Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISezon sonu notları

Sezon sonu notları

Her sezon başlangıcında yeni heyecanlara açılan yelkenimi üç umutla, beklentiyle doldurur, bunun için dua ederim: Türkiye’de Trabzonspor ve İspanya’da Real Madrid şampiyon olsun. Ve elbette Şampiyonlar Ligi’nin tepesi de Real’in eflatun-beyaz rengine boyansın. 2022, dualarımın kabul gördüğü bereketli bir yıl oldu. 2022’den futbol adına son beklentim, 21 Kasım’da Katar’da başlayacak Dünya Kupası’nı Arjantin’in kazanması. Eğer kupa Messi’nin elinde yükselirse, 2022 dört dörtlük olacak!

Nobel ödüllü İspanyol yazar Camilio José Cela, “On Bir Futbol Öyküsü”* adlı kitabında, yüreği futbol ile atanların ruh halini çok güzel bir şekilde anlatır:

“Yüz binlerce belki de milyonlarca İspanyol, pazartesi, Salı ve Çarşamba günlerindeki tüm güçlerini geçmiş maçlarda atılmış gollerin yorumunu yaparak harcarlar, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günlerindeki tüm yaratıcılıklarını da gelecek futbol maçlarında neler olacağını tahmin etmek için kullanırlar. Pazar günleri dinlenirler ve futbol maçına giderler; acı çekmek ya da başkalarının acı çekmesini izleyerek onur içinde eğlenmek için.”  (s. 91)    

El hak doğru; İspanyol değilim ama Real Madrid taraftarıyım, ondan biliyorum!

Fakat işlerin 1916’da doğan 2002’de hayata veda eden Cela’nın döneminden çok daha yoğun olduğunu da belirtmeliyiz. Çünkü maçlar artık sadece hafta sonu veya Pazar günleri oynanmıyor, nerdeyse her gün maç var. Maçların, kupaların biri başlıyor, biri bitiyor; futbolsever dur durak bilmeden meşin yuvarlığın peşinden koşuyor. Dolayısıyla oynanmış ve oynanacak olan maçlara dair mesai de artıyor.

Şampiyonlar Ligi’nin eflatun-beyaz tepesi

Futbolda 2021-2022 sezonunun perdesi, Paris’te oynanan Şampiyonlar Ligi finaliyle kapandı. Şimdi kısa bir ara verilecek ve sonrasında top yuvarlanmaya devam edecek. Taraftar, bu arada bir yandan transfer haberlerini takip edecek, diğer yandan da geride bıraktığı yılı değerlendirecek. Geçmişin bir muhasebesini yapmak da taraftarlığın şanındandır. Kendi raporumu sunayım o halde:

Her sezon başlangıcında yeni heyecanlara açılan yelkenimi üç umutla, beklentiyle doldurur, bunun için dua ederim: Türkiye’de Trabzonspor ve İspanya’da Real Madrid şampiyon olsun. Ve elbette Şampiyonlar Ligi’nin tepesi de Real’in eflatun-beyaz rengine boyansın.

2022, dualarımın kabul gördüğü bereketli bir yıl oldu; Trabzonspor ve Real, aynı gün şampiyonluklarını ilan ettiler. Keza Beyaz Şimşekler, destansı bir serinin ardından -PSG, Chelsea, Manchester City ve Liverpool’u eleyerek- Şampiyonlar Ligi’nin kupasını 14. kez, Madrid’e taşıdı. Sanırım diğer takımların o kupaya sarılmaları, ancak Real sıkılır ve ipi biraz gevşetirse mümkün olabilecek, yoksa zor!

Avrupa’nın beş büyük ligine gelince; La Liga’da Real ve Ligue 1’de PSG bir yıl aradan sonra tekrar zirveye kuruldular. Rüyalara girecek bir kadroya sahip olmasına rağmen Mauricio Pochettino da PSG’nin Şampiyonlar Ligi hayalini gerçekleştiremedi; bu nedenle onun Paris defteri kapanacak gibi.

