Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIEpstein Dosyası: Küresel bir pedofili skandalı, elitlerin itibarını nasıl sıfırladı?

Epstein Dosyası: Küresel bir pedofili skandalı, elitlerin itibarını nasıl sıfırladı?

Tutuklu yargılanırken hücresinde ölü bulunan pedofili Jeffrey Epstein’in suç ortağı Glishaine Maxwell’e karşı açılan bir davanın dosyasında yer alan belgeler geçen haftalarda kamuoyuna açıklandı. Belgelerde ismi geçen Bill Clinton, Trump, Ehud Barak, Prens Andrew, Michael Jackson, Steven Hawking gibi isimlerin Epstein ile bağlantıları seneler sonra tekrar dünyanın ilgisini çekti. Dosyadaki çoğu bilgi yeni değildi, zira Epstein’in 2008’de çocuk fuhşu zanlısı olduğunu itiraf etmesine rağmen elit kurumlar ve kişilerle iletişimini koruduğu, İsrail eski Başbakanı Ehud Barak, Bill Gates, Noam Chomsky gibi kişilerle ile toplantı yapıp görüştüğü, Harvard’da bağış yapmaya devam edip bir araştırma merkezini ofis gibi kullandığı çoktan ortaya çıkmıştı. Sinagoglardaki gizli tünellerden çocuk satılan pizza dükkanlarına kadar uzanan deli saçması komplo teorilerini bir kenara koyduğumuzda ortaya çıkan yalın gerçekler çok daha korkunç: Dünyanın gözü önünde adım adım örülen bir çocuk istismarı ağı ve her şeye rağmen zengin ve güçlü arkadaşları tarafından korunup kollanan bir pedofili.

New York Times’ın deneyimli köşe yazarı James Stewart, çocuk tacizcisi ve fuhuş hükümlüsü Jeffrey Epstein’i ilk kez Manhattan’daki 9 katlı malikanesinde ziyaret etmişti. Takvimler 16 Ağustos 2018’i gösteriyordu. Epstein’in yine aynı suçlarla gözaltına alınıp tutuklu bir şekilde yargılanırken hapishanede intihar ettiği 2020 Ağustos’tan tam bir sene önce.

East 71st Street’de bulunan 9 numaralı Herbet N. Straus House, Epstein’in yıllarca yaşayıp suç işlediği bir malikaneydi. 2021’de 50 milyon dolara satıldı, satıştan elde edilen gelir Epstein mağdularına verildi.

Epstein’in oturduğu ev belki de New York City merkezindeki en büyük müstakil evdi. Arkanıza Özgürlük Heykeli’ni aldığınız zaman Central Park’ın sağında kalan Upper East Side semtinde, Frick Collection Müzesi’nin hemen karşısında bulunan bu lüks malikane aslında Victoria’s Secret’in CEO’su Amerikalı milyarder Lex Wexner’e aitti. Werner, 1993 yılında evlendikten sonra bu malikaneyi yakın dostu ve finans danışmanı olan Epstein’a satmış; kimilerine göreyse bilinmeyen bir sebepten ötürü hediye etmişti. Malikane yeni sahibiyle birlikte kısa bir sürede Harvard profesörlerinden İsrail başbakanlarına, İngiliz prenslerinden ünlü yönetmenlere küresel elitlerin ve New York sosyetesinin uğrak noktalarından birine dönüşmüştü.

Jeffrey Epstein baş harflerini bu lüks malikanenin eşiğine kazımıştı.

5 bin metrekarelik malikane konuklarını 5 metrelik tahta kapısının eşiğinde duvara kazınmış “JE” harfleriyle karşılıyordu. Fakat NYT yazarı James Stewart’ı tek karşılayan şey, zengin bir adamın korkunç ve utanç verici bir suçtan hüküm giymesine rağmen ismini kapısına kazıyacak kadar yüksek olan egosu değildi. Stewart zili çaldığında kapıyı 18-20 yaşlarında (belki de daha küçük) ağır Doğu Avrupa aksanıyla İngilizce konuşan sarışın bir kadın açmıştı. Stewart şok olmuştu, hakkında neredeyse her ay yeni bir taciz davası açılan, geçmişte çocuk fuhşundan hüküm giymiş bir pedofilinin ilk kez tanışacağı bir gazeteciye karşı bu kadar “şeffaf” olmasına anlam verememişti. Asıl amacı Epstein’a, Elon Musk’ın sahibi olduğu Tesla şirketine danışmanlık verip vermediğini sormak olan Stewart, yukarı çıkıp Epstein’la konuşunca bu “şeffaf”lığın sebebini daha iyi anlayacaktı. Epstein, Elon Musk ile olan ilişkisi konusunda ketumdu, fakat pedofili geçmişiyle barışıktı, hiçbir şekilde utanmıyordu. Stewart’a çok açık bir şekilde aktardığı üzere “çocuk yaştaki kızlarla cinsel ilişkiye girmenin cezaya bağlanmasının yeni bir kültürel değişim olduğuna” inanıyor, “eşcinsellik de bir zamanlar suçtu ve şu anda dünyanın bazı ülkelerinde idamla cezalandırılıyor” diyerek kendisini savunuyordu.

Elon Musk, Vanity Fair’in bir balosunda Epstein’in eski kız arkadaşı ve suç ortağı Glishuane Maxwell ile birlikte çektiği fotoğrafı şu sözlerle açıklamıştı: “Arkama geçmiş, haberim yoktu, tanışmıyoruz.” Musk, Epstein ile her türlü bağlantıyı reddetmişti. Epstein ise dolaylı yoldan Tesla’ya danışmanlık yaptığını ima etmişti.

Deneyimli gazeteci Stewart bu mülakatta Epstein ile Musk arasındaki bağlantı hakkında somut bir bilgi edinememiş, fakat Epstein’in ölümünden bir sene önce çok önemli itirafları kayda geçirmişti. Epstein, birçok ünlü siyasetçi, oyuncu, iş adamı hakkında utanç verici bilgilere sahipti. Uyuşturucu bağımlısı veya sapkın cinsel fantezileri olan birçok ünlü isim, Epstein’a gizli dünyalarını açmıştı. Epstein’a göre pedofili geçmişi, insanların bu tür skandalları kendisiyle utanmadan paylaşmasına sebep oluyordu.

Epstein ve Clinton.

Epstein, ünlüler ve güçlü elitler hakkında kirli bilgilere sahip olduğunu anlatırken Stewart malikanenin dört bir yanındaki fotoğraflara bakıyordu. Epstein gururla “elit” arkadaşlarıyla olan fotoğraflarını duvarlara asmış, masasının üstüne koymuştu. ABD eski başkanı Bill Clinton ve yönetmen Woody Allen ile fotoğrafları baş köşedeydi. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın tek başına poz verdiği boydan bir fotoğrafı da duvara asılmıştı, Salman Epstein’in aktardığına göre malikanenin müdavim konuklarından, Epstein’in da yakın dostlarındandı.

James Stewart’ın 12 Ağustos 2019 tarihli NYT yazısı.

James Stewart, bu ziyaretin detaylarını anlattığı “Jeffrey Epstein’in bana güçlü insanlar hakkında kirli bilgileri olduğunu söylediği o gün” başlıklı yazısını Epstein’in cezaevinde ölü bulunmasından 2 gün sonra kaleme almış ve yazısına şu cümlelerle başlamıştı: “Epstein’in intihar ettiğini ilk duyduğum an çok sayıda önemli erkeğin ve biraz daha az sayıdaki önemli kadının rahat bir nefes aldığını ve Epstein’in bildiği ne varsa öbür dünyaya beraberinde götürdüğü için rahatladıklarını düşündüm”

Epstein’in ölümüyle beraber kimlerin rahatladığı sadece New York Times yazarı James Stewart’ın aklına takılmamıştı.

