Vahap Coşkun

Hukuksuzlukta yeni perde

Operasyon, akla ziyan; evvela yapılma yöntemiyle. Zira Savcılıktan bir davet almaları durumunda bu insanların davete icabet edecekleri ve gidip ifade verecekleri tartışma götürmez. Onları çok tehlikeli suçlularmış ve suçüstü ele geçirilmişlermiş gibi böyle gece yarılarında veya sabahın kör saatlerinde evlerini basarak gözaltına almak öncelikle hukuka aykırı. Ayrıca ayıp da.

Ödül ve gözdağı (*)

Türkiye’de bazı yorumcular, bu kararı bir “göz boyama” olarak niteliyor. Oysa PKK, bunun bir göz boyama ya da boş bir tehdit olmadığının ayırdındadır. Nihayetinde Öcalan’ı dünyanın bir ucundan alıp Türkiye’ye veren de ABD idi.

Malatya (1) BİLSAM ve kayısı ezmesi

Her şeyden önce burası bir tartışma mekânı; kentin, bölgenin, ülkenin ve dünyanın gündemindeki konular burada derinlemesine masaya yatırılıyor. Öyle hep aynı sesin yankılandığı bir yer de değil; aksine, konferanslarda, sempozyumlarda, panellerde farklı perspektifler karşı karşıya geliyor. Karşıt görüşlerin mensupları yan yana durabiliyor, aynı masa etrafında bir konuyu enine boyuna müzakere edebiliyor.

Son iki yılda HDP ve Demirtaş*

HDP’de oluşturulan yeni mimari, Demirtaş’ın HDP’deki etkinliğini azaltmaya çalışıyor. Demirtaş’ın HDP dışında bir yolu yok; zaman zaman cezaevinden yaptığı müdahaleleri, onun bu harekette söyleyecek sözü olduğunu ve kendisini işlevsizleştirmeye dönük faaliyetlere karşı durmaya devam edeceğini gösterme çabası olarak değerlendirmek mümkün.

İttifakta çatlak*

MHP’nin Mart’ta yalnız başına kantara çıkacak olması son seçimdeki seçmen eğilimlerinin devam edip etmediğini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Eğer 24 Haziran’da olduğu gibi akış AK Parti’den MHP’ye doğru olursa MHP’nin gücü artar. Ancak akış terse döner de MHP belediyelerini kaybeder ve seçimden düşük bir oyla çıkarsa, partinin siyasetteki yeri yeniden tartışma konusu olur.

Çözüm süreçlerinde medyanın sorumluluğu*

Kolombiya’da barış anlaşmasının aleyhtarı olan medya, FARC liderlerinin kışkırtıcı ifadelerini büyüterek veriyordu. Kolombiya halkının küçük düşürülme duygusunu ve korkularını körüklüyordu. Toplumun büyük kesimi FARC’tan nefret ediyordu. FARC’tan gelen provokatif açıklamalar, muhalefete arayıp da bulamadığı bir fırsat tanıyordu.

Siyasete ayarlı hukuk*

Büyükada, Yücel, Brunson ve Kavala davaları birlikte değerlendirildiğinde şöyle bir noktaya varılıyor: İktidarın iç ve dış siyasette bazı ihtiyaçları doğuyor. Güvenlik ve yargı makamları bu ihtiyaçlara binaen soruşturmalar yürütüyorlar, davalar açıyorlar. Bu davaların seyrini ve sanıklarının hukuki durumlarını –doğal olarak- yine bu siyasi ihtiyaçlar tayin ediyor. Eğer sanıkların tutuklu olmasında bir fayda umuluyorsa, sanıklar içerde tutuluyorlar. Yok, eğer sanıkların salıverilmesinin siyaseten daha işlevsel olacağı düşünülüyorsa o zaman tahliye kararları veriliyor.

Çözüm siyasettedir!*

Salt askeri yöntemlerle mutlak bir zafere de çözüme de ulaşılamaz. Çözüm siyasettedir. Siyasi bir sürecin yokluğu tehlikelidir. Çünkü toplumdaki umutları tüketir. Oysa bir çatışmadan yakayı kurtarmak için her daim umuda ihtiyaç vardır. Barışa ulaşmak kolay değildir, çabalar bazen topallayabilir, süreçler durabilir. Ama bir sürecin bütünüyle yıkılmasına izin verilememelidir.

Oturulacak zaman değil*

Türkiye’de uzun bir süredir Kürt meselesi üzerine bir kamusal tartışma yok. Çözüm sürecinde masaya yatırılan ve hakkında uzun boylu analizler yapılan temaların yanından-yöresinden dahi geçilemiyor. Demokratik alan giderek daralıyor. Sistemdeki otoriter doz artıyor. Mevcut atmosfer siyasi bir çözümü konuşmayı cesaretlendirmiyor.

