Yunus Emre Erdölen

Günümüzün Hannah Arendt’i, Rus Yahudi yazar Masha Gessen: Putin’in, İsrail’in ve Alman Yeşillerinin yutamadığı demir leblebi

ABD vatandaşı Rus Yahudi yazar Masha Gessen, The New Yorker’da yazdığı bir haftasonu yazısında Gazze’yi “Nazi işgali altındaki bir Doğu Avrupa Yahudi gettosuna” benzetti, İsrail’i sert bir şekilde eleştirdi. Alman Yeşillerin siyasi düşünce kuruluşu Heinrich Böll Vakfı da bunun üzerine Masha Gessen’e verilecek olan Hannah Arendt Ödül Töreni’nden çekildi. Geçmişte İsrail’i eleştirdiği için susturulmaya çalışılan Amerikalı Yahudi filozof Hannah Arendt bugün yaşasa Masha Gessen’i ayakta alkışlar, The New Yorker’daki bir yazısını kendisini asla anlamamış olan Alman Yeşillerine ayırırdı.

Amerikan Rüyası değil, Küba Sevdası: ABD’nin tecrübeli diplomatı nasıl Küba ajanı oldu?

Geçen hafta Miami’de sakin bir emeklilik hayatı yaşayan 73 yaşındaki emekli Amerikalı diplomat Manuel Rocha, Küba ajanı olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. Manuel Rocha, 20 sene ABD Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan, Küba’da diplomatlık, Beyaz Saray’da Latin Amerika ve Küba alanında Ulusal Güvenlik Konseyi Direktörlüğü ve Bolivya’da büyükelçilik görevlerini üstlenen başarılı bir diplomattı. FBI, Rocha hakkında gelen bir bir operasyon başlattı ve kimliğini gizleyen bir FBI ajanı kendini Küba istihbarat ajanı olarak tanıtarak Rocha’ya bir whatsapp mesajı yolladı, iletişime geçerek olta attı. Manuel Rocha da gizli FBI ajanıyla buluşup 40 sene boyunca Küba istihbaratı için çalıştığını, Küba devrimini desteklediğini, ABD’yi düşman olarak gördüğünü, fark edilmemek için fanatik Trumpçı ve sağcı taklidi yaptığını itiraf etti, “adaya” selam yolladı. Bütün bu itirafları da FBI ajanı tarafından kayıt altına alındı. Manuel Rocha şimdi yabancı bir devletin ajanı olarak ABD’ye karşı komplo kurmak suçlamasıyla yargılanıyor.

Bir “dünya entelektüeli”ne veda: Kütüğü Kanada, evi Türkiye

Robert Kolej’in efsane hocalarından Kanadalı Cyrus Carter, Çarşamba günü vefat etti. 30 senedir Türkiye’de yaşayan Carter’in “kütüğü Kanada, evi Türkiye’ydi.”Kendisi gibi donanımlı ve açık görüşlü yüzlerce öğrenci yetiştiren Mr. Carter, “evine” erken veda etmese 1 ay sonra emekli olacaktı. Cyrus Carter gerçekten “dünyadaki dar görüşlülüğe, onlar-biz düşüncesine karşı son kalelerden biriydi”. Bunu anlamak için hayat hikayesine, felsefesine ve öğrencilerinde bıraktığı izlere bakmak yeterli.

İsrail’e “bizim için öldürme” diyen Amerikalı Yahudiler: Hannah Arendt’ten Einstein’a 75 yıllık miras

Batı Filistin’de katledilen çocuklara sırtını dönmüşken yüzlerce Amerikalı Yahudi İsrail’i ve Netanyahu’ya destek veren Biden hükümetini protesto etmek için Kongre’yi, tren garlarını, Noel pazarlarını, köprüleri basıyor, Filistinliler için dua ediyor, gözaltına alınma pahasına oturma eylemi yapıyor. İsrail’e “bizim için öldürme” diyen Amerikalı Yahudiler, 1948’de İsrail bağımsızlığını ilan ettiğinde ABD’yi yükselen İsrail radikal sağına karşı uyaran Hannah Arendt ve Albert Einstein gibi liberal sol Amerikalı Yahudilerin mirasını yaşatıyor. Barış için Yahudi Sesi örgütü de New York’ta anti-siyonist Hasidik Yahudi cemaatleri gibi dini argümanları kullanarak İsrail’i eleştiriyor, liberal sol gençlerin yoğun katılımıyla kitle eylemleri düzenliyor. İsrail’e koşulsuz destek veren Biden’ın, Arendt’in sancağını devralan Amerikalı Yahudileri ne zaman dikkate alacağı meçhul. Fakat kendi kavmine karşı çıkabilecek kadar vicdanlı insanların sesi dünyanın hiçbir yerinde kısılmadıkça işlerin daha da kötüye gideceği, geçmişteki acıların tekrar tekrar yaşanacağı kesin.