Epstein’in hayatı da ilişkileri ve bağlantıları da cansız bedeninin bulunduğu 10 Ağustos 2019’dan beri dünyanın merak ettiği konulardan biri. Bu ilgi geçen haftalarda, bir dava dosyasındaki belgelerin ve tanık ifadelerinin kamuoyuna açıklanması, bir sürü ünlü ismi ve siyasetçiyi içeren listelerin haberleştirilmesiyle daha da arttı. 2024’te tekrar gündem olan Epstein skandalı bu vesileyle, hem ödül törenlerinde dahi gündeme gelen popüler bir meseleye, hem de en sofistike komplo teorilerinin de odak noktasına dönüştü.

Fakat pizza dükkanlarında çocuk satılmasından, dünyayı kertenkeleden türemiş pedofililerin yönettiğine kadar uzanan bu komplo teorilerini bir kenara koyduğumuzda ortaya çıkan yalın gerçekler çok daha korkunç: Üniversite terk bir lise öğretmeninin, Harvard’da ofisi, çocuk kamplarında kulübesi, “pedofili adası” olarak bilinen özel bir adası, lüks malikaneleri ve çocuk fuhşundan hüküm giydiğinde dahi kendisini koruyup kollayan zengin arkadaşları olan milyoner bir pedofiliye dönüşme hikayesi.

Bütün dünyanın gözü önünde, herkesin bilgisi dahilinde. 

Epstein’in hikayesini ve tabii geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan dava belgelerini daha iyi anlamak içinse 71 yıl öncesine gitmek gerekiyor.

Brooklyn’den Manhattan’a

Epstein’in hikayesi, yine sonlandığı şehirde, New York’ta başlamıştı. Fakat bu sefer zenginlerin yaşadığı Upper East Side, Manhattan’da değil, 1950’li yıllarda işçi sınıfının oturduğu Brooklyn semtinde. Rusya göçmeni Yahudi alt-orta sınıf bir ailede 1953 yılında dünyaya gelen Jeffrey Epstein’in annesi yardımcı öğretmen; babası ise şehir belediyesinde çalışan bir bahçıvandı. Ailesi maddi yetersizliklere rağmen Epstein’in eğitimine önem veriyor, Epstein’ı ünlü bir müzik kampı olan Interlochen Sanat Merkezi’ne piyano kursuna dahi yolluyordu. Epstein henüz lisedeyken başka öğrencilere özel ders vererek para kazanmaya başlamış, zeki bir öğrenci olarak hocalarının takdirini kazanmıştı. Liseyi iki sene erken bitirdi ve 16 yaşında üniversiteye yerleşti. NYU ve Cooper Union’da matematik ve psikoloji okuyan Epstein, üniversite eğitimini diploma almadan bıraktı. Sadece lise diplomalı 23 yaşındaki bir gencin, başarılı olması hayatın olağan akışına aykırıydı. Fakat Epstein istisnaydı.

Epstein, Dalton School’da öğretmenken giyim tarzı da diğer hocalara benzemiyordu.

1974 yılında Epstein, Manhattan’ın prestijli özel okullarından biri olan Dalton School’da matematik ve fizik öğretmenliğine başladı. Lise mezunu olan birinin böylesine prestijli bir okulun yönetimini nasıl ikna ettiği belirsiz. Fakat Epstein, özellikle kız öğrencilerle çok yakın ilişki kurdu, o zamandan itibaren sergilediği uygunsuz davranışlarla tepki çekti. Epstein, Dalton’da sadece 2 sene çalışabilmiş, yetersiz performans gerekçesiyle kovulmuştu. Fakat Dalton’da çalışırken öğrencileri aracılığıyla New York sosyetesine erişim sağlamıştı bile. Dalton, New York’taki en zengin elitlerin çocuklarını yolladığı bir okuldu. Ünlü yatırım bankası Bear Stearns’ın CEO’su Alan Greenberg de bu kişilerden biriydi.

Çocuklarının hocasından etkilenen Greenberg, 1976’da Epstein’i Bear Stearns’te işe aldı. Epstein, zengin müşterilerle başarılı bir iletişim kurmasından dolayı hızla yükseldi, kısa bir sürede ortak oldu. 1981 yılında işlediği bir usulsüzlük nedeniyle bankadan ayrılan Epstein, 4 sene içerisinde yeteri kadar zengin insanla yakın olduğunu düşünmüş olsa ki kendi yatırım danışmanlığı şirketini kurdu. Zengin ailelere miras paylaşımı, para transferi, yatırım fonu gibi konularda tavsiye veriyor, danışmanlık şirketleriyle ortaklaşa projeler geliştiriyordu. Çoğu müşterisi anonimdi. Fakat iki müşterisi herkes tarafından biliniyordu: Victoria’s Secret CEO’su Les Wexner ve özel sermaye fonu yöneticisi Leon Black. Günümüzde sırasıyla 6 ve 12 milyar dolarlık servete sahip bu iki milyarder uzun yıllar boyunca servetlerinin önemli bir kısmının yönetimini Epstein’a devretti, bunun karşılığında milyonlarca dolarlık ücretler ödedi.

Epstein her ne kadar, eski patronu ve arkadaşlarından Steven Hoffenberg tarafından yatırımcıların parasını çalmak ve saadet zinciri dolandırıcılığı yapmakla suçlansa da bu tür suçlamalardan herhangi bir ceza almadı, yatırımcılarla iyi ilişkilerini her zaman korudu.

Epstein özellikle Les Wexner’dan satın aldığı yeni malikanesine taşındıktan ve servetini büyüttükten sonra New York sosyetesine adım atmış, Bill Clinton gibi siyasetçilere yaptığı yüksek bağışlar ve düzenlediği görkemli partilerle dikkat çekmiş, kısa zamanda adından söz ettirmişti.

New Yorklular Bill Clinton ile Afrika gezisinde, önemli partilerde gördükleri bu adamın hikayesini merak ediyordu: Bir lise öğretmeni, nasıl kısa sürede milyar dolarlık fonların yöneticisi olmuştu?

Epstein’in bütün dikkatleri üzerinde toplamasının nedeni ise Bill Clinton’dı.  Epstein, özel jetiyle ABD eski Başkanı Bill Clinton ve Kevin Spacey gibi isimlerden oluşan bir heyeti Clinton Vakfı’nın işleri için 2002 yılında Afrika’ya götürmüş. Daha sonrasında Clinton’ın ABD başkanlığını bıraktıktan sonra en az 30 kez Epstein’in “Lolita Express” takma isimli özel jetine bindiği iddiası da dava dosyalarına yansıyacaktı.

İşte bu seyahat ABD basının yoğun ilgisini çekmişti. Herkes Clinton’ın yanındaki bu gizemli milyoneri merak ediyordu. Bu merak üzerine Vanity Fair’den Vicki Ward Mart 2003’te “Yetenekli Mr. Epstein” adında bir yazı kaleme almıştı. Ward, Epstein’in geçmişini araştırmış ve geniş kapsamlı bir profil yazısı yazmıştı.

Vicki Ward makalenin yazım sürecinde Epstein’la geçmişte çalışmış kişilerle de konuşmuştu. Bir üniversitenin mütevelli heyetinden atılmasına ve saadet zinciri dolandırıcılığı suçlamalarına geniş yer ayırmıştı.Yazıda Epstein’in eski sevgilisi, şimdiki kankası Glishuane Maxwell’den, Epstein ile sahilde uzun uzun yürüyüp bilim hakkında konuştuğu Harvard hocası biyolog Martin Nowak’tan, Harvard’ın hukuk hocası Alan Dershowitz’in Epstein’i ne kadar “çocuksu ve masum” bulduğundan bahsediliyordu. Vicki Ward aynı zamanda Epstein’in kadınlara düşkün bir bekar olduğunu da vurguluyordu. Tabii bugünden geriye bakınca biraz ürkütücü detaylar içeren cümlelerle: “Hayatında bir sürü kadın vardı, çoğu genç”, “Epstein bu şehirde kadınları sevmesiyle tanınır, hepsini, çoğu genç”. Ward, makalede Glishuane Maxwell’in tanıştığı genç kadınları Epstein’in partilerine davet ettiğinden, bazı kadınların bu partilerde İngiltere Prensi Andrew’i görünce çok şaşırdığından da bahsediyordu. Ancak bugünden geriye bakınca okuyucuyu uyaran bu satır aralarına sıkıştırılmış ipuçları o zamanlar birçok okuyucu için önemsizdi. Fakat bu ipuçlarının arkasındaki hikaye Vanity Fair muhabiri Vicki Ward’ın kariyeri için dönüm noktasıydı.

