Halil Berktay

Katı gözüken her şey, artık iyice buharlaşırken

24TV’de Pazar akşamları yayınlanan “Serbestiyet” programımızda, kimbilir kaç aydır dünyanın çok değiştiğini; ideolojik çatı ve blokların dağıldığını; iyi, sağlam ve/ya güvenilir müttefik diye bir şey kalmadığını; ister sağın, ister solun eski ahlâkî üstünlük iddialarının yokolduğunu; neredeyse herkesin hem yüzer gezerleştiğini, hem amoralleştiğini (ahlâkdışı, ahlâkı yok sayan pozisyonlara yöneldiğini) anlatmaya çalışıyordum.

Yörünge dergisiyle sohbetler (3) Hangi medeniyeti arıyoruz? Nerede, nasıl bulabiliriz?

Yayın hayatına nisbeten yeni atılan Yörünge dergisi adına Hande Yücel Kondu’nun, Türkiye’nin Amerika’yla ilişkilerinin giderek kötüleşmesinden, hattâ genel olarak “Batı medeniyeti”nin sorgulanır olmasından hareketle, benimle bir dizi röportaj yaptığını söylemiştim. Derginin Ocak 2018 tarihli 4. sayısında (s. 70-79) yayınlanan üçüncü bölümünü de aşağıda (ve gene kendi seçtikleri başlıkla) Serbestiyet okurlarına sunuyorum.

Putin ve Stalin

Putin halen Birleşik Rusya partisinin mutlak hâkimi. Partisinin adı çok şey söylüyor zaten. Sosyalizmin yerini ulusal birlik ve büyüklük almış. Vladimir Vladimiroviç Putin, katıksız bir Büyük Rus milliyetçisi. Stalin de Rusya’yı büyük ve güçlü kılan tarihî şahsiyetlerden biri, belki en önemlisi. Demokrasi ve özgürlük de neymiş? Önemli olan otorite, kuvvet, istikrar, birlik ve beraberlik. Stalin’in şahsında Stalingrad zaferi öne çıkıyor; başka herşey unutuluveriyor.

Tarihsel düşünmek (3) Nereden “bizim medeniyetimiz” oluyor?

Yoksa İslâm İmparatorluğu da cep telefonları ve İHA’lar sayesinde mi kuruldu? 1396’da Niğbolu’da Yıldırım Bayezid, kale duvarlarının dibine gelip “Doğan... Bre Doğan” diye bağırdı mı, yoksa otağında cep telefonunu çıkarıp kale komutanının numarasını mı tuşladı? 1453’te II. Mehmet, İHA’lar sayesinde mi keşfetti Kerkoporta’nın açık kaldığını? Ya da 1683’te Viyana önlerinde, en son Belgrad’daki baz istasyonunun kapsama alanının dışına çıkmaları mı Merzifonlu’nun cep telefonu haberleşmesini kesintiye uğrattı?

Tufan vesilesiyle, tarihsel düşünmek (2) Demir, nükleer ve embryo sorunları

Sular çekildikten ve herkes karaya çıktıktan sonra... nasıl büyütmüşler bu embryoları? Gene de bir “taşıyıcı anne” sorunu yok mu? Gemiye canlı hayvan almadıklarına, daha önce mevcut bütün yaratıklar ise tufanda öldüğüne göre, embryoları rahmine yerleştirecekleri “taşıyıcı anne”leri nerede bulmuşlar? Yoksa hepsi laboratuarda mı büyümüş o canlıların? Meselâ bir Petri kabından bir fil mi çıkmış?

Nuh ve Tufan vesilesiyle, tarihsel düşünmek (1)

Ben hâlâ dokuz yıl boyunca yaptığım gibi bir lisede ders veriyor olsam, doğrusu bunu dahi, yani Yavuz Örnek’i dahi ilk ağızda prensip olarak ciddiye alır (zırva deyip geçmez); öğrencilerime bir egzersiz olarak verir ve en azından şunları sorar, çalışıp araştırmalarını, komple cümlelerle cevap hazırlamalarını ve gelecek derse öyle gelmelerini isterdim...

