçok önemli tarihi “Olmayana Ergi Metodu” ile idrak ediyorum artık. Pratik, ironiye de müsait. Arapçası da harika: “Abese ircâ”. Yani “saçmaya indirgeme”, abesliğini gösterme. Lafla yürütülen gemilerin limanında seçip alıyorum dillere destan lakırdılardan birisini… “Abes”liği kendiliğinden ortada. “Abesle iştigal” gibi geliyorsa, bu ortamda öyle sayılan uğraşılar da önemli.
1 Mayıs 1977 tartışması bir kere açılıp, herkesin kendi hikayesine dönmesiyle kapanmıştı. Aslında 2 Mayıs 1977 günü tek bir hikaye yani gerçek vardı. DİSK Başkanı Kemal Türkler’in sahibi olduğu, İsmail Cem’in yönettiği Politika gazetesi 2 Mayıs günü “500 bin kişilik disiplinli kalabalığa kışkırtıcı ajanlar ateş açtı. Teröristlerin saldırdığı 1 Mayıs’tan fotoğraflar” başlığıyla çıkmıştı. Hayatını kaybeden 36 kişiden 32’si izdihamda, dördü kurşunla ölmüştü. O dört kişiden biri de bir polis memuruydu.