Yalım Eralp

Yalım Eralp yorumluyor: Husilere yönelik operasyon gösteriyor ki Gazze’de savaş dursa da Orta Doğu’yu güç yıllar bekliyor

Gazze’de savaş dursa da Orta Doğu’yu güç yıllar bekliyor. Orta Doğu bir barış bölgesi olmadığı sürece durum düzelmez. Bunun için, Suriye’de durum normale dönmeli. Lübnan’da ciddi ve istikrarlı bir hükümet kurulmalı. Suudi Arabistan ile Yemen uzlaşmaya varmalı. En önemlisi Filistin devleti kurulmalı. Netanyahu sonrası İsrail topraklarını genişletmekten vazgeçmeli. Etrafı karıştırmamalı. Amerika artık bölgede oyun kurmaya çalışmamalı. Keza Rusya da… Avrupa Birliği ise politika üretmeye çalışmalı.

Yalım Eralp ile Evet Benim, Monşer! | Türkiye’ye gelen Gandhi benden özel ve gizli bir talepte bulundu: “Denize dalabilir miyim?”

Serbestiyet kanalının yeni serisi “Evet Benim, Monşer” de emekli Büyükelçi Yalım Eralp, 40 yıllık diplomasi hatıralarını anlatıyor. 1987-1991 yıllarında arasında Türkiye’nin Hindistan Büyükelçiliği’ni yapan Eralp’in ilk bölümdeki hatıraları suikast sonucu öldürülen Hindistan’ın eski Başbakan’ı Rajiv Gandhi’nin Türkiye ziyareti ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in Hindistan gezisinden: "Türkiye ziyaretinden önce Rajiv Gandhi bana 'Özel bir isteğim var ama gizli kalacak' dedi. Denize dalmayı çok sevdiğini ama Hindistan'da güvenlik gerekçesiyle yasak olduğu için dalamadığını söyledi..."

Hindistan neden İsrail’e bu kadar destek veriyor?

Benim Hindistan’da Büyükelçilik yaptığım 1987-1991 yıllarında Hindistan’da ülkeyi kuran Kongre Partisi iktidarda idi : Devletçi ve sıkı bağlantısızlardı. Şimdi iktidarda milliyetçi ve serbest piyasacı BJP var. Dünya halkları Gazze vahşetini protesto ederken Hindular İsrail’e alkış tutuyor. Hükümetin mesajı açık: ”Müslümanlar bu protestolar size” demek isteniyor adeta. Hindistan “fabrika ayarları” ile oynuyor. Çok tehlikeli.

“Devletler Filistin konusunda ciddilerse Güney Afrika’nın Adalet Divanı’na yaptığı ‘soykırım’ başvurusuna müdahil olabilirler”

Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor: “Hindistan ve Almanya hariç dünyanın her tarafında büyük protestolar var. Bu protestoları yapan devletleri bir sınav bekliyor. O sınav da Güney Afrika’nın Adalet Divanı’na yaptığı başvuruya müdahil olup olmayacakları sınavı. Çünkü bağırıp çağırmak bedava. Eğer ciddiyse devletler Güney Afrika’nın talebine müdahil olabilirler. Statü buna açık.”

Ölüm yıl döneminde: Çağlayangil’in zekası ve bir hatıra

ABD Sefiri Parker Hart vasıtasıyla Makarios’un devamlı çıkardığı çatışmaları durdurması için ABD’den yardım istenecekti. Yeni bakan İhsan Sabri Çağlayangil-Parker Hart görüşmesinde tercüman olmam istendi. Görüşmeden 10 dakika önce gittim. Bakana sorunu anlattım. Harita üzerinde bilgi verdim. Bakan “vallahi bir şey anlamadım: ben konuşurum, istersem maç anlatırım sen meseleyi Sefire izah et” dedi. Sefirin Türkçe bilip bilmediğini sordu. Allah’tan bilmiyordu. Bakan görüşmede sert bir sesle elini kolunu sallayıp arada bir Makarios demeyi unutmadı. Ben ise güya tercüme ediyormuş gibi meseleyi izah ettim. Toplantı bitti. ABD Sefiri giderken bana “bu Bakan galiba çok sert” deyince “öyle olduğu anlaşılıyor” dedim.

