Yıldıray Oğur

Milli mutabakatla müebbetine..

2004’den bu yana hakkında yazılan tüm yazılar, haberler, iddialar, verilen ifadeler birleşip bir iddianameye döndü. Milli mutabakatla yazılmış bir iddianameydi bu. Sırasıyla ulusalcılar, İslamcılar, cemaatçi polisler, iktidar destekçisi gazeteciler, Gezici komünistler, Pelikancılar hatta bazı gerçek Sorosçular eliyle imece usulü inşa edilmiş bir duvarın altında kaldı Osman Kavala.

Bir zatla ilgili verilen karar…

Israrla meselenin Gezi olduğunu söyleyen hem iktidar çevreleri hem de muhalifler siyaseten kendileri için doğru olanı yapıyor olabilir ama bu davayı toplumu ikiye bölen Gezi üzerinden yeni bir siyasi mücadele alanına çevirmenin bu haksız davada haksız suçlamalarla hapis cezası alan insanlara bir faydası yok. Karşımızda Gezi ile ilgili kim ne düşünürse düşünsün herkesin çıplak gözle görebileceği dört dörtlük bir hukuk skandalı var.

Hayatın doğal çözüm süreci ekonomiye rağmen sürüyor

Hayat kendi çözüm sürecine devam ediyor Diyarbakır’da. Diyarbakır merkezli Rawest, anadilde eğitim gibi Kürtlerin taleplerine olan desteğin ve Kürt milliyetçiliğinin yükseldiğini gösteriyor. Ama şiddet hayatı felç eden, Kürt sorunun çözümü en acil kısmı değil artık.

Yaşasın, bu bayram Suriyelilere izin yok!

4 milyon Suriyeli sığınmacıdan 200 bini bayramlarda Suriye’nin Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerine gidip akrabalarını görüp bayramlaşıyor, evleri barkları olanlar tamir ediyor, bazıları tarlalarını sürüyor. Yıllardır bu sınırlı sayıdaki insanın yaptığı bayram ziyaretini diline dolayanlar hem Suriyelilerin geri dönmesini isteyip, hem de onların Suriye ile zayıflayan bağlarını koparmaya çalıştıklarının farkında bile değiller. Yükselen bu irrasyonel dalganın altında kalmak istemeyen devlet de bu en insani hakkı engelleme karar verdi bu yıl.

Altılı masa neden ‘heyecan’ vermiyor?

Açık ki altılı masa o aranan heyecanı hiçbir zaman vermeyecek. Çünkü altılı masa Türkiye’deki heyecanlı kutuplaşmaya verilmiş bir mola. Klasik siyasi tansiyonu düşüren bir sakinleştirici, hız tutkunlarını mutsuz edecek bir fren. Belki de altılı masanın vermek istediği, birilerini heyecanlandırırken, diğerlerini korkutan bir siyasi heyecan değildir.

Kriketçi playboy nasıl antiemperyalist mücahide döndü?

Pakistan’da son 50 yılda hiçbir başbakan görev süresini bitiremedi. Seçime kadar ülkeyi yönetecek Şahbaz Şerif’’in başına da muhtemelen bir aşamada benzer bir akıbet gelecek. O da görevden alındığında Amerika darbesi deneceğini, Türkiye ile yakın ilişkileri yüzünden görevden alındığı gibi narsist yorumlar yapılacağını tahmin etmek için Büşra Bibi’nin cinlerine ihtiyacımız yok. Belki de hamaset açısından bize çok benzeyen Pakistan’da bize benzemeyen bir şeyler vardır.

Melek Abla’nın son günü…

Dünyada artık ilk 10’a giren enflasyon sadece ayda bir açıklanan rakamlardan ibaret değil, Türkiye’nin her yerinde, her gelir grubundan insanın hayatına ayrım gözetmeksizin dokunuyor. Bugüne kadar akıp gitmiş hayat düzenlerini altüst ediyor. O hayatlardan birini yani Melek Hanım’ın hikayesini daha yakından biliyorum...

O uzun saçlı genç demokrata ne oldu?

Victor Orban: 1989’da Soros bursiyeri olan, Rusya karşıtı, sivil toplumcu demokrat genç adam nasıl oldu da 2022 yılında Avrupa’nın hasta otoriter adamı haline geldi?

