Oral Çalışlar
İran felaketi; kadınlar ve İslamiyet
İran örneğine, İslam dünyasının da büyük bir hüzünle baktığını düşünüyorum. İran zengin petrol yataklarına, ekonomiyi çevirebilecek doğal kaynaklara sahip bir ülke olmasına rağmen, hayat tarzına sürekli müdahale edilen halk, yoksulluk içinde. Dikkat çekici noktalardan birisi de mollaların insanların eğlenmesine, dünyadan zevk almasına engel olmaları. İçine kapanık bir mutsuz insanlar ülkesi yaratmaya çalışıyorlar.
Yaşar Kemal’in anısına
Yaşar Kemal, yazarlığının yanında bir eylemciydi. 1980’ler 90’larda, Türkiye büyük alt üst oluşlar yaşadı. Bu dönemde yazılarıyla, duruşuyla en etkili isim Yaşar Kemal’di. 2000 yılının sonu İsviçre’de bir toplantıdayım. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 20 cezaevinde süren “ölüm oruçları” için tutuklu ve mahkumlarla görüşme isteğimizi kabul etmişti. En kısa yoldan döndüm. Yaşar Abi'nin Menekşe Basınköy'deki evinde Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli, Mehmet Bekaroğlu ve avukat Enver Nalbant’a katıldım.
Muhalefet, karamsarlığı aşarak ilerliyor…
Toplum yeni bir arayış içinde. Genç nüfus, seçimlerin kaderini etkileyecek kadar dünyayı farklı okuyor. Muhalefet değişik kollardan bir araya gelerek yeni bir uzlaşma zemini oluşturdu. Toplumlar refah ve demokrasinin hayatlarını zenginleştirdiğinin bilincinde. İnsanlığın beklentileri yükseldi. Daha iyi hayatlar için bir heyecan görüyoruz.
‘Beş Benzemez’ geride kaldı! Artık ortak program zamanı…
Buna ancak değişik eğilimleri kapsayan bir uzlaşma modeli merhem olabilir. Zaten bu uzlaşma 2019 yerel seçimlerinde sonuç verdi. Uzlaşma, ideal olanı değil, mümkün olanı yapabilmeyi sağlar. Bismarck, “Siyaset, mümkün olanın sanatıdır” der. Gerçekten de 6’lı masa içindeki değişik çıkışlara, bazı konularda değişik tepkilere bakarak, sürekli bir mükemmellik sorgulamasına gitmek, siyasetin doğasına aykırı.
Elia Kazan’ın şehri Kayseri’de
Yıllara meydan okuyan çan kulesi yerli yerinde duruyor. Ancak dibine betonarme bir ahır daha inşa edilmiş. Kilisenin duvar resimlerinden hemen hiç bir şey kalmamış gibi. Diğer bir kiliseye gittiğimizde, köylüler bir ineği kilise binasının içine sokmaya çalışıyorlardı.”
İran’da rejimin sonu geldi mi?
İran'ın içinde isyan, 'sanki durgunlaştı' dediğimiz her an yeni bir eylem dalgasıyla daha güçlü bir biçimde geri dönüyor. İran’daki isyanın bu kez toplumsal gruplara, etnik topluluklara yayıldığı görülüyor. Kürt kentlerindeki eylemler her zamankinden daha yoğun ve daha kararlı. Beluciler her cuma namazı sonrası eylem yapıyor.
Messi’ye yazık mı oluyor?
Messi ve arkadaşları kötü bir başlangıç yaptı. Suudi Arabistan karşısında beklenmedik bir yenilgi yaşadılar. Tabii her şey bitmiş değil. Önlerinde iki maçları daha var. Ancak bu oyunla kupa gelmez. 1986’dan bu yana kupa umudu taşıyan Arjantin’de keyifler kaçmış durumda.
Sınırın ötesine geçmek ve muhalefet etmek
Son hava operasyonunun ardından, sessiz kalan veya harekata sıcak bakan bir muhalefet görüntüsü ortaya çıktı. CHP, son yapılan oylamada yurtdışına askeri birlik göndermek için hükümete yetki veren tasarıyı reddetmişti. CHP bu tutumunu devam ettirebilecek mi?
Nasıl bir lider?
Günümüzde ise daha yatay ve ortak çalışmaya dayalı bir liderlik anlayışı ağırlık kazanıyor. Türkiye, iki arada bir derede durumuyla dikkat çekiyor. “Yumruğunu masaya vuran” lider de var, derdini, idare etme biçimini daha sakin yollarla anlatmayı tercih eden lider de…
Akşener, Kılıçdaroğlu’nu engellemek mi istiyor?