Vanity Fair muhabiri Vicki Ward.

Vicki Ward bu makaleyi yazarken, Epstein’in malikanesinde konukları karşılamak amacıyla çalışmaya başlamış üniversiteden yeni mezun olmuş genç bir kadınla tanışmış, Epstein’in bu genç kadına ve o zamanlar 16 yaşında olan kız kardeşine cinsel saldırıda bulunduğunu, Glishuane Maxwell’in de bütün bu cinsel istismar sürecinde Epstein’ın suç ortağı olarak hareket ettiğini öğrenmişti. Vicki Ward bu detayları makaleye eklemek isteyince ortalık karıştı. Epstein hem Vanity Fair’i hem de Ward’ı arayarak tehditler savurdu. Ward’ın hamile olmasını kullanarak doğum sırasında başına bir şey gelebileceğini ima etti. Dergi yönetimi bu kadar güçlü ve etkili isimleri uçağında taşıyan, evinde ağırlayan zengin bir adamın öfkesinden korktuğu için iddialar haberleştirilmedi, yazıdan çıkarıldı, geriye “genç” kelimelerinin arasına sıkıştırılmış uyarılar kaldı.

Vicki Ward’ın sansüre uğramıştı, yazı değiştirilmişti fakat Epstein’in da canı sıkılmıştı. Clinton’ı jetinde ağırlaması ve medyanın dikkatini çekmesi bir hataydı. Epstein endişelenmekte haklıydı. Ward’ın satır aralarına sıkıştırdığı bu ipuçları, 4 sene sonra polis tutanaklarına girecekti.

Epstein’in üzerindeki gizem bulutu nihayet kalkıyordu.

Hapse girmek de sınıfsal

Epstein’in Florida, Palm Beach’teki evi 2021 yılında yeni sahibi tarafından yıkıldı.

Epstein’i nihayetinde polisle tanıştıran vaka, 2005 yılında Florida eyaletinin en lüks semti Palm Beach’teki 18 milyon dolar değerindeki lüks sahil evinde gerçekleşti. Palm Beach’te bulunan bir lisede 14 yaşındaki bir kız çocuğu, bir gün sınıf arkadaşlarından biriyle kavga etmiş, “fahişe” hakaretleri havada uçuşmuş, okul yönetimi kızın çantasında 400 dolar nakit para bulmuştu. Kız çocuğunun ailesi olaydan haberdar edilince detaylar ortaya çıktı. Kız çocuğu, liseden bir arkadaşı aracılığıyla yaşlı bir adama para karşılığında masaj yapmak için lüks bir eve gitmiş, masaj sırasında da tacize uğramıştı. Aile ve kız çocuğu, polise ihbarda bulunmuş ve bu yaşlı adamın Epstein olduğunu söylemişti. Polis bunun üzerine gizli bir soruşturma yürüttü, Epstein’in evinin dışında bulunan çöp kutuları incelendi, diğer kız çocukları sorguya çağrıldı. Epstein’in çöp kutusunda kız çocuklarının isimlerinin ve masaja geldikleri tarihin yazılı olduğu notlar bulunuyordu. Ayrıca polis Epstein tarafından tacize uğradığını söyleyen bir kız çocuğunu sorgularken, Epstein’in masaj saatlerini ayarlayan asistanı kızı telefonla aramış; Epstein’in evinde çalışanlar da polise eve sık sık kız çocuklarının girip çıktığını itiraf etmişti. Polis 24 saat boyunca Epstein’in evini gözlemlemiş, 5 mağdur kız çocuğu, 18 tanık bulmuştu. Tablo çok netti, soruşturmayı yürüten Palm Beach polis şefi Michael Reiter’a göre Epstein organize bir şekilde çocukları istismar eden bir pedofiliydi.

20 Ekim 2005 tarihinde polis, Epstein’in evinde arama yapma izni aldı. Soruşturma için bu çok önemli bir aşamaydı. Fakat Epstein yakın çevresinden aldığı duyumlarla soruşturmayı önceden öğrenmişti ve bir iddiaya göre asistanlarından Adriana Ross polis baskınından hemen önce bilgisayarları ve harddisk’leri dışarıya çıkarmıştı.

Epstein ve “masaj” asistanlarından Adriana Ross.

Ev baskınında Epstein’in lise öğrencilerinin okul müsameresi için yolladığı tebrik notları, bir lise karnesi ve bir sürü genç kız çocuğunun müstehcen fotoğrafları bulunmuştu. Fakat Epstein soruşturmayı öğrenir öğrenmez Harvard Hukuk Fakültesi’nde akademisyen olan yakın dostu Alan Dershowitz liderliğinde çok iyi bir avukat ekibi tuttu. Dershotwitz, eyalet savcısı Krischer ile sık sık görüşmüş, mağdur lise öğrencilerinin sosyal medya hesaplarını araştırarak uyuşturucu kullandığına ilişkin fotoğrafları, cinsellik hakkında yazdıkları mesajları savcıya göstermişti. Epstein’in avukatlarına göre mağdurlar Epstein’la yakın olmak istemiş, başaramayınca da iftira atmıştı. Epstein çok parası olan zengin bir adamdı, özellikle savcılık nezdinde mağdurlar “paragöz ve sapkın” olarak gösterilmek isteniyordu. Eyalet savcısı 5 mağdur bulunmasına rağmen sadece bir kız çocuğunu mağdur sıfatıyla duruşmaya çıkardı ve sadece idam cezası istenen davalarda uygulanan büyük jüri önüne çıkma kararını aldı. Jüri önünde mağdur kızın sosyal medya paylaşımları hedef alındı, kürsüye çıkan mağdur aşağılandı. Mağdurun yaşı dikkate alınmadan jüri Epstein’in sadece fuhuşa teşvik suçlamasıyla yargılanmasına karar verdi, Epstein da iddiaları reddetti.

Epstein soruşturmasının üzerinin örtülmemesi için en çok çaba harcayan o “sıradan” insanlardan biri: Polis Amiri Michael Reiter.

Fakat bu durum Epstein hakkında detaylı araştırma yapan, mağdur kız çocuklarını teker teker bulup dinleyen polisleri rahatsız etmişti. Polis amiri Reiter önce Epstein’in geçmiş yıllarda polis amirliğine yaptığı bütün bağışları iade etti, ardından eyalet savcısını kamuoyu önünde taraflı davranmakla suçladı ve dosyayı delillerle birlikte FBI’ya iletti. Epstein’in, eyaletler, hatta ülkeler arası bir çocuk fuhşu suçu işlediğine inanıyordu, federal bir soruşturma ve yargılama şarttı. FBI 2006 yılında bu ihbar üzerine kendi soruşturmasını düzenledi ve yaklaşık 34 çocuğun mağdur olduğunu tespit etti, polis baskınında elde edilen delillere dayanarak 53 sayfalık bir iddianame hazırladı.

Alan Dershowitz ve ekibi yine Epstein için çok iyi bir savunma hazırlamıştı. Bir yandan savcılık yetkilileriyle kayıt dışı toplantılar düzenliyor, bir yandan da Epstein’in iddia edilen suçları işlemediğine dair argümanlar üretiyorlardı. Dershowitz, Harvard’ın en ünlü hocalarından dilbilimci Steven Pinker’dan dahi hukuki görüş almış, savunma dilekçesine eklemişti.

