Oral Çalışlar

Sosyalizm bir ‘dava’ mı, ‘inanç’ mı?

Roni Marguiles’in ilk gençliğinde uzak durduğu sosyalizme nasıl yöneldiğini anlatan öyküsünü merakla okudum. Bize göre epeyce ileri bir yaşta, belli ki bazı teorik çıkarımlar...

Büyükada’nın ıhlamur günleri…

Ada yaza hazırlanıyor. Yazlıkçıların birer ikişer gelişini izliyoruz. İstanbul’un keşmekeşinden kurtulduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz. Ama Beyoğlu’nu da çok özlüyoruz. Adada yazlar heyecanlı geçer. Her an her yerde özlediğimiz bir yüz çıkar karşımıza. Kimi zaman kalabalıktan sokağa çıkamayız, kimi zaman kalabalıktan vapura binemeyiz.

CHP için dersler…

6’lı masa ilk ortaya çıktığında olmaz diye bakanlar çoktu. Zaman geçtikçe daha anlamlı bir birlik oluşmaya başladı. Bu birlikteliğin oluşmasında CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun katkıları inkar edilemez. Bu aynı zamanda onlara ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Yeni bir Türkiye’nin inşası için, kafaların daha bir netleşmesi gerekiyor.

Denizler idama giderken

Yazdıklarından pişmanlık duyanlar, utananlar mutlaka olmuştur diyorum. Adalet Partisi ve Süleyman Demirel, Denizlerin idamına oy vermekle kalmamış, idam cezası kararını veren sıkıyönetim mahkemesinin başkanı Ali Elverdi’yi, Denizlerin idamını isteyen savcı Baki Tuğ’u, İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün’ü, milletvekili yaparak Meclis’e sokmuştur.

Nazım Hikmet Yaşar Kemal’in şiirini sevmişti

Yaşar Kemal, 1995 yılındaki bir söyleşimizde Nazım’la ilişkisini anlatırken konu şiire gelince “Nâzım Hikmet, dünyada üç büyük şiir dili var” demişti.“Biri Türkçe, biri İspanyolca, biri Rusça. Öbür diller bu kadar şiire yatkın değildir sanıyorum.” “Sonra bana dönerek, ‘Yaşar, bu yüzden şiiri bıraktığına üzüldüm. Gerçekten bu zengin dilde büyük şiir yapılabilir,’ demişti.” Yaşar Kemal, gençlik yıllarında iyi şiirler yazmış. Sonra vazgeçmiş. Neden şiiri bıraktığını sorduğumuzda, “Nâzım’ı okuduktan sonra,” diye cevapladı.

Neden Kılıçdaroğlu’nu istemiyorlar?

Cumhurbaşkanı adayı konusunda da iki senedir “Haydi açıklayın” diye bastıran çevre, bu çevre. Anketler, seçmenin her gün bir öncekine göre muhalefete meylettiğini göstermeye başlayınca 'muhalefete yönelim olmuyor' tahlilleri kaçınılmaz olarak sona erdi. Şimdi bu çevrelerin temel hedefi Kılıçdaroğlu’nu aday yapmama/yaptırmama üzerine kurgulanmış durumda.

Particiliği aşan bir muhalefet…

Geçiş sürecinin nasıl yönetileceği bir yana, güncel siyaset başlıkları hemen her gün muhalefeti zorluyor. Zorluklar ve zorunluluklar, muhalefet açısından birbirini dengeleyecek iki kritik konu. Zorluklar belli: 6 değişik siyasi gelenek, 6 değişik kültürel arka plan, 6 değişik sosyolojik yapı, ortak siyasetler belirleyerek iktidara aday olmaya çabalıyor.

Sinop’ta turnaların konakladığı köye taş ocağı

Heradot'un haritalarında o dönemde Karadeniz'de Sinope ve Stafanos diye iki doğal liman vardır. Köyümüzde taş ocaklarının açıldığı bölge 1. ve 2. derece sit alanı olarak da tescillidir. 70’li yıllarda köyümüzün doğal liman özelliğinden kaynaklı iki mendirek yapılarak liman statüsü kazanılmış. “Usta Burnu” balıkçı barınağı olarak adlandırılmış ve idaresi şu an Ayancık belediyesindedir. Tarihi “Usta Burnu” taş ocakları nedeniyle tarumar edildi.