Kılıçdaroğlu’nun HDP ile daha rahat ilişki kurabilmesinin koşulları oluşuyor. Bu açıdan da Akşener’in eli zayıflıyor. Akşener, Kılıçdaroğlu’nu veto edebilir mi? Bu giderek zorlaşıyor. Bir “olmaz” cephesi kurmak, şu saatten sonra pek kolay görünmüyor.
Beyoğlu’nda patlayan bomba
Bombalar patlayınca yüzler Suriye’ye dönüyor. Tepkiler, Amerika’ya yöneliyor. Amerikan düşmanlığı bir siyaset malzemesine dönüşüyor. İşin asıl yönü unutuluyor ve sorunun kaynağını Amerika’ya indirgeyen yorumlar yapılıyor. Amerika ile tehlikeli ve riskli bir gerilim içine giriliyor. Unutmayalım: Türkiye, Suriyeli Kürtlerle iyi ilişkiler kurduğu dönemde, bölgede daha etkiliydi. Dış politikası daha kuvvetliydi. Amerika ve Rusya bu meselede Türkiye ile ters düşmüyordu.
Kızılcık Şerbeti: Farklı hayatların karşılaşması…
Dünyaya farklı pencerelerden bakan iki ailenin çelişmelerle dolu yolculuğu, usta bir senaristin ve yönetmenin elinde, hayatımızın kırılma noktalarını önümüze seriyor. TV dizilerinin o kadar da meraklısı değilim. Ama bizim evde olsun, sokakta olsun diziler hayatımızın önemli bir parçası olmayı sürdürüyor. Kızılcık Şerbeti dizisinin tanıtım videoları ilgimi çekti. Toplumsal fay hatlarını içeren çelişmeleri gündeme getireceği belli oluyordu.
‘Mala davara zararı var mı?’
Dağlarda göçebe hayatı yaşayan insanların şehirle, köyle karşılaşmasının ilginç anları, kültürel farklılıkların yarattığı mizah öyküleriydi bunlar. Babam bu öyküleri anlatırken merakla dinlerdim. Neden bunları o zaman kaleme almadım, bir kenara yazmadım diye hayıflanıyorum. Yine de bazıları hatırımda kalmış. Hatırladıklarımı Tarsus kitabıma koydum. Bazılarını da kardeşlerime soruyorum. Bu meseli çok severim.
Kleopatra bahane Tarsus şahane
Bu festivalde herkesin emeği var. Festivalin ana teması Kleopatra. Tarihin bu güçlü kadını, o zaman şehrin ortasından geçen Knidos Nehri üzerinde, altın yaldızlı gemisinde Antonious’u ağırlamıştı. Büyük aşkları ile ünlenen, Kleopatra’nın da kenti Tarsus. Kleopatra kapısının altında bisikletle geçer okula giderdik. Kimliğim bu kentte şekillendi. Tarsus, çok kimlikli özelliğini hep korudu.
İsyan marşı: Baraye Azadi…
Mahsa Amini, “kıyafet yasağı”na uymadığı gerekçesiyle 13 Eylül’de gözaltına alındı. Karakolda hayatını kaybetti. Ölümü üzerine başlayan protesto; kendi türküsünü, kendi marşını, kendi isyan şarkısını yarattı. İngiliz rock grubu Coldplay’in Arjantin konserinde çaldığı şarkı bir anda dünyanın ilgisini çekti. Aktris Gülşifte Ferahani tarafından söylenen ve Şervin Hacıpur tarafından yazılan şarkının klibi 81 ülkede, 3 bin 400 sinemada gösterildi.
Muhalefete muhalefet edenler
CHP ile sol aydınlar arasında yıllardır gözlemlediğim bir ilişkiyi paylaşmak istiyorum… 1973 Genel Seçimleri’nde, Ecevit, askeri müdahaleye karşı çıkarak, CHP’yi devletçi niteliğinden sıyırmayı amaçladı. “Halkçı” bir çizgi tutturmak için çabaladı. Toplumun değişik kesimlerinde umutlar yarattı. “İrtica” tehdidinin siyasetteki karşılığı olarak gösterilen Erbakan’ın Milli Selamet Partisi ile koalisyon kurdu.