41 yaşında bir yazara Türkiye’nin hissettirdikleri…

Türk edebiyatının önemli kalemlerinden Sabahattin Ali, 2 Nisan 1948'de Bulgaristan sınırında eli sopalı bir kişi tarafından öldürüldü. Sabahattin Ali'nin katledilişinin 74. yıl dönümünde, yazarımız Yıldıray Oğur'un 27 Şubat 2021'de Serbestiyet'te yayımlanan yazısına bir kez daha yer veriyoruz.

Kürtler dindar ama ümmetçi değil, Kürt milliyetçisi ama Türkiyeli

Araştırmaya göre Kürtler kendilerini en çok sırayla Müslüman, Özgürlükçü, Dindar, Demokrat, Muhafazakar, Kürt hakları savunucusu, Kürt milliyetçisi olarak tanımlıyor. Müslüman diyenlerin oranı yüzde 41. Kürt milliyetçisi diyenlerin oranı yüzde 10. AK Partili Kürtler kendilerine daha çok Müslüman, Dindar, Muhafazakar derken, HDP’liler Özgürlükçü, Müslüman ve Kürt hakları savunucusu diyor.

Geride bıraktığı tırmık izleri…

"Aydın Engin, 82 yaşında paçayı henüz sıyıramamış olarak aramızdan ayrıldı. Uyduruk bir davadan 7.5 yıla çarptırılmış, yurtdışı çıkış yasağı olan bir gazeteci olarak.Son yazılarında hayal kırıklığı, kendini tekrar etme endişesi vardı. Hepimizdeki gibi..."

“Biri girdiğin, diğeri çıktığın gündür”

Navalny, Putin’in ne ajanlık ne beşinci kol faaliyeti gibi klasik suçlamaları üzerine yapışmayan bir isim. Çünkü Putin kadar emperyal ve saldırgan olmasa da o da Rus milliyetçisi. (...) Bütün gençliğini 23 yıldır ülkeyi yöneten Putin’in yolsuzluklarını deşifre etmekle geçirmiş genç bir adam, ömrünün 9 yılını daha hapiste geçirecek.

Victor D’Hondt’un sızlayan kemikleri…

Yani özetle seçim kanunlarındaki değişiklikler zamanı gelmiş fikirlerin önünde duramadı, süresi dolmuş iktidarların ömrünü uzatmadı, sandıktan çıkmayan oyun yerine geçemedi, siyasi mühendisliklere karşı alternatif siyasi mühendisliklerle çareler bulundu.

Yanlışlıkla ağza kaçmış bir sinek gibi…

Sürekli çifte standartlarından bahsedilen Batı’nın en azından standartları var ve bu standartların en düşüğünde bile kendi halkı hakkında bir liderin böyle konuşması düşünülemez. Ortada bir çifte standart varsa onun en büyüğü herhalde Türkiye’de demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin eksikliğinden, hamasetten şikayet edip Ukrayna’da Batı’yı ve Rusya’yı siyaseten, ahlaken eşitleyenlerin, gönlü hamasetin, militarizmin, otoriterliğin elinde oyuncak olmuş Rusya’nın propagandasına meyledenlerin çifte standardı olmalı.

Peki ya Doğu’nun çifte standartları?

Mavi gözlü ve sarı saçlı Ruslar tarafından evleri ve şehirleri yıkılıyor, mavi gözlü ve sarı saçlı oldukları için Avrupalılar onları korumak için asker göndermiyor sadece mülteci olarak kabul ediyor, mavi gözlü ve sarı saçları yüzünden komşu Türkiye’de ise bin kişiyi meydanlara toplayacak bir empati hissi oluşamıyor.

Rus propaganda makinesi nasıl çalışıyor?

Dünyada gerçeğin komplolar kadar müşterisi yok. Rus propaganda makinesi de bu gerçeğin farkında. Özellikle “Batı medyasının propagandası” gibi bütün dünyada alıcısı olan bir eleştiri klişesiyle birlikte sunulduğunda ancak bir Oscar ödüllü filmden kareler olabilecek görüntülerin kurmaca ve kurgu olduğunu iddia etmek mümkün olabiliyor.

Putin’in büyük dehası!

Büyük deha Putin, Ukrayna’yı fethe çıkarken Kaliningrad’ı Moskova’dan uzaklaştırdı, NATO’ya hayat öpücüğü verdi, AB’yi militarize etti, Almanya’nın pasifizmini, Finlandiya’nın tarafsızlığını bitirdi, komşularının beka kaygılarını hortlattı.

