Vahap Coşkun
Bir çöküş planı
Gerçekliğe bir yerden değmeyen iddialar, evvela sahibinin güvenilirliğini bitiriyor. Sürekli müracaat edilen bir argümanı her defasında boşa çıkan biri, kaçınılmaz olarak, artık yalancı çobanın kaderini yaşıyor. (…) Muhalefeti dar bir tabana ve mahalle duvarlarına hapseden ideolojik saplantısı yüksek bir siyasetten ne CHP’ye ne de Kılıçdaroğlu’na ekmek çıkar. ‘Erdoğan kaçacak’a bel bağlayan bir siyaset, akıl kârı değil.
“Vur kır parçala, bu maçı kazan”
Bedeline ve üreteceği neticelere bakılmaksızın, ne yapıp edip mutlaka ama mutlaka kazanmak gerektiğini salık veren tavır, siyasete iki yanlı zarar verir: Bir yandan, ahlaki ilke ve kaygıları paranteze alır. Çünkü kazanmak tek düşünce olduğunda; çoğunluktaki arızalara en azından göz yumulması -ve bazen de bunların körüklenmesi- kaçınılmaz hale gelir. Diğer yandan ise bu, siyasetin yanlışlara karşı durma ve ön açma misyonunu da köreltir.
‘Nazi Almanyası’nda hukuk’
Nazizm, bir avuç sapkının koca bir ülkeyi uçuruma sürüklemesi değildi. Toplumun her kesimi, değişen oranlarda Nazilerin suçuna ortak olmuştu. “Nazi yıkım makinesi her mesleği ve her mesleğin temsilcilerini içeriyor” idi. Hukukçular da, diğer meslek erbapları gibi, soykırıma katılmışlardı.
“Hukuk herkese lazım”
Otoriter ve totaliter ülkelerde muhaliflerin sindirilmesi, hukukun en mühim vazifelerinden biri olur. İktidar, herhangi bir nedenden ötürü kendisi için tehlikeli addettiği kişi ve grupları saf dışı etmek için bir sopa olarak hukuka müracaat eder. Muhalifleri sahadan sürmek için yeni suç kategorileri ihdas edilir ve geçmişte bir suç teşkil etmeyen eylemler yeniden “kıymetlendirilerek” suç kapsamına alınır.
Adaylığın üç tarz-ı siyaseti
Millet İttifakı’nın adayları olarak hâlihazırda konuşulan üç isim var; Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu. Her üçü de Beştepe’ye çıkmak istiyor; ancak her birinin yoğurt yiyişi farklı; amaçlarına ulaşmak için farklı yolları deniyorlar. Bu meyanda, namzet olmak için takip edilen üç farklı siyaset tarzından söz edebiliriz.
Serbest Fırka Hatıraları
Mustafa Kemal’in bir süreden beri ikinci bir partinin kurulmasını istediği bilinmektedir. O, CHF’ye karşı bir muhafazakâr partinin kurulmasına taraftardır. Ancak Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya gibi çekirdek kadrosundaki aktörler, muhafazakârların sayısı fazla olduğu için bunu tehlikeli bulurlar. Onlar, Mustafa Kemal’e, toplumsal tabanı olmayan ve kolaylıkla alt edebilecekleri bir sosyalist partinin kurulmasının daha doğru olacağını söylerler.
Yargı bağımsızdır, bize tâbi oldukça!
Kavala Davası, Türkiye’de yargının mevcut konumunu gösteren sembol bir davaya dönüştü. Ne yazık ki Türkiye’de yargı, büyük bir oranda, yürütmeyi denetleyen bir organ olma vasfını yitirdi, yürütmenin yardımcı gücü rolüne büründü. Bugün mahkemelerden beklenen, her daim iktidarın arkasında durması ve iktidarın tercihlerini bir hukuki karar kalıbına sokup halka dayatmasıdır. Türkiye’de suç mevzuattan kopartıldı. Artık önemli olan bir kişinin gerçekte suçlu olup olmadığı değil, o kişinin suçlu olarak gösterilmesine iktidarın ihtiyaç duyup duymaması...
Doğum günü çocuğu
Ve nihayetinde o sene bu sene oldu, o gün geldi. O çocuklar, ilk şampiyonluklarını daha ufacıkken, hayat yolunun başındayken tattılar. Umarın onlar da bizim gibi üst üste şampiyonluk taçları takacak kadar şanslı olur ama bizim kadar uzun bekleyişler yaşamazlar.