“Ben bilirim halk bilmez” sendromu
Galiba artık bu “ben bilirim halk bilmez” bilgiçliğinden vazgeçmeliyiz. Bizler enflasyon nedeniyle yoksullaştığımızı göreceğiz, halk görmeyecek? Onun hayatının daha zorlaştığı ortada. Böyle bir şey mümkün olabilir mi ki? Tabii ki her toplumun, yoksul olsun zengin olsun en önemli meselesi daha rahat bir yaşamdır. Siyasetin en önemli başarı ölçütü de toplumun refahını sağlayıp sağlayamamasıdır.
‘En büyük değişimi CHP geçirdi’
TRT’nin Kürtçe yayın yapmasına en çok karşı çıkan Baykal CHP’siydi. Ne kadar demokrasi karşıtı, özgürlük karşıtı pozisyon varsa hepsi CHP’nin ajandasından çıkıp siyaset sahnesinde boy gösteriyordu. Saflar değişti. Son 10-15 yıldır Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde ciddi bir değişim yaşanıyor. Şimdi roller tamamen değişti. Uyum yasalarını CHP savunuyor. AB üyeliğini, Kürt sorununun çözümü için diyaloğu getiren de CHP. Birçok konuda özgürlükçü, demokrat bir siyaset izliyor.
CHP’nin ve İYİ Parti’nin şahinleri
Bunların çoğunluğu, CHP’li değil. “Kibar solcular” diyebiliriz… Ulusalcı çizgi... “Gericiliği” yenmek gerektiğini söylüyorlar. Cumhuriyet’in temeli olarak varsaydıkları “katı laikçi” çizgiyi bırakmak istemiyorlar. İYİ Parti içinde ve çevresinde, bazı simetrik sıkıntılar yaşandığı görülüyor. Ülkücü bir çekirdekle MHP’den ayrılıp yola çıkan Akşener ve çevresi, sert ve muhafazakâr bir geleneğin bazı alışkanlıklarını hâlâ taşıyor.
Özel hatıralarıyla Orhan Pamuk
Deftere “Sakin ol Orhan!” diye yazmış. “Bu yazdıklarım bir gün yayınlanırsa… Bazı yerler, korkular, telaşlar, siyasi öfkeler… Böyle yazarken mutlu olduğum için yazıyorum” diyor. Zor zamanlarda desteğini istediğimde hiç duraksamadı.
Cezaevi kapıları… Galata’da intihar eden genç
Oturdukları lojmandan bir gecede çıkarılmışlardı. Gidecek evleri ve gelirleri yoktu. Ankara’nın Yapracık Mahallesi'nde yaşayan bir yakınlarının yanına sığındılar. Daha sonra da sürekli ev değiştirdiler. Ev hanımı olan annesi bir dershanede çalışmaya başladı. O zaman kardeşleri 11 ve 5 yaşındaydı.
Raif Türk’ü kaybettik… Yüz yüze vedalaşamadık
Telefonda sesi kesik kesik geliyordu. Nefes almakta ve konuşmakta zorluk çekiyordu. “Oralcığım seni 15 Eylül’de yaptırdığım okulun açılışına bekliyorum. Hem okulu görürsün hem de muhabbet ederiz.” Çok sevindim. “Tabii Raifciğim, seni de özledim gelirim” dedim. Ancak bir haberleşme sorunu yüzünden açılışa gidemedim. Önümüzdeki günlerde gitmek üzere hazırlık yapıyordum. Onun ölüm haberi geldi. Çok üzgünüm. Şimdilik onunla ve okuluyla ilgili kısa süre önce yazdıklarımı paylaşıyorum.
Muhalefetin yumuşak karnı…
6’lı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı belirleme noktasında da bir karara yaklaştığı söylenebilir. Ortak aday da belirlenebilirse yeni bir tablo ortaya çıkacak. Bu gelişmelere rağmen işin gerçeği karamsarlar ikna olmadılar. Zaman zaman beklediklerinin aksine ittifak yürüyünce, “Bir bakalım” diyerek hafif silkiniyorlar. “Bu halka güvenilmez ama neyse bakalım” diyerek şüpheli gözlerle gelişmeleri izliyorlar.
54 yıl önce birbirimizin düşmanıydık…
Silahların çekildiği bir dönemin başlangıcı. 54 yıl öncesinden söz ediyorum… Ramiz Ongun’la ilk karşılaşmamız. Geçmişi konuştuk. Büyük acılara mal olmuş bir geçmiş. Aydınlanmayı bekleyen karanlık olaylar. Yaşadıklarımızı gözden geçirdik. Akşam 20.00’de oturduğumuz masadan saat 24.00’te kalktık. Ramiz, Türkeş’ten sonra 3 kez MHP Genel Başkanlığı için Bahçeli’yle yarışmış. Şimdi DEVA Partisi’nde. DEVA yeni bir parti. Barışçı, ötekileştirmeyi reddeden, uzlaşmacı bir parti. Ramiz, geçmişin zıddı sayılabilecek bir partide siyaset yapıyor.
