Oral Çalışlar
Yerel seçimleri ‘Beka’ya bağlamak…
Demokrasisi gelişmiş bir ülkede, seçim sonuçlarını, ya da iktidar değişimini “beka” meselesine bağlasanız, kimse sizi ciddiye almaz. Çünkü kurumları oturmuştur. Siyasetçinin harekat alanı belirlidir, kanunlarla sınırlanmıştır. Bir ülkenin kaderi şu veya bu partinin iktidarda bulunması ile tehlikeye düşmez.
Hrant’ı kalıcı kılan…
Ermeni meselesinde Türkiye'yi dışarıdan baskı altına alarak bir sonuca uluştırmanın anlamsızlığını görüyor, yurtdışındaki Ermeni diasporasına, “Türkleri anlayın” konferansları verirken içerde de eleştirilerini sakınmıyordu. Toplumdaki bütün farklılıkları tehlike gören zihniyetin, yani devlet otoriterliğinin, İslamcıyı, Kürt'ü, Ermeni’yi dışlayan kültürün verdiği zararları cesaretle ifade etmekten çekinmiyordu. Dışlayıcı devletçiliğin, dışlayıcı milliyetçiliğin yerine, eşit yurttaşlığı savunuyordu.
ABD PKK’ya silah bıraktırır mı? Bıraktırırsa ne olur?
Sahadaki gerçeği gören Erdoğan'ın, Kürtlerin varlığı, Suriye'de yönetime katılmaları gibi noktalara, itirazı yok. İtiraz, PYD/YPG'ye. Ankara, PYD/YPG'yi, PKK ile ilişkilendiriyor, onu kendi varlığına yönelik "bir terör tehdidi" olarak görüyor ve bunu ifade ediyor.
ABD ile ipleri germek…
Evet, her uygulayacakları yaptırımın onlar açısından da bir bedelinin olacağı muhakkak. Öte yandan, en ağır bedeli ödeyen taraf genelde biz oluyoruz.
Ilıcak-Altanlar davasında hukuk…
Siyasetin konusu olabilecek meseleler yargıya havale ediliyor. Hatırlayalım: Yargı, zaten, uzun bir dönem boyunca Gülen Cemaati’nin egemenlik alanı olmuştu. Adaletsizliklere neden olan toplu tutuklamalar, büyük mağduriyetlere yol açıyordu. Yaşadıklarımıza bakınca, yeniden o dönemi hatırlatan yöntemlerle muhatap olduğumuzu görebiliyoruz. Mağdurlar başka olsa da, isimler değişik olsa da, yöntemler aynı.
Münir Aktolga’nın Hatıralar’ı: Bir 68 hesaplaşması
1968 gençlik hareketi içinde başlayan silâhlanma, sokakta ve hâkim olunan okullarda farklı görüşteki öğrencilere -- ve zaman zaman sıradan halka -- uygulanan şiddet, sonraki gelişmelerin yönünü de belirledi. Bu tür eylemler konusunda gençlik içinde o dönemde ciddi tartışmalar yapıldı. Bunlar bence göstermelik tartışmalar değildi. Çünkü önce okullarda başlayan şiddet, giderek siyasal eyleme ve örgütlenmeye dönüştü.
Yargı güvencesi olmazsa…
TMK’daki madde nedeniyle gizlilik kararları alınması, bütün soruşturmaların gizli sayılması gibi uygulamalar, savunma hakkını zedeliyor. Osman Kavala, 15 aydır, iddianamesiz, neyle suçlandığını bilmeden, dosyayı inceleme imkanı olmadan yatıyor. Sonuç: Adalet Bakanlığı’nın yargı reformu çabası olumlu. Ancak siyasi iradenin yargıya müdahaleden uzak durması şart.
Hangi Kürtler?
Kritik bir mesele de "Kürtler" sözcüğünden neyin anlaşıldığı. Ankara, PYD/YPG'yi Kürtlerin meşru temsilcisi olarak kabul etmiyor. Zorbalıkla ve silahlı baskı yoluyla bölgedeki muhalefeti ezdiğini belirtiyor. Bu nedenle onları muhatap olarak görmüyor.
Ekrem İmamoğlu: Doğru seçim
Toplumun alt gelir gruplarına pozitif ayrımcılık yapılmasından yana bir tavır içinde olacağını ifade etti. Listelerde, kadınların yok sayılmasına yönelik eleştirilere hak verdi. Kadın sayısının artması için çaba sarf edeceğini söyledi.
İslami kesimde muhasebe…
Fanatikler, “gavur icadı” diyerek görmezden gelse de, yeni yıl, İslami kesimdeki bazı isimler tarafından “iç hesaplaşma” için fırsat olarak değerlendiriliyor. İktidarın imkanlarından yararlanmanın, yozlaşmanın...