Yaşar Kemal’den bir Türkiye ‘hikayesi’

Kavala davasından 18 yıl mahkûmiyeti temyize giden Mine Özerden, elleri kelepçeli, jandarmalar arasında babasının cenazesine getiriliyor. İzni 4 saat… Yaşar Kemal 17 Ağustos 1967’de Ant dergisindeki röportajında Mine Özerden’in babası Yalkın Özerden’i anlatmıştı: “Kadıköy'den Bostancı minibüsüne biniyoruz. Boyaları dökülmüş, her bir yanı sallanan bir minibüs. Koltukları eskimiş, insanın her yanına batıyor, rahatsız. (Şoför koltuğunda) güleç yüzlü, uzun boylu, azıcık saçları dökülmüş bir genç adam.”

Jakaranda Çukurova’da çiçek açıyor

Adana İşkadınları Derneği Başkanı Berman Mantı, “Jakaranda, biz kadınların da simgesi. Onun kokusunu, renklerini kullanarak parfümler üreteceğiz” diyor. Başkan Soner Çetin, birincisini gerçekleştirdikleri Jakaranda Festivali'ni kalıcı hale getirmeye kararlı. "Kentimizin sembolü Jakaranda olacak, bu bir marka haline gelecek, ağaçları çoğaltacağız" diyor.

Nazım Hikmet’in Aziz Nesin’e nasihati

Aziz Nesin, Nazım Hikmet’le şiir konusunda neler konuşmuştu? Gülerek anlattı: “1951'deki açlık grevi sırasında Nazım Hikmet’i İstanbul’a hastaneye getirmişlerdi. Ziyaretine gittim. O sırada şiirlerimi takma isimle yazıyordum. Şiirlerin benim olduğunu anlamış. Bunları bir daha yazma diye beni uyardı. Yazıların çok güzel, yazmaya devam et ama böyle şiir yazma dedi. Ben yıllar sonra onun ne demek istediğini anlayabildim."

Medyada yaşanan değişimin analizi…

Türkiye’de medya son 50 yıllık tarihinde her zaman etkin bir güç oldu. İktidarlar ile işbirliği yaptığı gibi iktidar devirmede de rol oynadı. Köşe yazarları, toplumun kanaat önderleri gibi davrandılar. Ankara kulislerinin etkili isimleri, çoğu zaman, gazete köşelerinden güç aldı. Ancak günümüzde medya dünyanın her yerinde olduğu gibi zayıflıyor.

“Kılıçdaroğlu Alevidir seçilemez” diyenler…

CHP içindeki ve etrafındaki bazı çevreler, Kılıçdaroğlu’nun 'toplumsal uzlaşma'ya yaptığı vurgulardan, muhafazakar seçmene gösterdiği ilgiden rahatsız. Kutuplaştırıcı, tekleştirici toplum mühendisliğine meraklı bir grup; medyada CHP merkezini topa tutan, siyaseti kutuplara çekmeye çabalayan bir eğilim içinde.

Tuhaf bir demokrasi teorisi

Bir sürpriz sayılır mı bilmem ama bazı sosyalistler de Ukrayna’yı işgal eden Putin’i kınamak yerine NATO’yu olayların sorumlusu olarak ilan etti. Bir kısmı açıktan Putin’i destekledi. Egemen bir ülke olan Ukrayna, NATO’ya, Avrupa Birliği’ne üye olmak ya da olmamak hakkına sahip mi değil mi? Rusya’nın işgalini meşru görenler NATO bahanesine sarıldılar.

Sirun Hanım öldü

Güleryüzleri, herkesle dost sıcaklıkları sokağa ayrı bir hava katıyordu. Keğam Usta sabahları çarşıya doğru yürümeyi seviyordu. Çok dinamikti. Bir gün soba borusunu takmak üzere merdivene tırmandığında İpek telaş içinde söylenmişti: “Başına bir şey gelecek inse şu merdivenden hemen…” Alışveriş, Sirun Hanım'ın işiydi. Sirun Hanım'ı merak edip kızında kalmaya başlayan Keğam Usta'ya sordum. “İnşallah iyileşir döner, ben adamızı özledim dönmek istiyorum” cevabını verdi. Kızları umutsuzdu.