Putin neyi temsil ediyor?

Dünyada büyük yaralar alan, eski ihtişamlı günlerini ve ikna ediciliğini kaybetmiş liberal demokrasi değerlerine meydan okuyan, dünyadaki aşırı sağ, aşırı sol bütün popülist hareketleri destekleyen, seçimlere müdahaleden, siber saldırılara, siber casusluk faaliyetlerinden medyayı operasyonel olarak kullanmaya kadar her yolu deneyen akıllı bir düşman var karşımızda.

Peki neden bu kadar Rusyacılar?

Batı karşıtlığı, modernleşme tecrübemizin ürettiği tarihi travmalardan gelen bir verili ve tartışma dışı üst pozisyon. Rusya ile daha uzun ve kanlı bir savaş tarihimiz olmasına rağmen, Batı ile girilen kültürel ve ideolojik gerilim varoluşsal bir anlam katıyor bu ideolojilere. Bir nevi hepsinin kurucu-dışarısı oluyor. Batı karşıtlığını vatanseverlik, yurtseverlik, yerlilik, millilik, solculuk, İslamcılık zannediyorlar. Bu nefretle o kadar mutlular ki başka ülkelerin de yayılmacı, emperyalist amaçlar güdebileceğini düşünemiyor, Rusya ve Putin’in Batı’ya gol atmasından haz duyuyorlar.

“Türkiye-İsrail ilişkilerini yıpratmaya çalışanlar…”

Hala birileri Türkiye iç politikasında olan biten her şeyi Yahudi komplosuyla, Mossad’la, dış güçlerle açıklamaya devam ede dursun, Türkiye istihbaratı ve MOSSAD İran’a karşı ortak operasyonlar yapıyor. Bu operasyonların haberini yapan iktidara yakın gazeteler, İran’ın amacının “Türkiye-İsrail ilişkilerini rayından çıkarmak...”, “Türkiye-İsrail ilişkilerini yıpratmaya çalışmak” olduğunu yazıyorlar. Muhtemelen 9 Mart’ta Türkiye’ye gelecek İsrail Cumhurbaşkanı’nın gezisine karşı çıkacaklar, Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yerleşimcilerin evlerinden çıkardığı Filistinlileri hatırlatacak olanlar da “Türkiye-İsrail ilişkilerini rayından çıkarmak...”, “Türkiye-İsrail ilişkilerini yıpratmaya çalışmak” gibi suçlamaları duyabilir.

Apolitik olan bile politikleşmeye başladığında…

Sezen Aksu, Gülşen ve Tarkan... Apolitik alandaki popüler sanatçılar neden ve nasıl siyasileşti? Bu iktidar için neyin habercisi? Sovyetlerin son yıllarında apolitik bir rockçı olan Victor Tsoi, nasıl ‘değişim’in sembolü haline gelmişti?

Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda…

BAE, darbeden 9 gün sonra darbeyle ilgili çok kritik iki generali MİT ile işbirliği içinde Türkiye’ye teslim etmişti. Bunu yapan başka bir ülke de olmadı. Ve Türk yetkililer en baştan beri BAE’nin darbeyle ilgili bu işbirliğinden haberdardı. Buna rağmen BAE-darbe ilişkisiyle ilgili iddiaları altı yıl boyunca arada bir dillendirmekten çekinmediler.

Ahlatlıbel fotoğrafı muhafazakarlara ne söylüyor?

Ahlatlıbel’deki fotoğraf karesi Türkiye’nin en kalabalık ve karar verici kitlesi olan muhafazakarlara eğer seçimlerde iktidar değişirse iktidardan tasfiye edilmemek, devletin düşmanı, ötekisi, yabancısı olmamak garantisini veriyor. Muhtemel bir iktidar değişimin bir kıyıcı rövanşa dönme ihtimalini ortadan kaldırıyor. Ayrıca muhafazakar siyasetin bütün yumurtalarının aynı sepete koyma riskini de ortadan kaldırıyor.