Güney Afrika’nın İsrail aleyhine soykırım ve harp suçu iddiasıyla dava açması ne anlama geliyor?

Soykırımı Önleme Sözleşmesi, 1951 yılında yürürlüğe girmiştir ve bir ölçüde harp suçlarından farklıdır. Bizde sanılanın aksine Soykırımı Önleme Sözleşmesinde genelde devletler değil şahıs veya şahıslar suçlanır. Güney Afrika sözleşmenin 9’ncu maddesine dayanarak Adalet Divanında İsrail aleyhine dava açtı. İsrail ordusu yasaklanan her şeyi atlamadan yapmıştır. Adeta harp hukukuna karşı da savaş açmış izlenimi veriyor. Harp hukukunda bizzat suçu işleyen şahıs veya şahıslar kadar emirleri veren de suçludur. Üstelik İsrail’in bazı kabine üyeleri çok açık konuşmuştur. İsrail kabinesi toptan suçlu durumuna düşüyor.

Yalım Eralp yazdı. Dünya’nın 2023’ü: ABD ‘oyun’ kuramadı, Avrupa sağa kaydı, BRICS güçlendi, Körfez öne çıktı

Gazze’deki harp, vahşetin dışında dünyada da ülkeler arasında bölünmelere yol açtı. ABD oyun kurucu vasfını giderek kaybediyor. Suudi Arabistan, BAE ve Katar dünyada ön plana çıktı. Avrupa’da ve dünyada sağ hükümetler bu yıl öne geçmeye başladı. BRICS dediğimiz grup önemli bir şekilde genişledi. Ve bu grup Batı’nın kurduğu sisteme başkaldırdı. İleride daha da etkin olacağını düşünüyorum ben. Bu asırda dünyanın gözü Afrika’ya yönelecek. Afrika’nın yeraltı zenginlikleri dünyanın ilgisini çekecek. İyi bir yıl geçirmedik…

ANALİZ | Yalım Eralp yazdı: BM Güvenlik Konseyi kararları nedir, ne değildir?

Gazze için alınan karar BM Şartının 6’ncı bölümü çerçevesinde alındı. Tavsiye ama güçlü tavsiye. İsrail böyle bir karara da uymazsa ABD zaten Şart’ın 7’nci bölümünde belirtilen zorlayıcı bir kararı geçirtmez, veto eder.

“Biden en başta ‘kaya gibi arkandayım’ dediği için şimdi Netanyahu’ya laf dinletemiyor”

Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor: “Amerika ile Netanyahu arasındaki fikir ayrılığı iyice belli oldu; gerek ateşkes konusunda gerek de savaştan sonra Filistin’in geleceği ile ilgili. Tabii en başta ‘kaya gibi arkandayım’ deyip ipi Netanyahu’ya verirseniz böyle olur.”, “Son günlerde ateşkes sesleri yükselmeye başladı. Almanlardan bile. Almanlardan bile diyorum çünkü kendilerini İsrail’in hamisi ilan ettiler. Ona rağmen onlar bile ateşkesten yana olduklarını açıkladılar.”, “Harbin devam etmesi, sıçramasına da yol açabilir. Bu tehlikeli bir ihtimal.”

Rusya ve “orta boy” ülkeler

ABD çoğu kez ilişkilerini şarta bağlıyor. Bazen insan haklarını ileri sürüyor. Bir kısmı sömürgecilikten çıkan ülkeler en hafif tabiri ile bundan sıkılmış durumda. Rusya genelde şart ileri sürmüyor. İnsan hakları vs. derdi yok zaten. Rusya , başta Afrika kıtası ve bir ölçüde Asya ve Latin Amerika ülkelerinin bir kısmında sempati ile karşılanıyor. Bazı Afrika ülkelerinde kurtarıcı gibi görülüyor. Onlara askeri ve gıda yardımı yapıyor. ABD’nin adeta kayıtsız şartsız İsrail’i desteklemesi ve fiiliyatta Filistin halkının çıkarlarını göz ardı etmesi bu ve başka ülkelerde ABD’nin dünyada “oyun kurucu” rolünün daha da sorgulanmasına yol açacağı kanısındayım.

ABD, BM’de nasıl kendi silahıyla vuruldu?