Barışın kâr payı
İzzet Akyol’un DPI için yaptığı araştırmaya göre 1985-2021 arasını kapsayan 36 yılda Türkiye’nin toplam milli gelirinin (GSMH) yaklaşık %1 kadarı çatışmalarda yok oldu. Eğer bu kaynak çatışma ortamında eriyip gitmeseydi, Türkiye bugün 4,5 trilyon dolar daha büyük bir ekonomiye sahip olacaktı. Geri kalan her şey aynı olsa bile, çatışmalarda buharlaşan kaynak ekonomide kalsaydı, milli gelir yüzde 35 oranında artacaktı.
Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti (1919)
Tarihte kurulan ilk Kürt kadın derneği olarak kabul edilen Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti, Osmanlı’daki diğer kadın dernekleri gibi, aristokrat ailelerinden gelen kadınlar tarafından kurulur. Babanzadeler, Bedirhaniler ve Cemilpaşazadeler gibi saygın aileler, siyasi ve kültürel sahada Kürt toplumunu derinden etkilerler. Cemiyet’in ana gayesi, Kürt kadınların entelektüel düzeylerini geliştirmek, maddi durumlarını ve toplumsal koşullarını iyileştirmek için onlara yardımcı olmaktır.
Birlikte ama farklı
Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV), “Türkiye’de Bir Arada Yaşarız” adını taşıyan kapsamlı bir araştırma yayınladı. Araştırma, bir arada yaşamanın sınırlarına ve imkânlarına odaklanıyor ve kutuplaştığı düşünülen insanların gerçekte ortaklaştıkları değerler ile bir arada yaşama istek ve kapasitelerine dair önemli bulgular ihtiva ediyor.
Aranan devlete ulaşılamıyor!
AK Parti ve MHP’nin ortaklığında Türkiye’de çok ciddi bir anti-Kürt atmosfer yaratılıyor. Kürt kimliği, Kürtlüğü sembolize eden değerler, Kürtçe ve Kürdistan ismi adeta bir suç gibi sunuluyor. Kürtlere saldırmak için bekleyen bazı kamu görevlileri ve siviller için bu atmosfer, büyük bir imkân sağlıyor. Çeşitli bahanelerle Kürtlere yöneliyor, onlara ve değerlerine hakaret ediyor, onları maddi ve manevi ağır zararlara uğratıyorlar. Bunu yaparken pek pervasızlar; çünkü Kürtlere saldırdıkları için devlet tarafından gerektiği gibi cezalandırılmayacaklarını biliyorlar.
İsmet İnönü’ye mektup
“Tekrar ediyoruz Sayın İnönü, Cumhuriyet devleti hududları içinde ve mütekâsif olarak asgari sekiz milyon Kürt yaşamaktadır ve bunlar mesela Kıbrıs’taki Türkçe konuşan kitlenin haiz olduğu siyasi, içtimai, harsi ve iktisadi hakları serbestçe kullanmaktan vazgeçtik, kendilerine Kürt diyebilmek, anadillerini serbestçe konuşmak ve okuyup okutabilmek hakkına bile sahip değillerdir.”
Diyarbakır’ın insan hakları algısı
Rawest tarafından yürütülen “Diyarbakır İnsan Hakları Algısı” başlıklı araştırmanın katılımcılarına göre en çok kadınların ve Kürtlerin hakları ihlal ediliyor. Onları çocuklar takip ediyor. Kadınlar kadın kimliklerini, erkekler ise Kürt kimliklerini öne çıkarıyorlar. Eğitim düzeyi yüksek olanlar ve gençler, kadınların hak ihlaline uğradığını daha çok ifade ediyorlar. En çok hak ihlalinin devlet, erkekler ve yargı/mahkemeler tarafından yapıldığı belirtiliyor. Polis, medya ve asker, diğer hak ihlalcisi aktörler olarak, bu üçlünün ardından geliyor.
Daha Türkiyeli bir Kürt
Baskı ve ayrımcılık gibi dinamikler Kürtlerin kimlik bilincini bileyleyip onları daha milliyetçileştirirken, göç ve eğitim gibi diğer bazı dinamikler de Kürtleri daha Türkiyeli yapıyor. Kürtler Türkiye’de, ama kimlikleri ve hakları teminat altına alınmış eşit bir vatandaş olarak yaşamayı istiyorlar.
Kimse masum değil!