Post-truth (gerçek sonrası) 2: bağımsız yargı ve Osman Kavala

Bu yazıya aşağıdaki ilk iki üç paragrafla başladım, yarısını yazdım ve sonra çok kötü hastalanıverdim. Günlerce hiçbir şey yapamadım, okuyamadım, cevaplayamadım, (jürilere dahi) katılamadım. Ne emaillerime bakabildim, ne de çoğu zaman cep telefonuma. Ancak şimdi, ucundan köşesinden gerçek hayata dönerken, önümde bekleyen iş yığınları karşısında, bari önce bunun gibi yarım kalmış şeyleri bitireyim diyorum.

Dış mihraklar, kökü dışardalar

IKBY’den sonra İran’da da halk sokağa döküldü. Yok pahalılıkmış, yoksullukmuş, baskılarmış. Neyse ki en üst iktidar mercii olan Dinî Lider konumundaki Ayetullah Ali Hameney, eylem dalgasının ardında “İran’ın düşmanları”nın olduğunu açıkladı. Venezuela, Rusya, Çin ve tabii Kuzey Kore deseniz, zaten öteden beri emperyalizmin ve dış komploların hedefi.

Bir mantık sorunu

Birileri netleştirelim, kesinleştirelim diyor. Diğerleri, zaten dediğimiz o ama hayır, netleştirmeyelim, kesinleştirmeyelim, böyle kalsın diyor. Dahası, ısrar ettiğinize göre darbe hesaplarınız var diye saldırıya geçiyor. Özetle, yazılı metinde düzeltme istemeyi, gelecek darbelerin işini kolaylaştırmaya çalışmakla suçluyor._x000D_ _x000D_

Burhan Kuzu’dan bir taksi şoförüne

Burada çok kritik bir husus, 15 Temmuz’un “devamı” için herhangi bir sürenin belirtilmemesi. Kanun tekniğinde böyle bir belirsizlik olamaz -- olmaması gerekir. Peki, bu kadar yalanlamayla birlikte, neden düzeltmiyorlar? Gerçekten geleceğe dönük bir tasavvur mu söz konusu? _x000D_ _x000D_ _x000D_

Yörünge dergisiyle sohbetler (2) İtiraz yeterli mi? Batı öncesi bir dokunulmazlık mı?

Yayın hayatına yeni atılan Yörünge dergisinin, Türkiye’nin Amerika’yla ilişkilerinin giderek kötüleşmesinden, hattâ genel olarak “Batı medeniyeti”nin sorgulanır olmasından hareketle, benimle bir dizi röportaj yaptığını söylemiştim. Derginin Aralık 2017 tarihli 3. sayısında (s. 48-62) yayınlanan ikinci bölümünü de aşağıda (ve gene kendi seçtikleri başlıkla) Serbestiyet okurlarına sunuyorum. _x000D_ _x000D_ _x000D_

Yörünge dergisiyle sohbetler (1) Batı sorunu: tarihsel arkaplan

Yayın hayatına yeni atılan Yörünge dergisi, Türkiye’nin Amerika’yla ilişkilerinin giderek kötüleşmesinden, hattâ genel olarak “Batı medeniyeti”nin sorgulanır olması ve “bizim medeniyetimiz”e dönük arayışların yoğunlşmasından hareketle, benimle bir dizi röporatj yaptı. Derginin Kasım 2017 tarihli 2. sayısında (s. 48-62) yayınlanan ilk bölümünü, kendi seçtikleri başlıkla, aşağıda Serbestiyet okurlarına da sunuyorum. _x000D_ _x000D_

Hep böyle miydik?