Mısır ve Moritanya Genel Kurul’un 377 sayılı karar tasarısına başvurdular. Bu ilginç bir karar. 1950 yılında Kuzey Kore’nin Güney’e saldırmasından sonra Güvenlik Konseyi’nde oydaşma olmayınca sözünü ettiğim karar ABD önerisiyle ortaya çıkmıştır. “Uniting for Peace” yani Barış için Birleşme. İsrail dahi 1950 yılında bu karar lehine oy vermişti. Karara göre Güvenlik Konseyi’nde oydaşma olmayınca bu karar ile BM asker dahi gönderme kararı alabilir. Nitekim Kore’ye bu karar sayesinde BM asker göndermiştir. Şimdi bu iki ülke Mısır ve Moritanya ABD’yi kendi silahıyla vuruyor. Nitekim Genel Kurulda ateşkes isteyen bu karar 153 oya karşı 10 aleyhte oyla kabul edildi. ABD ve İsrail aleyhte oy verdiler!

“Düşünce hürriyeti konu İsrail olunca herhalde o kadar önemli görülmüyor”

Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor | “Amerika’da da Musevi cemaati ağırlığını göstermeye başladı. 3 önemli üniversite; MIT, Harvard ve Pensilvanya Üniversitelerinin rektörleri Anti-Semitizm konusunda keskin tutum almadıkları için tehdit ediliyorlar. Bir tanesi istifa etti. Bir zengin Musevi bağışçı da eğer rektör değişmezse 100 milyon dolarlık hibeyi vermeyeceğini söyledi. Seçimler yaklaştıkça ABD’de bu bağışların, hibelerin önemi artıyor milletvekilleri için. Rektörlerin tutumu bu bakımdan eleştiriliyor. Rektörler de düşünce hürriyetini savunuyor. Ama düşünce hürriyeti konu İsrail olunca herhalde o kadar önemli görülmüyor, sayılmıyor.”

Erdoğan Atina’ya Gündüz gitti!

Bambaşka bir Erdoğan. Atina’da ağzından bal akmış adeta. Tanımam dediği Yunan Başbakanı’na “kardeşim” derken Mitsotakis, “Sevgili Tayyip” diyor. Yunanlılar kalp krizi geçirmiş olabilir ! Mevcut anlaşmazlıklara rağmen önemli bir dönem başlıyor. İnşallah bozulmaz. Ortak basın toplantısı da iyi geçmiş.

“Bu harbi Arap ülkeleri bitirebilir ama onlar Hamas’ın yok olmasını istiyorlar”

Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor: “Aslında bu harbi bitirebilecek olanlar Körfez’deki Arap ülkeleri. Oturup ABD’deki paralarını çekebilirler. İsrail ile ilişkilerini kesebilirler. Ya da 1974 yılında olduğu gibi petrol maddesini ortaya sürebilirler. Hiçbirini yapmıyorlar. Çünkü hepsinin derdi Hamas bitsin, biz oturduğumuz yerde oturalım…”

Kissinger kolumda halıyla beni gördüğünde…

Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, geçen hafta 100 yaşında ölen eski ABD Dışişleri Bakanı Kissinger’ı yazdı: “Bakanlıktan ayrılma arifesinde Brüksel’deki NATO Dışişleri toplantısına son olarak katılan Kissinger’e Çağlayangil hediye vermek istedi. Amerikan sisteminde o zamanlar 250 doları aşan hediyeler devlete kaydedilirdi. Bunu önlemek için Çağlayangil Nato toplantısı öncesi koluma halı vererek al bunu götür adama dedi. Kolumda beni halı ile gören Kissinger dehşete kapıldı!”

ABD İsrail’i neden “kaya” gibi destekliyor ?

1930’lu yıllarda Museviler ABD politikasında öncelikli bir yer tutmuyordu. Sonraları İsrail en önemli müttefik oldu. Kongre büyük ölçüde İsrail yanlısıdır. Bu da büyük ölçüde kaliteli İsrail lobisi sayesinde. Bir de AIPAC sayesinde . “Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi) AIPAC daha sonra siyasilere para yardımını rahatça yapacak Siyasi Aksiyon Komitesini kurdu. New Yorker dergisinin yazarlarından Jeffrey Goldberg, AIPAC'ın Kongre üzerindeki etkisini göstermek için üst düzey bir AIPAC yetkilisiyle yaptığı görüşmeden örnek verdi. Yetkili Goldberg’e boş bir peçeteyi göstererek şöyle demiş: "AIPAC isterse Kongredeki 70 senatör 24 saat içerisinde bu peçeteye imzalarını atabilir"

Deniz Kuvvetleri Komutanı neden “NATO’yu ve ABD’yi Karadeniz’de istemiyoruz” dedi?