MetroPoll Stratejik ve Sosyal araştırmalar Merkezi’nin “Türkiye’nin Nabzı: Mart 2022” başlıklı araştırmasında, geniş kapsamlı bir “kadın hakları ve kadınların sorunları” dosyası var. Türkiye’de kadın hareketi önemli bir ivme kazanmış olsa da, başta şiddete maruz kalmak üzere, kadınların gündelik hayatlarında karşılaştıkları problemler maalesef devam ediyor. Araştırmaya göre iktidar, kadına karşı şiddetle etkili bir mücadele yürüttüğüne dair kendi tabanını bile ikna edebilmiş değil.
Bir Kürt aydınından Mustafa Kemal’e mektup
20’nci yüzyılın önemli Kürt aydınlarından Emin Ali Bedirxan Bey’in hukukçu ve dilbilimci oğlu Celadet Bey, 1933’te Mustafa Kemal’e hitaben bir mektup kaleme alır. Mektubunun ilk kısmında hukukçu ve siyasetçi şapkasıyla rejimin Kürt politikalarını mercek altına alır ve Kemalist rejimin Kürt karşıtı bir siyasetle alabileceği bir yolunun olmadığını söyler. İkinci kısmında ise bir dilbilimci olarak, Cumhuriyet rejiminin Kürtçeye karşı izlediği siyaseti, nazik bir dille ama çok sert bir şekilde tenkit eder.
“Yarının Türkiyesi”nde Kürtler
Muhalefetin “Yarının Türkiyesi” sloganıyla kamuoyuna sunulan ortak metninde Kürtlerin adı yok. Her alanda yaraların derinleşmesi, iktidarın ipin ucunu kaçırdığı ve artık sorun çözme becerisini yitirdiği düşüncesinin kökleşmesi muhalefete belki seçim kazandırabilir. Lakin muhalefet, Kürtlere güven telkin etmeden “Yarının Türkiyesi”ni inşa edemez.
Cesaret, biraz daha cesaret!
Kılıçdaroğlu’nun, partisinin geleneksel duruşundan vazgeçtiğine ve CHP’yi yeni bir çizgiye çekmek niyetine sahip olduğuna işaret eden “helalleşme” ziyareti, kıymetli ve önemli. Bu ziyaretle uç veren siyaset desteklenmeli, ancak bunun yeterli olmadığı da sürekli hatırlatılmalı. Zira CHP, eğer bölgede bir ağırlık merkezi olmak istiyorsa, bunun yolu, daha programlı, daha somut ve daha cesur bir siyasetten geçiyor.
Önüm arkam sağım solum komplo!
Komplo teorileri, içinden çıkılamayan problemlere cevap teşkil edecek bir maymuncuk işlevi görüyor. Ekonomi krize girer, çünkü Amerika ‘operasyon çekiyor’dur. Müslüman toplumlar geri kalır, çünkü dünyayı beş Yahudi aile yönetiyordur. Muhalefet bir türlü iktidar yüzü göremez, çünkü AK Parti’nin arkasında ABD vardır. Fakirlikten yakamızı sıyıramayız, çünkü dış güçler petrol kuyularımızı kapatmıştır, vs.
Kürt milliyetçiliği (2): “Bavê Kurdan”
II. Abdülhamid’in Osmanlıcı ve panislamist müfredatına sahip eğitim kurumlarından mezun olan Kürt münevverlerin ağırlıklı bir kısmı Osmanlıcılık dairesi içinde kalırlar. Kararlılıkla Kürtlerin, “Osmanlı milleti” veya “Osmanlı ümmeti” içinde yer alan bir “qevm (kavim)” olduğunu ve Osmanlılıklarından gurur duyduklarını belirtirler. Fikri dünyalarının temellerinin bu okullarda atılması, onların dini ve devleti kararlı bir şekilde savunmalarını da beraberinde getirir.
Kürt milliyetçiliği (1): “Kürdistan Doğu’dadır”
“Kürt Milliyetçiliği: İlk Kürt Gazetelerinde Siyasal Kavramlar ve İslam (1898-1918)”* başlıklı kitap (2021), Murat Issı’nın doktora tezi. Orijinal dili Yunanca olan bu tez, Osmanlı İmparatorluğu içinde gelişen ve Osmanlı tarihiyle doğrudan irtibatlı olan Kürt milliyetçiliğinin gelişimine odaklanıyor. Issı’ya göre resmi Kürt tarih tezinin yazımının başlangıç dönemi ve radikal Kürt milliyetçi hareketinin doğum tarihi 1918’dir.