‘Sen eğlenemezsin’ deyince
Bildiri yayınlayan gençlere de birkaç sözüm var: İslam dünyası, geriliğin pençesinde, baskıcı yönetimler altında acı çekiyor. İslam dünyasının temel ihtiyacı, demokrasi, eşitlik, adalet ve daha mutlu bir yaşam. Karamsar ve eğlencesiz bir hayattan değiştirici enerji çıkmaz. Kudüs de bu şekilde kurtarılamaz. Eğlenmek, gülmek, oynamak her insanın hakkıdır.
Tırmanış…
Yaşama tutunma ve yeni şeyler yaratma hevesini kırıyor, depresif bir duruma yol açıyor. İktidar yarışını sükunetle, birbirimizi daha az hırpalayarak yürütemez miyiz? Yerel seçim sürecini, ‘kim daha iyi hizmet edecek’ düzleminde yaşamayı neden başaramıyoruz?
Depresyonda mıyız?
oldu, kaybettikleri seçimler de. Sonunda bu partiler siyasetten silindiler. Muhalefetin, umutsuzluğa, karamsarlığa, tepkiselliğe gömülmek yerine, seçimlerin her zaman sürprizlere açık olduğu gerçeğini daha iyi kavramasında ve bu gerçeğe uygun politikalar geliştirmesinde yarar var. İktidarın da, aldığı oyların, gördüğü desteğin, halkın verdiği bir tapu olmadığını anlamasında; üstten bakan, gücün cazibesine kapılan tavrın gözden geçirilmesinde büyük yarar var.
Hulusi Akar ve 15 Temmuz
Şu açık: Fetullahçıların, TSK’nın en tepe noktalarına kadar sızabilmiş olmaları, çok boyutlu bir zaafiyet ve aymazlığı ortaya koyuyor. Siyasetin, yargının, medyanın, kanaat önderlerinin sorumluluğunun olduğu oranda; TSK üst komuta kademesinin de sorumluluğu var.
Gazetecilikle politikacılık arasındaki sınır
İktidar ile medya arasında sınır belirsizleşmiş durumda. Medya siyasetçiden daha militan ve saldırgan bir dili kullanabiliyor. Küfrü meşru görebiliyor. Gazetecinin, parti militanı gibi davranmaması, kendi tercihleriyle haberciliği birbirinden ayırt edebilmesi çok önemli. Bu, iktidara yakın gazeteci için geçerli olduğu kadar, muhalefete yakın gazeteci için de geçerli.
‘Tehdit’ algısıyla yönetmek
Ülkenin en büyük muhalif partisinin başındaki kişi, işçileri, barışçı eylem yapmak üzere sokağa çağırabilir. Bu, dünyanın her normal demokrasisinde, normal karşılanan bir siyasi hamledir. Yasal ve meşru eylem biçimlerinin “komplo” kapsamına alındığı oranda, akıl ve mantık geri plana itilmiş olur.
Fikir özgürlüğü lüks müdür?
“Eleştirilemez” bir konum, bir süre rahatlık sağlayabilir. Ancak, suskun toplumların gelişemediğini, gerilerde kaldığını, emeklediğini anlayabilmek için etrafımıza uzun uzun bakmaya bile gerek yok.
Batı çöküyor efsanesi ve gerçek…
Her gelişmeyi tersinden okumaya meraklı bir geleneğimiz var. “Batı’nın çöktüğü", ahlaken dejenere olduğu, gençlerinin gelecek umudunun kalmadığı gibi tezler; yeni değil. Ben kendimi bildim bileli, böyle yazılar okur, böyle diskurlar dinlerim. Bu tezler daha çok muhafazakar-sağcı kesimlerin tezleridir.
N’olacak şu Fenerbahçe’nin hali?
Hatırladığım kadarıyla ligde hiç bu kadar gerilere düştüğümüz olmamıştı. Fenerbahçe’nin efsanevi futbolcusu Lefter Küçükandonyadis’in adının verildiği bir sezondaki bu çöküş, hem ironik hem dramatik.
CHP’nin üç adayı kesin: İmamoğlu, Yavaş, Soyer
Bugünlerde açıklanması beklenen CHP’li 300 başkan adayının ismi, İYİ Parti ile yapılan görüşmelerin sonrasına bırakıldı. Şu noktada 100 adayın ismi açıklanacak. Bu durumda, İstanbul’da, Binali Yıldırım’la, Ekrem İmamoğlu yarışacak. Biri çok tanınmış ve deneyimli bir siyasetçi. Diğeri genç ve başarılı, ancak az bilinen, tanınmamış bir isim.
