Oral Çalışlar
Jakaranda Çukurova’da çiçek açıyor
Adana İşkadınları Derneği Başkanı Berman Mantı, “Jakaranda, biz kadınların da simgesi. Onun kokusunu, renklerini kullanarak parfümler üreteceğiz” diyor. Başkan Soner Çetin, birincisini gerçekleştirdikleri Jakaranda Festivali'ni kalıcı hale getirmeye kararlı. "Kentimizin sembolü Jakaranda olacak, bu bir marka haline gelecek, ağaçları çoğaltacağız" diyor.
Nazım Hikmet’in Aziz Nesin’e nasihati
Aziz Nesin, Nazım Hikmet’le şiir konusunda neler konuşmuştu? Gülerek anlattı: “1951'deki açlık grevi sırasında Nazım Hikmet’i İstanbul’a hastaneye getirmişlerdi. Ziyaretine gittim. O sırada şiirlerimi takma isimle yazıyordum. Şiirlerin benim olduğunu anlamış. Bunları bir daha yazma diye beni uyardı. Yazıların çok güzel, yazmaya devam et ama böyle şiir yazma dedi. Ben yıllar sonra onun ne demek istediğini anlayabildim."
Medyada yaşanan değişimin analizi…
Türkiye’de medya son 50 yıllık tarihinde her zaman etkin bir güç oldu. İktidarlar ile işbirliği yaptığı gibi iktidar devirmede de rol oynadı. Köşe yazarları, toplumun kanaat önderleri gibi davrandılar. Ankara kulislerinin etkili isimleri, çoğu zaman, gazete köşelerinden güç aldı. Ancak günümüzde medya dünyanın her yerinde olduğu gibi zayıflıyor.
“Kılıçdaroğlu Alevidir seçilemez” diyenler…
CHP içindeki ve etrafındaki bazı çevreler, Kılıçdaroğlu’nun 'toplumsal uzlaşma'ya yaptığı vurgulardan, muhafazakar seçmene gösterdiği ilgiden rahatsız. Kutuplaştırıcı, tekleştirici toplum mühendisliğine meraklı bir grup; medyada CHP merkezini topa tutan, siyaseti kutuplara çekmeye çabalayan bir eğilim içinde.
Tuhaf bir demokrasi teorisi
Bir sürpriz sayılır mı bilmem ama bazı sosyalistler de Ukrayna’yı işgal eden Putin’i kınamak yerine NATO’yu olayların sorumlusu olarak ilan etti. Bir kısmı açıktan Putin’i destekledi. Egemen bir ülke olan Ukrayna, NATO’ya, Avrupa Birliği’ne üye olmak ya da olmamak hakkına sahip mi değil mi? Rusya’nın işgalini meşru görenler NATO bahanesine sarıldılar.
Sirun Hanım öldü
Güleryüzleri, herkesle dost sıcaklıkları sokağa ayrı bir hava katıyordu. Keğam Usta sabahları çarşıya doğru yürümeyi seviyordu. Çok dinamikti. Bir gün soba borusunu takmak üzere merdivene tırmandığında İpek telaş içinde söylenmişti: “Başına bir şey gelecek inse şu merdivenden hemen…” Alışveriş, Sirun Hanım'ın işiydi. Sirun Hanım'ı merak edip kızında kalmaya başlayan Keğam Usta'ya sordum. “İnşallah iyileşir döner, ben adamızı özledim dönmek istiyorum” cevabını verdi. Kızları umutsuzdu.
Bodrum: Çalışana yatacak yer yok
Yatacak oda kadar bir yerin kirasının aylık 4 bin lira olması, birçok sorunun yanında barınma sorununu beraberinde getiriyor. Yevmiye ile çalışan, emekli maaşıyla veya tek memur maaşıyla yaşamını sürdürmeye çalışanların, bu kiraları vermesi mümkün değil.” Böylesine dengesiz bir tablonun ne gibi sonuçlar yaratacağını öngörmek zor. Tabii bu barınma sorunu Bodrum’a has özel bir sorun değil.
Bodrum’un dört bir yanı Malta eriği
İstanbul’dan Bodrum’a daha önce 350 liralık benzinle gelenler, şimdi 1400 lira tutuyor, dediler. Bodrum çarşısında yürüyorum. Tanıyanlar selam verip, “Bu pahalılık ne olacak?” diye sorup duruyor. “Seçim, zamanında yapılacak mı?” sorusu da öne çıkıyor.