İçinde yaşadığımız büyük dünya düzensizliğinde, Amerika’nın zayıflayan yerçekiminden çıkıyor gibi olan Türkiye ve benzeri ülkeler, “dış uzay”a savrulmadan, daha stabil bir konumu nerede yakalayabilir? Son birkaç yılıyla AKP, çok mu farklı, geçmiş sağ iktidarlardan? Yoksa 2002-2011 yılları asıl “beni” mi farklı kıldı?

Sınırsız, kıyısız, “fayda”sız düşünmek

Ha Auden’ın, şiire asla burnunu sokmaması gereken işadamları; Wordsworth’un, bize nefsimizi tükettiren alım satım işleri; bir zamanlar Erdoğan Berktay’ın sözleriyle, devletin ve piyasanın baskısı, cenderesi... Ha güncellik (“kendimizi çok fazla kaptırdığımız dünya işleri”nin bir başka şekli). İdeoloji. Siyaset. Parti çizgisi. Devlet çizgisi. İktidar çizgisi. Muhalefet çizgisi. Beka çizgisi (millî ve yerli). Medeniyet çizgisi._x000D_ _x000D_

Tüy dikti

Delinin biri kuyuya bir taş atar; kırk akıllı çıkaramaz._x000D_ _x000D_

Hangi BBC?

Herhalde beğendiremediğim cevap: Hayır, gerçi ben OHAL’in artık kaldırılmasından yanayım, ama bu uğurda herhangi bir yürüyüş veya protestoya katılacağımı sanmıyorum. Çünkü genel duruşum böyle; bir süredir bütün sokak gösterilerine, yürüyüşlere, protestolara prensip olarak katılmıyorum._x000D_ _x000D_

Hangi Batı?

Atilla İlhan’ın “Hangi” dizisi vardı bir zamanlar. Hangi Sol, Hangi Atatürk, Hangi Küreselleşme, Hangi Laiklik... Yarı sol, yarı Kemalist bir gençlik kültürü için basit duruş reçeteleri üretmeye çalışıyordu. Biri de “Hangi Batı” başlığını taşımaktaydı._x000D_ _x000D_

Hayır, “özlemle” anmadım ve anmıyorum

Saygı duymasına duyuyorum, kuşkusuz. (Enver gibi Orta Asya’da olmadık Turancı hayaller peşinde koşacağına) fizibilitesi olan biricik mütevazi savunma projesinin başına geçip, yokolma noktasına gelmiş bir istiklâli yeniden tanımlama ve pekiştirme diye tarif edebileceğim tarihî eylemine saygı duyuyorum. Ama etrafında inşa edilen kişi kültünü sevmiyor ve o “devrimci diktatörlük” dönemini asla aramıyorum.

Post-truth (gerçek sonrası) 1

Diyelim sahilde dizlerime kadar suya girmişim; biraz durup denizi seyretmek istiyorum. Ansızın, nereden çıktığı belli olmayan dalgalar patlıyor üstümde; ayaklarım yerden kesiliyor, sular çekilirken ben de dipteki ters akıntıyla açıklara sürükleniyorum. Çırpınıyorum, satha çıkabilmek için. Boğulacak gibi oluyorum._x000D_ _x000D_

Komplo teorileri (mi)

Geçtiğimiz (22 Ekim) Pazar akşamı, “Serbestiyet” televizyon programında da söylemiştim; bazı şeyleri artık izah edemeyecek noktaya geliyorum. AK Parti iktidarı kendisine daha ne kadar zarar verebilir? 2002-2012 arasında on yıl boyunca izlediği çizginin bütün olumluluklarıyla daha ne kadar ters düşebilir? Kendisine yabancı daha hangi söylemleri benimseyip kullanabilir? _x000D_ _x000D_

Brutus’un şerefi

Çok, çok önemli bağlantıları vardı; görünce şaşacak, diyecek hiçbir şey bulamayacaktık. Kâh casustular, kâh terörist. Harita başında eylem planlamış, Türkiye’yi bölüp paylaştırmayı tasarlamışlardı._x000D_ _x000D_ _x000D_

Elma dersem çık, armut dersem çıkma

Üst akıl, üst akıl... Nerede bu, bize düşman olan ve herşeyi yöneten bu üst akıl? Dışarıda mı, yoksa Türkiye’nin içinde mi?