Epstein ve Steven Pinker. Pinker daha sonrasında verdiği hukuki görüşün Epstein dilekçesi için olmadığını dile getirdi, Epstein’in işlediği suçlardan haberinin olmadığını belirtti. Fakat Pinker de Epstein’in yakın çevresindeki isimlerden biriydi.

Epstein’ın avukatları bütün bu süreç işlerken Florida federal savcısı Alexander Acosta ile gizli görüşmeler yapıyor ve bir uzlaşı yolu arıyordu. Nihayetinde federal yetkililer ve Epstein’in ekibi bir uzlaşma metni üzerinde anlaştı. Federal yasaları ihlal ederek mağdurlara haber vermemiş, kendi aralarında bir itiraf anlaşmasını kaleme almışlardı. Federal savcılıkla yapılan anlaşmaya göre, Epstein küçük kız çocuklarını fuhşa teşvik ve fuhuş suçlarını işlediğini kabul etmişti. Karşılığında Epstein cinsel istismar suçlusu olarak resmi kayıtlara kaydolacak ve 18 ay hapis yatacaktı. İtiraf ettiği için hem cezası azalmış, hem de sadece eyalet yasalarını ihlalden ceza almıştı. Zira FBI, 53 sayfalık iddianamesinde hem eyaletler hem de ülkeler arası küçük kız çocuğu fuhşunu organize ettiğini ve teşvik ettiğini iddia etmişti. Epstein sadece Florida’yla kısıtlı bir suç varmışçasına şekillenen bir hüküm giymiş, böylece uluslararası ve eyaletler arası istismar ve fuhuş ağı su yüzüne çıkarılmamıştı. Bu anlaşmayla beraber üzerinde uzlaşılan suçlara ortak olanlar da isimleri dahi kamuoyuna açıklanmadan aklanmış oluyordu. Ve bir daha Epstein bu suçlardan yargılanamıyor, mağdurların haberi olmadan kolayca işin içinden sıyrılıyordu.

Uzlaşma anlaşmasının imza kısımlarından biri…

Fakat Epstein’in hapis cezası dahi “lükstü”. Hapishanenin özel bir koğuşunda kalıyor, dışarıda çalışma izni aldığı için sabahları cezaevinden özel şoförle ayrılıyor, lüks plazasına gidiyor, akşam geri dönüyordu. Ayrıca hiçbir zaman da koğuş kapısı kapanmıyordu. Bazı mağdurların iddialarına göre plazasında çalışırken dahi cinsel istismar, taciz gibi suçları işlemeye devam etmişti.

Epstein hapiste sadece 13 ay kaldı, geri kalan cezasını ev hapsinde geçirdi. 2009-2010 arasında da denetimli serbestlikten yararlandı. Bu “denetimli” serbestlik sırasında, New York’taki malikanesiyle Virgin Adalarındaki özel adası arasında mekik dokudu, Palm Beach’teki evinde şaşalı hayatına devam etti. Serbest kaldıktan sonra yaptığı ilk iş New York’taki evine 4 günlüğüne kalmaya gelen Prens Andrew onuruna büyük bir parti vermek oldu. Epstein, en ufak bir pişmanlık duymuyordu. Her zamanki gibi işin içinden sıyrılmıştı.

Prens Andrews ve Epstein, Central Park’ta yürüyüş yapıyor, 2010. Epstein’in çocuk fuhşu yaptığını itiraf edip savcılıkla uzlaşması, Prens Andrew için pek bir şey ifade etmiyor olsa gerek ki Epstein’in evinde kalmaya devam etmiş, evinde düzenlenen partilerin onur konuğu olmuştu.

Epstein bu utanç verici suçtan dolayı pek bir şey kaybetmemişti. Bağış yaptığı üniversitelerle, zengin arkadaşlarıyla iletişimi devam ediyor, hala milyonlarca dolarlık fonları yönetiyordu. Çok az sayıda kurum Epstein’a karşı yaptırım kararı almıştı. Onlardan biri de Epstein’in de çocukken gittiği Interlochen Yaz Müzik Kampı’ydı. Epstein 1994 yılında yakın dostu Ghislaine Maxwell ile birlikte bu yaz kampına 200 bin dolar bağışlayarak özel bir burs oluşturmuş, kampta bu bağışa karşılık özel bir Epstein kulübesi kurulmuştu. Epstein’in bursuyla kampa gelmeye hak kazanan çocuklar bu kulübede kalıyordu. Epstein ve Maxwell de bir haftalığına bu kulübeye gelip kalmış, bağış yaptıkları çocuklarla tanışmıştı. Şimdiden geriye dönüp bakınca ikilinin amacının ne olduğu maalesef çok net. 1994 yılında 14 yaşında olan bir kız çocuğuna burs veren ikili, bu kız çocuğunun yıllar sonra açılan bir davada iddia ettiği üzere 10 sene boyunca para, eğitim vaatleriyle genç kızı önce manipüle edip sonra da istismar etmişti.

Epstein ve Maxwell’in çocuklara özel yatılı müzik kampındaki kulübesi

Genç kızın babası küçük yaşta vefat ettiği, maddi durumu iyi olmadığı için kendisine burs vermeyi, abisini okutmayı vadeden bu ikilinin tuzağına düştüğünü yıllar sonra Ghislaine Maxwell’e açılan ceza davasında kod ismiyle ifade vererek anlatmıştı. Epstein her zaman yoksul mahallelerden gelen, aile bağları zayıf olan, babasıyla ilişkisi olmayan çocukları hedef alıyor, duygularını manipüle ederek küçük kız çocuklarını korkunç bir cinsel istismar sarmalına sürüklüyordu. Müzik kampında da bu suçu Maxwell’le birlikte bu taktiği uygulayarak işlemişti.

İşte bu müzik kampı, Epstein 2007’de hapse girip çıktıktan sonra kulübenin ve bursun adını değiştirmiş, Epstein’in adını çıkarmıştı. Maalesef bu Epstein’a karşı uygulanan nadir yaptırımlardan biriydi. Dünyanın en iyi üniversitelerinden Harvard dahi bu müzik kampı kadar inisiyatif alamamıştı.

Harvard’dan Bill Gates’a: Vazgeçilemeyen adam

Epstein, 1990’lardan itibaren hem servetini büyütmüş hem de üniversitelere ve bilim insanlarının araştırmalarına yüklü miktarda bağışlar yaparak elit çevreler nezdinde bir “itibar” oluşturmuştu.

Epstein, gerçekten bilime ilgili biriydi. Kendisiyle yakın ilişki kuran birçok bilim adamının NYT muhabiri James Stewart’a anlattığı üzere Epstein’in en büyük projelerinden biri New Mexico’daki çiftliğinde kendisinden aynı anda hamile kalan 20 kadını yerleştirme, bir “gen çiftliği” kurmaktı. Epstein bu projesini birçok bilim insanıyla paylaşmıştı.

Epstein bilim insanlarıyla sadece rahatsız edici bu tür projeleri konuşmuyor, aynı zamanda dünyadaki gelişmeleri tartışıyor, fikrini beğenmediği, kendisiyle polemiğe giren kişileri bir daha özel adasına, malikanelerine çağırmıyordu. Verdiği partiler, yemekli toplantılar dilden dile yayılmıştı.

Fakat işin en çok rahatsız edici yanı, birçok insan Epstein’in suçlarını itiraf edip hapse girmesinden sonra da bu ilişkiyi devam ettirmesiydi. 2008’den sonra Noam Chomsky Epstein’in New York’taki evine konuk olmuş, hatta Epstein’dan transfer etmekte zorlandığı bir miktar parasını kurtarması için yardım dahi istemişti.