CHP, üzerindeki ölü toprağını atarken…
Kısa bir süre öncesine kadar esamisi okunmayan CHP’nin bölgedeki moral desteği yükseliyor. Genel başkan ve partinin diğer yöneticileri, farklı toplumsal kesimlerle görüşüyorlar ve herhangi bir tepki görmüyorlar. Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü bir karşılık buluyor ve CHP’ye teveccüh artıyor. İktidar olma ihtimali güçlendikçe partiye katılım da artıyor ve CHP’nin bölgedeki halkası genişliyor. Ezcümle, CHP silkeleniyor ve üzerindeki ölü toprağını atıyor.
Ayı ve dans
Rusya, Ukrayna’ya saldırarak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “beyin ölümü gerçekleşti” dediği NATO’ya bir hayat öpücüğü verdi, NATO üyeliğini kıymete bindirdi. Rusçada, ayı ile dansa kalkıldığında, dansın ne zaman ve nasıl biteceğini ayının belirleyeceğini anlatan bir atasözü var. Ancak bu kez dans farklı; ayı, yine yakıp yıkacak ama son kararı onun vereceği şüpheli.
Güçlü Meclis, istikrarlı hükümet ve özgürlükçü demokrasi
Parlamenter sistem önerisini bir “eskiye dönüş” olarak değil, “yeni bir sistem inşa etme kararlılığı” olarak ifade ediyor. Amacın, geçmişteki eksiklerden ve hatalardan gerekli dersleri çıkartarak, ülkenin köklü devlet tecrübesini “demokrasi ile taçlandırmak” olduğunu belirtiyor. Nitekim önerinin sunuş toplantısında bütün konuşmacıların “Yarının Türkiyesi” ifadesinin altını çizmesi, muhalefetin düne değil yarına referansla konuşmak istediğini gösteriyor.
“Babam Şeyh Said”
Şeyh Said’in oğlu Ali Rıza Efendi, 1967 yılında tedavi için Ankara’ya gelir. Yeğeni ve damadı Abdülmelik Fırat’ın evinde, oğlu Fuat Fırat ve gazeteci Doğan Kılıç ile aile ortamında, Kürtçe ve Türkçe, uzun bir sohbet yapar. Sohbet kayda alınır. Üzerinden 55 yıl geçtikten konuşmalar belli başlıklar altında toplanır ve geçtiğimiz günlerde yorumsuz bir şekilde basılır.
Barış ve demokrasiye giden bir yol olarak yeni anayasa
Etno-kültürel ve siyasal alandaki kutuplaşmalar nedeniyle Türkiye’de kısa vadede geniş tabanlı bir uzlaşmayla yeni bir anayasa yapılması pek olanak dâhilinde görülmüyor. Fazıl Hüsnü Erdem, bu noktada, Türkiye’de kutuplaşmanın ve çatışmaların çözümü için “perakendeci anayasa yapım yönteminin” düşünülebileceğini söylüyor.
İnce bir ip üzerindeki muhalefet
Altı liderin buluşması bir başlangıç, iyi de bir başlangıç. Muhakkak ki, yakıcı konuları konuşmaya sıra geldiğinde iş çetrefilleşecek ve süreç daha zorlu bir hal alacak. İnce bir ip üzerinde yürüyor muhalefet; düşmeden yürüyebilmesi için hâlihazırdaki şartları gözeten metotlara ve kapsayıcı bir söyleme ihtiyacı var. Ancak bunları üreterek dengesinin bozulmasını engelleyebilir ve daha dengeli bir şekilde ilerleyebilir. Bu da son derece dikkatli ve yapıcı davranmayı zorunlu kılıyor.
Erzurum’a yolculuk
1825’te Rusya’da bir grup subay, anayasal düzeni hâkim kılmak, toplumsal adaleti sağlamak ve serfliği kaldırmak için Çarlığa karşı ayaklanır. Bastırılan ayaklanma sonrası yüzlerce kişi tutuklanır, suçlu bulunanlar Sibirya ve Kafkasya’ya sürgün edilir. İsyancıların en büyük destekçisi, Rus edebiyatının zirve isimlerinden Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’dir. Puşkin’in yolunu Erzurum’a düşüren de, Kafkasya’ya sürülen dostlarının peşinden gitmektir.
Kurucu siyaset ihtiyacı
Muhalefetin, artık gecikmeden bir gelecek vizyonu ortaya koyması gerekiyor; Davutoğlu’nun son günlerdeki uyarıları, bu bağlamda son derece mühim. Ekonomik rasyonelleşmeyi, özgürlükleri, temel hakları, sosyal adaleti ve hukuki güvenliği merkeze alan bir geleceği tasarlamasına ve bunu halka anlatmasına ihtiyacı var muhalefetin.