Amerikalı İslamofobik emekli diplomat Stuart Seldowitz, neden New York’un helal et pişiren Müslüman sokak satıcılarını hedef seçti?

Bu hafta New Yorkluların bir numaralı gündemi, New York’taki Müslüman sokak satıcılarını taciz edip Müslümanlara ve İslam’a hakaret eden, İsrail’in daha fazla Filistinli çocuk katletmesi gerektiğini söyleyen adamdı. Videoların sosyal medyada yayılmasıyla birlikte İslamofobik adamın kimliği de ortaya çıktı: 30 yıl Dışişleri Bakanlığında çalışan emekli Amerikalı diplomat Stuart Seldowitz. Seldowitz sıradan bir diplomat değildi. Clinton döneminde İsrail-Filistin arasındaki barış görüşmelerini yürüten İsrail-Filistin bürosunda çalışmış, Obama döneminde 3 yıl Ulusal Güvenlik Konseyi Güney Asya Direktörü olarak görev almış, 3 kez meslek onur ödülüne layık görülmüştü. Emekli olduktan sonra Ortadoğu’da savaştan etkilenen sivillere insani yardım yollayan bir danışmanlık şirketinde çalışmaya başlamıştı. Peki yıllarca faşist zihniyetini kibar dilinin ve güler yüzünün arkasında başarıyla saklayabilen bu emekli diplomat, neden New York’un Müslüman sokak satıcılarını görünce kendine hakim olamamış ve itibarını sıfırlayacak bir nefret saldırısına imza atmıştı? Cevabı New York’un kent kültüründe saklı.

PORTRE | Dünyanın ve Arjantin’in ilk Liberteryen Cumhurbaşkanı: Merkez Bankası’nı havaya uçurmak isteyen liberteryen ekonomist Javier Milei

Javier Milei, Arjantin’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini %55 oyla kazanarak dünyanın ve Arjantin’in ilk liberteryen Cumhurbaşkanı seçildi. Milei, bir ay önce düzenlenen ilk tur seçimlerinde %29 oy almış, mevcut ekonomi bakanı merkez sol Sergio Massa ise %36 oy almıştı. İkinci tur seçimlerinde merkez sağ partilerin de Milei’yi desteklemesi sonucu Milei oy farkını kapayarak seçimleri kazandı. İklim değişikliğine inanmayan sağ-liberteryen Javier Milei’nin %113 enflasyonun yaşandığı Arjantin’in ekonomisini düzeltmek için önerdiği çözümler ise biraz sıra dışı: Merkez Bankası’nın havaya uçurulması, resmi para biriminin dolar olması, Sağlık, Eğitim, Kadın gibi bakanlıkların kapatılması, devlet memurlarının işten çıkarılması… Javier Milei, istikrarlı bir şekilde mesajını hayatının her alanında tekrarladı, hatta köpeklerine dahi sevdiği ekonomistlerin adını verdi: Milton (Milton Friedman), Murray (Murray Rothbard), Robert ve Lucas (Robert Lucas). Seçim kampanyasında sıra dışı yöntemler kullandı. Kostüm ve makyaj konusunda uzman Instragram fenomeni Lilia Lemone’i danışman olarak kampanyasına aldı.

Batı’nın İsrail’e verdiği kredi bitiyor mu?

İşlediği savaş suçları, katlettiği Filistinli çocukların sayısı arttıkça İsrail’e verilen Batı desteği azalıyor. İsrail’e 7 Ekim’den sonra açık çek veren Batı bloğundan ilk kopuş İsrail’i sert bir şekilde eleştiren Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Kanada Başbakanı Trudeau’dan geldi. İsrail’in Batı kamuoyunun desteğini diri tutmaya yönelik PR kampanyası ise Filistinli sivillere destek olmak için Londra, Paris, New York sokaklarını dolduran binlerce insana “Hamas destekçisi” diyerek öfke nöbeti geçirmekten ibaret. İsrail’in rüzgarı tersine döndürme için elindeki tek koz Netanyahu’yu ve radikal sağcı ortaklarını harcamak. Fakat İsrail muhalefeti hem savaş kabinesine katıldı, hem de Netanyahu’nun Gazze’de işlediği her savaş suçunu destekliyor, bunları uluslararası medyada rejimin “güler yüzü” olarak dünyaya anlatıyor, meşru göstermeye çalışıyor. Bu nedenle Netanyahu’nun görevi bırakması da Batı’da sokağa çıkanların öfkesini dindirmek için yeterli olmayacak gibi duruyor. Zira eşik çoktan aşıldı.