Bill Gates ve şirketinde çalışan bazı yöneticiler de Epstein’la iletişime devam edenlerdi. Epstein, Gates Vakfı’na yaptığı bağışlar vesilesiyle Bill Gates’i evinde ağırlamış, Gates Vakfın’daki eski tanıdıkları aracılığıyla iletişimi, ortak toplantıları ve çalışmaları sürdürmüş. Bir noktada Gates’in şirketine işe almaları için insan dahi önerecek kadar yakın bir ilişki kurmuştu. Hatta Bill Gates bir kez Epstein’in özel uçağını dahi şahsi seyahati için kullanmıştı (Gates’in sözcüsü daha sonrasında bu uçağın Epstein’in olduğunu bilmediklerini açıkladı).

Gates, Harvard’ın eski rektörü ve JP Morgan bankası yöneticisiyle birlikte Epstein’in New York’taki malikanesinde

Epstein’dan vazgeçmeyen bir diğer kurum da Harvard’dı. Epstein, 2007’den önce Harvard’a yaklaşık 9 milyon dolarlık bağış yapmış, o dönemin rektörü Lawrence Summers’in eşinin şiir projesine 100 bin dolar vermiş, yakın dostu biyolog Martin Nowak’ın Princeton’dan Harvard’a transfer edilmesine, yine Nowak’ın liderliğinde Evrimsel Dinamikler araştırma merkezinin kurulmasına vesile olmuştu. Epstein  hapisten çıktıktan sonra da 2018 yılına kadar Harvard’da kendi kurduğu bu araştırma merkezine en az 40 kez gitmiş, ofis olarak kullanmış, birçok kişiyle bu ofiste görüşmüş, tanışmıştı. Bir sürü insanın görüşlerinden dolayı konuşturulmadığı, protesto edildiği Harvard’da pedofili olduğunu itiraf etmiş bir kişinin ofisi bulunuyordu. İşin korkunç yanı, 2008’den önce Epstein psikoloji bölümünde misafir araştırmacı olarak kabul almış, fakülteye daha rahat girip çıkmaya başlamıştı.

Epstein ile bağlantısı ortaya çıkan Harvard hocası Nowak’a yaptırım uygulayan Claudia Gay, Harvard rektörlüğünden geçen ay istifa etmişti.

Epstein için bir diğer dönüm noktası ise 2019’du. Bütün bu sürecin baş aktörü de dolaylı da olsa Donald Trump’tı.

Trump Beyaz Saray’a, Epstein kodese

Epstein’a karşı açılan davalarda en çok detay sunan mağdur kadın: Virginia Giuffre

Glishane Maxwell, 2000 yılında Trump’ın Florida’daki turizm tesisi Mar-a-Lago’ya masaj için gittiğinde 14 yaşındaki SPA asistanı Virginia Giuffre ile tanışmıştı. Geçmişte ailesinden kaçmış, cinsel istismara uğramış, mutsuz bir çocukluk geçiren Virginia, Maxwell’in tuzağına düşmüş, masaj alanında eğitim alabileceğini söyleyen kadına inanmış ve Epstein’in evine gitmişti. Virginia çocukluğundan itibaren Epstein tarafından cinsel istismara uğradı. Virginia Giuffre, belli bir yaştan sonra Tayland’a masaj eğitimi almaya gitti, şimdiki kocasıyla tanışıp Avustralya’ya yerleşti. İstismar sarmalından kurtuldu. Bir daha bu konu hakkında konuşmama kararı aldı. Fakat çocuk sahibi olunca fikri değişti. Bir daha bu tür şeylerin başkalarının başına gelmemesi için konuşmaya, davalar açmaya karar verdi. Bütün iddialarını hem mahkeme salonlarında hem de medyada dile getirdi. 

Virginia, Epstein ve Maxwell’in kendisine fuhuş yaptırdığını,  Prens Andrews gibi zenginlerle de zorla cinsel ilişkiye soktuğunu söylüyordu. Virginia’ya göre Fransız ajans sahibi ve model menajeri Jean-Luc Brunel, Avrupa’nın dört bir yanında Epstein için küçük çocuk getiriyor, bu çocuklar özel jetle Virginia’daki özel adaya taşınıyordu. Virginia’nın açtığı davalara zamanla başka mağdur kadınlar da eklendi, yeni mağdurlar yeni davalar açtı. Mağdur kadınlar, dünyanın etkili isimlerinin müşteri olduğu bir çocuk fuhuş ağının Epstein tarafından idare edildiğini, adanın her bir odasındaki kameralar ve mikrofonlarla her anın kayıt altına alınarak geniş şantaj dosyalarının oluşturulduğunu iddia ediyordu.

Virginia Giuffre 17 yaşında, Maxwell’in Londra’daki evinde Prens Andrew ile birlikte. Virginia bu fotoğrafın çekilmesinden sonra Andrew tarafından cinsel saldırıya uğradığı gerekçesiyle dava açtı. Andrew ve Maxwell fotoğrafın sahte olduğunu iddia ediyor, fakat bu yönde somut bir kanıtları yok.

Virginia, sadece Epstein’a değil, kendisine 17 yaşında tecavüz ettiğini iddia ettiği Prens Andrew’a da dava açmış. Andrew iddiaları reddetmekle beraber cinsel saldırı davasının kapanması için Virginia ile uzlaşmayı tercih etmiş, yüklü bir miktar para ödeyerek ve mağdurlara bağış yaparak davanın düşmesini sağlamıştı.

Epstein ve Maxwell de servetlerinin önemli bir kısmını harcayarak Andrew gibi kendilerine dava açan ve cinsel istismarla suçlayan kadınlarla uzlaştı, yüklü miktarda para vererek çoğu davanın düşmesini sağladı. Fakat açılan her yeni davada mağdur kadınlar hem yeni deliller ileri sürüyor, hem de mağdur sayısı arttığı için federal makamların ilgisi de artıyordu.

Fakat bu davaların ve iddiaların bütün kamuoyunun dikkatini çekmesi için Trump’ın başkan seçilmesi gerekiyordu. 2016 senesi, Cumhuriyetçilerin adayı Trump ve Demokratların adayı Hillary Clinton ve eşi Bill Clinton hakkında cinsel saldırı, tecavüz iddialarının havada uçuştuğu bir başkanlık seçimine ev sahipliği yapmıştı. Hatta Trump, bir münazaraya Bill Clinton tarafından taciz edildiğini iddia eden kadınları getirmiş, Hillary Clinton hemen karşısına oturtmuştu. Hillary Clinton da neredeyse bütün seçim kampanyasında Trump hakkındaki iddiaları, Trump’ın cinsiyetçi ses kayıtlarını gündeme taşımıştı. Günün sonunda Trump’ın kadınlara açıkça ettiği birçok hakaret varken seçimleri kazanması özellikle feministleri ve Demokratları şok etmişti. Bu nedenle Trump’ın yemin edip göreve başlamasından bir gün sonra ABD tarihindeki en büyük kadın yürüyüşlerinden biri gerçekleşmiş, kadınlar Trump’ı protesto etmişti. 2016 senesinde artan bu feminist Trump karşıtlığıyla artmış, Epstein meselesi bu vesileyle tekrar gündem olmuştu. 

2017 Kadın Yürüyüşü, DC.

Trump, Epstein’in eski bir yakın dostuydu. Daha önce gazeteler Epstein’in “kendisi gibi güzel kadınları sevdiğini, ama daha gençleri tercih ettiğini” söylemiş, bir partide çevredeki kadınları değerlendirip şakalaşırken kameralar yakalanmıştı. Epstein, bazı kurbanlarıyla Trump’ın otellerinde, masaj salonlarında tanışmıştı. Trump daha sonrasında Epstein ile ilişkisini kesmişti. Fakat 2016’da kazandığı seçimlerden sonra kabine kurma sürecinde farkında olmadan birden Epstein’i ana gündem haline getirmişti. Trump, Çalışma Bakanı olarak eski Florida federal savcılarından Alexander Acosta’yı aday göstermişti. Acosta ise Epstein’in neredeyse hiçbir ceza almayarak sıyrıldığı 2008 uzlaşmasının mimarlarındandı.