ABD’nin kafasındaki Suriye (*)

Rusya ve ABD’nin teklifleri birlikte değerlendirildiğinde, büyük ölçüde örtüştüğü görülür. Üç temel konuda uzlaşma var: Bir, Suriye laik ve demokratik bir devlet olarak örgütlenecek. İki, Suriye’nin toprak bütünlüğü muhafaza edilecek. Ve üç, Suriye’de adem-i merkeziyetçi bir yapı tanzim edilecek.

“Terör uzantısı parti”

Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa izlenimlerini yazdı Altaylı. Muhtemelen Gaziantep’te gördüklerini de paylaşacaktır. Onun bölge izlenimlerini herkesin okumasını tavsiye ederim. Ben okurken Mardin Emniyet Müdürü’nün “terör örgütü uzantısı parti” ifadesine takıldım. Konuşmada bir kere geçmesine karşın bir zihniyeti mükemmelen yansıttığı için bu ifadenin üzerinde durulmaya değer.

Soçi’nin anlamı*

Moskova ve Ankara’nın Suriye’de rejim ve muhalifler arasında silâhlardan arındırılmış bir bölgenin kurulması hususunda uzlaşmaya varmalarını, Erdoğan’ın hesabına büyük diplomatik bir başarı olarak kaydetmek gerekir. Ancak bütün göstergelerin, Soçi’de nihai değil ara bir çözüme ulaşıldığına işaret ettiği de unutulmamalı.

Aman kafanız karışmasın!

Dünden bugüne değişen pek bir şey yok. Geçmişte kendilerini hedefe koyanlar gibi şimdi de mevcut iktidar ve onun taraftarları, bütün bir toplumu “biz ve onlar”, “iyi ve kötü”, “dost ve düşman” gibi saflara sıkıştırıyor.

Tahran’dan sonrası (*)

Tahran Konferansı’nda açıkça görüldü ki, Türkiye bir zamanlar ABD’ye alternatif olarak düşündüğü Astana Süreci’nde bile Suriye konusunda yalnız kalmış bulunuyor.

İdlib’de adım adım kıyamete (*)

Sekiz yıldır sürmekte olan savaşın kırılma noktasına dönüşen İdlib, Suriye sahasındaki her aktör için büyük bir önem taşıyor. Rejim, kendisine muhalif bütün yapıların İdlib’de toplanmasının -- bir nevi -- önünü açtı. Şimdi nihai bir operasyonla bütün muhalifleri dağıtmayı ve hâkimiyetini perçinlemeyi düşünüyor.

Kolbastı eksik olmasın?

GS’yi farklı yenmek elbette mutluluk verici bu galibiyet aklın baştan uçmasına neden olmamalı. Karaman’ın tavrı, olması gerekendir. TS, milli maç arasından en iyi şekilde yararlanmalı; yanlışlarını ve noksanlarını asgariye düşürmek için daha faza çalışmalı. Büyük laflar etmeden, emin ve kararlı adımlarla ilerlemeli.

Karanlık geçmişi sahiplenmek (*)

AK Parti sözcüleri daha dün Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri ile görüşmesini, eski devlet anlayışının reddi ve hak odaklı yeni bir devlet anlayışının nişanesi olarak sunuyorlardı. Bugün ise aynı Cumartesi Anneleri’nin sırtına terörist yaftasını geçiriyorlar.

On ders*

Velhasıl Brunson işin köpüğüdür. Fakat epey büyük bir köpük bu; öyle ki, alttaki gerçekliğin açığa çıkmasını engelliyor. Brunson vakası, Türkiye’de Erdoğan’ın ekonomideki hatalarının tartışılmasını önleyen bir sete dönüşürken, ABD’de de Trump’ın Kasım ayındaki ara seçimler öncesinde oylarını yükseltecek bir manivela işlevi görüyor. Yani Brunson üzerinden kopartılan fırtına her ikisinin de işine geliyor. Bu itibarla Erdoğan’ın da Trump’ın da hallerinden memnun oldukları söylenebilir.

HDP’de çarşı karıştı (*)

Görünen köy kılavuz istemez; HDP yarın ertesi gün sokakları hareketlendirmeye dayalı bir stratejiyi benimseyebilir ama bundan bir netice etme ihtimali son derece düşük olur. Diğer muhalifler bir yana, HDP kendi tabanını bile mobilize etmede çok güçlük yaşar. “Toplumun bütün muhalif kesimleriyle işbirliği” önerisi de, kulağa hoş geliyor ama fiiliyatta birçok zorluk içeriyor. Her şeyden evvel PKK’nin varlığı, HDP’nin radikal sol haricindeki grup ve kesimlerle ortak yol yürümesini imkânsızlaştırıyor.

İki partili siyasete devam*

Kürtlerin ağırlıkta olduğu 13 ilde sandıktan çıkan oyların yarısından fazlasını (yüzde 52.6) HDP aldı. AK Parti seçmenlerin üçte birinin (yüzde 33.6) desteğini kazandı. 2007’den sonraki bütün seçimlerde olduğu gibi 24 Haziran’da da HDP ve AK Parti bölgeyi domine etti ve oyların yüzde 86’sını hanelerine yazdırdı.