PORTRE | Dünyanın ve Arjantin’in ilk Liberteryen Cumhurbaşkanı: Merkez Bankası’nı havaya uçurmak isteyen liberteryen ekonomist Javier Milei

Javier Milei, Arjantin’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini %55 oyla kazanarak dünyanın ve Arjantin’in ilk liberteryen Cumhurbaşkanı seçildi. Milei, bir ay önce düzenlenen ilk tur seçimlerinde %29 oy almış, mevcut ekonomi bakanı merkez sol Sergio Massa ise %36 oy almıştı. İkinci tur seçimlerinde merkez sağ partilerin de Milei’yi desteklemesi sonucu Milei oy farkını kapayarak seçimleri kazandı. İklim değişikliğine inanmayan sağ-liberteryen Javier Milei’nin %113 enflasyonun yaşandığı Arjantin’in ekonomisini düzeltmek için önerdiği çözümler ise biraz sıra dışı: Merkez Bankası’nın havaya uçurulması, resmi para biriminin dolar olması, Sağlık, Eğitim, Kadın gibi bakanlıkların kapatılması, devlet memurlarının işten çıkarılması… Javier Milei, istikrarlı bir şekilde mesajını hayatının her alanında tekrarladı, hatta köpeklerine dahi sevdiği ekonomistlerin adını verdi: Milton (Milton Friedman), Murray (Murray Rothbard), Robert ve Lucas (Robert Lucas). Seçim kampanyasında sıra dışı yöntemler kullandı. Kostüm ve makyaj konusunda uzman Instragram fenomeni Lilia Lemone’i danışman olarak kampanyasına aldı.

İsrail’in ezberini bozan komedyen Bassem Youssef: Ne Doğu’ya sığdı, ne Batı’ya yar oldu

ABD’de yaşayan Mısırlı komedyen Bassem Youssef, Piers Morgan’ın konuğu oldu. Program 21 milyon kez izlendi. Bassem hem Filistin’de yaşanan katliama göz yuman Batı’nın iki yüzünü ortaya çıkardı hem İsrail’in ezberini bozdu. Aslında Bassem Youssef, Arap Baharı’nda Mübarek’in devrilmesiyle birlikte Arap dünyasının en ünlü talkshow yıldızına dönüşen başarılı bir kalp cerrahıydı. Bassem kısa sürede milyonlarca seyirciye ulaştı. Siyasi şakaları ve hiciv yeteneği hem Mursi’yi hem de Sisi’yi rahatsız etti. Gözaltına alındı, arkadaşları tutuklandı, ölüm tehditleri aldı ve para cezalarına çarptırıldı. En sonunda programını sonlandırıp ülkesini terk etti, ABD’ye yerleşti. Ne Doğu’ya sığabilen ne de Batı’ya yar olan Bassem Youssef, şimdi Filistin söz konusu olunca unuttuğu evrensel değerleri Batı’ya hatırlatıyor. Yıllar sonra yine milyonlarca kişiye ulaşıyor.

Batı, evrensel değerleri rafa kaldırıyor: Şimdi vernacularization (yerelleştirme) zamanı!

Batı haklı olarak dün Ukrayna’da savunduğu ne kadar evrensel değer varsa, bugün Filistin’de hepsini rafa kaldırdı. Halbuki mavi gözlü, sarı saçlı çocuklar söz konusu olmadığında unutulan bu evrensel değerler, sadece Batı’ya ait değil, bütün bir insanlığın ortak ürünü. Dünya bir yol ayrımında. Dondurulmuş sınır ihtilaflarının, geçmiş çatışmaların yeniden alevlendiği, herkesin hegemonik dengeler değişirken yeni kurulan dünya düzeninden payını almaya çalıştığı bir dünyada evrensel değerlerin sancağı yine sahipsiz kaldı. Batı’nın bıraktığı boşluğu doldurmanın yolu ise New York Üniversitesi’nde vefat ettiği 2020 yılına kadar görev yapan hukuk antropolog Sally Engle Merry’nin hep savunduğu gibi bu evrensel değerleri içini boşaltmadan yerelleştirmekten, yerel kültürlere atıf yaparak temellendirmekten, yani vernacularization’dan geçiyor. Batı’ya inat, demokrasiyi, insan haklarını, hukuku içini boşaltmadan yerelleştirenler, hem evrensel değerlerin sancağını eline alacak hem de bu kaotik küresel düzlemde özgül ağırlığı sağlam bir ülke olarak dünya sahnesine çıkabilecek.