Trump ve eşi Melania, Epstein ve Maxwell ile birlikte. 2000 senesi.

Acosta’nın Senato’daki onay aşamasında Demokratlar senatörler konuyu gündeme getirdi. Kimse detaylara vakıf değildi ama Acosta’nın görevini suiistimal ettiğine dair kanaat güçlüydü. Acosta onaylandı ve Çalışma Bakanı olarak göreve başladı, fakat Florida’daki bir yerel muhabir bu işin peşini bırakmayacak kadar kararlıydı. Önemli yerel gazetelerden biri olan Miami Herald’ın muhabiri Julie Brown, 2018’den itibaren Epstein ve Acosta hakkında ses getiren bir yazı dizisi yazmaya başladı. Epstein tarafından cinsel istismara uğramış en az 80 kadın tespit etti, önemli kısmıyla konuştu, Epstein ve Maxwell’in taktiklerini ve fuhuş ağının detaylarını yazdı, bütün iddiaları köşesine taşıdı. Fakat en önemlisi Acosta’nın nasıl Epstein’i bir uzlaşma ile kurtardığını, yasaları nasıl çiğnediğini detaylıca anlattı.

Trump ve Acosta

Bütün bu yazıda ortaya çıkan detaylar, mağdur kadınların avukat desteğiyle açtıkları davalar neticesinde Florida’da bir federal yargıç Acosta’nın bu uzlaşmayla Mağdur Hakları Yasası’nı ihlal ettiği, uzlaşmanın mağdurlara haber verilmeden yapılması nedeniyle hukuka aykırı olduğuna karar verdi. Fakat uzlaşma iptal edilmedi. Acosta üzerindeki baskı giderek artıyordu.

Ve nihayetinde Epstein 6 Temmuz 2019’da Fransa’dan New Jersey havalimanına indiğinde gözaltına alındı. Aynı gün içerisinde FBI ajanları arama emriyle New York’taki malikanesini bastı, evde geniş kapsamlı bir arama gerçekleştirdi. Evde aralarında küçük kız çocuklarının da arasında olduğu bir sürü müstehcen fotoğraf, üzerinde “Genç” ibaresi ve ad-soyadların yazdığı CD’ler bulundu. Epstein ayrıca ikametini Suudi Arabistan gösteren tarihi geçmiş sahte bir Avusturya pasaportuna, 48 elmasa da sahipti. Epstein 100 milyon dolar kefaret karşılığında tutuksuz yargılanmak istedi. New York federal savcılığı ise talebe karşı çıktı. Epstein uluslararası bir çocuk fuhuş ağını idare etmekten suçlanıyordu. Epstein zengin biri olması, özel jeti olması ve toplum için tehlike oluşturması sebebiyle mahkeme tutuklu yargılanmasına karar verdi, kefaret talebini reddetti. Epstein ilk kez “gerçek” anlamda hapse giriyordu.

Epstein’in tutuklanmasından kısa bir süre sonra Çalışma Bakanı Alexander Acosta istifa etti. Yine aynı yaz Fransa’da da Epstein’a yönelik bir soruşturma başladı (2 sene sonra Epstein’in ajans sahibi arkadaşı Jean-Luc Brunel de tutuklandı, 2022’de hapisteyken Epstein gibi intihar etti. İkili büyük ihtimalle bu küresel çocuk fuhuş ağını birlikte organize ediyordu.)

Maxwell ve Brunel

Epstein yaptıklarından en ufak bir pişmanlık duymuyordu, fakat ilk kez yaptıklarının cezasını çekiyordu. İlk intihar girişimini Temmuz sonunda gerçekleştirdi. Başaramadı ve özel bir gözetim altına alındı. Her 30 dakikada bir kontrol edilecek, kameralarla gözetlenecek ve bir koğuş arkadaşına sahip olacaktı. Fakat 9 Ağustos günü koğuş arkadaşı transfer edildi, yerine yeni biri gelmedi, 10 Ağustos gecesi ise gardiyanlar uyuyakaldıkları gerekçesiyle Epstein’in hücresini 30 dakikada bir kontrol etmedi, o gün Epstein’in hücresini gözetleyen kameralar çalışmadı. Epstein o gece hücresinde ölü bulundu. 3 sene boyunca süren soruşturmalar neticesinde Epstein’in intihar ettiği sonucuna varıldı. Epstein zaten 2-3 gün önce vasiyetnamesini hazırlamış ve malvarlığını bir varlık fonuna çevirmiş, kız arkadaşı ve dostlarına bir gelir kapısı yaratmıştı.

Fakat bu son dakika hamleleri mağdurların Epstein’in mirasından tazminat talep etmelerini engellemedi. Epstein’in varlık fonu baskılar ve artan davalar sonucunda özel bir fon kurmak zorunda kaldı. Bu fon, mağdur olduğu iddiasıyla başvuran 135 kadına toplam 121 milyon dolarlık tazminat verdi. Mağdurlar sadece bu fona değil, Epstein’in uzun yıllar müşterisi olduğu ve para transferlerini gerçekleştirdiği JP Morgan gibi bankalara da dava açtı. JP Morgan, dava aşamasında mağdurlarla uzlaşıp 290 milyon dolar vermeyi kabul etti, böylece dava düştü ve JP Morgan Epstein’in çocuk fuhuş ağı kapsamında yaptığı finansal transferleri fark etmediği veya göz yumduğu iddiaları nedeniyle yargılanmamış oldu.

Komedyen Rick Gervais 2020 Altın Küre Ödüllerinde Hollywood yıldızlarına sesleniyor: “Hepiniz Epstein’in kendini öldürmediğini biliyorsunuz. Yakın dostunuzdu.”

Fakat Epstein’in bu “sıradışı” ölümü kimseyi ikna etmedi. New York’un Demokrat belediye başkanından Amerikalı birçok yetkiliye kadar herkes “Epstein’in intihar etmediğini” ileri sürdü. Epstein’in ölümüyle birlikte “Epstein intihar etmedi” sözü komedyen Rick Gervais’in Altın Küre’de yaptığı konuşmaya yansıyacak, duvarlara yazılacak kadar yaygın bir tepkiye dönüştü.

Bu ölümün ardından herkesin aklında tek bir soru vardı: “Epstein yaşasa ve konuşsaydı, bu işin ucu kime dokunacaktı?”

İşte bütün dünyanın merak ettiği bu soru geçen hafta açıklanan Epstein belgeleriyle tekrardan gündeme geldi.

Epstein belgelerinde ne var?

2024 yılının başlangıcında yayınlanan Epstein belgeleri, bazı haber sitelerinin iddia ettiği üzere Epstein’in “müşterilerinin” listesi değil. Bu belgeler, Epstein hakkında çok sayıda iddiayı ileri süren mağdurlarından Virginia Giuffre’nin kendisine “yalancı” diyen Ghislaine Maxwell’e açtığı iftira davası kapsamında ileri sürülen iddialar ve alınan tanık, mağdur ifadelerinden oluşuyor. Maxwell ve Giuffre, 2017’de mahkeme dışında uzlaştı, Maxwell Virginia’ya bir miktar para vererek davanın kapanmasını sağladı. Fakat Miami Herald gibi gazetelerin başvurusu ve üçüncü kişilerin talebiyle mahkeme dosyadaki belgelerin kamuoyuna açıklanmasına karar verdi.

Yani bu belgeler çoktan kapanmış bir dava kapsamında sunulan belgeler. Bu yüzlerce sayfalık belgelerde, kesinleşmiş iddialar yok. Çoğunlukla iddialardan ve tanık ifadelerinden oluşuyor. Fakat Epstein’in özel jetine binen yolcu listeleri, bazı mailler gibi de ciddi belgeler de mevcut. Bu nedenle belgeler bütüncül ve sakin bir şekilde incelendiği zaman ortaya somut bir resim koyma potansiyeline de sahip.