24 Haziran (6) MHP ve İYİ Parti (*)

Evet, İYİ Parti’nin bir geleceği yok; ama geleceği olmayan bu parti 24 Haziran’da üstlendiği rolle Türkiye’nin geleceğine damga vurdu. Akşener -- ısrarla ve inatla -- müttefiklerinin üzerinde uzlaştığı Gül’ün adaylığına karşı koydu. Partisiyle birlikte Gül’ün önünde bir bariyer oluşturdu.

24 Haziran (5) HDP’nin oyu kimin oyu? (*)

HDP gerek 1 Kasım’ın gerek 24 Haziran’ın gösterdiği üzere oy tabanını % 10’lara kadar genişletmiş bulunuyor. Her siyasi parti bu gerçeği kabul ederek siyaset yapmak durumundadır. Partinin genç ve yeni seçmenler arasındaki popülaritesi de göz önünde bulundurulduğunda, HDP Türkiye siyasetinde kalıcı bir aktör olma olanağına sahiptir. Bu olanağın doğru kullanılıp kullanılamayacağını parti yönetimimin siyasi basiret ve mahareti tayin edecek.

Dünya Kupasının ardından

Malûm, ben tedavi kabul etmez bir Arjantin hastasıyım. Ancak Fransa biletimizi kesince Belçika’ya yöneldim. Ne var ki Deschamps’ın sağlamcı futbolu, Belçika’nın heyecanını söndürdü. Bunun üzerine Hırvatlara kaydı gönlüm. Ama yine olmadı. Finali Horozlar aldı. Gelenek değişmedi, yine kaybettim.

24 Haziran (4) HDP ve Demirtaş (*)

Hendek, HDP’nin tılsımını bozdu. HDP seçmeni, partisine en sadık seçmen kitlesi; dolayısıyla bu kitle partisinin politikasını tasvip etmese de, yine büyük çoğunlukla ona oy verdi. Ancak hendekler karşısındaki tavırsızlık -- ve hattâ HDP adına konuşan bazı temsilcilerin hendekleri onaylayan tavırları -- HDP’ye yönelişin önünü kesti. Gelinen nokta, HDP’nin hendeklerle yüzleşmesini gerektiriyor.

24 Haziran (3) CHP, Kılıçdaroğlu ve İnce (*)

Mevcut hal çok tat verici olmayabilir, ama gelecek şimdikinden daha acı olmamalıdır. Bunun için muhalefetin “daha iyi yöneteceğim” duygusunu kitlelere geçirebilmesi gerekir. CHP’nin sorunu da budur; iyi yönetilme kaygısı olan insanların bunun CHP üzerinden aşılabileceğine ihtimal vermemeleridir.

Büyü bozumu

Bilginin demokratikleşmesi, uluslararası göç, planlı eğitim ve aynı havuzlardan beslenme, millî takımları futbol kalitesi bakımından birbirine yaklaştıran dört temel faktörü oluşturuyor.

Bir eski kafalının “VAR” ile imtihanı

Bütün bu kaygılar bir hüsnü kuruntudan ibaretmiş. Korkuların hiçbiri gerçek değilmiş. VAR, oyunu yavaşlatmadı. VAR hakemleri merkezinden sahadaki hakemlere bilgiler süratle aktı ve kararlar çok çabuk verildi. VAR futbolun heyecanına da ihanet etmedi. Tersine, VAR’dan çıkacak karar beklentisi yeni bir heyecan kaynağı oldu. Futbolcular, teknik direktörler ve taraftarlar mücadele ânının sıcaklığı içinde verdikleri hükümlerin doğruluğu ve yanlışlığını VAR sayesinde test etme imkânına kavuştu.

24 Haziran (2) Erdoğan ve AK Parti (*)

Her seçim döneminde bazı muhalif gruplar Erdoğan taraftarlarını küçümseyen ve aşağılayan bir dil tutturuyor. Muhaliflerden daha radikal olanları ise bir “devri sabık” yaratmaktan, intikam almaktan dem vuruyor. Bunlar kamusal dolaşıma girdiğinde taraftarları, bazı rahatsızlıkları ve itirazları varsa da bunu paranteze alıp, Erdoğan’ın etrafında daha sıkı kenetleniyor.

Suruç (2) İktidarın ölümcül günahları

Engelleme keyfiydi. Ancak Bakan Soylu salt engellemekle kalmadı. TRT’de katıldığı bir programda Soylu, başta Diyarbakır Barosu olmak üzere birçok STK’yi “terör örgütüne müzahir yapılar” olarak niteledi.

24 Haziran (1) Genel manzara (*)

24 Haziran’a ilişkin beş yazılık bir dizi yazmayı tasarlıyorum. Partilerin ve cumhurbaşkanı adaylarının seçmenden gördükleri desteğin anlamını, başarı ve başarısızlıklarının sebeplerini gelecek haftalardaki yazılarda tahlil etmeye çalışacağım. Dizinin bu ilk yazısında, giriş babında, beş temel hususa değineceğim.