İsrail’in ahlak pusulası Haaretz: “Size göre bir gazete değil”

Batı; medyasıyla, kurumlarıyla ve siyasetçileriyle Filistin’e sırtını dönmüşken, İsrail’in en eski gazetesi liberal sol çizgideki Haaretz İsrail’i ve Netanyahu’yu çok sert bir şekilde eleştiriyor. Gazze’de yaşayan ilk İsrailli gazetecilerden Amira Hass, Gideon Levy gibi Holokost mağduru Yahudi ailelerinin çocukları köşe yazılarıyla Filistinlilerin yaşadığı zulmü dünyaya duyuruyor. 1948 yılında kurulan İsrail’in ahlak pusulası Haaretz, 1919 yılından beri faaliyet gösteriyor. Hikayesi, yazarları ve yönetici editörlerinin görüşleri de en az yayın politikası kadar ilginç ve cesur.

Netanyahu’ya verdiği koşulsuz destek Biden’i koltuğundan eder mi?

ABD Başkanı Biden, dün Ukrayna’da savunduğu değerleri bir kenara koydu ve İsrail’e koşulsuz destek verdi. Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerini, İsrail’in savaş suçlarını, sivilleri hedef almasını yeterince eleştirmeyen Biden yönetiminin İsrail’e verdiği açık çek Amerika’da tepkiyle karşılanıyor. Üniversitelerde gençler yürüyor, Filistin’i savunan Amerikalı Yahudiler Kongre’yi basıyor, Demokrat Parti’nin seçmeni İsrail’e silah satılmasını istemiyor, Amerikalı diplomatlar ve Kongre danışmanları Biden’in ateşkes çağrısı yapması için mektup yazıyor. Amerika’nın giderek artan Müslüman nüfusu, solcular ve gençler Biden’e tepkisini 2024’te sandığa gitmeyerek veya Filistinli sivilleri yüksek sesle savunan bağımsız sosyalist aday Cornel West’e oy vererek gösterebilir. ABD Başkanı Biden’in İsrail’e verdiği açık çek sadece masum Filistinli çocukların ölümüne değil, koltuğunu da kaybetmesine sebep olabilir. Biden’in bu durumu tersine çevirmesi zor değil, 2 hafta önce Ukrayna için savunduğu ilkeleri, yaptığı konuşmaları hatırlaması yeterli.

Otoriter popülizme Polonya’da darbe: Sandık çıkış anketlerine göre birleşemeyen muhalefet Adalet ve Hukuk Partisi’nin sekiz yıllık iktidarını bitirdi

Polonya bugün sandık başındaydı. Sandık çıkış anketlerine göre ortak liste yapmayarak ve üçüncü yol taktiği uygulayarak seçime giren Polonya muhalefeti, 2015’ten beri iktidar olan sağ otoriter Adalet ve Hukuk Partisi’ni sandıkta yenilgiye uğrattı. Adalet ve Hukuk Partisi 8 senelik iktidarında, sadece muhalif yargıçları görevden almış, devlet medyası üzerinden özellikte kırsalda yaşayan muhafazakar seçmeni konsolide etmek için seçim dönemi boyunca muhalefeti vatan hainliğiyle ve ülkeyi eşcinsel yapmayı planlamakla suçlamıştı. Polonya muhalefetinin kesin seçim sonuçları uyarınca meclisi kazanması durumunda yeni başbakanın eski AB Konseyi Başkanı liberal demokrat Donald Tusk olması bekleniyor. Muhalif liderlere siyasi yasak istendiği, generallerin hükümeti protesto etmek için istifa ettiği gergin bir seçim öncesinde Polonya muhalefeti ortak bir liste yapamamış, liberaller, solcular ve sağ-muhafazakar muhalifler üç ayrı ittifakla seçimlere girmişti. Özellikle sağ-muhafazakar Üçüncü Yol İttifakı, sol ve liberal muhalefetle yan yana görünmeyerek iktidar partisinden kaçan küskün oyları toplamayı amaçlıyordu. Şimdilik Polonya muhalefetinin “üçüncü yol” taktiği işe yaramış gözüküyor.

Katolikler Vatikan’da güncelleme için toplandı: Papa, içtihat kapısını açacak mı?

Katoliklerin ruhani lideri 86 yaşındaki Papa Francis’in davetiyle dünyanın dört bir yanından gelen piskoposların katılımıyla danışma meclisi olan Piskoposlar Sinodu’nun 3 haftalık istişare toplantısı başladı. Vatikan, kadınlara, eşcinsellere, boşanmış kişilere, giderek dinden uzaklaşan gençlere yönelik politikalarını tartışmaya açacak, nasıl kapsayıcı olabileceğine karar verecek. Vatikan tarihinde ilk kez 54 kadın bu danışma meclisinde oy hakkına sahip ve ilk kez meclisin sekreter yardımcısı bir kadın. Meclisin gündemi oldukça tartışmalı: eşcinsel çiftlerin kilisede kutsanması, kadınların ayin yönetebilmesi, bazı papazlara evlilik izni verilmesi... Papa Francis’e göre Vatikan kendisini güncellemez, çağa ayak uydurmazsa gençleri, kadınları ve tarihteki konumunu kaybedecek. Reformcu Papa’ya en çok karşı çıkanlar ise ABD tarihindeki ikinci Katolik başkan olan Joe Biden’i kürtaj hakkını desteklediği için ayinlere katılmasını yasaklamakla tehdit eden Amerikalı muhafazakâr piskoposlar. Amerikalı piskoposlara göre Francis, Vatikan tarihindeki “ilk woke Papa.”