CHP içindeki medyatik muhalefet! Başkanın uçağına başkanın adamları binsin
CHP'ye yakın varsayılan medyanın bir kısmı CHP'den farklı bir ajanda ile hareket ediyor. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” ile ifade ettiği, farklılıkları da kapsayan ittifak siyasetinden hoşlanmayan bir yönelim, bu kesimlerde etkin. İmamoğlu’nun son Karadeniz gezisi üzerine, bu medya organlarında kıyamet koptu.
İmamoğlu: Aday değil neferim!
Peki, bu kadar iddialı bir Doğu Karadeniz gezisi neden yapılıyor? Malum, 'seçilme şansı' anketlerinin biri bitiyor, diğeri başlıyor. İmamoğlu’nu ve Yavaş’ı önde gösteren sonuçlar açıklanıyor. Kamuoyunda “Kılıçdaroğlu seçilemez” propagandası yürütülüyor. Belki bir yol açılabilir ihtimalini elden bırakmak istemiyor da olabilir.
Süleyman Demirel ve Deniz Gezmiş
Aslında solcular açısından da benzer bir durum söz konusu. Sol da Adnan Menderes ve iki arkadaşının idamını göğüslerini gere gere eleştiremiyor. “Ama onların da yaptıklarını unutmamak gerekir” diyerek, darbecileri haklı gören gerekçeler ima etmekten geri durmuyor. Mendereslerin idamının üzerinden 60, Denizlerin idamının üzerinden 50 yıl geçti. Bunca zamana rağmen bu idamların acısını silip atmamız mümkün değil. Her ikisi de hukuksuz ve intikamcı kararlardı.
Denizler 50 yıl önce idam edilmişti
Bizim koğuşa geldiklerinde Deniz benim yatağa uzandı, ayaklarını da yukarıdaki ranzaya bağlı salıncak gibi sallanan ipe taktı. “Oral ne diyorsun, Cumhurbaşkanı Sunay bizim cezayı onaylar mı?” Ben her zamanki iyimserliğimle asılacaklarına ihtimal vermiyordum, “Hayır onaylayamaz. Bütün dünya idama karşı, cesaret edemez” diye cevapladım. O ise “Asacaklar bizi” diyordu.
Diyarbakır seçmeni hangi partiye oy verecek?
HDP bu oyların yüzde 63’ünü almış. AK Parti yüzde 31’le ikinci parti. Üçüncü Saadet yüzde 2. CHP yüzde 1.83’le dördüncü durumda. Üç gün boyunca, şimdi durum nedir, hangi parti ne kadar oy alabilir, sorularına cevap aradım. HDP oylarını biraz daha artırarak korur. AK Parti düşüşte, CHP yükselişte. Siyasi bakımdan duyarlı Diyarbakırlılar 6’lı ittifaka önem veriyor, ancak HDP’nin dışarıda bırakılmasını tepkiyle karşılıyorlar. Son söz; daha henüz seçim ortamına girilmedi.
Diyarbakır Cezaevi’ni müze yapacaktık
Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül askeri darbesinin zulüm odağıydı. Burada tutuklu olan siyasiler, anlatamayacağımız eziyetler, işkenceler çekti. Yıllar geçti aradan, başka bir cezaevinden çıkan mağdur siyasetçi Tayyip Erdoğan başbakan oldu. Diyarbakır Cezaevi’ni müze yapacağını ilan etti. İki gün önce Diyarbakır’daydım.
Diyarbakır: Zerzevan Kalesi’nin ihtişamından perişan Suriçi’ne…
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin korumak isterken canını verdiği dört ayaklı minarenin sokağından Suriçi’ne giriyoruz. Hançepek Mahallesi'ndeyiz. Çatışma öncesi dönemde, Diyarbakır’a kayyum atanmadan önce bu sokağın adı Mıgırdıç Margosyan’dı. Ancak, eski Suriçi yok olup gitmiş. Margosyan sokağı da kalmamış. Sokağın gerilerinde bombalanarak yıkıntı haline gelmiş evlerin duvarlarını görüyoruz. Bir kısmı gecekondu, bir kısmı tarihi taş ev olan Surp Giragos Kilisesi'nin yanındaki sokak, geniş bir bulvara dönüşmüş.