Epstein belgelerinde, mağdur kadınlar özellikle Epstein’in “pedofili adası” olarak bilinen özel adasındaki anılarını aktarıyor. İddialara göre, dünyaca ünlü birçok isim bu adada ağırlanmış, yemek partilerine katılmış.

Örneğin bir mağdurun ifadesine göre ünlü sihirbaz David Cooperfield, adaya eşiyle birlikte gelip bir akşam yemeğinde gösteri yapmış, genç kıza “başka kızları buraya getirmek için para alıyor musunuz?” diye sormuştu. Clinton belgelerde doğrudan bir mağdur tarafından suçlanmasa da Johanna Sjoberj, Epstein’in Clinton hakkında “gençleri sever” dediğini aktarıyor.

Yine Sarah Ransome adındaki bir mağdurun 2016’da bir gazeteciye attığı e-mailde yakın arkadaşı olan bir diğer mağdurun Clinton ve Andrew ile birlikte olurken Epstein tarafından videoya alındığını ve bu seks videosunu mağdur kızın ele geçirmeyi başardığını söylüyor. Fakat dosyada yer alan bu ifade, 2019’da yine Sarah Ransome tarafından bizzat yalanlanmış, Epstein’a tepkileri arttırmak için bu iddiayı uydurduğunu söylemişti. Yani dosyada 2017 yılında kapanan bir davaya ait olduğu için içerisinde eski ve daha sonra bizzat bu iddiaları ortaya atılanlar tarafından geri alınmış açıklamalar da mevcut.

Steven Hawking ise Epstein’in Maxwell’e attığı bir mailde geçiyor. Epstein, Clinton ve Hawking hakkındaki iddiaları yalanlamak için ifade vermek isteyenlere para verilebileceğini söylüyor. Hawking’in bir cinsel istismarda bulunduğuna dair bir ifade dosyada yer almıyor. Fakat daha önceki senelerde Hawking’in bir bilim konferansı gezisi sırasında 2008 yılından önce adayı bir kez ziyaret ettiği ortaya çıkmıştı. 

Dosyada en çok yer alan isimlerden biri Prens Andrew. Prens Andrew hakkında birçok kadın cinsel istismar suçlamasında bulunuyor.

Michael Jackson da hakkında cinsel istismar suçlamasında bulunulmayan fakat Epstein’in Florida’daki malikanesinde görüldüğü iddia edilen isimlerden.

Epstein’in avukatlarından Alan Deshowitz de cinsel istismarla suçlanan isimlerden. Virginia Giuffre de daha önce ünlü avukatı suçlamış, sonra başka biriyle karıştırdığını söyleyerek bir uzlaşı karşılığında davasından vazgeçmişti. Deshowitz dosyadaki beyanın Virginia’nın iddiası gibi yalan olduğunu söylüyor ve dosyanın tamamının açıklanmasını istiyor. Zira dosyaya bakan yargıç, belgelerin sadece bir kısmını açıkladı.

Leonardo DiCaprio, Cate Blanchett gibi isimler ise dosyaya dolaylı yoldan girmiş. Bazı mağdurlar Epstein’in kendilerine “DiCaprio, Cate ile telefonda konuştum” dediğini ifadelerinde aktarmış, böylece bu isimler listeye eklenmiş.

Belgeler Epstein’in hikayesinin sadece bir kısmını yansıtıyor.

Ölümünden 4 sene sonra dahi dünyanın merak ettiği sorular hala yanıtsız, açıklanan bu belgeler bir hayli yetersiz.

Bu nedenle de soru işaretleri devam ediyor. Bir diğer merak edilen soru ise Epstein’in ajan olup olmadığıyla ilgili.

Jeffrey Epstein ajan mıydı?

Geçtiğimiz yıllarda gazeteci Vicki Ward’a anonim bir şekilde konuşan eski bir Trump çalışanı, Epstein’i uzlaşma anlaşmasıyla kurtaran savcı Acosta’nın Trump ve ekibine “Epstein’in istihbaratla bağlantılı” olduğuna dair ciddi bir yerden bilgi aldığını ve bu nedenle Epstein’i kurtardığını söylediğini iddia etmişti. Acosta ve sözcüsü ise bu iddiayı yanıtsız bırakmıştı.

Yine 2019’da Epstein’in evine baskın düzenleyen FBI ekibinin arama emrinde delillere el koyma yetkisinin bulunmaması ve bu nedenle CD’leri ve hardiskleri evde bırakıp gitmeleri, 4 gün sonra el koyma emriyle geldiklerinde bu delilleri yerlerinde bulamamaları ve Epstein’in avukatlarının CD’leri daha sonrasında FBI’ye elden teslim etmesi de bu iddiayı dillendirenlerin şüphelerini arttıran bir unsur. Zira FBI’nin baskında gördüğü CD’lerin bu CD’lerle aynı olup olmadığına dair kesin bir inceleme yapma şansı ilk aşamada el konulamadığı için olmamıştı.

Epstein’in öldüğü gece gardiyanların uyuyakalması, kameraların çalışmaması da sadece komplo teorisyenlerini değil New York belediye başkanını dahi şüphelendiren bir durum.

İsrail eski başbakanı Ehud Barak, yüzünü kapayarak Epstein’in evine giriyor. Barak daha sonrasında soğuktan dolayı yüzünü kapattığını, görüşmelerin tamamen iş odaklı olduğunu söylemişti.

Bir diğer istihbarat teorisi ise İsrail ile bağlantılar. Epstein’in Haaretz gazetesinin araştırmasına göre İsrail eski başbakanı Ehud Barak’ın kurduğu bir özel güvenlik şirketine sermaye koyması, geçmişte İsrail’de askeri üsleri ziyaret etmesi, Şimon Peres ile dostluğunun olması (Ehud Barak, Epstein ile kendisini Peres’in tanıştırdığını söylüyor) ve Ehud Barak’ın 2018’den önce birçok kez New York’taki malikanesinde Epstein’i ziyaret etmesi bu iddiayı dile getirenlerin örnek gösterdiği vakalar.

Julia Brown gibi gazetecilerin dikkat çektiği bir diğer vaka ise Epstein’in hem yakın dostu hem de suç ortağı Ghislaine Maxwell’in babası Robert Maxwell hakkındaki iddialar. Eski medya patronu ve milyoner Robert Maxwell de birçok gazeteci, siyasetçi tarafından Mossad ajanı olmakla suçlanan bir isim. Robert Maxwell’in cenazesinin devlet töreni gibi düzenlenmesi, İsrail Başbakanı Yitzhak Shamir nın cenaze töreninde “İsrail’e katkısı şimdi söyleyebildiklerimden çok daha fazlaydı” açıklaması yapması bu şüpheleri daha da arttırmıştı. Bazı gazeteciler bu katkının sadece finansal destek, İsrail’e maddi yatırımla sınırlı olmayabileceğini iddia etmişti.

Robert Maxwell’in İsrail’deki cenaze töreni

Maxwell’in ölümü de Epstein gibi şüpheliydi: Robert Maxwell, özel teknesinden düşmüş, cesedi sonradan bulunmuş, kızı Glishaine dahil birçok kişi düşme sebebinin intihar olamayacağını belirtmiş, ölümüne şüpheyle yaklaşmıştı. Epstein bu ölümden sonra çalışanlarının emeklilik fonlarını çaldığı ortaya çıkan Robert Maxwell’in kızına ve ailesine maddi yardımda da bulunmuş, aileye destek olmuştu.

Epstein’in istihbarat örgütleriyle bağlantısına dair somut bir emare yok. Fakat mağdurların iddialarına göre, her anın kayıt alındığı ve dosyalandığı bir çocuk fuhuş ağının yöneticisi olan ve dünyanın en etkili isimleriyle arkadaş olan Epstein’in bu suç ağını ne karşılığında kullandığı, şantaj yapıp yapmadığı da meçhul.