Sovyetler Birliği devrinde Sovyetlerin yanında Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan vardı. Batıyı ise tek başına Türkiye temsil ediyordu. Sovyetlerin çöküşünden sonra Rusya yalnız kaldı. Bulgaristan ve Romanya NATO ülkesi oldular. Ukrayna ve Gürcistan ise Batı yanlısı. Yeni NATO üyeleri Romanya ve Bulgaristan ABD’nin ve NATO’nun Karadeniz’de daha fazla varlık göstermesinden yanalar. Kırım’ın “ilhak”ı ile Rusya Karadeniz’de daha güçlü sahildar ülke oldu. Askeri yönden Ukrayna, Karadeniz’de adeta yok oldu. İddialara göre Rusya karasularının ötesinde de iddialar ileri sürmeye başlamış. Montreux Sözleşmesi ile sahildar olmayan ülkelerin savaş gemilerinin Karadeniz’e geçişi ve orada kalması kısıtlanmıştı. Bu nedenle de başta ABD ve Batılı ülkeler açıkça söylemeseler de bu kısıtlamalardan hoşnut değiller.

“Erdoğan’ın Almanya gezisi, Almanların korktuğu bir felaketle sonuçlanmadı”

Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor'da bu hafta: “Erdoğan’ın konuşmasını Almanlar ‘En yumuşak, en uslu hali’ diye nitelediler. Tabii Holokost’u çarptı, bu beklenmiyordu. Ama bence bir gazetecinin suallerine bence eksik cevap verdi. Gazeteci ‘İsrail’in varlığını tanıyor musunuz?’ diye sordu, Erdoğan ise “Bölgede İsrail’i tanıyan ilk biziz” demedi. Antisemitizm konusunda “Ben buna karşı çıktım” dedi ama Osmanlı’nın engizisyondan kaçan Musevileri nasıl bağrına bastığını ve kabul ettiğini söylemedi. Bunları söylese iyi olurdu çünkü orada bulunan herkes bunlara vakıf değil, herkes bunları bilmiyor.”

Kelimelerin önemi: Filistin ve Kissinger ile bir hatıra

Sanırım 1976 yılında Nato Dışişleri Bakanları toplantısı vesilesiyle Çağlayangil ile Kissinger Brüksel’de buluştular. Kissinger bir mektup taslağı verdi. Mektup ABD’nin federe (federated) hale getirilmiş Kıbrıs çözümüne adeta garanti veriyordu. Benden mektubu incelemem istendi. Özellikle “federated” kelimesi üzerinde duruldu. Bütün gece , kelime ve anlamı üzerinde kafa yordum. Ertesi gün patronlarıma görüşümü anlattım. Federated kelimesi mevcut Kıbrıs Hükümeti'ne Kıbrıs Türklerini de katma anlamını taşıyordu. Türkiye’nin tutumu ise iki toplumun siyasal eşitliğine dayanan yeni bir Kıbrıs Federal Devletinin kurulması idi. Meslek hayatıma Kıbrıs dairesinde başlamıştım ve jargonların ne anlama geldiğini biliyordum. Kissinger’a federated yerine federal kelimesini kullanmasını önerdik. Kissinger 'İkisi de aynı şey' deyince 'O zaman bizimkini kullanın' diye önerdim. Kullanmadı tabii. Çünkü farkı biliyordu... Mektup gelmedi sonunda.

Yalım Eralp yazdı: Hamas’ın hedefi Abraham Anlaşmaları mıydı?