‘Artist’ Rus Çarı’na boyun eğmedi, dünyanın kaderi mi değişiyor?
Ukrayna’nın işgaliyle Rusya’nın içine düştüğü durum, ABD’nin Vietnam’daki durumunu hatırlatıyor. Ukrayna’nın direnişi dünyanın kaderini de etkileyecek sonuçlar doğurmaya aday. Bu Rus saldırısı nedeniyle dünya ikiye bölündü. Büyük (ve otoriter) Asya ülkelerinin çoğu, Rusya’nın yanında saf tuttu. Batı dünyası ise Ukrayna’nın. Putin, Zelenskiy’i yıksaydı, yerine kendisine bağlı kukla bir otoriter rejim kuracaktı. Olmadı.
Sünni ‘fetvası’yla Alevilik tanımlanamaz
Bu mesele bir topluluk hakkı meselesi. Toplumun herhangi bir kesimi (sayıları kaç olursa olsun) diyorsa ki “Burası benim ibadethanemdir”, devlet bunu kabullenmek zorunda. O topluluğun ihtiyaçlarına uygun çözüm yolları üretmek, onların ibadetlerini rahatça yapabilmeleri için destek vermek zorunda. Bahçeli’nin çıkışı, çözümün önünü açabilecek bir yaklaşım içeriyor. Bütün mesele bu kez konuyu Sünni fetvasının egemenlik alanından çıkarabilmek.
Tarsuslular Mersinliler Adanalılar…
İncil’de Hz. İsa’nın en ünlü havarisi St. Paul gezilerine “Ben Tarsuslu bir Yahudi’nin oğluyum” diye başlar. Milyarlarca Hıristiyan’ın her gün okuyup dualar ettiği kutsal kitap İncil’de Tarsuslu bir din önderinden söz ediliyor. Tarsus’un il olması sırf bu özelliğiyle bile ülkemize çok şeyler katabilir. Türkiye’de ilk elektrik santralının yüz yıl önce kurulduğu bu şehirde sokaklar yüz yıl önce geceleri aydınlatılıyordu.
Bunlar muhalifse vay halimize
Kılıçdaroğlu’nun, bu çıkışı yapmasının temel nedeni muhafazakar çevrelerdeki endişeler. “İktidar değiştiğinde ya eski yasakçı zihniyet hortlarsa, bazı alanlarda elde ettiğimiz imkanları kaybedersek” diyorlar. Gerçekten de laik çevrelerde az da olsa bazı rövanşist eğilimleri görebiliyoruz. Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı kutuplaşmayı, gerilimleri aşmayı hedefliyor. Muhalif medyadaki tepkisel havaya bakınca CHP liderinin çıkışı iyice anlamlı hale geliyor.
PKK karşıtı Kürtlerin duruşu…
Kürt hareketi açısından yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Kürt siyasetçiler şimdiye kadar PKK’nın Türkiye’de şiddeti devam ettirmesini onaylamamakla beraber PKK ile tartışmaya girmiyor, geri çekiliyorlardı. Bu kez farklı oldu. Özellikle Kürt seçmenlerin, hatta geniş bir Türk seçmen kitlesinin de sempatiyle baktığı Demirtaş’ın bu duruşu, Kürt hareketinin içindeki huzursuzluğu, arayışları göstermesi bakımından ciddiye alınmalıdır.
Mersin: Umut ve endişe iç içe…
Doğup büyüdüğüm topraklarda. İstanbul’dan fırtına ve yağmur haberleri gelirken, burada Akdeniz’ın ılık sularında insanlar denizin keyfini çıkarıyor. Bu şehir insana umut aşılayacak kadar dinamik ve canlı. Çok farklı kültürlerin, geleneklerin, milliyetlerin barış içinde yaşadığı bir huzur kenti. Lojistik Fuarı’ndayız. Başarılı genç iş insanı dostumuz Latif Şimşek’in davetiyle geldiğimiz kentte önce Lojistik Fuarı’nı ziyaret ettik. Bir aile mesleği olan lojistik alanına yenilikler yaparak katkıda bulunmak isteyen Latif, bu fuara Türkiye’nin en hafif tankerini üretmenin heyecanıyla katılıyordu. “LTF Treyler” firması da onun yeni atılımlarındandı.