Epstein’in ölümüyle de azından şimdilik meçhul kalmaya devam edecek gibi duruyor.

Epstein, neden dünyanın en popüler komplo teorisi?

Epstein’in ölümünden sonra Epstein hakkındaki dosya kapandı fakat federal savcılık olası suç ortaklarını soruşturmaya devam edeceğini açıklamıştı. Bu kapsamda suç ortağı Glishaine Maxwell de 2020 yılında gizlendiği bir evde gözaltına alındı ve benzer suçlarla yargılandı. 2021’de çocuk fuhuşundan hüküm giydi, 20 yıl hapis cezası aldı. Maxwell’in dava süreci de büyük resmi ortaya koymaya yetmedi, zira Maxwell de hiçbir konuda itirafta bulunmadı.

Sır perdesi hala aralanmadı.

Hayatı boyunca sigara ve alkol kullanmadığı için en çılgın partilerde dahi ayık kalıp herkesi gözlemleyen, bütün evlerini gizli kameralarla döşeyen, onlarca harddisk ve CD’si olan Epstein, sırlarını kendisiyle beraber öbür dünyaya götürdü.

Geriye çeşitli spekülasyonlar, akıl yürütmeler ve komplo teorileri kaldı. Özellikle ünlü isimlerin yer aldığı dava belgeleri kamuoyuna açıklanınca bu komplo teorileri daha da büyüdü, bir magazin gündemine dönüştü.

Fakat pizza dükkanlarında çocukların satıldığı iddialarından, sinagoglar altındaki tünellere uzanan bu komplo teorileri bir kenara bırakıldığı zaman ortada duran yalın gerçekler çok daha korkunç.

Solcu akademisyen Noam Chomsky’den Harvard hocalarına, Bill Clinton, Ehud Barak, Trump gibi liderlerden Hawking gibi akademisyenlere dünyanın en etkin kişileri çok uzun yıllardır sistematik bir şekilde çocukları fuhuşa sürükleyen, onları istismar eden bir pedofiliyle arkadaştı. Epstein, 2008’de suçlarını itiraf ettiğinde dahi Bill Gates, Prens Andrew, Chomsky, Ehud Barak gibi isimlerle görüşmeye devam etti. Harvard Üniversitesi’nde 2018 yılına kadar özel ofisi vardı. Çocukları fuhuşa sürüklediği için kısa süreli girdiği lüks hapisten çıkmasını Manhattan sosyetesinin davetli olduğu ve Prens Andrew’in onur konuğu olduğu şaşalı bir partiyle kutladı. Harvardlı akademisyenleri tatillere götürdü, yemeklerde ağırladı, en iğrenç cinsel fantezilerini paylaştı. Bu fuhuş zincirini yürütürken JP Morgan gibi bankaları kullandı. O kadar ki bir davada dillendiren iddiaya göre, JP Morgan Epstein’in ölümünün ardından yaptığı iç soruşturma neticesinde Epstein’in insan kaçakçılığı kapsamında 16 yılda yaklaşık 1 trilyon dolarlık para transferi yaptığını tespit edip hükümete bildirdi.

Amerikalı elitler bir filmde kaç tane sosyal mesaj verelim, Kleopatra’yı bir siyah oyuncu mu canlandırsın, oyuncaklar artık mavi-pembe olmasın diye tartışırken, üniversite kampüslerinde “cancel culture” nedeniyle konuşmalar, konferanslar iptal edilirken, Epstein gibi bir pedofili hiçbir şekilde iptal edilmedi, itibarını asla kaybetmedi. Dünyaya insan hakları, ahlak dersi veren birçok Amerikalı elit, Epstein ile bağını koparmadı.

Hatta Epstein’in suç ortağı Ghislaine Maxwell bir STK kurup okyanusları korumak için kampanya başlattı, Birleşmiş Milletler’de konferanslara, oturumlara katıldı. Dünya çocuk fuhuşu zanlısı olduğu ileride mahkemece tespit edilecek bir kadından iklim krizine dair öğütler dinledi, “ahlak” dersi aldı.

Ghislaine Maxwell, 2013 yılında Birleşmiş Milletler’de okyanusların korunmasına ilişkin bir konferansta konuşma yapıyor.

Elit dostlarının ördüğü bu dokunulmazlık zırhını delen ise sıradan Amerikalılar oldu. Savcılar Epstein’i korurken, sıradan polis memurları dosyanın kapanmaması için uğraştı. Vanity Fair gibi etkili medya kurumları yazıları Epstein’in ricası üzerine sansürlerken, yerel gazeteler ve muhabirler en ufak ayrıntısına kadar mağdurların sesi oldu, Epstein’i gündeme taşıdı. Epstein’in adasına davet edilen, onu tanıyan hiçbir ünlü isim davalarda ifade vermedi, Epstein’i suçlamadı. Ama yaftalanmaktan korktukları için anonim kalan mağdur kadınların, yani Jane Doe #1-2-3-4’lerin ifadeleriyle Epstein dosyaları şekillendi, fuhuş ağının detayları ortaya çıktı (ABD’de ifade verirken anonim kalmak isteyen kadınlar “Jane Doe”, erkekler “John Doe” takma ismini alır).

Epstein dosyası belki hala tam anlamıyla aydınlatılamadı. Fakat ortaya çıkan her yeni iddia, detay, belge küresel elitlerin çelişkilerini ortaya koymaya, itibarlarını sarsmaya devam edecek. Zira bu hikaye her türlü engele rağmen korkunç bir pedofili skandalını ortaya çıkaran polis memurlarının, yerel gazetecilerin, cesur mağdur kadınların, kısacası elitlerin itibarını sarsan, ikiyüzlülüklerini ortaya çıkaran sıradan insanların hikayesi.

Evet, herkese ahlak dersi verip ahkam kesenlerin, savundukları değerleri, ilkeleri yeri geldiğinde askıya alması ilk değil, ama ilk kez bu kadar gözler önünde yaşanıyor, ses getiriyor. Üstüne üstlük Batı’nın Filistin’de yaşanan katliama verdiği destekle ahlaki zemini iyice kaybettiği bugünlerde, Epstein skandalı hem dünyada hem Batı’da çok daha fazla ilgi çekiyor.

İşte tam da bu noktada, komplo teorileri bu hikayenin çarpıcı ve yeterince dehşet verici gerçeklerini gölgede bırakacak şekilde devreye girip sıradan insanların “asla mücadele edemeyeceği kadar güçlü ve korkunç, gizli bir küresel örgüt” savsatasını yayıyor. Bu tür egzotik, yer yer antisemitik, tuhaf komplo teorilerinden veya Epstein ile ilgili ortaya çıkan gerçeklere yalan yanlış iddialar katıp magazinleştirenlerden de sanırım en çok Epstein ölünce rahatlayan “elitler” memnun oluyor.

Çünkü Epstein’in hikayesi, karşı koyulmaz imkansız bir komplo olarak yansıtıldıkça Epstein’in dokunulmazlık zırhını delen sıradan insanların mücadelesi de gölgede kalıyor. Epstein ve onun gibilerin bir gün kaybedebileceklerine dair inanç da azalıyor. Fakat bu doğru değil. Çünkü Amerika’da ve dünyanın farklı yerlerinde her gün o sıradan Jane’ler, John’lar yeni davalarla, yeni delillerle, yeni yazılarla bu dokunulmazlık zırhını paramparça ediyor, korkunç bir çocuk istismar ve fuhuş ağının nasıl dünyanın gözü önünde adım adım örüldüğünü ortaya çıkarıyor.

Evet belki komplo teorileri çok daha cazip, ilgi çekici. Fakat bazen hayatın yalın gerçekleri çok daha korkunç, çok daha sarsıcı. Komplo teorileriyle zaman kaybedip sahici ve önleyici tedbirler almadıkça, bir daha tekrarlanacak kadar da gerçek. Gözümüzün önünde.  

Epstein olayında olduğu gibi.

- Advertisment -