Bodrum: Çalışana yatacak yer yok

Yatacak oda kadar bir yerin kirasının aylık 4 bin lira olması, birçok sorunun yanında barınma sorununu beraberinde getiriyor. Yevmiye ile çalışan, emekli maaşıyla veya tek memur maaşıyla yaşamını sürdürmeye çalışanların, bu kiraları vermesi mümkün değil.” Böylesine dengesiz bir tablonun ne gibi sonuçlar yaratacağını öngörmek zor. Tabii bu barınma sorunu Bodrum’a has özel bir sorun değil.

Bodrum’un dört bir yanı Malta eriği

İstanbul’dan Bodrum’a daha önce 350 liralık benzinle gelenler, şimdi 1400 lira tutuyor, dediler. Bodrum çarşısında yürüyorum. Tanıyanlar selam verip, “Bu pahalılık ne olacak?” diye sorup duruyor. “Seçim, zamanında yapılacak mı?” sorusu da öne çıkıyor.

CHP içindeki medyatik muhalefet! Başkanın uçağına başkanın adamları binsin

CHP'ye yakın varsayılan medyanın bir kısmı CHP'den farklı bir ajanda ile hareket ediyor. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” ile ifade ettiği, farklılıkları da kapsayan ittifak siyasetinden hoşlanmayan bir yönelim, bu kesimlerde etkin. İmamoğlu’nun son Karadeniz gezisi üzerine, bu medya organlarında kıyamet koptu.

İmamoğlu: Aday değil neferim!

Peki, bu kadar iddialı bir Doğu Karadeniz gezisi neden yapılıyor? Malum, 'seçilme şansı' anketlerinin biri bitiyor, diğeri başlıyor. İmamoğlu’nu ve Yavaş’ı önde gösteren sonuçlar açıklanıyor. Kamuoyunda “Kılıçdaroğlu seçilemez” propagandası yürütülüyor. Belki bir yol açılabilir ihtimalini elden bırakmak istemiyor da olabilir.

Süleyman Demirel ve Deniz Gezmiş

Aslında solcular açısından da benzer bir durum söz konusu. Sol da Adnan Menderes ve iki arkadaşının idamını göğüslerini gere gere eleştiremiyor. “Ama onların da yaptıklarını unutmamak gerekir” diyerek, darbecileri haklı gören gerekçeler ima etmekten geri durmuyor. Mendereslerin idamının üzerinden 60, Denizlerin idamının üzerinden 50 yıl geçti. Bunca zamana rağmen bu idamların acısını silip atmamız mümkün değil. Her ikisi de hukuksuz ve intikamcı kararlardı.

Denizler 50 yıl önce idam edilmişti

Bizim koğuşa geldiklerinde Deniz benim yatağa uzandı, ayaklarını da yukarıdaki ranzaya bağlı salıncak gibi sallanan ipe taktı. “Oral ne diyorsun, Cumhurbaşkanı Sunay bizim cezayı onaylar mı?” Ben her zamanki iyimserliğimle asılacaklarına ihtimal vermiyordum, “Hayır onaylayamaz. Bütün dünya idama karşı, cesaret edemez” diye cevapladım. O ise “Asacaklar bizi” diyordu.

Diyarbakır seçmeni hangi partiye oy verecek?

HDP bu oyların yüzde 63’ünü almış. AK Parti yüzde 31’le ikinci parti. Üçüncü Saadet yüzde 2. CHP yüzde 1.83’le dördüncü durumda. Üç gün boyunca, şimdi durum nedir, hangi parti ne kadar oy alabilir, sorularına cevap aradım. HDP oylarını biraz daha artırarak korur. AK Parti düşüşte, CHP yükselişte. Siyasi bakımdan duyarlı Diyarbakırlılar 6’lı ittifaka önem veriyor, ancak HDP’nin dışarıda bırakılmasını tepkiyle karşılıyorlar. Son söz; daha henüz seçim ortamına girilmedi.

Diyarbakır Cezaevi’ni müze yapacaktık

Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül askeri darbesinin zulüm odağıydı. Burada tutuklu olan siyasiler, anlatamayacağımız eziyetler, işkenceler çekti. Yıllar geçti aradan, başka bir cezaevinden çıkan mağdur siyasetçi Tayyip Erdoğan başbakan oldu. Diyarbakır Cezaevi’ni müze yapacağını ilan etti. İki gün önce Diyarbakır’daydım.