Pandeminin ardından Diyarbakır
Kanlı bir süreç yaşandı. Güvenlik güçleri en kıymetli elemanlarını kaybederken, buralarda eline silah verilen yüzlerce genç hayatını kaybetti. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi de bu çatışma ortamında dört ayaklı minareyi korumaya çalışırken başına isabet eden bir kurşunla yitirdik. Suriçi de nasibini alanlardandı.. Tarihi bölge yandı, yıkıldı. Belli bir tamir sürecinin ardından Suriçi yeniden açıldı. Şimdi Diyarbakır’dayım.
Adalet Bakanlığı’nın açıklaması… İHD’nin talepleri
Türkiye’deki hapishanelerin Türkiye’de faaliyet yürüten insan hakları örgütleri tarafından ziyaret edilerek incelenmesine Adalet Bakanlığı izin vermiyor. Bakanlık içeride faaliyet gösteren insan hakları kuruluşlarına kapattığı cezaevlerinin sanki dışarıdakilere açık olduğu izlenimini veriyor. Bakanlığa göre; Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) tarafından ziyaret edilerek denetleniyor. Bunun da yeterli olduğu belirtiliyor. Halbuki cezaevlerini ziyaret eden CPT temsilcisinin 2016 yılı raporunun açıklanmasına hükümet izin vermemiştir. Ocak 2021’de CPT’nin Türkiye ziyaretinden sonra hazırladığı rapor hâlâ açıklanmamıştır.
Cezaevlerini unutmamak gerek
İşkencecilere arka çıkan, kollayan bir tavır içine girilince alt kadrolar cesaretlendi. Son iki yılda gözle görülür bir artış söz konusu.” Mazlum-Der Genel Koordinatörü Nuri Yılmaz’a sordum: “İşkence yaygınlaşıyor mu?” “Öyle oluyor diyebilirim. Karakollarda onlara göre kötü muamele bize göre işkence artıyor. Kötü muamele denilerek işkence suçu basitleştirilmiş oluyor. Böylece suç işleyen kamu görevlisini koruyup kollayan bir mekanizma işliyor. Tabii cezaevlerinde neler oluyor tam bilemiyoruz."
Babacan’ı yuhalamak… ve ODTÜ’lü olmak
Peki sosyalistten demokrat oldu mu? Ya da olmadıysa neden olmadı? Yüzde 50+1 gereken bir seçim sistemi söz konusu. Daha önce yüzde 50 oy alan iktidar partisinden kopuşlar var. İktidar partisinin çoğunluğu kaybetmesi, ancak bu kopuşlarla mümkün olabilir. Üstelik kopanlar partide etkisi olan isimler.
HDP’nin PKK’yla ilişkisi
Kürt meselesi silahtan arındırılmalı ve siyaset alanında konuşulan, tartışılan bir mesele haline dönüşmeli. HDP bu açıdan bir seçenek. Kürtler, özellikle Türkiye Kürtleri, silahın susmasını, siyasetin konuşmasını istiyorlar. HDP’ye ısrarla destek vermeleri ve sahip çıkmaları, bunun için. Yasal, meşru seçeneğin ayakta kalması, çözüm için olmazsa olmaz.
6’lı ittifak neden bozulmaz?
Ekonomi önemli. Önümüzdeki seçimlerde, artan yoksullaşma, hayat pahalılığı, etkili olacak. Bunu şimdiden gözleyebiliyoruz. Bununla birlikte, “Seçmen yalnızca cebine bakar” demek, seçmeni küçümseyici bir yaklaşım olur. Örneğin 2019 yerel seçimlerinde en çok belirleyici olan konu herhalde ekonomi değildi. Büyük şehirlerdeki kitleler, yönetim tarzına dair genel bir uyarı yapmak istediler.
İslamcılık nereye?
Din ve inanç istismarının yol açtığı sonuçları, İslami kesimdeki duyarlı insanlar, bizzat içeriden yaşıyor ve dayanılmaz buluyorlar: “Ama asıl sorunu Türkiye’deki İslamcıların değer üretmemesi, ürettiği kadarını da iktidarı pekiştirmek için kullanmakta hiç sakınca görmemesi olarak özetlemek gerekir.” İslami kesimdeki toplum mühendisliğinin ve din istismarının yol açtığı yozlaşmayı ve anlam kaybını tartışmaya daha yeni başlıyoruz.
Beyoğlu’nu Araplar mı bastı?