Katılmadıklarım

Eleştirmek “devlet aklına, ülkeyi yöneten siyasilerin aklına hakaret” olabilir mi? İktidarın gerek Kürtler, gerek belediyeler, gerekse ABD ile ilişkiler konusunda güttüğü politikalara (mealen) hepsi doğru; kabahat hep ötekilerde diye bakılabilir mi?_x000D_ _x000D_

İşsiz öğretim üyeleri, geçersiz diplomalar

Yukarıdaki ilâna iyi bakın. Bir sivil toplum kuruluşu eleman arıyor. Ama bazı üniversitelerin mezunlarının başvurmaması gerektiğini peşinen duyuruyor. Kısacası, bu yüksek öğrenim kuruluşlarının geçmişte vermiş olduğu diplomaları, kendi kafasına göre geçersiz sayıyor. Münferit bir olay mı? “Dar çizgi”nin türevlerinden mi?_x000D_ _x000D_ _x000D_

Neyi anlatamadım

Muş Alparslan Üniversitesi’nden, sağolsunlar, yeni akademik yılın açılış dersini vermeye çağırdılar. Böyle dâvetler karşısında, vakit sorunu bir yana, sadece inandığım, önemsediğim ve gerçekten söylemek istediğim bir şeyin olup olmadığını düşünüyorum. _x000D_ _x000D_

Sözde

Unutmadım; “yanılmazlık yanılsaması”nı yazacağım gene. Ama şimdilik, sözdeci medyamızın sözde haber ve sözde yorumlarından, bu sözde kırıntıyı kabul buyurun.

Şimdi İran ve İbadi, Barzani’den daha mı yakın?

Ve ne pahasına? İçerde Devlet Bahçeli’nin herhalde can havliyle, kendi küçülmeye mahkûm MHP’sinin parçalanmasını önlemek için medet umduğu, çağını şaşırmış, en ufak bir gelecek vâdetmeyen ırkçılık ve saldırganlık söyleminin kuyruğuna takılmak pahasına. Dışarda ise aynı derecede dar ve kısa vâdeli kalması kaçınılmaz taktik yakınlaşmalar pahasına.

Geri dönerken

Bence sorun “metal yorgunluğu” değil; doğrudan doğruya bir çizgi sorunu. Bir zorunluluk da değil; bir tercih sorunu. Hemen bütün büyük çizgi mücadelelerinde olduğu gibi, şimdiki durumun da şahinleri ve güvercinleri oluştu. Şahinlerin pozisyonu realite değil, kaçınılmazlık değil. Kendi konumlarının da bağlı olduğu bir sübjektivite.

Büyükada ve Yıldıray Oğur

On insan hakları aktivistinin katıldığı Büyükada toplantısından bir komplo, kaos planı, terör ve casusluk örgütü çıkarma çabalarına nasıl baktığımı, 23 ve 25 Temmuz tarihli son iki yazımın en azından giriş bölümlerinde oldukça net bir şekilde dile getirmiştim.

Kederlerimin krallığında

Güncel notlar: İnsan hakları aktivistlerinin tutuklanması ve medyada açılan “şer odağı - kaos toplantısı - 24 Temmuz komplosu - casuslar - ajanlar - provokatörler” kampanyası, Almanya ile ilişkileri (şeklen sürdürülen kuyruğu dik tutma retorikleri bir yana) Türkiye’nin altından zor kalkabileceği bir noktaya getirdi. Vahim bir yalnızlık oluşuyor, biz ne dersek diyelim. Parti liderliğinde bir endişe uç veriyor mu acaba? “Fazla ileri gidildiği” hissi doğuyorsa, uçurumun kıyısından nasıl dönülecek?