Sosyalist Syriza’nın yeni liberal lideri Stefanos Kasselakis: Devrime kısa bir Amerikan rüyası molası

Yunanistan’daki 2023 genel seçimlerini kaybeden sosyalist Syriza’nın karizmatik lideri ve eski başbakan Aleksis Çipras Nazım Hikmet’in dizeleriyle istifa etti, partide değişimin önünü açtı. 150 bin parti üyesi ise %56 oyla 35 yaşındaki Stefanos Kasselakis’i Syriza’nın yeni genel başkanı seçti. Yunanistan’ın ilk eşcinsel parti lideri Kasselakis, aynı zamanda sosyalist Syriza’nın ilk liberal genel başkanı. 14 yaşından beri ABD’de yaşayan Kasselakis, armatör bir babanın oğlu, eski bir Goldman Sachs bankacısı, 2008 yılında Biden kampanyasında çalışmış bir gönüllü ve finans uzmanı başarılı bir girişimci. KKTC’ye “devlet” dediği için milli meselelerde cehaletle suçlanan Kasselakis, henüz 2 ay öncesine kadar Miami’de oturan ve Yunanistan’da kimsenin tanımadığı bir iş insanıydı. Şimdi ise sosyalist Syriza’yı ABD’deki Demokrat Parti’ye çevirmek için beyaz gömleğinin kollarını sıvayan karizmatik bir ana muhalefet lideri. Fakat bunun için önce 20 sene yurtdışında yaşadığı için yapmadığı zorunlu askerlik hizmetini tamamlaması ve “sanki Netflix partiyi ele geçirmiş gibi” diyen Syriza’nın solcu elitlerini sakinleştirmesi gerekiyor.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Hint derin devletine karşı: Sih meselesi nasıl uluslararası krize dönüştü?

Kanada Başbakanı Justin Trudeau, iki maskeli adam tarafından işlenen Kanadalı Sih aktivist Hardeep Singh cinayetinin arkasında Hindistan devletinin olabileceğini açıkladı. Açıklamanın ardından Kanada, istihbarattan sorumlu Hint bir diplomatı sınır dışı etti. Hardeep Singh, son 45 günde dünyanın farklı ülkelerinde faili meçhul cinayete kurban giden üçüncü Sih aktivistti. Hindistan iddiaları reddetti, Kanadalı bir diplomatı sınır dışı etti, vize işlemlerini durdurdu. Binlerce kilometre uzaklıktaki iki ülkeyi karşı karşıya getiren Sih meselesinin uluslararası krize dönüşmesinin arkasında Hint ordusunun 1984 yılında bir Sih tapınağını basıp kan dökmesi, bir başbakanın suikasta uğraması, Sihlerin topluca katledilmesi, Kanada’dan kalkan bir uçağın bombalanması var.

À la fin, c’est politique: Abayanın metresi, devletin çapını ölçer mi?

Fransa 2023-2024 eğitim öğretim yılını yeni bir yasakla açtı. Halihazırda Fransa’nın kendine özgü katı laiklik anlayışı nedeniyle devlet okullarına başörtüsüyle giremeyen öğrencilerin boyundan bileklere kadar vücut hatlarını kapatan abaya giymeleri de yasaklandı. Okullara “Kıyafet denetçilerinin” konulmasının dahi tartışıldığı Fransa’da bu yasak üzerine siyaset ikiye bölündü. Liberaller, merkez ve radikal sağcılar ve komünistler yasağı savunurken, Melenchon liderliğindeki Fransız solu ve Yeşiller yasağa sert bir şekilde karşı çıkıyor. Abaya yasağının Fransız siyasetini nasıl şekillendireceği muğlak. Fakat ters tepeceği, sadece elbisesi uzun olduğu için okula giremeyen birçok genç Müslüman öğrenciyi küstüreceği kesin. Zira işi gücü bırakıp lise öğrencilerinin elbisesinin metresini ölçen bir devlet ülkenin %10’unu oluşturan Müslümanları bu gidişle kapsayamayacak gibi duruyor.