Gerçekten de Türkiye’ye gelen turistler içinde Ortadoğu ülkelerinden gelenler çoğunluğu oluşturuyor. Hepsine toptan “Araplar” dense de içlerinde İranlılar, Kürtler, Türkmenler, Filistinliler gibi değişik milliyetler bulunuyor. Bir de savaşla birlikte turist sıfatıyla gelenler var. Ruslar Putin’den, Ukraynalılar işgalden kaçıp geliyor. Rus ve Ukraynalılara lüks kafelerde, restoranlarda daha çok rastlıyoruz.
CHP, tarihindeki en büyük savrulmayı mı yaşıyor?
Kılıçdaroğlu, betonlaşmış, demokrasiden uzaklaşmış yapıyla uzun bir hesaplaşma arayışına girdi. Partinin kilit noktalarındaki tutucu devletçi isimler birer ikişer değişti. Eski zihniyetin hakimiyeti giderek azaldı. Kürt meselesi, diğer partilerle ittifaka yönelik yeni bir dil arayışı, muhafazakâr seçmene güven vermeye gayret eden birlikçi denemeler öne çıktı. Tabii Kılıçdaroğlu bir günde bu noktaya gelmedi. Tereddütleri, kararsızlıkları, cesaretsizlikleri…
Hançepekli, Heredanlı, Anadolulu Mıgırdıç Margosyan
Her yanından sular fışkıran köyün adı şimdi olmuş Kırkpınar. Mıgırdıç, Anadolulu. Bu toprakların acıları içinde yetişmiş, önemli bir yazar. Güçlü kalemi olan bir aydın. Onun öyküleri, denemeleri, yazıları, bir toplumun, yaşadığımız toprakların görmediğimiz, göremediğimiz gerçekleriyle bizi yüzleştiriyor. O Anadolu’nun sıradan insanlarını anlatırken, Diyarbakır Suriçi’ndeki yandaki Yahudi mahallesini öğrenirken, bir yakın tarih okuması yapıyoruz.
Taşların altında Yahudi aramak, bulamazsan NATO
Kaplan’ın tanımlaması sayesinde, dünyadaki her türlü kötülük, basit formüllerle açıklanabiliyor: Yahudiler, İngilizler ve onların birlikte kurdukları NATO. Türkiye’ye yönelik komploların arkasında da NATO var: “Bütün darbeler NATO tarafından yapılmıştır ve NATO darbeleri laiklik ve irticayı önlemek adına yapılmıştır.”
Aydın Engin ve İlhan Selçuk..
Aydın, bir tiyatro oyuncusu ciddiyetiyle anlatmaya başladı: “İlhan abi, bu yeni program, köşe yazısı yazma programı. Belli başlı verileri veriyorsun, senin yerine yazıyı o yazıyor.” İlhan Abi heyecanlandı, “Nasıl yani?” Aydın, ayağa kalktı: “Abi, örneğin İlhan Selçuk yazısı yazmak istersen, “cumhuriyet”, “aydınlanma”, “Atatürk”, “milli mücadele”, “laiklik” gibi temel sözcükleri veriyorsun, bu program sana kısa süre sonra bir İlhan Selçuk yazısı çıkarıyor.” İlhan Abi inanmış gibi yaptı. Sonra gülmeye başladı.
Aydın Engin
O telefonun başına geçti. Biz de paralelden Aydın’ın Oya ile konuşmasını dinlemeye durduk. Aydın “Bak Oya bu gece Beyoğlu’na gidip hard bir gece yaşayacağım beni bekleme…” dediğinde Oya’dan gelen cevap kısa ve netti: “Sen yine kime poz yapmak için böyle konuşuyorsun, paralel telefonda kim var?”
Aydın Engin
Aydın ve ben, 28 Şubat döneminde, Cumhuriyet'in sivri isimleriydik. 28 Şubatçılar, gazeteden atılmamızı istemişlerdi. İlhan Selçuk bunu geri çevirmişti. Aydın, dünya tatlısı esprili bir adamdır. Onunla çalışmak eğlencelidir. Musa Kart'a, başka gazetenin karikatürünü gösterir, "Senden daha iyi yapmış" der, mizahı başlatırdı. Musa da, bir köşe yazarını okur, "ne güzel yazmış, bizim gazetede böyle biri yok" diyerek karşılık verirdi.
Hayati Yazıcı’dan yargı formülü
Gönül istiyor ki hukuk devletini yeniden benimseyecek adımlar atılsın. Yargıya güven yeniden canlansın. Bu adımlardan ilki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını uygulamak olabilir. Osman Kavala yargılamasında kararın bir ay sonraya bırakılması, bu açıdan bir fırsat olarak değerlendirilebilir.