Diyarbakır: Zerzevan Kalesi’nin ihtişamından perişan Suriçi’ne…

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin korumak isterken canını verdiği dört ayaklı minarenin sokağından Suriçi’ne giriyoruz. Hançepek Mahallesi'ndeyiz. Çatışma öncesi dönemde, Diyarbakır’a kayyum atanmadan önce bu sokağın adı Mıgırdıç Margosyan’dı. Ancak, eski Suriçi yok olup gitmiş. Margosyan sokağı da kalmamış. Sokağın gerilerinde bombalanarak yıkıntı haline gelmiş evlerin duvarlarını görüyoruz. Bir kısmı gecekondu, bir kısmı tarihi taş ev olan Surp Giragos Kilisesi'nin yanındaki sokak, geniş bir bulvara dönüşmüş.

Pandeminin ardından Diyarbakır

Kanlı bir süreç yaşandı. Güvenlik güçleri en kıymetli elemanlarını kaybederken, buralarda eline silah verilen yüzlerce genç hayatını kaybetti. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi de bu çatışma ortamında dört ayaklı minareyi korumaya çalışırken başına isabet eden bir kurşunla yitirdik. Suriçi de nasibini alanlardandı.. Tarihi bölge yandı, yıkıldı. Belli bir tamir sürecinin ardından Suriçi yeniden açıldı. Şimdi Diyarbakır’dayım.

Adalet Bakanlığı’nın açıklaması… İHD’nin talepleri

Türkiye’deki hapishanelerin Türkiye’de faaliyet yürüten insan hakları örgütleri tarafından ziyaret edilerek incelenmesine Adalet Bakanlığı izin vermiyor. Bakanlık içeride faaliyet gösteren insan hakları kuruluşlarına kapattığı cezaevlerinin sanki dışarıdakilere açık olduğu izlenimini veriyor. Bakanlığa göre; Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) tarafından ziyaret edilerek denetleniyor. Bunun da yeterli olduğu belirtiliyor. Halbuki cezaevlerini ziyaret eden CPT temsilcisinin 2016 yılı raporunun açıklanmasına hükümet izin vermemiştir. Ocak 2021’de CPT’nin Türkiye ziyaretinden sonra hazırladığı rapor hâlâ açıklanmamıştır.

Cezaevlerini unutmamak gerek

İşkencecilere arka çıkan, kollayan bir tavır içine girilince alt kadrolar cesaretlendi. Son iki yılda gözle görülür bir artış söz konusu.” Mazlum-Der Genel Koordinatörü Nuri Yılmaz’a sordum: “İşkence yaygınlaşıyor mu?” “Öyle oluyor diyebilirim. Karakollarda onlara göre kötü muamele bize göre işkence artıyor. Kötü muamele denilerek işkence suçu basitleştirilmiş oluyor. Böylece suç işleyen kamu görevlisini koruyup kollayan bir mekanizma işliyor. Tabii cezaevlerinde neler oluyor tam bilemiyoruz."

Babacan’ı yuhalamak… ve ODTÜ’lü olmak

Peki sosyalistten demokrat oldu mu? Ya da olmadıysa neden olmadı? Yüzde 50+1 gereken bir seçim sistemi söz konusu. Daha önce yüzde 50 oy alan iktidar partisinden kopuşlar var. İktidar partisinin çoğunluğu kaybetmesi, ancak bu kopuşlarla mümkün olabilir. Üstelik kopanlar partide etkisi olan isimler.

HDP’nin PKK’yla ilişkisi

Kürt meselesi silahtan arındırılmalı ve siyaset alanında konuşulan, tartışılan bir mesele haline dönüşmeli. HDP bu açıdan bir seçenek. Kürtler, özellikle Türkiye Kürtleri, silahın susmasını, siyasetin konuşmasını istiyorlar. HDP’ye ısrarla destek vermeleri ve sahip çıkmaları, bunun için. Yasal, meşru seçeneğin ayakta kalması, çözüm için olmazsa olmaz.

6’lı ittifak neden bozulmaz?

Ekonomi önemli. Önümüzdeki seçimlerde, artan yoksullaşma, hayat pahalılığı, etkili olacak. Bunu şimdiden gözleyebiliyoruz. Bununla birlikte, “Seçmen yalnızca cebine bakar” demek, seçmeni küçümseyici bir yaklaşım olur. Örneğin 2019 yerel seçimlerinde en çok belirleyici olan konu herhalde ekonomi değildi. Büyük şehirlerdeki kitleler, yönetim tarzına dair genel bir uyarı yapmak istediler.