İlk kadın arkeolog Jale İnan’ın 60 yıllık hayali: Burdur’un bronz imparatorları memlekete dönüyor

Geçen hafta, Manhattan Savcılığı T.C. Kültür Bakanlığı ile iş birliği halinde yürüttüğü soruşturma kapsamında ABD’deki Cleveland Sanat Müzesinde bulunan filozof Roma imparatoru Marcus Aurelius’un başsız bronz heykeline ve Worcester Sanat Müzesinde bulunan Marcus Aurelius’un kızının bronz heykeline el koydu. Burdur’da bulunan Antik Roma kenti Boubon’da eski imparator ve ailelerini anmak için inşa edilen bir tapınakta bulunan bu değerli bronz heykeller, 1967 yılında köylülerce yağmalanmış ve Amerikalı koleksiyonerlere satılmıştı. Heykellerin yağmalanıp ABD’ye kaçırıldığını ilk kez Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu Jale İnan tespit etmiş ve heykellerin iadesi için son nefesine kadar mücadele etmişti. Jale İnan, 2001 yılında 87 yaşındayken vefat etti, bronz imparator heykellerinin vasiyet ettiği gibi Burdur’a dönebildiğini göremedi. Jale İnan’ın yarım asırlık hayali, 2023 yılında Kültür Bakanlığı’nın işinin ehli bürokratları ve Antik Çağ’a takıntılı bir savaş gazisi olan Yunan asıllı Amerikalı bir savcının iş birliği sayesinde gerçekleşecek, Marcus Aurelius ve kızı yıllar sonra memleketine dönebilecek.

PORTRE | Türkiye’ye Avrupa Şampiyonluğu’nu getiren Kübalı: Melisa Vargas

Türkiye'nin Avrupa Şampiyonluğu'nda en büyük pay Kübalı Melissa Vargas’ındı. Vargas'ın Türkiye Milli Takımı'nda olması Küba'daki rejimle doğrudan ilgili. Omuzunu sakatlayan Vargas, Küba Voleybol Federasyonu’nun tedavisini beğenmediği için ailesinin istediği özel bir klinikte tedavi görmesi nedeniyle, milli takımdan uzaklaştırıldı. Küba’daki komünist rejime “diktatörlük” diyen Melissa Vargas, rejimin bitirmeye çalıştığı kariyerini, Türkiye’de devam ettirme şansı yakaladı.

Hollanda başbakanı kim olacak: Mardin’in damadı Pieter Omtzigt, Dilan Yeşilgöz’e karşı

Hollanda, Kasım 2023’te erken seçime gidiyor. Anketlere göre seçimlerin favorisi%20 oyla Pieter Omtzigt’in liderliğindeki Yeni Toplumsal Sözleşme Partisi. Mardinli Süryani göçmen Ayfer Koç ile evli olan Pieter Omtzigt, partisini sadece iki hafta önce kurdu ve şimdiden 5 seçmenden birini ikna etti. Bürokrasideki usulsüzlükleri ortaya çıkarmasıyla halkın sevgisini kazanan Omtzigt, muhafazakar biri olmasına rağmen sol ekonomik politikaları savunuyor, sosyal refah devletini destekliyor, göç, doğal afetler, işsizlik gibi sorunlara çözüm üretemeyen devlete ve merkez siyasete olan halk öfkesini geniş çaplı bürokratik bir reformla dindirmeyi amaçlıyor. Mardin’in damadının başbakan olup Hollanda bürokrasisini alt etmesi için öncelikle en büyük merkez sağ parti VVD’nin yeni lideri Dilan Yeşilgöz’ü seçimlerde yenmesi gerekiyor.

Cumhuriyetçilerin Obama’sı, Trump’ın veliaht prensi: Hint milyoner Vivek Ramaswamy

Trump açılan yeni davalar nedeniyle neredeyse her ay yeniden gözaltına alına dursun, Cumhuriyetçi Parti’de yeni bir yıldız doğdu. 2024 seçimleri için Cumhuriyetçi Parti’den başkan adayı olan Hint milyoner Vivek Ramaswamy, hem anketlerde %10 ile üçüncülüğe yükseldi hem de ilk münazarada fırtına gibi esti. Vivek Ramaswamy, oy verme yaşının 21’e yükseltilmesi, FBI ve Eğitim Bakanlığı’nın kapatılması, devlet çalışanlarının %80’inin işten çıkarılması, Ukrayna ve İsrail’e askeri yardımların kesilmesini savunan radikal bir Trump hayranı. Kendisini 2004’te Obama’nın yaptığı konuşmadaki gibi “komik isimli zayıf çocuk” olarak tanımlayan Vivek’in amacı önseçimi kazanmak değil, 2024 seçimlerinde Trump’ın başkan yardımcısı adayı olmak. Zira Vivek, Trump’tan daha iyi Trumpçılık yapan, Trump’ın siyaseti bırakmasının ardından veliaht prensi gibi Trumpizm’i devam ettirecek bir isim. Vivek başkan yardımcısı adayı olursa 2024 seçimlerinde bir diğer Hint kökenli siyasetçi Demokrat Kamala Harris ile karşı karşıya gelecek.