Hamas’ın 7 Ekim terör olayı bir boşlukta gerçekleşmedi. Evvela zamanlaması: Dikkat edilirse ABD eski başkanı Trump zamanında başlayan ve ABD Başkanı Biden tarafından da devam ettirilen ve Abraham Anlaşmaları olarak nitelenen bazı Arap ülkeleri ile İsrail ilişkilerini normalleştirmeyi hedefleyen sürecin son hedefinde Suudi Arabistan vardı. Bu normalleşmelerde Filistin halkının bir karı olmadı. Yani bağımsız Filistin devletinden bahsedilmedi. Bu normalleşmeler devam ederken Gazze’deki ağır durumun hafifletilmesi konusunda da adım atılmadı. Benim kanaatime göre Hamas’ın zamanlaması normalleşme sürecine sekte vurmaya yönelikti.

“Bütün dünyada hava İsrail’in aleyhine dönüyor”

Yalım Eralp: “Dünyada hava süratle değişiyor ve İsrail’in bir asra yakın Holokost ve 7 Ekim saldırısından sonra kazandığı sempatiyi çok çabuk Netanyahu’nun erittiğini görüyoruz. İsrail neden kaybediyor havayı? Çünkü okullara, hastanelere saldırıyor. Bu hafta içerisinde benim kişisel tahminim BM’ye bir karar tasarısı getirilecek. Ve artık ABD’nin ateşkesi veto etmesi kolay değil.

Filistin: Yıllarca hangi filmleri seyredeceğiz?

Yıllarca Nazilerin Yahudilere yaptığı vahşet filmlere konu oldu. Hala da olmaya devam ediyor. Rusların Ukrayna’ya saldırmasının filmlerini önümüzdeki seneler göreceğiz diye bekliyordum. Kusura bakma Sayın Zelensky. Gaza senin önüne geçmeye aday. On dakikada bir ölen çocukların filmini seyretmeye kalbim yetmez. Filmlerde Netenyahu’yu, Biden’ı ve Blinken’ı kimler oynayacak ? Büyük aktör olmuş olsam bile Netenyahu’yu canlandırmak istemezdim.

Dış politikada ahlak ve Filistin

İlk kez Alman filozof Immanuel Kant tarafından ortaya atıldı ve dış politikada bir parça ahlakın devamlı barışa yol açacağı iddia edildi. Olmadı tabii. Baksanıza uyuyan dev ABD’nin Dışişleri Bakanı yeniden Filistinli sivilleri kollamak lazım derken aksi takdirde Hamas’ın eline “koz veririz” diyor. Yani koz olmasa zararı yok. Biden, ölen Filistinli sayılarını Hamas abartıyor ; o kadar değil diyor. Yani daha az olmasının zararı yok sanki ! Sonunda ABD Dışişleri Bakanı sivil Filistinlileri hatırladı! Filistin devleti kurulursa masum Filistinlilerin naaşları üzerinde kurulmuş olacak. Hiç olmazsa boşuna ölmediler denecek…

Yalım Eralp: “Blinken’ı protesto için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir seyahat ayarlandı”

Blinken nihayet Türkiye’de. Tabii tatsız bir havada geldi. Blinken’ı protesto için Cumhurbaşkanı Erdoğan bir seyahat ayarladı. Dolayısıyla Erdoğan-Blinken görüşmesi olmayacak. Başka ilginç bir şey de var yabancı ajanslarda: Hakan Fidan ile Blinken ortak basın toplantısı yapmayacakmış. Bu tabii ABD’ye rahatsızlığımızı göstermek için atılan bir adım. Uluslararası ilişkilerde keşke Alman filozof Kant’ın dediği gibi bir parça etik ve ahlak olabilseydi. Ama yok. Bakın ABD artık eskisi kadar Rusya’ya “Ukrayna’da sivilleri vurdun, altyapıyı vurdun” diyemiyor. Çünkü bunu Ortadoğu’da söyleyemiyor.

Çin’in İpek Yolu’na yeni rakip: AB’nin Global Gateway (Küresel Geçit) Projesi

Çin, devlet şirketlerine emir vererek süratle hareket edebiliyor. Ama AB’de işler öyle yürümüyor. Küresel Geçit projesinin iki zorluğu daha var: Hangi projelere önem verileceği ve özel şirketlerin nasıl teşvik edileceği. 27 ülke arasında kararlar kolay alınmıyor. (…) Gateway yani geçit sanki farklı ve yeni bir açılıma geçiş gibi. Aslında bunlar için ortaya “Küresel Geçit” koymaya gerek yok. Bunlar ilan edilmeden de yapılabilir şeyler. Ama siyasal bakımdan AB’nin de küresel bir varlık görünmesi gerekiyor anlaşılan.

