Mehmet Uçum

‘Türkiye biçimi’ tartışması

Hiçbir ülkenin anayasal sistemi veya siyasal yapısı, kendi yerelliğini dışlayarak kurulamaz. Kurulursa da, er ya da geç başarısızlığa uğrar. Bugün parlamenter sistem açısından örnek gösterilen Almanya ve İngiltere, başkanlık sistemi açısından örnek kabul edilen ABD, başarılı pratiklerini, kendilerine özgü kurumlar, kurallar ve ihtiyaçlar temelinde geliştirdikleri sisteme borçludur.

‘Yurt edinme hakkı’ gerçek olabilir mi?

Ülkemizin Suriyeli göçmenler bakımından geliştirdiği geçici koruma hukuku, eğitim ve çalışma hakkı, belki de yurt edinme hakkı konusunda geliştirilecek yaklaşımların ilk adımı olacak. Böyle bir hak kategorisi, ancak 2,5 milyon mülteciye yurdunu açmış olan Türkiye’de filizlenebilirdi ve ancak ülkemizden böyle bir tartışma çıkabilirdi.

İfade etme yoluyla insanın özgürleşmesi

İnsanın varlığını ifade etmenin olanakları ne kadar artarsa ve çeşitlenirse, insanlığın özgürlük yolundaki yürüyüşü de o denli başarılı kabul edilir. Demek ki özgürlük amacına yürüyen insanın en temel ihtiyacı, varlığını ifade etmektir.

Siyasi tarihimize ilişkin bir hatırlatma ve yeniden inşa dönemi

Şimdiye kadarki süreçte, Erdoğan önderliğinde AK Parti hükümetleri tarafından yapılan revizyonlar, eski sistemi tamamen tasfiye edemedi; sadece kısmen milli iradeye açık hale getirdi. Ama en önemlisi, son on dört yıl içinde reformcu değişimin koşulları oluşturuldu. Reform esaslı değişim, ancak çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasi yönünde olabilir. Ve ancak böyle olursa Türkiye Toplumunun ihtiyaçlarına yanıt verebilir.

Yeni anayasa egemenliği hak sahiplerine vermelidir (2) Toplumsal egemenlik sorunu

Hatırlarsanız, yakın geçmişte hukukçulara, hattâ sadece anayasa hukukçularına sipariş edilen yeni anayasa konusu, yürütülen çalışmalar sonucunda artık farklı bir noktaya taşındı. Özellikle Yeni Anayasa Platformu’nun faaliyeti başta olmak üzere, “anayasa yapma hakkının halka ait olduğu, milletin görüşlerini esas alan bir anayasa yapılması gerektiği” yaklaşımı, son dört yılda kimsenin karşı çıkamayacağı bir fikir haline geldi.

Toplumsal meşruiyetten, çoğunlukçu otoriterlik çıkabilir mi?

Toplumun seyirci değil özne olduğu bir tartışma sürecinin yürütülmesi ve böyle bir sürecin sonunda referandumla yürürlüğe girecek gerçekten yeni ve sivil bir anayasa ile hukuk reformunun başlaması, Türkiye’ye siyasal demokrasi açısından çağ atlatacaktır.

Yeni anayasa, egemenliği hak sahiplerine vermelidir (1) Demokrasi sorunu

Yasama parlamentonun önemli bir işlevidir ama tek işlevi değildir. Devlet aygıtını yapılandırma, seçme, onay verme, uygun bulma, denetleme gibi ülke seviyesinde egemenliğe ait tüm işlevler, parlamentonun görev ve yetki alanındadır veya olmalıdır.

Türkiye’nin demokratik bütünlüğü

Türkiye toplumunun, Kürt sorunu da içinde olmak üzere tüm sorunlarının çözümüne ilişkin yeni siyasal perspektif; yerelden temellenerek merkeze yükselen başkanlık ve yerelden merkeze kadar örülen meclisler sistemi ile halk-devlet ilişkisini yeniden yapılandıran bir içeriğe sahiptir.

Çözüm sürecinin kısa tarihi ve değişen anlamı

PKK/KCK, özellikle Rojava’dan sonra çözüm sürecini teritoryal egemenlik kurmak amacıyla kullanmaya başlamıştı. 2015 Temmuzunda devreye sokulan ve halen devam eden alan hakimiyeti savaşı, Türkiye’nin demokratik merkezini ve demokrasi güçlerini, bir taraftan bürokratik kurumsal yapıyla egemenlik mücadelesi vermeye devam ederken, diğer taraftan PKK/KCK ve onların legal yapılarıyla da bir egemenlik mücadelesi verme konumuna getirdi.

Toplumsal bilinç ve toplumsal bilgi

Klasik demokrasilerde seçmen oy kullanmayı temsilcisini yetkilendirme ve görevlendirme seviyesinde kabul ederken, bizdeki seçmen oy vermeyi egemenlik kullanmak, milli iradenin kurumsal egemenliğe karşı savaşında başarı elde etmek olarak görüyor.

Politik hukuk

Meşruiyeti devlette ve kurumlarında gören politik hukuk anlayışı, her türlü fetişizme yol açan siyasal sistemler üretiyor. Fetişizmden ise demokratik değil otoriter yapılar çıkıyor. Topluma dayanan politik hukuk anlayışında ise hukuk fetişizmine karşı güvence, toplumsal meşruiyete dayalı siyasetin varlığıdır.