ANALİZ | “Trump dün münazara sahnesinde yoktu, fakat Trumpizm başroldeydi”

Yunus Emre Erdölen, Cumhuriyetçi Parti münazarasını ve Trump'ın 4. kez gözaltına alınmasını yorumladı: "Trump dün sahnede yoktu, fakat Trumpizm sahnedeydi. Cumhuriyetçi Parti, artık Trump'ın partisi. Trump hapse girse, ölse de fikirleri, tarzı artık başrolde."

PORTRE | Wagner komutanı Prigozhin: Yankesicilikten Putin’in aşçılığına, savaş lordluğundan ‘hain’ isyancılığa

21 sene önce Putin’in Bush, Chirac gibi Batılı liderleri ağırladığı lüks bir restoranın işletmecisiydi. Prigozhin, önce “Putin’in aşçısı” oldu, catering ihaleleri aldı, ardından Wagner adında bir paralı ordu kurarak Venezuela’dan Suriye’ye, Ukrayna’dan Orta Afrika’ya 4 kıtada Rusya’nın çıkarlarını gözetti. Wagner ordusu, Ukrayna’da çekiçle infazdan hadıma uzanan savaş suçlarına imza atan, Suriye’de petrol geliri karşılığında Esad’ı koruyan Batılı ülkeler tarafından terörist kabul edilen bir grup. Wagner ve Prigozhin’in suç sicili Putin’in aşçısının, 50 bin kişilik paralı asker ordusuyla başkaldıran bir haine dönüşmesi hikayesi kadar uzun.

PORTRE | Dünyanın ve Arjantin’in ilk Liberteryen Cumhurbaşkanı: Merkez Bankası’nı havaya uçurmak isteyen liberteryen ekonomist Javier Milei

Javier Milei, Arjantin’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini %55 oyla kazanarak dünyanın ve Arjantin’in ilk liberteryen Cumhurbaşkanı seçildi. Milei, bir ay önce düzenlenen ilk tur seçimlerinde %29 oy almış, mevcut ekonomi bakanı merkez sol Sergio Massa ise %36 oy almıştı. İkinci tur seçimlerinde merkez sağ partilerin de Milei’yi desteklemesi sonucu Milei oy farkını kapayarak seçimleri kazandı. İklim değişikliğine inanmayan sağ-liberteryen Javier Milei’nin %113 enflasyonun yaşandığı Arjantin’in ekonomisini düzeltmek için önerdiği çözümler ise biraz sıra dışı: Merkez Bankası’nın havaya uçurulması, resmi para biriminin dolar olması, Sağlık, Eğitim, Kadın gibi bakanlıkların kapatılması, devlet memurlarının işten çıkarılması… Javier Milei, istikrarlı bir şekilde mesajını hayatının her alanında tekrarladı, hatta köpeklerine dahi sevdiği ekonomistlerin adını verdi: Milton (Milton Friedman), Murray (Murray Rothbard), Robert ve Lucas (Robert Lucas). Seçim kampanyasında sıra dışı yöntemler kullandı. Kostüm ve makyaj konusunda uzman Instragram fenomeni Lilia Lemone’i danışman olarak kampanyasına aldı.

Rusya hapishanelerinde Marksist bir sosyolog: Her devrin siyasi mahkumu Boris Kagarlitsky

Dünyaca ünlü Marksist sosyolog Boris Kagarlitsky geçen ay, Ukrayna’nın Kırım Köprüsü’nü havaya uçurmasına “askeri amaçları olan bir saldırı” dediği için gözaltına alındı. Boris Yeltsin ve Sovyetler döneminde de fikirlerinden dolayı hapse atılan Kagarlitsky, terör destek suçundan 7 yıl hapis cezasıyla tutuklu yargılanıyor. Hapishanede yazdığı kitaplarla, özgün Marksist yorumları ve sıkı bir Putin muhalifi olmasıyla tanınan Kagarlitsky’nin Sovyet hapishanelerinde başlayan hikayesi 12 Eylül zindanlarına dek uzanıyor.

Disney ve Hollywood kendi Oppenheimer’larıyla ne zaman helalleşecek ?