Bundesliga’da hayat olağan akışında devam etti, Almanya cephesinde yeni bir şey yoktu, Bayern Münih 10. kez üst üste ipi göğüsledi. Toplamda şampiyonluk sayısını 32’ye çıkaran Bavyera ekibi, Avrupa’nın beş büyük liginde aralıksız 10 yıl şampiyonluk koltuğuna oturan ilk takım oldu. Almanya’da bir kuşak, Bayern ile büyüdü.

Bayern’in bileğinin bükülmesi ve Bundesliga’dan başka bir şampiyon çıkması, gelecek sezona dair en büyük temennilerimden biri! Yoksa Almanların, Bayern’in hâkimiyetinin değiştirilemez bir kader olduğu gibi batıl bir inanca kapılacaklarından korkarım.

En iyi ikinci

İki yıl önce İtalya için de benzer bir dilekte bulunmuştum. Juventus, 9 yıl boyunca lige ambargo koymuştu. “Yetti gayri” feryadımıza geçen yıl Antonio Conte’nin İnter’i yetişmiş, bir nefes almamızı sağlamıştı. Bu yıl, Milano’nun iki ekibi kapıştılar, İnter iki puan geride kaldı ve Milan 11 yıl aradan sonra tahta oturdu. İkonik İsveçli Zlatan İbrahimoviç, 11 yıl önce olduğu gibi, bu yıl da kazanılan şampiyonluğun başrol oyuncularından biriydi.   

Premier League’de ise şampiyonluk yarışı yine nefesleri kesti. Başa baş girilen son haftada City, burun farkıyla Liverpool’un önündeydi. Her ikisi de kendi evindeydi ve her ikisinin de kazanmaktan başka çaresi yoktu. City, Liverpool’un efsanelerinden Steven Gerrard’ın çalıştırdığı Aston Villa önünde 75. dakikaya girilirken iki farkla gerideydi.

Ben, Liverpool’un kazanmasını istiyordum. Gerard’ın Kırmızılılar’a olan şampiyonluk borcunu, bu şekilde ödeyeceğini düşünüyordum. Nitekim Anfiel Road da eski kaptanlarına yapılan sevgi tezahüratlarıyla çınlıyordu. Ne var ki, birden hayal kâbusa dönüştü; City 8 dakikada bulduğu üç golle öne geçti. İki gol atan İlkay, Pep Guardiola’yı ipten aldı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da City, kıl payıyla Liverpool’un önünde ligi bitirdi.

Liverpool’a üzüldüm. Jürgen Klopp’a daha çok üzüldüm. Bir hafta içinde iki şampiyonluktan oldu. Zira Premier’de “yılın en iyi teknik direktörü” seçilen “en iyi ikinci” Klopp’un gönlümüzdeki yeri ayrı. 2023’te Şampiyonlar Ligi finali İstanbul’da olacak. Klopp, şimdiden randevu verdi. Bekliyor olacağız. Ancak Klopp dua etsin de rakibi Real olmasın!

Her daim “özel biri”

UEFA Avrupa Ligi’ni Eintracht Frankfurt, Konfederasyon Kupası’nı ise Roma müzesine götürdü. Evet, Şampiyonlar Ligi bir başka seviye, orada sürekli bir başarı elde etmek zor. Fakat Avrupa’nın iki ve üç numaralı kupalarında bizim takımların başarılı olmamasına hayıflanmamak elde değil. Her iki finali de seyrettim; takımlarımızın, finalleri oynayan bu dört takım ve dengi takımlarla kora kor mücadele etmemesi için hiçbir sebep göremedim doğrusu. Bu yıl Avrupa arenasına çıkacak olan takımlarımızın, ilk etapta, bu kupalarda sona kadar gitmeyi hedeflemesi gerekiyor. Ciddi bir planlama ile olmayacak bir iş değil bu!

