Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIİslamcılık nereye?

İslamcılık nereye?

Din ve inanç istismarının yol açtığı sonuçları, İslami kesimdeki duyarlı insanlar, bizzat içeriden yaşıyor ve dayanılmaz buluyorlar: “Ama asıl sorunu Türkiye’deki İslamcıların değer üretmemesi, ürettiği kadarını da iktidarı pekiştirmek için kullanmakta hiç sakınca görmemesi olarak özetlemek gerekir.” İslami kesimdeki toplum mühendisliğinin ve din istismarının yol açtığı yozlaşmayı ve anlam kaybını tartışmaya daha yeni başlıyoruz.

Nihal Bengisu Karaca, Habertürk’teki köşesinde, İslamcılığın ülkemizdeki iktidar deneyimini değerlendiriyor. Son günlerde kendilerini ‘tebliğciler’ diye tanımlayan bazı grupların Kadıköy ve Beşiktaş’ta ortaya çıkıp ‘özel yaşam’a müdahale etmeleri, içkili lokantalara girip ‘tebliğ’de bulunmaları yurttaşların tepkisiyle karşılaşmıştı.

Karaca, vatandaşın tepkisini şöyle yorumluyor: “Kamusal alanda dört bir taraf bizzat devlet ve devlet destekli cemaatler, yarı politik yarı dini figürler eliyle durmaksızın saha temizliği yapan din kumkumaları ile dolmuşken, iki adamdan daha ‘bak haram’ gibi laflar duymaya takati kalmadı insanların.”

Nihal Bengisu Karaca bu tepkiselliğin köklerine ilişkin şu saptamalarda bulunuyor: “İslam’ı temsil ettiğini iddia eden bir siyasal iktidar, kendisini eleştiriye kapatır, ülkedeki bütün dindarları da kâh ödül ve ulufe ile kâh zorlama ve dayatma ile kendi çatısı ve hükmü altına hizalama işine soyunur ise sürekli hata yapar; daha kötüsü bütün hata ve noksanlarının İslam’ın ve dindarların sırtına yüklenmesine de rıza göstermiş olur.”

Yozlaşma

Karaca, o geleneğin içinden gelen bir gazeteci. İslami kesimdeki hayal kırıklığını da yozlaşmayı da içeriden gözlemleyebiliyor. Son yıllarda iç siyasetin temel tartışma konusu daha çok otoriterleşme üzerinde yoğunlaşmıştı. Dinin siyaset sahnesinde kullanılması ve bu durumun yol açtığı çelişki ve istismarlar daha az konuşuluyordu.

Din ve inanç istismarının yol açtığı sonuçları, İslami kesimdeki duyarlı insanlar, bizzat içeriden yaşıyor ve dayanılmaz buluyorlar: “Ama asıl sorunu Türkiye’deki İslamcıların değer üretmemesi, ürettiği kadarını da iktidarı pekiştirmek için kullanmakta hiç sakınca görmemesi olarak özetlemek gerekir.” İslami kesimdeki toplum mühendisliğinin ve din istismarının yol açtığı yozlaşmayı ve anlam kaybını tartışmaya daha yeni başlıyoruz.

Öyle görünüyor ki, önümüzdeki dönem bu konu epeyce önem kazanacak ve daha kapsamlı değerlendirmelerin konusu olacak. Karaca, endişelerini şöyle noktalıyor: “…üç Kuran Kursu, beş kadro adına iktidar mekanizması ile iç içe geçildi, gücün maşası olmaya gönül indirildi, ‘iktidarda olanlar bizden’ denilerek yanlışa yanlış demekten vazgeçildi ve bu ülkede seküler insanların da olduğu gerçeği unutularak ‘birlikte yaşama, asgari müşterekleri, ortak paydaları genişletme’ çabaları küçümsenir oldu, hatta İslamcılar kendi mahalle ajandalarını, mesela İstanbul Sözleşmesi gibi hak hukuk koruyan bir sözleşmeyi iptal ettirmeyi dayattı, o itibarı kaybettiler.”

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN

- Advertisment -