ABD, gişe rekorları kıran bir filmle solcu olduğu için hukuksuzluklara uğrayan Oppenheimer ile helalleşti. Fakat Oppenheimer, 1954’te küçük havasız bir odada solcu olduğu için sorgulandığı sırada Walt Disney’in başlattığı bir cadı avı nedeniyle onlarca Hollywood aktörü “komünist” olmakla suçlanmış, işten atılmış, hatta Hollywood Onlusu “Komünist misin?” sorusuna ifade hürriyeti nedeniyle yanıt vermediği için hapse atılmıştı. Ne Disney ne de Hollywood, kendi Oppenheimer’larıyla yüzleşti.

CANLI AKIŞ | Trump, gözaltına alınacağı mahkeme binasında

Donald Trump, gözaltına alınıp hakim karşısına çıkarılacağı Barrett Prettyman Mahkeme Binası'na ulaştı. Özel uçağıyla Washington'a uçan Trump, Twitter'dan "Sizin için gözaltına alınmaya gidiyorum, bu bir onur" diye tweet attı. Bu gözaltı, Trump’ın son 4 aydaki 3. gözaltısı olacak. Peki süreç nasıl ilerleyecek? Trump hapis cezası alırsa ne olacak?

Volkswagen ve yapay zekanın mezarında rahat bırakmadığı Brezilyalı diva: Elis Regina

Volkswagen, Brezilya’daki 70. yılını kutlamak için 1982’de henüz 36 yaşındayken hayatını kaybeden ülkenin en sevilen şarkıcısı Elis Regina’yı yapay zeka ile hayata geri döndürdü, reklamında oynattı. Reklamı izleyen Brezilyalılar önce erken yaşta kaybettikleri Brezilya’nın pop divası Elis Regina’yı gördükleri için ağladı, sonra öfkelendi, Volkswagen’in bu yeni reklamına etik soruşturması açıldı . Elis Regina, 21 yıl ülkeyi demir yumrukla yöneten askeri cunta muhalifi bir solcuydu, Volkswagen ise cunta ile iş birliği yapan, sendikalı muhalif işçileri işkenceci askerlere teslim eden bir Alman firmasıydı. Elis Regina, geçmişte “goril” dediği cuntacı askerlerin hapis tehdidi karşısında zorla bağımsızlık kutlamalarına katılıp milli marşı okumuş, bu nedenle muhalifler tarafından dışlanmış, itibarını kaybetmişti. Ölümünden tam 51 yıl sonra Elis Regina yine istemeyerek şarkı söyledi, fakat bu sefer namlu zoruyla değil, yapay zeka teknolojisi nedeniyle.

Üniversite gazetesinin 18 yaşındaki muhabiri Theo, Stanford rektörünü nasıl koltuğundan etti?

18 yaşındaki Stanford birinci sınıf öğrencisi Theo Baker, Stanford Rektörü’nün akademik makalelerindeki hataları haberleştirdi, Standord Üniversitesi soruşturma açtı, rektör istifa etti. 131 yıllık okul gazetesi The Stanford Daily’nin muhabiri Theo, George Polk Gazetecilik Ödülü’nü alan ilk üniversite gazetecisi ve en genç kişi olarak tarihe geçti. The Stanford Daily basit bir okul gazetesi değil, Vietnam’ın işgalini protesto eden 68 kuşağını polise karşı koruyan, kanunları değişmesine sebep olacak kadar bağımsızlığına düşkün köklü bir üniversite gazetesi. Theo’nun başarısı ise sadece şanslı çocuğunun hikayesi değil; bizleri “The Stanford Daily vardı da yazmadık mı?” diye dertlendirecek bir “uzak diyar masalı.”

Naim’den Melissa Vargas’a: Komünizmin kestiği soluğu Türkiye’de alanlar

Pazar günü dünya voleybol şampiyonu olan Filenin Sultanları, kupayı Eypio’nun Naim Süleymanoğlu için yazdığı şarkıyla kaldırdı. Milli takımın oyuncularından biri de komünist rejimin kurallarına baş kaldırdığı için voleybol oynaması yasaklanan Kübalı Melissa Vargas’dı. Vargas omzunu sakatlamış, Küba Federasyonu’nun tedavisini beğenmediği için ailesinin istediği özel bir klinikte tedavi görmüş, bu nedenle 4 yıl boyunca federasyon üyeliği dondurulmuş, milli takımdan uzaklaştırılmıştı. Küba’daki komünist rejime “diktatörlük” diyen Melissa Vargas, rejimin bitirmeye çalıştığı kariyerini, Türkiye’de devam ettirme şansı yakalamış, yasaklara rağmen dünya şampiyonasına katılmıştı. Ve tesadüfe bakın ki, adını değiştiren komünist Bulgar rejiminden Türkiye’ye kaçan Naim’in şarkısıyla şampiyonluğu kutlamıştı.