Analiz Bey, Kemal Bey’e karşı…

Bugün Kavala, Demirtaş ve Altan için sesini yükseltebilen bir CHP lideri var. Türkiye’deki tüm caddelere “kimseye istemediği soru sorulmayacak, ifade hürriyeti yüzünden kimse hapse girmeyecek, Barış Akademisyenleri işlerine geri dönecek” afişleri asabilen bir CHP var. Bundan altı yıl önce bir araya geleceklerini yazacak bir analistin deli muamelesi göreceği altı partinin liderinin yemeğinin aşçısı da elinin tadı tuzu bir türlü beğenilmeyen Kılıçdaroğlu. Ama tarihsel olarak yüzde 25’e toslamış bir partiyi, iktidar alternatifi haline getirmiş Kemal bey, Analiz Beyleri yine de mutlu edemiyor. Analiz Beyler kürelerine bakıyor, sosyolojik analizler yapıyor, toplumu kesip biçiyor ve 10 yıldır CHP gibi bir partiyi yönetip, iktidar potasına sokan Dersimli bir Kürt genel başkana verdikleri siyasi tavsiyeleri yerine getirmediği için kızıyorlar.

“Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında”

"O işadamı polisle dalga geçtiği videoyu bizzat kendi çektirmese, o hakim firari mafya liderine fotoğrafçılık yapmasa, o emniyet müdürü kaçak para için arabasını sınıra göndermese, o emniyet müdürü boğazda köşk sahibi olmasa bütün bunlar da bilinmeyecekti. Bu sayede buzdağının bir kısmını görebiliyoruz. Gördüğümüz kısım, göremediğimiz kısım hakkında şunu dedirtmeye yetiyor: 'Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında.'"

Ağrılılar neden Meksika’ya uçuyor?

Elektrik faturalarına karşı sokağa dökülen Ağrı’nın nüfusu 2021’de 10 bin azaldı. Peki bu insanlar nereye gitti? Çoğu genç birkaç bini önce uçakla Küba ya da Meksika’ya, sonra Meksika'nın ABD sınırındaki şehirlerine, ardından kaçak yollardan ABD'ye ve en son da kaçak yollardan Kanada’ya gitti. 1996’daki HADEP kongresiyle açılan bu yolun hikayesi Türkiye'nin artık insanların kaçmaya çalıştığı bir ülke olduğunu gösteriyor.

Saraybosna’da düğün ve cenaze…

Bosna Hersek'in gündemi ölmüş ama cenazesi kaldırılamayan Dayton devleti ve dedikodusu bitmeyen bir yaz düğünü…Erdoğan'ın da nikah şahitlerinden olduğu düğünle Bakir İzzetbegoviç’in kızı Jasmina Izetbegović’in evlendiği damat Cemil Humačkić'in Berlin’de bir eskort ajansı yönettiğinin ortaya çıkması hala ülkenin en popüler dedikodusu.

Şimdi yolları gelip Prens Sabahattin mi açsın?

İstanbul'daki kar krizinde vatandaşlar kapalı hangi yol için nereyi suçlamaları gerektiği konusunda uyarıldı. Ama çok az kişi bir şehirde yolların bir kısmının yerel, bir kısmının merkezi hükümete ait olmasının absürtlüğünden bahsetti. Halbuki eğer 2004'te Kamu Yönetimi Rerformu geçseydi, bugün bırakın belediyelerin karla mücadelesini, belediye onay vermeden İstanbul Havalimanı’nın yeri dahi belirlenemezdi.

Ablan nasıl kurban olmuştu?

Ersoy, kendisini kadın olarak gördüğü için hiçbir zaman LGBT hakları konusunda konuşmadı, bu meselelerle hiç ilgilenmedi. Ama, bu onun 12 Eylül’ün en uzun süreli yasaklısı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu yasağı, başka ülkelerde olsa filmi yapılacak sabırlı bir hukuki mücadele vererek kaldırmıştı. Ama yasağın kalkması üzerinden geçen 34 yıl boyunca kimse 8 yıl cinsel kimliği yüzünden sahne yasağı koyulan Bülent Ersoy’dan özür dilemedi. En başta da bu yasağı koyan askerler...

Gürültü bitecek ve yine onun şarkıları duyulacak…

Bir tarafta beş yıllık şarkısının lafzında peygambere hakaret bulup, evinin önüne ‘adam’ çağıranlar, Meclis’ten yükselen “serçeliğini bilsin”, camiden yükselen “dilini koparırız” tehditleri... Diğer tarafta da bütün bu yıllar boyunca serçeliğini hiç bilmediği ve dilini hep uzattığı için “Türkiye’yi cehenneme götüren yolu döşeyenlerden biri” olduğunu söyleyenler...