Her seçim neden hayati sayılıyor ki!
Şurası bir gerçek ki, siyaseti aşırı gerilim üzerine kurmak, belki kısa vadede seçmen kitlesini konsolide edebilir. Ancak, bu gerilimi sürekli ayakta tutmak, seçimleri tehlikeli hale getirebiliyor, neticelerini ürkütücü bulabileceğimiz bir potansiyel yaratıyor. Seçimlerin bence ‘“beka”yla falan bir ilgisi yok. Kim kazanırsa kazansın, Türkiye’nin demokrasi ihtiyacı, adil bölüşümün aciliyeti gerçeği değişmeyecek.
CHP: Bir ülke gerçeği
Gönül ister ki, CHP mesela Avrupalı bir sosyal demokrat partinin ölçütlerinde demokrat ve entelektüel olsun. Gönül ister ki, muhafazakar dindar kitleler de dahil olmak üzere tüm toplumsal kesimlerle daha içten bir ilişkiye olanak veren bir esneklik kazanılabilsin. Bütün bunlar ancak partinin içindeki demokratların çabasıyla ve parti sosyolojisinin değişmesiyle mümkün olabilir.
‘Eğitimin millisi olmaz’
“Eğitimin millisi olmaz, eğitim öncelikle evrenseldir” değerlendirmesini yapan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, önceki akşam Beyoğlu Belediyesi'nin düzenlediği “Beyoğlu Sohbetleri”ndeydi. Bu değerlendirmesinin zaman zaman...
Müslüm Baba
Anadolu’nun yazlık sinema salonları. Sinemalarda filmler başlamadan önce sahneye çıkan mahalli türkücüler... Hepsi bizi ‘geçmiş Türkiye’ye götürüyor. Müslüm Baba filmi, geçmiş günlere götürse de yoksul ve tuhaf Türkiye gerçekliği, oradaki psikolojik derinlik, bugün de bazı yönleriyle değişmeden sürüyor. Müslüm Gürses’i sevgiyle anıyor, filme emeği geçenleri kutluyorum.
İvo Andriç, Sokollu Mehmet Paşa
İvo Andriç'in Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığı Drina Köprüsü romanının geçtiği ülke burasıydı. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa da, burada doğup büyümüştü. O da Drina nehrinin suyunu içenlerdendi. 1. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olarak değerlendirilen suikast de, Saraybosna’da gerçekleşmişti.
AK Parti’nin MHP’ye mecburiyeti
Belli ki oyların matematiği, AK Parti kurmaylarını endişelendirdi. İstanbul ve Ankara’da HDP ve İYİ Parti’nin desteğini alabilecek bir CHP adayı, MHP desteksiz AK Parti’yi yenebilirdi. İki büyük kentin kaybedilme ihtimali iktidarı telaşlandırmış görünüyor. Böyle bir rüzgar eserse, başka kritik illere de sıçrayabilir. Ekonomin verdiği sinyaller de iktidar açısından bir handikap. Önümüzdeki aylar içinde ekonomik basınç daha da artabilir.
Belediyelerde hizmet mi, siyaset mi?
Uzun iktidar yılları bu konuda birçok şikayeti beraberinde getirdi. Bizzat parti merkezinin de saptadığı çeşitli iddialar AK Parti'yi yıprattı. Yerel yöneticilerin kibirli ve halka uzak olduğu yönündeki eleştiriler de artıyor. Şimdi yeni isimlerle bu olumsuz birikimin aşılması hedefleniyor.
Mersin’de biraz portakal, biraz politika
Çok kültürlü, çok kimlikli olan bölgenin tarihi değerlerini, örneğin Sen Pol’ün Tarsuslu olmasını, Kleopatra ile Antonius'un iki aşık olarak Tarsus’ta buluşmalarını, bunu Shakespeare’nin ünlü eseriyle ölümsüzleştirmesini değerlendiremediğimizi düşünerek, yeni bir yaklaşımın gerekliliğinde mutabık kaldık.
Muhalefete “kritik” HDP desteği
Medyada pek görünür olmayan HDP’nin, seçimlerde ne yapacağı merak konusu. Ülke çapında yüzde 10’un üzerindeki oy potansiyeliyle, bazı yörelerdeki birinci parti konumuyla, kritik seçim...
CHP: İstanbul’da Gürsel Tekin mi?
Kılıçdaroğlu, adayları belirlerken, çevresine şu tavsiyelerde bulunuyor: "Öyle adaylar çıkartmalıyız ki, ülke çapında etkisi olsun. Kiminle kazanacaksak hiçbir önyargıda bulunmadan onunla yarışa katılalım."