Avrupa Ligi finalinde bir tercihim yoktu; Eintracht Frankfurt da olurdu Glasgow Rangers da, iyi oynayan kazansındı. Ama Konfederasyon Kupası’nda kalbim Roma’dan yanaydı. Zira José Mourinho, her zaman benim favori hocalarımdan biri. Daha önce dört final oynamış dördünü de kazanmıştı. 2003’te Porto ve 2017’de Manchester United ile UEFA Kupası/Avrupa Ligi’ni, 2004’te Porto ve 2010’da İnter ile Şampiyonlar Ligi’ni almıştı. İlk kez düzenlenen Konfederasyon Ligi’nde de mutlu sona o ulaştı ve beşte beş yaptı. Mou, böylece UEFA tarafından düzenlenen bütün büyük kulüp turnuvalarında şampiyonluk yaşayan ilk teknik direktör oldu.     

İtalyanların kulüpler düzeyinde kazandığı son iki Avrupa şampiyonluğunun -2010’da İnter ile Şampiyonlar Ligi ve 2022’de Roma ile Konfederasyon Kupası- altında olan Mou, geçenlerde yaptığı bir açıklamada  “Özel biri hikâyesi, eski bir hikâye. Kariyerimin başındaki bir hikâyeydi. Olgunlaştıkça, çevrendeki insanları daha fazla düşünüp, kendini daha az önemsiyorsun” diyordu. Konfederasyon Kupası’nı kaldırırken döktüğü gözyaşları, olgunluğunun bir nişanesi gibiydi.

O şimdi egosunu yenmiş ve olgunlaşmış, ama her daim “özel biri!”

Dört dörtlük

Birkaç not daha paylaşayım.

Genç kuşaklar pek bilmez ama Nottingham Forest adı biz yaştakilerin kulağına hoş gelir. Dört kez İngiltere (1924, 1925, 1926 ve 1978) ve iki kez de Avrupa (1979 ve 1980) şampiyonluğunu elde eden bu köklü kulüp, 23 yıllık hasretini dindirdi ve olması gereken yere, Premier League’ye geldi. Hoş gelişler ola!

Türkiye Kupası, Sivas’a gitti ve Rıza Çalımbay da 21 yıllık antrenörlük kariyerinin ilk kupasını eline aldı. Bir futbol emektarının hak ettiği bir başarıya varması, her futbolseveri sevindirir.

Diyarbakır’da, Avrupa’da sahne alan birçok takımda olmayan bir futbol ve taraftar potansiyeli var. Amedspor’un play-off maçları bu potansiyeli bir kez daha görünür kıldı. Ancak takımın 2. Lig’den 1. Lig’e çıkamaması, kendini buna hazırlamış olan şehri çok üzdü. Elden bir şey gelmez, mecbur önümüzdeki sezona bakacağız.

Mbappe’nin PSG’de kalması, ona çoktan formasını yakıştırmış olan Real taraftarlarında hayal kırıklığı yaratmış olsa da, asıl kaybeden Mbappe’nin kendisi oldu. Çünkü Real, o olmadan da kazanır!

Ve son not: 1982’de Maradona’yı seyrettiğimden beri, dünya kupalarında Arjantin’i tutarım. Maradona’yı sahada gördükten sonra artık hiçbir şeyin bu kararı değiştirme şansı kalmamıştı. 2022’den futbol adına son beklentim, 21 Kasım’da Katar’da başlayacak Dünya Kupası’nı Arjantin’in kazanması. Eğer kupa Messi’nin elinde yükselirse, 2022 dört dörtlük olacak!  

Cela, “Futbolculuk mesleği sürprizlerle doludur” der.

“Kişinin başına ne geleceği belirsizdir; ödüllerle ve hem sıra dışı hem de beklenmedik cezalarla dolu bir meslektir.” (s. 62) 

Umarım, futbol hayatının son deminde Messi’nin bahtına da -sıra dışı ve beklenmedik bir ceza değil- büyük bir ödül çıkar.

Hem Messi gibi bir futbolcunun kariyeri de bir dünya kupası ile taçlanmadan sona ermemeli, değil mi?

* Camilio José Cela: On Bir Futbol Öyküsü, Çeviri: Arzu Ertensel İdem, Can Yayınları, İstanbul, 1994.

Perspektif, 05 Haziran 2022

https://www.perspektif.online/sezon-sonu-notlari/

- Advertisment -