“Batı ülkeleri nasıl dünyaya insan haklarına riayet konusunda ders verecek?”

Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor’un yeni bölümü şimdi Serbestiyet kanalında: “Henüz soykırım sendromundan kurtulamamış Almanya, peşine Avusturya, Macaristan, Hırvatistan gibi ülkeleri takarak tam bir İsrail yanlısı tutum aldılar. Fransa ortada duruyor. Ateşkes isteyen iki ülke; İrlanda ve İspanya. Çünkü bu iki ülke, AB içerisinde uzun yıllar vatanlarında terörü gören iki ülke. Daha tecrübeliler bu konularda. Bu süreçte bir adam parladı: BM Genel Sekreteri, eski Portekiz Dışişleri Bakanı Guterres. BM Genel Sekreterleri genelde etliye sütlüye dokunmazlar. Ama Guterres öyle değil. Dedi ki “Bu bir terör olayı ama bir boşlukta olmadı.” Aslında John F. Kennedy başka bir şey söylemişti: “Birisini çok köşeye sıkıştırırsanız ısırır.” ABD yolunu şaşırmış vaziyette. Ama Avrupa Birliği’nin insan hakları konusunda bir moral üstünlüğü vardı. Şimdi onu kaybetti. Batı ülkeleri nasıl dünyaya insan haklarına riayet konusunda ders verecek?”

‘İki Devletli Çözüm’ denemesinin perde arkası

İki devlet formülünün temelini, 1967 yılında “6 gün Harbi”ni takiben BM Güvenlik Konseyinin 1967 Kasım ayında kabul edilen 242 sayılı karar teşkil eder. Söz konusu kararın kabulü sırasında Birleşmiş Milletler'de görevli olma konusunda şanslı idim. Önemli bir olaya tanık olmuştum...

Harbin gölgesinde İpek Yolu’nun 10’ncu yılı

İpek Yolu denilen inisiyatifinin 10’ncu yılı Çin’de bir forumla kutlandı. Toplantıya son zamanlarda görmediğimiz Rus devlet başkanı Putin de gelmişti. Çin lideri bu yıl İpek Yoluna 100 milyar dolar tahsis edeceğini açıkladı. G-20 toplantısında açıklanan ve Hint Başbakanına “çiçek” atmak diyeceğimiz “Baharat” projesi ise daha ufak ve İpek Yolu projesine göre bir anlamda “yerel”. “Baharat” Hindistan’da çıkıp ve Suudi Arabistan’dan geçerek İsrail’in Hayfa limanının ardından Yunanistan’ın Pire limanında son bulması planlanan girişim 2027 yılına kadar 600 miyar doları harekete geçirecek ve masraf ve zamandan yüzde 30-40 kazanç sağlayacakmış. Amma devam eden Filistin-İsrail harbi dolayısıyla Hayfa devrede kalır mı ya da Arap ülkeleri Hayfa’nın güzergahın parçası olmasını kabul eder mi?

“İki devletli çözüm için Hamas ile görüşülebilir”

Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, Serbestiyet kanalında anlattı: “İki devlet formülü dünyada yaygın biçimde desteklenmeye başladı. Biden da ‘İki devlet formülünden vazgeçmeyeceğiz’ dedi. Sonunda galiba böyle bir şey olursa Hamas ile görüşülecek gibi geliyor. Şimdi denebilir ki ‘Ama Hamas terör örgütü.’ Filistin Kurtuluş Örgütü de zamanında terör örgütü olarak tanımlanıyordu. Ama barışa çok yaklaşılmıştı.”

Filistin’deki durumun düşündürdükleri

Bakıyorum birçok Batılı devlet lideri İsrail’e destek vermek için İsrail’e giderek desteklerini ifade ediyor. Bu anlaşılabilir. Ama Filistin halkı diye bir halk var. Yıllardır işgal altında. Hamas Filistin değildir. Filistin halkının şu sırada içinde bulunduğu felakete atıflar çok cılız oldu. Başkan Biden’ın İsrail’e başta verdiği koşulsuz destek büyük bir gaf.